SİVİL DÜŞÜNCE - RÖPORTAJ
Semra Polat


Kanal5, taşındığı yeni binası ve güçlü yeni vizyonu ile önümüzdeki sezonda farklı programlarını izleyenlerinin beğenisine sunacak. Haber ağırlıklı yayın yapan Kanal5, önümüzdeki sezonda kültür-sanat, aktüel ve müzik programlarıyla seyircisinin beğenisini kazanacak. Kanal5 Yönetim Kurulu Başkanı Abdulkadir Ünal, Doğu ve Batı sentezine yeni bir perspektif kazandıracaklarını ve bunun da Türkiye'ye büyük katkısı olacağını açıkladı. 

Abdulkadir Ünal ile yaptığım röportaj: 


 Geçtiğimiz günlerde Diriliş Ertuğrul dizisi ekibi bir ödül töreninden ödül aldı. Ancak konuşma yapmalarına fırsat verilmeden sahneden alındılar. Siz bir medya kuruluşunun başında yer alan biri olarak o gece yaşananları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Okan Bayülgen’ün ödül sonrası konuşma verilmemesiyle alakalı vermiş olduğu cevap için özür diledi. Özür dilediği için üzerinde çok fazla konuşmanın bir anlamı olmayabilir. Ama nihayetinden Okan Bayülgen’in tarzı biliniyor, niyeti belli.  Yaşanan olay halkın tepkisini de bu niyetten dolayı çekti. Haklı bir tepki. Bu organizasyon sıkıntısıyla anlatılacak bir şey değil. Bu kadar acemilerse bu işi yapmamaları gerekir.

Türkiye’deki terör örgütlerinin bombalı eylemleri terör örgütlerini savunan HDP milletvekillerinin tutuklandığı bir süreçten geçiyoruz. Aslen Elazığlı olmanız, Gaziantep'te doğup büyümeniz hasebiyle bölgeyi iyi bilen birisiniz.  HDP’lilerin tutuklanması doğru bir adım mı?

Türkiye’nin son döneminde yaşanan sıkıntılar ile Osmanlı’nın son döneminde yaşanan sıkıntılar aynı. Bu topraklar hatalardan değil, hainlerden çekmekte. Çünkü hataları telafi edecek bir devlet yapımız, geleneğimiz, sistemimiz var. Hainlerin yaptığı yanlışları telafi edeceğimiz bir sistematiğimiz bir defans sistemimiz yok. Bu son döneme baktığımızda bu hainler çok farklı kimliklere bürünerek sosyolojinin biraz daha milli olmayan, kandırılabilir tarafıyla Devletimizi ciddi manada türbülansa sokmaya çalıştı ki, bunda başarılı oldular.

‘’Gezi ile başlayan Türkiye’nin girdiği bir süreç var’’ 
Gezi ile başlayan Türkiye’nin girdiği bir süreç var. 15 Temmuz itibariyle kendi içimizde kavga etmeyeceğimiz bir sürece girmemiz gerekiyordu. Yenikapı ruhu ile bu oluşturuldu, ama sürdürülemedi. Bunun sebebi de içimizdeki hainlerin yaşıyor olması. ‘’Biz sırtımızı PKK’ya YPG’ye yasladık’’ diyenler, içeri alındıklarında ‘’ifade özgürlüğüne, demokrasiye darbe yapılıyor’’diye bağırıyolar. Bu cümlelerin kat ve kat daha ağırları söylendi ve bu zamana kadar da hiçbir şey yapılmadı. Yapılmamasının birçok sebebi vardı. Ancak bugün Türkiye bunlara karşı koymanın yerel, bölgesel, ulusal ve uluslararası zeminini yakaladı. İçimizdeki hainleri ciddi manada etkisizleştirdik.

‘’Artık sopa zamanı’’
Artık sopa zamanı. Bunun ayıbı yok. Bu bir gereklilik. Yaşamamız için, varlığımızı sürdürmemiz için gerekli. "Özerklik ilan ediyoruz" diyen bir adama devlet maaş ödeyebiliyorsa, bizim, Suriye’de yaptığımız Fırat Kalkanı da boşadır, 15 Temmuz'da sokakta insanların canını feda etmesi de boşadır. Türkiye geri dönülmez bir seçim yaptı. Ve bu seçimin de gerekliliği olarak, bunlarla sopasını eline alarak savunmasını yapması meşrudur.
 
Uzun zamandır tartışma konusu olan Başkanlık Sistemi getirilmeli mi? Sistem değişikliğine gidilmeli mi?
 Kesinlikle. Bizim coğrafyalarımızın en temel problemlerinden birisi sistem odaklı değil, insan odaklı organizasyonlara eğilim göstermemiz. Güçlü liderler olduğu zaman çalışmakta, direnmekte, hakkımızı arayabilmekte ve büyümekteyiz. Bundan dolayı dönemsel sivrilmeler, büyümeler yaşamış daha sonra kazanımlarımızdan daha fazlasını kaybetmek zorunda kalmışız. Bunu sadece Cumhuriyet tarihimize baktığımızda dahi bir çok defa görebiliyoruz.   
‘’Güçlü liderler zamanında Türkiye gelişmiştir’’
Güçlü liderler zamanında Türkiye gelişmiştir; Atatürk, Menderes, Özal, Erbakan ve Erdoğan. Ama AB ve ABD’ye bakıyorsunuz, lider değişiyor ama sistem genel olarak aynı. Erdoğan gibi bir değer var elimizde, 100 yılda bir gelen liderden. Bu sistemi Erdoğan döneminde kuramazsak bir yüzyıl daha bekleyeceğiz. Ki sadece beklemek değil, Erdoğan sonrası son 20 yıldaki kazanımlarımızın tamamını kaybetme riski var. Türkiye’nin çok basit olaylarla sarsılmayacağı bir sistem kurulmalı. Erdoğan karşıtlığı üzerinden bu işi sulandırma, altını boşaltma girişimi var.
 Erdoğan’dan sonra gelecek lider Türkiye’nin menfaatleri doğrultusunda hareket etmezse o zaman bir tehlike oluşmaz mı? Nasıl bir anayasa düzenlemek gerekir, sorusu çıkıyor ortaya.

Zira bundan dolayı Başkanlık gerekmekte. Yürütmenin güçlü olduğu bir sistemdir Başkanlık, Liderin mutlak hakimiyeti demek değil. Erdoğan'ın oluşturduğu güç, mevcut sistemin ötesinde, Halkın beklentisi, istekleri ve izniyle oluşturuldu. Erdoğan Halk desteğiyle fiili olarak bir geçiş sistemi oluşturdu. Zira Başkanlık tek başına değil, yeni Anayasa ile geliyor. Eğer Türkiye'nin menfaatlerine karşı bir Başkan gelirse ki ben bunun olacağına pek ihtimal vermiyorum, milletin iradesinin ne derece güçlü olduğunu 17-25 Aralık sonrası yerel seçimlerde, 7 Haziran'da ve 1 Kasım'da net şekilde gördük. Diyelim ki yanıldı, güçlü Devlet yapımız ve Yeni Anayasa ile belirlenecek kontrol sistemleri bu sorunu çözecektir. Ama bu tartışmaların en doğru şekilde ilerlemesi için muhalefetin ve özellikle de CHP’nin sitemin içine girmesi gerekiyor. Nihayetinde ülkenin tamamı AK Parti'li veya MHP'li değil. Türkiye gücünü çok sesliliğinden ve kozmopolit yapısından alıyor. CHP de sürece destek vererek katkı sağlamalı.

17-25 Aralık olaylarında Erdoğan siyaseten yalnız bırakılmıştı. Arkasında tıpkı 15 Temmuz’da olduğu gibi sadece halk desteği vardı. 15 Temmuzun ardından devlet kurum ve kuruluşlarında FETÖ temizliği tam manasıyla, güçlü bir şekilde yapılıyor mu?

Hala umutla, tehditle, ittirmeyle, kurulan sistemin içerisine sıkıştırılmış olan bazı kişiler üzerinden bu hainliklerini devam ettiriyorlar. Bununda en büyük sebebi mecliste grubu bulunan parti mensubu FETÖ'cülerin halen görevlerinde olmaları. Bir örnek: Bir İl Başkanının referans olduğu bir bürokrat FETÖ’cü. Milletvekili bu kişinin FETÖ’cü olduğunu biliyor, buna rağmen referans oluyor. Ve bu FETÖ’cü 15 Temmuz darbe girişiminde çok önemli roller üstleniyor. Ama İl Başkanı o FETÖ’cünün bu denli bir ihanet yapabileceğini tahayyül edemiyor. Haliyle bu ilişkiden dolayı o siyasinin durumu sıkıntıda. O bürokrat konuşursa, siyaside zor duruma düşecek, bundan dolayı Bürokrasi alanında mücadele zayıf. İnfial oluşturur korkusu var. 
Peki çözüm ne? Hükümet erken seçime mi gitmeli?

Başbakan tekrar tekrar 2019’a kadar seçim yok dedi. Ama bu yapıya isteyerek ve istemeyerek yardım etmiş olan siyasilerin olduğunu herkes biliyor. İsim isim biliniyor.

‘’Parti zarar görmesin diye de kimse konuşamıyor’’
Parti zarar görmesin diye de kimse konuşamıyor. Bunun içerisinde bizde varız. Gaziantep’teki yapıyla alakalı biz, bir seneyi aşkın bir zamandır FETÖ dosyasıyla alakalı, finans ayağıyla alakalı çalışma yürüttük. Naksan, Işık Ahşap, Köksan gibi firmaları isim isim belirttik. Bu finans ayağıyla ilgili çalışırken, siyasi ayağıyla ilgili belgelere de ulaştık. Bunu açıklarsak parti zarar görebilir, haliyle ülke de zarar görebilir. Bundan dolayı da şimdilik beklemedeyiz.


Erken seçim olduğunda bu siyasiler tekrar aday yapılırsa nasıl bir yok izleyeceksiniz?

Sonuç olarak bir adaylık süreci var. Bu süreçte herkes aday adayı olabilir. Kendini kamufle etmek isteyenler de aday adayı oluyor, bunu yaşadık. Aday adaylığı partili olmak demek değil, aday adayları hakkında ki meselelerde ne partiyi ne de ülkeyi bağlar.