semra @ sivildusunce.com
Devletin neredeyse her kademesine palazlanan ‘Hizmet’ yaverleri ülkeyi felakete sürüklemeye devam ediyor. Yargı ve Emniyeti kendi güdümüne alarak her türlü ‘ahlaksız’ iftirayı mubah kabul etmek şöyle dursun, basın ve medya kuruluşları ile de tehdit ve şantajı ‘Hizmet’e amadelik addediyorlar. Hatırlayacağınız üzere Gezi parkı olayları sırasında İstanbul sokakları deyim yerindeyse mahşer alanına dönmüş, emniyet güçlerinin ‘aşırı güç kullanması’ sonucu ölenler, yaralananlar ve aşırı miktarda sıkılan biber gazından zehirlenenler olmuştu. ‘Çadırlara girmeyeceğiz’ derken, bir şafak vakti çadırları yıkıp –hatta ateşe verildi iddiaları da oldu- kaldıran emniyet güçleri bütün dikkatleri Ak Parti iktidarına ve Başbakan Erdoğan’a çevirmiş idi. 17 Aralık itibariyle herşeyin önceden tezgahlanmış bir ‘Hizmet’ komplosu olduğu ortaya çıktı. 
‘Hizmet’ yaveri olan basın ve yayın kuruluşları da kendileri gibi düşünmeyen yazarlara aba altından sopa göstermekten geri durmuyor. Kaset iddialarıyla yazarları köşeye sıkıştırarak sindirmeyi amaçlayan cemaatin ‘porno yaverleri’ kendilerini ‘nirvana’ya çıkaracak her türlü ahlaksızlığı mubah sayıyorlar.
 Bu kadar da değil; son olarak Bugün Gazetesi yazarı, Samanyolu Haber'de katıldığı bir programda  "KCK tüm il ve ilçelere yayıldı. Örgütsel sistematiğini kurdu. Egemenlik hakkı olarak vergi alıyor…’’ diyerek devletin bunu bildiğini lakin ses çıkarmadığını iddia etti. Aylardır tek bir kurşun dahi sıkılmamışken, barış ortamı Türkiye’nin tamamını sarmışken bu yorumların yapılması kesinlikle iyi niyetli terennümler değil. Zira ‘Hizmet’ yaverleri özeleştiri yaptıklarında ve mevcut durum göz önüne alındığında, Türkiye için son derece tehlikeli yapılanmanın asıl kendileri olduğunu gayet net bir şekilde görecekler; yıllarca mevcut iktidarların iyi niyetlerini kullanarak devletin içinde diledikleri gibi mevki edindiler. Türkiye’nin her ilinde ve ilçesinde dernek, okul, öğrenci yurdu ve cemaat sohbetleri ile propagandalarını yaptılar. İyi niyetli Müslümanlar ‘İslam’a hizmet’ adı altında aslında ülkenin temeline dinamit yerleştiren ‘Hizmet’e  ‘zorunlu’ haraç ödediler. Bu sayede ‘Hizmet’ tarafından toplanan bağışlarla Ankara Gölbaşı’nda Fethullah Gülen’in emrine amade bir saray inşa edildi. Marketlere ortak olundu. Bankalar, Tv kanalları, özel okullar inşa edildi ve ‘dinleme cihazları’ ile kendilerine her türlü imkanı sağlayan hükumetin en üst kademelerini dinlemeye başladılar. Cemaatin emri altında olan emniyet ve yargıyı kullanarak KCK adı altında birçok suçsuz insanı hapsettiler. Hal böyle olunca da şımardıkça şımardılar…
Bugün dövizin yükselerek tavan yapmasının tek müsebbibi Fethullah Gülen cemaati ve yıllar içinde evrilerek ‘örgüt’ haline gelen cemaat yapılanmasıdır. 28 Şubat’ın baş aktörlerinin ekmeğine yağ sürenler, ‘İslam’ adı altında Müslümanları sömürenler, evine ekmek alacak parası yokken cemaate bağış veren mazlumlar ile tırnaklarıyla kazıya kazıya iş adamı olanlardan bağış adı altında ‘haraç’ toplayan cemaat, bunca insanın ahını ve vebalini nasıl verecek acaba?
Başbakan Erdoğan’ın ölmesi için üç sene boyunca gece gündüz ‘beddua seansları’ düzenleyen cemaatin bedduaları tutmazsa bombalı eylemlere geçecekler herhalde. Türkiye ekonomik krize girmezse iç savaş çıkararak emellerine ulaşmaya çalışacaklarını düşünenlerin sayısı da az değil.
Daha düne kadar cemaatlere ve mollalara karşı olan CHP, bugün ironik bir duruş sergileyerek cemaat ile aynı safta yer alıyor. ‘Düşmanımın düşmanı dostumdur’ sözünden hareketle 30 Mart yerel seçimlerine kadar Ak Parti’ye karşı safları genişleterek sıklaştıracaklar. Çünkü kötü niyet bekçilerinin ‘beddua seansları’ neticesinde ya Başbakan Erdoğan ölmeli ya da Fethullah Gülen Başbakan olmalı.
Bundan böyle Hac farizasını yerine getiren Hacılar Şeytan yerine ‘Hizmet’i taşlasınlar…