Şeyh Said Efendi’nin torunu olmanız hasebiyle AK Parti’den aday olmanız HDP’yi ve bazı çevreleri rahatsız etti. Geçtiğimiz günlerde Tekman’da saldırıya uğradınız. Barış ve kardeşlik sürecinde bu yaşadıklarınızı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Tabii ki öncelikle Şeyh Said Efendi benim dedem. Siyasi ikbalimde dedemin adını kullanarak siyaset yapmadım. Ama tabii doğan olarak kan bağımız var ve bu da dikkat çekiyor. HDP’nin özellikle son dönemlerde mütedeyyin Kürt kesimlerini kendi partisine kanalize etmek için daha önce Şeyh Said Efendi ile ilgili söylem geliştirmiş idi. Öncelikle, belli kesimleri kendi partilerine kanalize etmek amacıyla bizim AK Parti’de aday olarak gösterilmemiz yine bizim ailede HDP’de aday adayı olan kişilerin de aday gösterilmemesi üzerine bize karşı saldırgan bir tutum sergilediler. Özellikle AK Parti’nin Şeyh Said Efendi’nin ailesinden birini aday göstermesi HDP’yi çok rahatsız etti. Birkaç yerde en az dört defa bize karşı çok agresif bir tutum var; tahammülleri yok. Kendi söylemleri ‘’tüm Kürtleri tek tipleştirerek’’ aynı çatı altında olmasını istiyorlar. Tabii bu da hayatın olağan koşullarına aykırı bir şeydir. Çünkü bütün insanları tek tip düşünce içerisinde bir siyasi partide toplamak mümkün değil. Yani bunların istediği Kuzey Kore gibi tek tip insan yetiştirmektir. Tek tip bir siyasi hareket içerisine yerleştirmektir. İşte bizim de AK Parti’de yer almamız onların bu söylemini bir şekilde bozuyor. Bu anlamda bize karşı ciddi bir tepkileri ve tutumları var.
Bin yıldır bir arada yaşayan Türk ve Kürt halkları barış süreciyle yine eskiden olduğu gibi kardeşlik bağlarını güçlendirerek çözüm sürecini sahiplendiler. Siz, çözüm sürecinin ve barış ortamının hakim olduğu bu ortamda HDP’nin tavrını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Tabii Kürt sorunu Türkiye’nin kanayan yarasıdır. İlk defa AK Parti’yle birlikte ciddi bir aşama kaydetti. Ayrımcılığı ve etnik milliyetçiliği öne çıkarmadan Kürt yurttaşların kültürel kimliklerini koruması, geliştirmesi, işkence ve kötü muamelenin son bulması, yasal kısıtlamaların kaldırılmasını hedefleyen, kısaca; kardeşlik hukuku da diyebiliriz…
Demokratik açılım süreci, milli birlik ve beraberlik ve en son çözüm süreci olarak adlandırılan bu sürecin Türkiye için gerçekten 21.yy projesi olduğunu düşünüyorum. Çünkü iç sorunlarını, sıkıntılarını çözemeyen bir ülkenin dünya sahnesinde özellikle Türkiye’nin yer almasına engel çıkarmaktaydı. Yine ülkemizde şehit cenazeleri, kardeş kardeşi öldürmeler, annelerin gözyaşının dinmesi, en azından bir barış ortamının oluşturulması anlamında çözüm süreci ok önemli ve bizim için bir parti politikası ve vazgeçemeyeceğimiz bir süreçtir. Türkiye’nin özellikle ekonomik ve dış politikada göstermiş olduğu başarıyı ülke içerisinde de demokratik standartların yükseltilmesi, insanların kimliklerinden, dillerinden dolayı yargılanmaması, yine devletin bir dönem asimilasyon, ret ve inkar politikalarının bizzat kurucu genel başkanımız tarafından reddedilmesi, Türkiye’nin yeni bir sürece geçmesinin önündeki bu engelin kaldırılmasında çok önemli bir süreçtir.
HDP’nin çözüm sürecinde samimi olduğunu düşünüyor musunuz? Diyanet İşleri’nin kapatılmasını istemesini nasıl değerlendiriyorsunuz? Diyanete bağlı olmayan, bağımsız Kürt Mella’ları ile görüşmesi samimi mi?
HDP’nin çözüm sürecinde samimi olduğuna inanmıyorum. Çünkü bugüne kadar HDP özellikle ‘’PKK’ya silah bırak’’ çağrısını da hiç duymadık. HDP’de çok başlılık var. Kandil, Avrupa, HDP, İmralı… Her kafadan bir ses çıkıyor. Çözüm süreci konusunda Türkiye tarihi içerisinde en büyük riski almış, hatta cumhurbaşkanımızın ‘baldıran zehri içsem bile sürecin arkasındayım’ beyanından sonra sanki çözüm sürecinin karşısındaymış gibi AK Parti’ye saldırdılar. Halbuki CHP ve MHP blokları Türkiye’deki bu seçkinler medyasının tavrını görmezden gelmesi ve oluşturduğu koalisyon dikkat ederseniz HDP’yi destekleyen, özellikle İsrail ve Yahudi sermeyesiyle kurulan basın organları, yine Türkiye’de özellikle halka tepeden bakan, vesayetçi bir devlet ile devleti yöneten bir yapıyla işbirliği içerisine girmeleri, yine seçim meydanlarında tek hedef olarak AK Parti’yi göstermeleri ve toplumun benimsemediği bir siyaset ile toplumun önüne çıkması gerçekten bizim kafamızı çok karıştırdı. Kürt halkının talepleri olmayan, özellikle Diyanet İşleri’nin kaldırılması, zorunlu din derslerinin kaldırılması daha çok ulusalcı ve laik kesimlerin hoşuna giden söylemler geliştirmesi aslında HDP’nin dayandığı tabanı terk edip farklı bir yapıya geçmesini gösteriyor. Seçkinci bir kesime hitap ederek barajı geçme hesabı yapıyor. Ancak bu, HDP’nin siyasetini yamalı bohça haline getiriyor. Dün Demirtaş bir Tv kanalında ‘’hiç kimse bizim düşmanımız değildir, bütün siyasi partilere olumlu bakıyoruz’’ gibi bir söylem geliştiriyor. Ancak burada tamamen tersi bir tutum söz konusudur. Yani, örgüt silahlı olarak bölge halkı üzerinde bir tehdit havası oluşturuyor. ‘’Biz barajı geçemediğimiz takdirde çözüm süreci bitecek, savaş yeniden başlayacak’’ diyorlar. Basından okuduğumuz gibi mektuplar yazarak AK Parti’ye oy vereceklerin cezalandırılacağı şeklinde hiç demokratik olmayan, seçmenin özgür iradesine saygı duymayan bir tutum sergiliyorlar. Batıda demokrat, doğuda ‘aba altından sopa gösteren’ bir siyasi hareket var. Tahammülleri yok. Agresif bir siyaset izliyorlar. Tabii, bu da demokrasinin temeli olan seçimin ve seçmenin iradesinin sağlıklı olarak sandığa yansıması önünde ciddi bir engel olarak görüyoruz. Böyle bir siyasetinde çok uzun süreçli olmayacağını düşünüyorum. Çünkü, dünün  mazlumları bugünün zalimleri olmuş. Devlet çözüm süreci nedeniyle belli bir müsamaha, belli bir tolerans gösteriyor. Ancak bu sürdürülebilir bir siyaset değil.
 
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın ‘’Yeni Türkiye’ söyleminden Türkiye’nin ve halkımızın beklentisi nedir?
Türk toplumu son dönemlerdeki seçimlerde ve referandumda da değişimden yana olduğu ve Türkiye’de özellikle demokrasi alanında üst sınıflara çıkmaya hazır olduğunu gösterdi. 1982 anayasası, anayasada yer alan değerlerin toplum tarafından benimsenmediği, anayasanın toplumun beklentilerine cevap vermemesi ve toplumun genelinin bu anayasaya güvenmediği bir gerçek. Genel ilkeler üzerinde demokratik bir mutabakat ve farklı grupları uzlaştıran bir anayasa yapmamız gerekiyor. Anayasanın vesayetçi olmaması sivil ve özgürlükçü olması, demokratik olması, halkına güven vermesi ve güvenmesi, yine dayanağı halk olan bir anayasa yapmamız gerekiyor.
Yeni Türkiye’de Türkiyelik ilkesinin ön plana çıkarılması, Türkiye’de yaşayan tüm inançların tüm kimliklerin temsil edilmesi anayasanın kuşatıcı olması ve toplumda genel bir mutabakat sağlanması gerekmektedir. İşte bu Yeni Türkiye’nin biz şunu söylüyoruz; 13 yıllık AK Parti iktidarını birinci dönem iktidarı olarak değerlendiriyoruz, şimdi ikinci dönem dönemde Türkiye’nin daha çok demokratik, daha çağdaş mega projeleriyle ve Türkiye’de kendi i sıkıntılarını gideren hem bölgesinde lider Ülke hem de Dünya’da sayılan Ülkeler içerisine girmesi.
Bugün görüyoruz ki; HDP, CHP, MHP, paralel yapılar, cemaatler yine Yahudi sermayesine dayanan medyalar, yine ülkemizde yıllarca halkı küçümseyen, halkın oyuyla kendi oyunu bir görmeyen ‘’göbek kaşıyan adam’’ gibi tavırlar sergileyen grupların bir araya gelmesi bana göre Türkiye’nin önünü kesmek, dünyadaki konumunu kıskanan veya Türkiye’nin olması gerektiği yerde görmek istemeyen grupların bir ittifakıdır. Halkımız buna karşı uyanık olmalıdır. Hatırlarsanız 2007’de 367 krizinde Erkan Mumcu ve Mehmet Ağar’ın bir proje olarak ortaya çıkması, yine 2011 seçimlerinde kaset skandalıyla Kemal Kılıçdaroğlu’nun getirilmesi, şimdi de 2015’te Selahattin Demirtaş’ın aslında uzlaşması gereken bir siyasi harekete karşı sert bir tutum sergilemesi bir proje ürünüdür; dillendirilen beyanlardan görüyoruz. ‘’CHP 1-2 puan kaybederse 4-5 milletvekili azalır, bu 1-2 puan HDP'ye geçer ve barajı aşarsa AK Parti’den 25 milletvekili alacak’’ algısı oluşturularak AK Parti’nin anayasayı değiştirecek çoğunluğa ulaşmasını engellemeye çalışıyorlar. İnşallah halkımız bu oyunu görüyor ve bozacak. Çünkü hiçbir zaman siyasi mühendislik Türk seçmenin gösterdiği erdem karşısında hep mağduriyete uğramıştır ve bu dönemde umudumuz be beklentimiz odur ki, yine halkımız anayasayı değiştirecek bir çoğunluğa AK Parti’yi ulaştıracaktır. Ve yine halkımızın katılımıyla sivil ve özgürlükçü bir anayasa yapılacak, referandumla inşallah yürürlüğe girecek Türkiye yeni bir sayfa açacak.
 
Fethullah Gülen de Erzurumlu. İlk başta AK Parti’yle hareket eden fakat daha sonra hükümetin düşmesi ve ülkede kaotik bir ortam hazırlamaya yönelik ‘paralel yapı’yı oluşturduğu ortaya çıkarıldı. 17-25 Aralık operasyonlarının gerçekleştirilmesi ve Fethullah Gülen’in İslami söylemlerin arkasına sığınarak, iyi niyetli Müslümanların duygularını istismar ettiği ve devlet organları içerisinde örgüt kurduğu anlaşıldı. Erzurum halkı bütün bu olanları nasıl değerlendiriyor?
Biz cemaatlere karşı değiliz. Sosyolojik olarak toplumda var olan grupların; cemaat, siyasi parti, STK olsun var olmasını istiyoruz. Ancak devletin içerisinde emir ve talimatları başka noktalardan alan, devletin kadroları içinde olup iktidara ortak isteyenler ve iktidarın güvenini kötüye kullanan bu tür grupların olması hiçbir demokratik ülkede olması mümkün değildir. Fethullah Gülen hareketi halkın temiz duygularını istismar ederek, aslında İslami cemaat olması gerekirken, özellikle Türkiye’nin gelişmesini istemeyen, Türkiye’nin ilerleyişini engellemek isteyen bazı lobilerin etkisi altına girmiştir. Türkiye’de 17-25 Aralık olayları aslında örtülü bir darbedir. Ancak sayın Cumhurbaşkanımızın, Başbakanımızın ve AK Parti Erzurum 1. Sıra milletvekili adayı Efkan beyin kararlı tutumları karşısında istediklerini elde edememiştir. İlk başta halımız bu olayı çok algılamamıştır. Fakat bugünlerde yapılan operasyonlardan bu kişilerin KPSS sınavlarıyla halka haksızlık yaptığı, yine dershanelerdeki menfaatlerinin kesilmesi üzerine saldırgan bir tutum takındıklarını halkımız görüyor. Erzurum halkı da bunu görüyor. Ve zannediyorum Erzurum’da da bir etkisi olmayacak. Bugün girdikleri ittifaklar cemaatin gerçek yüzünü de ortaya çıkarmıştır.
Erzurum halkının sizden beklentisi ne? Milletvekili olduğunuzda Erzurum’un hangi sorunlarını gidereceksiniz? Projeleriniz neler?
Erzurum, Türkiye’nin en önemli illerinden birisidir. Geçmişte çok göç veren bir ildir. Özellikle 1960 ila 1980 yılları arasındaki gözeten Erzurum da nasibini almıştır. Bunu telafi etmenin tek yolu Erzurum’da istihdam alanı yaratmak, yeni iş olanakları oluşturmaktır. Erzurum gerçekten kendi bölgesinin marka şehridir. Biz Erzurum’u Ovit tüneliyle Karadeniz ve Rize yoluna bağlaması, yine Erzurum’da bir otoban çalışmasının başlatılması, hızlı trenin Erzurum’a getirilmesi, Güneydoğu’ya bağlanan bir anayolun yapılması lojistik anlamda Erzurum’un sorunlarını gidermiştir. Erzurum Büyükşehir Belediye Başkanımız Mehmet Sekmen ve AK Parti 1.sıra milletvekili adayımız Efkan Ala beyefendi Erzurum’da yatırım yapacak iş adamlarına yönelik ciddi kolaylık ve teşvikler sağlayacaklar. Bizde bu kadronun parçası olarak buna katkı sunacak özellikle Erzurum ‘da özel sektörün yatırım yapmasının önündeki engelleri kaldırmamız gerekiyor. Bir sloganımız var ‘’Erzurum’un her ilçesinde bir yatırım yapılmalı’’ şeklinde. Bu konuda da çok ciddi projelerimiz var. Mesela Hınıs ve Oltu ilçelerimizde termik santrallerle ilgili şu anda özel sektör eliyle çalışmalar oluyor. Tortum ilçemizde yeni bir çimento fabrikası kurulması, yine Erzurum’da oyunca alanında teşvik alanına giderek ülkemizin hem Çin’den gelen hastalıklı oyuncaklardan kurtulmak için Türkiye’nin ve Avrupa’nın oyuncak ihtiyacını karşılamak üzere ciddi yatırımlar sağlayarak istihdam alanında Erzurum’u ön plana çıkararak tersine göçü başlatmak kararlılığı içerisindeyiz. Erzurum’un coğrafik olarak bulunduğu konum itibariyle Palandöken gibi dünyada en iyi kayak pistlerinin olduğu ikinci şehir. Burada Erzurum Konaklı ve Palandöken kayak tesislerinin özelleştirilerek yeni otellerin açılması, Erzurum’a gelen turistlerin sayısının çok üst düzeye çıkarılması, yine şehrimizde üniversitede yüz onbine yakın öğrencimiz okumakta. Yeni bir üniversite daha özellikle ticaret odası tarafından açılmaktadır. Sağlık alanında şehir hastanesi kuruluyor. Erzurum’da sağlık, turizm, hayvancılık projeleri ile güçlü çalışmalarımız var. Suudi bir iş adamı Erzurum’da yüz bine yakın hayvan çiftliği kurması üzerine çalışmalar sürüyor. Bunlar gerçekleştiği zaman Erzurum geçmişte olduğu gibi bölgesinde lider il olacak. Eski şehir yapılarının yıkılarak yeni binalar yapılması, kentsel dönüşüm ile tarihi yapıların ön plana çıkarılması, Selçuklu ve Osmanlı’dan kalma önemli tarihi eserlerimiz var. Bunlar restore edilerek çevre düzenlemeleri yapılarak Erzurum’un açık hava müzesi haline getirilmesi sağlanacak.
İlk olarak 2007 seçimlerinde dönemin başbakanı ve AK Parti kurucu genel başkanı Tayyip Erdoğan’ın dile getirdiği başkanlık sistemine geçilmesinin Türkiye’ye ne gibi faydaları olacak? Yani başkanlık sistemi Türkiye için neden gerekli? Siz politikacı olmanızın yanında aynı zamanda bir hukukçusunuz da. 1982 anayasasının darbe ürünü olması dolayısı ile günümüz Türkiye’sinde yetersiz kalıyor ve demokrasiden çok uzak. Yeni anayasasının oluşturulması için gerekli şartlar nelerdir ve AK Parti’nin bu konuda çalışmalar nelerdir?
Başkanlık sistemine geçilmesiyle yeni anayasanın oluşturulması ve anayasal hakların garanti altına alınmasını hedefliyoruz. Çünkü Türkiye gerçekten koalisyonlardan çok ciddi sorunlar yaşadı. Vesayetçi anlayışlar Türkiye’de yapılması gereken işleri bayağı bir zamana yaydırıyor. Başkanlık sistemiyle hükümetin ve meclisin birbirinden ayrılıp başkanın iki turlu bir seçimle seçilerek kendi bakanlar kurulunun istediği gibi şekillendirmesi, güven oyu sıkıntısından kurtulması, yine başkanın kararları daha hızlı ve ivediye alınması, yine meclisin asıl yapması gereken kanun yapmak, bütçeyi oluşturmak gibi asli görevleri yapması, milletvekillerinin bakanlık beklentileri içerisinde olmadan temel işlerini yerine getirmesi siyasallaşan yargının bağımsız bir şekle gelmesi hedeflerimizden biridir. Güçler ayrılığı ilkesinin Türkiye’ye özgü koşulları da dikkate alarak fren ve denge sistemleri içerisinde gerçekleştireceğimiz şart olarak görüyorum.
 
AK Parti Erzurum 5. Sıra milletvekili adayı sayın Abdurrahim Fırat’a başarılar diliyor ve Sivil Düşünce’ye verdiği samimi röportajdan dolayı teşekkür ediyoruz.