SİVİL DÜŞÜNCE HABER MERKEZİ/ ÖZEL RÖPORTAJ
Semra POLAT


25.dönem AK Parti Şanlıurfa Milletvekili ve AK Parti Sosyal İşler Genel Başkan Yardımcısı Prof.Dr. Mazhar Bağlı ile gerçekleştirdiğimiz roportajı, iki bölüm halinde yayımlayacağız. Bugünki bölümde, PKK terörü, HDP'nin kapatılıp kapatılmayacağı, Çözüm Sürecinde yeni yol haritası, Kürt meselesinin nedenleri ve nasıl çözüme kavuşturulacağı gibi konularda Prof.Dr. sayın Mazhar Bağlı, sivildusunce.com'a önemli tespit ve açıklamalarda bulundu.

Yoğun programı içerisinde vakit ayırarak röportaj teklifimizi kabul ettiği için sayın Mazhar Bağlı'ya teşekkür ederiz.

Roportajın ilk kesiti olan bugünki bölüm:

-HDP’nin ve aslında PKK’nın siyasal zeminde söz sahibi olması için oy veren Türkler ve Kürtler son tahlilde büyük hüsrana uğradı. Hendekleri savunan ve her fırsatta terörü destekleyen açıklamalarda bulunan HDP, siyasal zeminde siyaset yapmaktan ziyade, PKK ile birlikte hareket ederek, ülkede kaotik bir ortam yaratmaya çalışıyor. PKK’nın Türkiye Kürdistanı’nda Kürtlerden asıl istediği ne? PKK, Türkiye Kürdistanı’nda ne yapmak istiyor?

Son zamanlardaki bütün olan bitenlerden gördüğümüz kadarıyla, PKK aslında Kürtler üzerinden bir egemenlik istiyor. Yani yoksa, Kürtlerle ilgili bir hak, hukuk talebinin, Kürtlerin refah seviyesinin yükseltilmesiyle ilgili bir alt yapı çalışmasının yahut da Kürt kültürünün, inancının, tarihinin, dilinin, sosyolojisinin, gelişmesine, bunların tanınmasına yönelik bir çalışma yapıyor olduğunu söylememiz çok mümkün değil. Gördüğümüz eldeki bütün veriler, PKK açısından bizi bir ideolojik hegemonyaya götürüyor.

‘’Türkiye açısından bu çok yeni bir durum. Örgütün bir nevi bir maskesini çıkarıp, yeni bir maske taktığı süreçteyiz.’’
Bana göre, Türkiye açısından bu çok yeni bir durum. Örgütün bir nevi bir maskesinin çıkarıp, yeni bir maske taktığı süreçteyiz. Karşımızdaki var olan pozisyona göre biz kendimizi belirledik ancak örgüt bunu değiştirdi. Bunun zararı kime dokunuyor, oradan bakmak çok daha doğru olur. En büyük zararının bölge insanına olduğu çok açık bir biçimde görünüyor. Bir defa şunun sosyolojik olarak çok mümkün olmadığını hepimiz çok iyi biliyoruz: Türkiye’de nasıl tanım yaparsak yapalım, iyi mi, kötü mü… hiçbir kıymeti yok.

‘’Sosyolojik bir gerçeklik var; dünyanın hiçbir yerinde olmadığı kadar bir entegrasyon sağlanmış, gerçekleşmiş. ‘’
Sosyolojik bir gerçeklik var; dünyanın hiçbir yerinde olmadığı kadar bir entegrasyon sağlanmış, gerçekleşmiş. Hani bu, evlilik üzerinden dile getiriliyor ama, evliliği de çok aşan bir durum. Evet, evlilikler var, mülkiyet dağılımı var, ortak şirketleşmeler var söz konusudur, yatırımlar var… Bilmek, tanımak gibi bir sürü durum var ama, bunu da aşan, sosyolojinin de üstünde olan bir entegrasyon söz konusu. Türkiye’nin doğusuyla batısı arasında söylüyorum; kültürel bir entegrasyon değil bu.

‘’Zaten Türkiye’de bana göre ulusalcı Kemalizm’in kültür politikaları iflas etmiştir.’’
Zaten Türkiye’de, bana göre, ulusalcı Kemalizm’in kültür politikaları iflas etmiştir. Asimilasyonları yemedi. Bir arpa boyu yol alamadılar. Muhafazakarlarda da, Kürtlerde de, Alevilerde de, gayri Müslimlerde de… Ulusalcı, Kemalistlerin tek tip tek tipleştirme politikaları işe yaramadı.

‘’Türkiye’deki Kürtler için yapılabilecek olan, yahut da onların pozisyonuna yönelik bir katkı anlamında herşeyin sivil siyaset alanında olması gerektiği bir zorunluluktur.’’
Türkiye’deki Kürtler için yapılabilecek olan, yahut da onların pozisyonuna yönelik bir katkı anlamında herşeyin sivil siyaset alanında olması gerektiği bir zorunluluktur. Başka ülkelerdeki Kürtler için sivil siyaset, entegrasyonun sağlanması, sorunun çözülmesi pek mümkün gözükmüyor olabilir. Örneğin: Irak, İran, Suriye, Rusya, Ermenistan için mümkün gözükmüyor olabilir. Ama emin olun, Türkiye için bu kaçınılmaz bir zorunluluktur.

‘’Türkiye’nin, sivil siyaset alanında Kürt meselesinin çözülmesi kaçınılmazdır.’’
Türkiye’nin, sivil siyaset alanında Kürt meselesinin çözülmesi kaçınılmazdır. Son bir cümle: Bana göre PKK’yı şimdiye kadar sivil siyaset alanına çekip, orada bir çözüme kavuşturmak isteyen bütün aktörlerin önünü kanlı eylemlerle kesti. Özal’ın, Demirel’in, Erbakan’ın, Ecevit’in ve dahi Erdoğan’ın önünü kesti. Fakat Tayyip Erdoğan, inatla ve ısrarla bu meselenin sivil siyaset alanında kalmasına, çelik sinirlere sahip bir kişi olarak durdu. Bunu çok samimi söylüyorum: Bir Ak Partili olarak, bir Kürt olarak ve bu meseleye kafa yoran biri olarak söylüyorum; bunun 2005’ten bu yana Tayyip Erdoğan’ın önüne daha önceki gibi defalarca kere kanlı eylemlerle çıktılar. Bitirilmesi için, çözümden vazgeçirilmesi için. Bu işin sivil siyaset alanına kaydırılması için çok çeşitli engeller çıkardılar ama, O bu konuda çok ısrarcı oldu. Ve her seferinde ‘’biz bu işten vazgeçmeyeceğiz’’ dedi.

‘’Bakınız;  Silvan’da, Reşadiye’de, Aktütün, Dağlıca’da… hatta bir başkasının organize ettiğini düşündüğüm Roboski dahil olmak üzere, Tayyip Erdoğan’ın sivil siyasete çekmek isteme çabasını engellemek için yapıldı.’’
Bakınız;  Silvan’da, Reşadiye’de, Aktütün, Dağlıca’da… hatta bir başkasının organize ettiğini düşündüğüm Roboski dahil olmak üzere, Tayyip Erdoğan’ın sivil siyasete çekmek isteme çabasını engellemek için yapıldı. Erdoğan, bütün varlığını ortaya koyarak bunu başarmaya çalıştı. Bence büyük oranda başardı. Erdoğan’a özel bir kin beslemelerinin başka hiçbir nedeni yok. Bakın Semra hanım, siz de bölgeyi biliyorsunuz, bende biliyorum. Bugün 1990’ların hatta 1800’lerden beri var olan bu meselede ilk defa sivil siyaset üzerinden ve gerçekten de kalıcı çözümü getirmek isteyen bir siyasi aktör var. Projesi doğru ya da yanlış, çok önemli değil. Ama O’na, hiç kimseye kin kustukları kadar kimseye kin beslemiyorlar. Cumhuriyetin ilk yıllarında durduk yere Kürt beylerini sürgün eden Ulusalcı, Kemalistler, sonra da onlara ‘’biz sizi affettik, gelin’’ dediler. Ama onlar suçlu değillerdi ki. Onlara bile PKK çevresi bu kadar karşı değiller. Çünkü sivil siyaset alanında PKK tasfiye olacağını biliyor ve bir nevi var olma meselesinde bir aktör olarak değil, bir terör örgütü olarak var olma mücadelesi veriyor.

-Çözüm Sürecinde Hükümet, HDP ve Öcalan’ı muhatap aldı. Ve zaman içerisinde gördü ki, muhatap alınan bu iki faktör sürece entegre olmadığı gibi sabote etmek içinde elinden geleni yaptı. Hükümet yeni bir Çözüm Süreci için yol haritası belirleyeceğini açıkladı ve kanaat önderleri ile siyasi partilerin muhatap alınacağını açıkladı. Yeni süreç nasıl işleyecek?

Ben Öcalan’ın muhatap alınmasının doğru olduğunu düşünenlerden biri değilim. Kürt meselesinin çözülmesi gerekiyor. Bu bir demokrasi açığıdır. Bölge insanının demokratik taleplerini yerine getirdiğinizde bu meselelerin çözüm yolunu açmış olursunuz. Ama terörü bitirmek, eli silahlı adamların silahını bıraktırmayı amaçlıyorsanız, örgüt ile diyalog ve müzakere içerisinde olmak ve onlarla kelimenin tam anlamıyla ‘’pazarlık’’ yapmak gerekiyor. Bu denklemin içerisinde Abdullah Öcalan’ın olması gerekiyor. Lakin Öcalan’ın bu konudaki duruşunun, niyetinin çok iyi analiz edilmesi   gerekiyor. Hali hazırda da, geçmişte de Öcalan’ın denklemi nasıl kurduğunu, bu işi nasıl yürüttüğünü Türkiye’nin iyi bildiğini düşünmüyorum.

‘’Abdullah Öcalan’ın, bu konunun baş aktörü yapılması durumunda, bu ülkeyi parmağında oynatır.’’
Abdullah Öcalan bu konunun baş aktörü yapılması durumunda, bu ülkeyi parmağında oynatır. Nitekim öyle yaptığını da düşünüyorum!

-Son yazınızda da bu konuya değinmiştiniz.

Evet. Yazımda da anlattım, tekrar söylüyorum: Öcalan, PKK’yı kurduğunda İstihbarat il konumu tartışılmalıdır! Olup olmadığını bilmiyoruz ama, biliyoruz ki, o dönemde böyle bir örgütün kurulmasına istihbaratın göz yumması düşünülemez. Organik bir bağ yoksa (!)
O günlerde organik bir bağ içerisinde olup, MİT’i aldattığını düşünüyorum. O zaman acemi olan biri, MİT’i aldattıysa, şimdi profesyonel bir aktör olduğu için neler bunu hayli hayli yapar! Ve yaptığını da düşünüyorum. Hatta çok komplocu bir şey söylemek istemem ama KCK içerisindeki MİT elemanlarının patlatılmasının Fethullahçıların (FETÖ) da asıl amacının Öcalan olduğunu düşünüyorum.

’Öcalan’ın inisiyatifi ve vizyonu doğrultusunda Çözüm Sürecinin yürütülmesi hataydı ve bu hata devam ediyor!’’
Öcalan’ın inisiyatifi ve vizyonu doğrultusunda Çözüm Sürecinin yürütülmesi hataydı ve bu hata devam ediyor! Yani bu işin böyle yürütülmesi doğru değil. Hükümet bunu, yani benim hissiyatım bu Semra hanım, öncelikle bunu söyleyeyim, ben, Öcalan üzerinden bu meselenin yürütülmesini 2004 yılında Diyarbakır’da bir toplantıda o zaman aynı fikrimi paylaşmıştım. Aradan 12 yıl geçti, ben halihazırda da aynı fikirdeyim. Ama devlet hissiyatla hareket etmez. Rasyonaliteye bakmak durumundadır. Ben, devletin bu şekilde davranmasını yadırgamıyorum. Yani Öcalan’la görüşerek bu işi yürütmeye çalışması yadırgayacağım bir durum değil.

-Çözüm Sürecinde, devlet ve hükümet yetkililerinin gerçekleri görmesi perdelenmiş olabilir mi?

Bilemiyorum. Bir ihtimalle o dönemde bir perdeleneme durumu vardır. Burada örgüt sosyolojisinin, örgütsel mekanizmanın nasıl ve hangi sembolik dile sahip olduklarını çok iyi analiz etmediğimizi düşünüyorum. Büyük bir sorun olarak görmedik. Neden görmedik? Çünkü bizde toplumsal alanda etnik meselelerden dolayı çok büyük meseleler yaşanmadı. Yani, bir Kürt meselesi var ama sosyolojik olarak yok. Diyelim ki sizin Kürt olmanız, benim Kürt olmam, Türkiye’deki Türklerle diyalog kurmamızda bir engel yok. Onların kültürüyle, onlardan kız alıp vermede, münasebetlerde bir sorun yok. Türkiye sosyolojisinde, Avrupa’daki farklılıklar gibi derin çatışma değillerdi. Kışkırtmaya yönelik bir takım olaylar oluyor ama başarılı olunmuyor.

’Bu sebepten dolayı, biz etnik sebeplerin çözümüyle ilgili deneyim eksikliği yaşıyoruz. ‘’
Bu sebepten dolayı, biz etnik sebeplerin çözümüyle ilgili deneyim eksikliği yaşıyoruz. Avrupa yüzyıl savaşları, mezhep savaşları, farklı etnik yapıların birbirine karşı oluşturmuş oldukları özel kumpaslarla çok mücadele etti. Avrupa tarihi bir nevi mezhepler ve kavimler savaşıydı. Avrupa deneyimindeki gibi ‘’etnik çatışmaları niye hızlı bir biçimde çözmediniz?’’ sorusunu çok doğru bulmuyorum. Bir problem var, doğru, ama biz yeni yeni farkına varıyoruz. Bir konu da, Türkiye muhafazakarları bu meseleye sırf Kürt olduğu için yabancı değiller. Çok eleştiri yapılıyor ya, böyle bir itiraz var diye, bunun doğru olduğunu düşünmüyorum.

-Merhum Erbakan’ın da bu konuda ciddi çalışmaları olmuştu.

Erbakan hocanın 1992’deki Bingöl konuşması ortadadır. Bugün Türkiye’nin geldiği nokta, hocanın konuşmasının ötesinde değildir. Burada esas olan şey, muhafazakarların kafasında, etnik referanslı bir sorunu bir türlü kurgulayamamalarından kaynaklanıyor. Erbakan hocanın bizzat Kandil’e mektup yazdığını, Fethullah Erbaş’ın oraya gidip geldiğini, bu konuyla ilgili çok çalıştığını ama devletin hop oturup hop kalktığını biliyoruz. Ama muhafazakarlar bu sorunu çözmek istiyorlar ama ellerinde done yok. Kürt meselesinin çözümü noktasında birkaç faktörün var olduğunu deneme, yanılma yoluyla öğreniyor. Maalesef. Türkiye’nin toplumsal ilişki biçimi gelenekseldir. Etnik sorun, modern bir sorundur. Dolayısıyla biz geleneksel bir ilişki biçimi içerisinde modern bir sorunu çözmeye çalışıyoruz. Zor bir konu, Semra hanım.

‘’Bu durum HDP ve Öcalan’ın güçlenmesini meydana getirdi.’’
Bu durum HDP ve Öcalan’ın güçlenmesini meydana getirdi. Şimdi bu gücü kırmak için de bir operasyon yapmak, onların gücünü tekrar artıracaktır. Yani, dokunulmazlığın kaldırılması, yahut da partinin kapatılması gibi konular doğru yaklaşımlar değil. Yani bizim birilerine ceza vermek gibi, öç almak gibi bir durumumuz olmamalı. Yani bunlar zaten konu mankenidir. 


*NOT: Yarın ki yayımlanacak ikinci röportajda, Başkanlık Sistemi, Rusya uçağının düşürülmesi, HDP'nin sivil siyasetteki konumunun ve durumunun ne olacağı, Tahir Elçi cinayeti, PKK ile organik bağı iddia edilen sağlık personelleri, IŞİD terör örgütü... gibi konular yer alacak.