SİVİL DÜŞÜNCE - RÖPORTAJ
Semra POLAT


Semra Polat, Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Av. Gülay Samancı ile anayasa değişiklik paketi ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile ilgili önemli bir röportaj gerçekleştirdi. 

Mevcut sistemdeki cumhurbaşkanının yetkileri ile cumhurbaşkanı hükümet sistemini kıyasladığımızda hangisinin yetkisi, neye göre daha fazladır?

1982 anayasasında cumhurbaşkanının oldukça geniş yetkileri var. Bu yetkiler tek tek sayılmıştır; yasama, yürütme ve yargıyla ilgili yetkiler. Mevcut sistem içindeki bu yetkilerin hepsini yeni getireceğimiz yeni cumhurbaşkanı hükümet sisteminde de yer veriyoruz. Cumhurbaşkanının yetkileri konu bakımında sınırlandırılmış durumda. 1982 anayasasında, cumhurbaşkanının kararname düzenleme yetkisi ile ilgili olarak sınırlama getiren herhangi bir mevzuat söz konusu değil. Ancak cumhurbaşkanı hükümet sisteminde anayasada yapılan değişiklikle cumhurbaşkanının temel hak ve siyasi haklar konusunda da kararname düzenleme yetkisi elinden alınmıştır. Yine anayasada düzenlenen konularla ilgili olarak da, cumhurbaşkanının kararname düzenleme yetkisi yoktur. Yine bir sınırlama da Meclis’in doğrudan doğruya konusuna giren yasama çıkaracağı konularda da kanun çıkaracağı noktalarda cumhurbaşkanı kararname çıkaramayacak. Kaldı ki, cumhurbaşkanı kararname çıkarmış Meclis’te bir yasama faaliyeti gerçekleşmişse ikisi arasında çelişki söz konusu olursa cumhurbaşkanının kararnamesi otomatik olarak hükümsüz hale geliyor. Yani Meclis’in iradesi burada öne geçmiş olacak. Yine Meclis kanun çıkardı, cumhurbaşkanı da bir karar alacak olursa otomatik olarak o da hükümsüz hale geliyor. Yani cumhurbaşkanının kararname çıkarma yetkisinin sınırlandırılması ve Meclis’in iradesinin daha çok güçlenmesi olarak karşımıza tezahür ediyor. Yani, ana muhalefet partisi özellikle bu şekilde propaganda yaparak gerçeklerden çok uzak ve yalan noktasında gidiyor. İnanılmaz komik şeyler söylüyorlar. Bu, onların son çırpınışları; baktılar, gördüler ki bunu tam olarak millete anlatamayacaklar, izah edemeyecekler, milletin teveccühü “Evet” yönünde gidiyor… İfadeler gayet açık. Anlayabilmek için hukuk mezunu olmaya gerek yok. Her kesimin rahat bir şekilde anlayabileceği şekilde şeffaf yazılmış. Bu millet feraset sahibi artık. Okuyoruz; önümüze geleni okuyoruz.
 
Muhalefet tarafından “Kuvvetler ayrılığı ilkesi yeni sistemde daha da birbirine yaklaşıyor” yorumları var. Kuvvetler ayrılığı ilkesi yeni sistemde birbirine yaklaşıyor mu?

Tamamen ayrılıyor. Şöyle ki; cumhurbaşkanı hükümet sistemi ile birlikte, yasama, yürütme ve yargı net bir şekilde birbirinden ayrılacak. Parlamenter sistemde kuvvetler ayrılığının tam olarak tezahürünü göremiyoruz. Burada yürütme ve yasamanın birbiriyle ilişkili olduğunu, yani aralarında yumuşak bir geçiş olduğunu biliyoruz.

Yasama=Meclis=Milletvekillerinden oluşuyor.  
Yürütme=Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu’ndan oluşuyor.

Eğer bakanlar, milletvekillerinden seçilirse siz o zaman kuvvetler ayrılığının tezahür ettiğini söyleyemezsiniz. Çünkü bir kişide milletvekili sıfatı devam ediyor, diğer taraftan yürütme yani bakan sıfatıyla bu defa yürütmenin başında. Yani iki görev tek kişide birleşmiş oluyor. Burada zaten bir sıkıntı var. Yasama ve yürütme birbirinden ayrışık değil, birleşik. Mevcut sistemde yer var mı, var. Yürütmeyi temsilen bakanlık görevleri de var. Biz, cumhurbaşkanı hükümet sisteminde şunu gösteriyoruz; kuvvetler ayrılığı derken yasama, yani milletvekili kendi faaliyetlerini yerine getiriyor. Yürütme yani bakanlar da dışarıdan geliyor. Kaldı ki milletvekili bakan olacaksa milletvekilliğinden istifa etmek zorunda kalacak. Yargı zaten bağımsızdır. Biz, cumhurbaşkanı hükümet sistemi ve anayasada getirdiğimiz değişiklik ile bağımsızın önüne “tarafsız ve bağımsız” ekledik. Yani orada bağımsız olması yeterli değil, aynı zamanda yargının bağımsız da olması gerekir. Herkese karşı eşit olması gerekir. Ve hiçbir şekilde herhangi bir terör örgütüne, cemiyete ve cemaate mensubiyetini ve/veya düşüncesini adalette temsil edemez. Adalette vicdanına göre hukukun kendisine vermiş olduğu yetkiler çerçevesinde vicdanına göre karar vermek zorunda.

Çok tartışılan konulardan biri de, cumhurbaşkanının dilediği zaman Meclis’i feshedebileceği ve Meclis’in yetkisinin olmadığıdır. İddia edildiği gibi, yani sistemde Meclis’in kendisini feshetme ve seçime gitme yetkisi var mı?

Mevcut sistem içerisinde cumhurbaşkanının 1982 anayasasında Meclis’e belli şartlarda fesih etme yetkisi var. Cumhurbaşkanı hükümet sisteminde ise, cumhurbaşkanının böyle bir yetkisi yok. Biz, yeni sistemde ne Meclis’in feshini kaldırıyoruz.

Yeni sistemde ne Meclis ne de cumhurbaşkanı Meclis’i feshedemeyecek. Mevcut anayasanın içerisinde belli şartlar vardır. O şartlar çerçevesinde cumhurbaşkanı feshedebiliyor. Ama şimdi getirecek olduğumuz sistem içerisinde anayasada yapmış olduğumuz değişiklikle seçimin yenilenmesi getiriliyor. Getireceğimiz bu yeni sistemde anayasada yapmış olduğumuz değişiklikle seçimlerin yenilenmesi getiriliyor. Yani fesih yetkisi tamamen kaldırıldı. Onun yerine seçimlerin yenilenmesi getiriliyor. Meclis’in fesih yetkisi tamamen kaldırıldı ve onun yerine seçimlerin yenilenmesi getiriliyor. Fesih, iradeyi yok etmektir. Meclis’in feshedilmesi, tamamen ortadan kaldırılması söz konusu değil. Meclis istediği zaman seçimlerin yenilenmesine karar verebilecek.

Arasındaki fark nedir? Açar mısınız?

Her halükarda Meclis eğer cumhurbaşkanını ister ya da seçimlerin yenilenmesine karar verirse doğrudan doğruya kendisiyle birlikte cumhurbaşkanı da seçime gitmek zorunda kalacak.
Meclis’te seçim kararı alabilecek mi?
Getireceğimiz yeni sistemle hem cumhurbaşkanı hem de TBMM’de seçimlerin yenilenmesine karar veriyor. Her iki tarafa da seçimlerin yenilenmesi hakkı verilmiş. Orada önemli olan noktalardan biri de cumhurbaşkanı, Meclis ile uyum içerisinde uyum ile çalışamadı ve seçimlerin yenilenmesine karar verdi. Meclis bu sefer kendisiyle birlikte doğrudan doğruya seçime gidiyor. Yani, her iki sandık aynı anda kuruluyor. Bu takdirde cumhurbaşkanı eğer Meclis’i ilk olarak yenilenmesine karar verirse, göreve geldiği süre tamamlanmış sayılacak.

Cumhurbaşkanı seçime gitmek ister de Meclis istemezse ne olacak?

Her ikisi de seçime gidecekler. İkisi de birbiriyle uyumlu çalışmak zorunda kalacak. Birinin aldığı karar, diğerini de etkiliyor. Cumhurbaşkanı seçime gitme kararı alırsa bu defa Meclis’te seçime gitme kararı alıyor.

Cumhurbaşkanı seçime gitme kararını tek başına mı alır? Yoksa bakanlar ile birlikte mi alır?

İstişare yaparlar. Önemli olan nokta şudur; cumhurbaşkanının lehine olan bir durum değil aslında. Örneğin iki yıl sonra seçime gitme kararı verildi. O seçimlerde normalde cumhurbaşkanı 5 yıllığına seçiliyor. O 5 yılın iki yılında, örnek olarak veriyorum, seçim kararı almışsa, sanki 5 yılını yani dönemini tamamlamış gibi kabul edilecek. Ve hiçbir cumhurbaşkanı böyle bir şey istemez. Örneğin, Meclis, cumhurbaşkanı ile uyum sağlayamadı ve seçime gitme kararı aldı. Bu takdirde yine cumhurbaşkanı otomatik olarak seçime gidiyor. Eğer Meclis seçimlere gitme kararı aldıysa, cumhurbaşkanının görev süresi tamamlanmamış kabul ediliyor. Bu da Meclis’in lehine değil. Her ikisi de uzlaşmak zorunda kalıyor. Aralarındaki çekişmeden ziyade devletin ve milletin menfaatine olan politikalarda birleşmek zorunda kalacaklar.

Anayasanın anayasa değişikliğinin 8. Maddesi Anayasanın 104. Maddesini değiştiriyor ve şöyle bir ibare var: "... Cumhurbaşkanı, yürütme yetkisine ilişkin konularda cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarabilir. Anayasanın 2. kısmının 1. ve 2. bölümlerinde yer alan temel haklar, kişi hakları ve ödevleriyle dördüncü bölümde yer alan siyasi haklar ve ödevler Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenlenemez..."
Bu madde Meclis’i devre dışı bırakıyor mu?


Hayır, bırakmıyor. Meclis’in görevi, anayasa düzenleme yetkisi TBMM’nin yetkisinde ve bu temel hak ve hürriyetler konusunda yani anayasa değişikliği konusunda cumhurbaşkanının kesinlikle Meclis’in kapsamına giren konularda kararname çıkarma yetkisini bertaraf etmiş, çıkartamıyor. Orada esas görev ve yetki TBMM’dedir. Aslında o madde, Meclis’in görevini daha da güçlendiriyor, kuvvetlendiriyor. Mevcut şu andaki sistem içerisinde cumhurbaşkanının kararname konusunda sınırlandıran herhangi bir hüküm yok. İlk defa böyle bir hüküm getiriliyor. 8. Maddede hangi konularda cumhurbaşkanının karar alamayacağı net bir şekilde ifade edilmiş.
Hangi konularda karar alamayacak?
Hepsi tek tek belirtilmiş, net bir şekilde açıklanmış:Anayasada düzenlenen ve hürriyetle konusunda cumhurbaşkanı karar alamaz.Siyasi hak ve ödevler konusunda cumhurbaşkanı kararname düzenleyemezMeclis’in konusuna giren yasama faaliyetlerinin konusuna giren konularda cumhurbaşkanı karar alamaz.