SİVİL DÜŞÜNCE HABER MERKEZİ / ÖZEL RÖPORTAJ
Semra POLAT

-Siz, HDP’nin kapatılmasının çözüm olmayacağını söylüyorsunuz lakin Ömer Çelik’in HDP’nin kapatılacağı yönünde beyanatı oldu.


Sayın Bakanımızın söylediğine cevaben söylemiyorum. Başka birşeyden bahsediyorum; bu meselenin çözülmesiyle ilgili bir strateji istiyorsanız yutkunacağınız durumlar olacaktır. Olmalıdır da. Benim de şahsi kanaatim HDP’nin katlanılamaz şımarıklıkları var.

-HDP Milletvekili S.Süreyya Önder’in, Başbakan Ahmet Davutoğlu’na ‘’kaçak çay içer gider’’ dediği gibi mi?
Evet. Pervasızca tavırları var. Laubali tavırları var. Son derece lakayt, son derece ekabir, son derece nezakete uymayan bir sürü gereksiz tavır… Bunları dikkate almayalım. Bunlar konu mankenidir.

’YDG-H bunlara talimat verir.’’
’YDG-H bunlara talimat verir. Bunların hiçbirisi kendi danışmanını bile belirleme yetkisine sahip değildir. Yani, HDP’nin milletvekilleri kendilerine danışman tahsis edebiliyorlar mı? Sorar mısınız? Edemiyorlar.

-Sivil Düşünce Platformu olarak düzenlediğimiz ‘’Teröre Çözüm Çalıştayı’’na  HDP’yi ısrarla davet ettiğimiz halde gelmediler.
Dolayısıyla niye muhatap alalım? Bu meselede iki şeye dikkat etmek gerekir.Örgütü kim koşbaşı kullanıyorsa onunla irtibatlı olunmalıdır.Bizatihi PKK’yı oluşturan aktörlerle ilişki içinde olunmalıdır.Yoksa HDP en son aktördür. Türkiye kamuoyunun istediği, HDP’nin silah alanından alınıp sivil siyaset alanına çekilmesidir. Ama öyle değil. Türkiye’nin bunu görmesi gerek. Tipik bir örnek vereyim: Leyla Zana niye parti içerisinde önemli bir aktör olması gerekirken sadece bir figür olarak bırakılıyor? Niye? Çünkü Leyla Zana, tam da siyasetin gereğini yapmak istiyor; ‘’işin bir şiddet boyutu var, ben o şiddet boyutunu bitirip orayı alıp sivil siyaset alanına çekeyim’’ fikrine sahip olan Leyla Zana dışarıda ama, sivil siyaset alanında var olan gücü alıp çatışma içerisine çekeyim diyen Figen Yüksekdağ Eş Başkan. Selahattin Demirtaş, Emine Ayna Eş Başkan. Yani iş tersine işliyor.

’Son zamanlarda konuşulan HÜDA-PAR’ı mı muhatap alalım? HAK-PAR’ı mı alalım, Kürt kanaat önderlerini mi alalım… vs hiç gerek yok!’’
Son zamanlarda konuşulan HÜDA-PAR’ı mı alalım? HAK-PAR’ı mı alalım, Kürt kanaat önderlerini mi alalım…hiç gerek yok! Doğrudan demokrasi açığıyla ilgili ne varsa konuşalım ve birlikte yapalım. Ama şiddetin ve terörün bitirilmesiyle ilgili;Güvenlik baskısı olmalı. Sağlıklı bir biçimde alınmalıToplumla arasına mesafe konularak bir strateji izlenmeliBu konuda gidip onları kim kullanıyor, hangi aktörlerden oluşuyor, konuşmak gerekiyor.-

Bölgede yaralanan güvenlik personelinin sağlık hizmeti alamadığına, PKK’yla organik bağı bulunan sağlık personelinin yaralıları ölüme terk ettikleri konusunda ciddi iddialar var. Bu iddialar konusunda hükümete ulaşan net bir bilgi var mı?

Ben, olabileceğine ihtimal verenlerden biriyim. Bu ideolojiye sahip birinin, onu gözlerinin önünde öldürülmesine bir sağlık personeli olduğu ve Hipokrat yemini ettiği halde ölümüne seyirci kalır mı, yüzde yüz kalacağını biliyorum. Böyle bir bilgi gelse, somut bir bilgi verse, benim için şaşırtıcı olmaz. Çünkü örgüt kendisi gibi olmayanları Kürt oalrak görmediği gibi, insan olarak da görmez.

‘’PKK’lı olmayanların sinek kadar bile değeri yoktur PKK içerisinde.’’
PKK’lı olmayanların sinek kadar bile değeri yoktur PKK içerisinde. Onlar için hiç önemli değil. Hatta mantıklarına da çok uygun. Semra hanım, faşist sol ideoloji böyledir. Okul okuyan, doktorları öldürdüler. Sağlık personelinin nasıl olması gerektiği konusunun ayrıca tartışılması gereken gerekir. Savaş ortamında bile yakaladığınız yaralı düşmanınızı bile tedavi edersiniz. Ki bizim kültürümüzde Selahattin Eyyubi ile ilgili bir hikaye anlatılır biliyorsunuz; kendi rakibi olan kumandanın tedavisini yaptırır. Bu, Kürtlerde böyledir. Arkadan vurmak, pusu kurmak yoktur bizde.

-Diyarbakır’a en son 2013’te gittiğimde şehri tek başıma rahatlıkla dolaşabiliyordum. Şu anda hendeklerin kazıldığı yerlerde fotoğraflar çekebiliyordum. Fakat şu anda Çözüm Sürecinde rahatlıkla gezebildiğim yerlerde hendekler var. Halk göçe zorlanıyor. Ayrıca kamuoyunda ‘’halk izin vermeseydi bu hendekler kazılmazdı diyen, bir nevi devleti ve güvenlik güçlerini yok sayma noktasına varan inanış hakim. Hem asker hem emniyet gücü açısından yoğun bir personel varken, mobese kameraları kayıt aldığı halde hendekler kazılabiliyor. Emniyet ve güvenlik güçlerinin bunca hendeğin kazılmasına göz yumması söz konusu olabilir mi? Bir göz yummanın yahut da zafiyet olduğunu düşünüyor musunuz?

Güvenlik güçlerinin zafiyeti, göz yumması söz konusu olabilir şüphesini doğuruyor. Güvenliğin, Çözüm Süreci dolayısıyla bir hassasiyet içerisinde davrandığı söylenebilir. AK Parti Hükümeti bunu bir siyaset olarak tanımlıyor ama bu doğru bir tanımlama değil. Bu siyasi bir hamle değil.

‘’Bu hendek siyaseti değil, doğrudan hendek terörüdür. ‘’
Bu hendek siyaseti değil, doğrudan hendek terörüdür. Ben güvenlik zafiyetinden ziyade, oradaki güvenlik biriminde var olanların (polislerin) bu işi çok profesyonelce yaptıklarına ve zafiyet içerisinde bulunduklarını tahmin edebiliyorum.

-Paralel Yapıyla alakası mı var?

Fethullahçılarla irtibat içerisinde olma ihtimali yüksektir. Bu kesin. Fethullahçılar bunu rahatlıkla yapabilirler. Fethullahçılar profesyonel olarak hükümete zarar verecek bir konuya göz yumarlar mı, evet yumabilirler. Çünkü Türkiye’ye karşı operasyon yapılmasını isteyen bir çete burada hayli hayli destek verir. Hele de emniyetin içindeyken daha rahat destek verirler.

‘’Tahir Elçi’nin öldürüldüğü esnada polislerin kameradan gördüğüm kadarıyla söylüyorum; hiç profesyonel değillerdi. Çok acemi polislere benziyorlardı. ‘’
Tahir Elçi’nin öldürüldüğü esnada, polisleri kameradan gördüğüm kadarıyla söylüyorum; hiç profesyonel değillerdi. Çok acemi polislere benziyorlardı. Mesela polis, silah sıkarken gözünü kapatıyor, gözünü kırpıyor. Yani silah sıkarken korkan polis olur mu?!

-Bahsettiğiniz polis memuru yaptığı açıklamada ‘’dikkatim dağıldı’’ ifadesini kullanmıştı

Burada eksik var ve buna biraz daha önem vermemiz çok açık. Örgüt zaten süreci sabote etmenin başka bir yolu olmadığı için hendek kazıyor. PKK süreci sabote etmek için ‘’AKP’nin IŞİD’i desteklediği kamplar var’’ diyorlardı. Avrupa’da ben gördüm; bildiri dağıttılar ‘’IŞİD eşittir AKP’’ diye. Bunu Çözüm Sürecinde yapıyorlardı. Ve bunu yapmalarında kasıt vardı. Suruç’ta bomba patlattılar ve ‘’IŞİD’in burada kampları var’’ dediler.

‘’Ben de çıktım Tv’de söyledim; ’ıspat etmeyen alçaktır! Gelsinler, gidip beraber bu kamplara bakalım, biz de vicdan sahibi insanlarız. Bizim beraber olduğumuz hükümet ve içinde olduğumuz devlet bu kadar rahat bir şekilde terör örgütünü destekliyorsa biz de orada olmayız, imanımızı başkaları için taşımıyoruz!..’’
Ben de çıktım Tv’de söyledim; ‘’ispat etmeyen alçaktır! Gelsinler, gidip beraber bu kamplara bakalım, biz de vicdan sahibi insanlarız. Bizim beraber olduğumuz hükümet ve içinde olduğumuz devlet bu kadar rahat bir şekilde terör örgütünü destekliyorsa biz de orada olmayız, imanımızı başkaları için taşımıyoruz!..’’ En son yapabileceklerinin hendek olduğuna karar verdiler. Bakın Semra hanım, her zaman söylüyorum; Çözüm Sürecine inanmadılar. Türkiye bunu görmedi. Ama görmedi diye Türkiye’yi suçlayamayız. Çünkü acemiler… 2013’te İmralı görüşmelerinde 7 Haziran seçimine kadar HDP, YDG-H, gazetelerinde, Tv’sinde, radyolarında bir Allah’ın kulu süreçle ilgili olumlu bir söylemde bulundularsa, ben bütün bu söylediklerimden vazgeçeceğim! Ve bu inanmadıkları işi nasıl vazgeçirebilirlerdi? Ama Kürtler inanıyorlardı. Ben inanıyordum. Siz inanıyordunuz... Yürüyen bir süreç vardı ve bu süreci sabote ederek hendek hendek kazdılar.

’Hendek siyaseti yok, hendek terörü var!’’
’Hendek siyaseti yok, hendek terörü var! Şu anda kanlı eylemlerle sürecin önünü tıkayamadılar. Hendeklerle, Abdullah Öcalan’ın talimatıyla bizzat kazılmış çukurlardır. Öcalan bu denklemin kurucu aktörüdür.

-Rusya’nın uçağını bilinçli olarak düşürttüğü yönünde güçlü bir inanış var. Türkiye’yi bölgede kurucu aktör olmaktan çıkarmak ve Suriye’den ekarte etmek için böyle bir tezgah hazırlanmış olabilir mi?

Ben, komplo teorilerine itibar eden biri değilim. Tam tersine, doğa bilimlerinde komplo teorilerinin işlediğine inanırım. Ama şöyle bir konu konuşuluyor, benim de kafama yatan bir konu: Türkiye’deki Kürt meselesinin daha da derinleşmesi 2013, 2014, 2015’te geçen süreç çok sağlıklı işliyordu. Bu işleyen mekanizmanın bu halde gelmesine neden olan en önemli faktör Suriye meselesidir. Yani Suriye’de PKK bir kanton kurunca bu onları kışkırttı ve iştahlandırdı. Başka yerlerde de kanton kurmak istediler. Nitekim, biliyorsunuz, Irak Kürdistanı’nda da bir kanton istediler, Barzani ile problem halihazırda devam ediyor. Ve ‘’Türkiye’de de kantonlaşmaya gidebiliriz’’ diye düşündüler. IŞİD üzerinden elde ettikleri imkanlarla burada da aynısını yapmak istediler. İşte, orada IŞİD bir yeri alıyor, sonra onlar gidip IŞİD’ten geri alıyor… Dolayısıyla ‘’Diyarbakır’da da IŞİD var, biz gidip IŞİD’ten eri aldık’’ diyecekler, ‘’ Türkiye IŞİD’tir, biz IŞİD’ten bu yerleri geri aldık’’ diyecekler.

‘’Şu anda Irak’ta Türk askerinin olmasının sebeplerinden biri de bu’’
Şu anda Irak’ta Türk askerinin olmasının sebeplerinden biri de bu. Yani Musul’u IŞİD işgal etmiş, PKK gidip ‘’biz IŞİD’ten geri aldık’’ diyecek. Türkiye’nin denklemin dışına itilmesi, Rusya uçağının düşürülmesinin önemli bir faktör olduğu görüşündeyim.

‘’Nihayetinde Suriye üzerinden bölgede bir dizayn yapılıyor, yapılacaktır da.’’
Nihayetinde Suriye üzerinden bölgede bir dizayn yapılıyor, yapılacaktır da. Tarih uzun soluklu bir prosestir. Ortadoğu’da bir değişim yaşanıyor. Bu yaşanan değişimin en önemli merkezi Suriye’dir. Bayırbucak Türkmenleri  de dahil olmak üzere, pek çok meselenin içerisine Türkiye’nin dahil olacak mecali kalmadı. Özellikle, Rus uçağının düşürülmesinden sonra… Rusya istediği yeri istediği gibi bombalıyor. Hiçbir IŞİD yerini bombaladığını zannetmiyorum. Biliyorum. Urfalıyım. Orada kimin kaç tane aşiretin olduğunu bilen biriyim.

‘’Rusya uçağının düşürülmesi Türkiye’ye yönelik özel ir operasyon olduğu konusu tartışmalı olsa bile, o uçağın düşürülmesinden sonra Türkiye’nin Suriye’nin geleceği ile ilgili güç dengeleri içerisinde söz sahibi olmasıyla ilgili pozisyonu zayıfladı.’’
Rusya uçağının düşürülmesi Türkiye’ye yönelik özel ir operasyon olduğu konusu tartışmalı olsa bile, o uçağın düşürülmesinden sonra Türkiye’nin Suriye’nin geleceği ile ilgili güç dengeleri içerisinde söz sahibi olmasıyla ilgili pozisyonu zayıfladı. Açık bir şekilde söylüyorum: Irak’ta da öyleydi. Irak’ın en büyük sorumluluğu bizdeydi; ticari kaybını körfez savaşı sırasında biz yaşadık. Ama oranın yeniden şekillenmesinde ve politikaların belirlenmesinde dışarıda kalan da biz olduk. Bunu hükümetlerin basiretsizliği dolayısıyla gerçekleştiğini okumak haksızlık olur. Özal da o zaman hatırlarsanız Irak politikasına müdahil olmak istedi, doğal olarak. Bugün de AK Parti, Suriye ile ilgili yeni gelişmelere müdahil olmak istiyor. Bunu engelleyen iç ve dış aktörler var.Türkiye’nin tarihsel geçmişiyle ilgili olarak reddi mirasta bulunmasından kaynaklı bir sıkıntısı var.Eldeki enstrümanlar işlevsel değil.Hince, ahlaksızca bir dış politika Türkiye’de bütün kamuoyunu tedirgin ediyor, korkutuyor. Oysa ki, dış politikanın ahlaki bir bağlamı yoktur. Olsun mu, olmasın mı, onu bilemem ama işin doğası böyledir.

-Son olarak, Başkanlık Sistemi ile ilgili görüşlerinizi almak istiyorum. Sivil Düşünce Platformu olarak ‘’Başkanlık Sistemini Tartışıyoruz’’ başlığı açtık. Halkımızın görüşlerini almak ve nasıl bir Başkanlık Sistemi istediklerini anlamak ve bu sistemin neden gerekli olduğunu anlatmak macıyla konunun uzmanı akademisyenler, hukukçular, yazarlar ve siyasetçilerle birlikte konferanslar, çalıştay, toplantı ve anketlerle halka ineceğimiz ve her şehirde hayata geçirmeyi amaçladığımız bir proje geliştirdik. AK Parti Sosyal İşler Genel Başkan Yardımcısı ve bir akademisyen olarak sizin görüşünüz bu anlamda önem arz ediyor! Sizce Başkanlık Sistemi olmalı mı? Neden olmalı? Çerçevesi nasıl olmalı?

Bir sosyolog olarak bu meseleye baktığımda bütün siyasi tartışmalardan bağımsız olarak, Başkanlık Sisteminin toplumsal işleyiş açısından gerekli olduğunu düşünüyorum. Hiçbir gerekçe olmasa bile, tek başına şu gerekçe yeterlidir. Parlamenter sistemi bürokratlar kurdu. Hangi niyetle kurdular? Kendilerini korumak üzere kurdular. Semra hanım, Türkiye’nin mekanizması ve işleyişi bakımından Başkanlık Sistemi gereklidir. Parlamenter sistem, siyasetçi için değil bürokrasi için tahsis edilmiştir. Bu parlamenter sistem, Türkiye’deki meseleleri çözmek niyetiyle kurulmuş olsaydı, kanunları korumak konusunda bir içeriğe sahip olsaydı yine de meseleleri çözerdi. Ama bu kanunların ruhunda ve bu kanunları yapanların niyetinde meseleleri çözmek yok. Türkiye’deki iradenin siyasete yansımasını engellemek var.

‘’Türkiye parlamenter sistemle büyümenin sonuna geldi.’’
Türkiye parlamenter sistemle büyümenin sonuna geldi. Bu kadar. 12 bin, 12.500 doalr bilemedin 15 bin dolar… Bugünkü sistemle büyüyebileceğimiz oran bu kadar. Daha da büyümeyi istemiyorsanız, eyvallah. Ama ekonomik olarak büyümek istiyorsak bu sistemi değiştirmek zorundayız. Tabii ki Türkiye’nin kendine özgü bir sosyolojisi var. Başkanlık Sisteminin buna uygun olması gerekiyor. Tabii olacaksa eğer. Ben ABD’nin başkanlık sisteminin iyi işlediğini düşünenlerden biriyim. Ama Başkanlık Sisteminin kuvvetler ayrılığının çok daha güçlü bir şekilde ortaya koyacağı için bazı sorunları çözme konusunda da alt yapı oluşturacağına inanıyorum. Hiçbir sistem tek başına sihirli bir formül değil.O kanunu oluşturduğunuzdaki niyetinizin ne olduğuBu toplumsal mutabakatı işin içine nasıl dahil edebileceğinizdir.Türkiye’nin bu konuda çok iyi bir yere geldiğine inanıyorum.

‘’Tayyip bey ile irtibatlı bir konu olarak anılması tam anlamıyla bir suikasttır!’’
Tayyip bey ile irtibatlı bir konu olarak anılması tam anlamıyla bir suikasttır! Erdoğan zaten dominant bir siyasi karakterdir. Cumhurbaşkanıdır. Daha önceki cumhurbaşkanlarından bin kat daha güçlüdür. Karakteri dolayısıyla değil, hem toplumsal meşruiyet var ve hem de yasal meşruiyeti vardır. Beş yıl cumhurbaşkanlığı yaptı. Bir beş yıl daha yapabilir ve sınırsız bir yetki sahibi olarak atama yapabilir. Rektörleri atayabilir. Başbakanı, bakanları feshetme yetkileri vardır. Ve daha yetki mi arıyoruz? Yok artık!

-Türkiye’ye uygun bir Başkanlık Sistemi mi geliştirilecek?
Tabii ki. Bunun üzerinde tartışmak ve geliştirmek daha doğru olacaktır. Ve daha da gereklidir.