Erdoğan'ın konuşmasından bazı satır başları şöyle:

"Türkiye'nin 1960 darbesinden sonra kısa süreli tek parti iktidarları hariç neredeyse kesintisiz bir şekilde yaşadığı en büyük sorun siyasi istikrarsızlık ve güvensizlikti.

Türkiye'nin yönetim değişikliği ihtiyacı öyle bir anda ortaya çıkmış değil işte bu uzun ve yüksek bedelli deneyimlerin sonunda varılmış bir karardır.

Milletimizin desteği ile hayata geçirdiğimiz yeni yönetim sisteminin gücünü ve avantajlarını özellikle kriz dönemlerinde çok daha iyi görebiliyoruz. Ülkemiz güneyinde kuzeyinde ve doğusunda yaşanan çatışmalardan batısında süren gerilimlerden zarar görmeden yoluna devam edebilmesini yeni yönetim sistemimizin sağladığı imkandır.

Küresel ekonomik sarsıntıların sağlık krizinin güvenlik risklerinin ve daha nice yıkıcı tehdidin sadece üstesinden gelmekte kalmadık bu süreçleri ülkemiz için yeni fırsatlara dönüştürecek adımları da attık.

Cumhuriyet tarihinin en büyük demokrasi ve kalkınma hamlesi olan 2023'te defterimize kararlılıkla ilerliyoruz.

Bununla kalmıyor bölgemizde uzunca bir süredir vicdanları kanatan haksızlıklara karşı sergilediğimiz aktif ve dirayetli tutumla belirleyici küresel güç konumumuzu dost düşman herkese kabul ettiriyoruz.

Geldiğimiz noktada artık krizlerin çatışmaların gerilimlerde zirve yaptığı dönemlerde insani ve siyasi ilişkileri kesintiye uğratmadan tüm taraflarla konuşabilmeyi çalışabilen başarabilen ülkelerden birisiyiz.

Eskiden Türkiye olarak kendi topraklarındaki vatandaşlarının can ve mal emniyetini sağlamakta zorlanıyorduk. Bugün ülkemizin adı bayrağı gölge sınırlarımız dışında bile güvenin huzurun umudun sembolü haline geldi.

Unutmayın kara günler yaşadık. Bugün ise ülkemizi en sert küresel çalkantılardan en az kayıpla çıkarttığımız gelişmiş devletlerin bile çaresiz kaldığı krizleri başarı ile yönettiğimiz dünyanın yükselen değerlerini temsil ettiğimiz bir yerde duruyoruz.

Üstelik bütün bunları bilhassa son 10 yıldır maruz kaldığımız vesayet oyunlarına sosyal kaos çıkarma denemelerini terör saldırılarına darbe girişimlerini siyasi ve ekonomik tuzaklara rağmen başardık.

Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine karşı çıkanlar bunca zamandır ortaya kayda değer bir alternatif koyamadılar. Tek söyledikleri her şeyi eskiye döndüreceğim. Hatırlarsanız geçtiğimiz yıl yeni anayasa tartışması açmış ve muhalefetten kendi anayasa tekliflerini beklediğimizi söylemiştik. Aradan geçen bunca zamana rağmen ortaya tek bir anayasa metni teklifinin konamadığını üzüntüyle gördük yönetim sistemi değişikliğine dair alternatif diye ortaya koydukları bir metin var.

O da zaten kendilerine ait değildir. Yurtdışında hazırlanmış bir raporu sanki kendi çalışmaları imiş gibi kamuoyunun önüne çıkartanların ülkenin ve milletin hiçbir meselesi konusunda fikir çilesi çekmedikleri çalışmadıkları açıkça ortadadır.

Üstelik bu işten geriye akıllarda kalan tek şey için de zaten dişe dokunur herhangi bir unsuru olmayan dışarıdan ithal sistem teklifi değil. Masadaki yer koridordaki sıra kavgasıdır. Bizim zaten hayata geçirdiğimiz veya hazırlıklarını yıllar aylar öncesinden açıkladığımız işleri kendi fikirleri imiş gibi söyleyelim içine düştükleri gülünç duruma değinmeye gerek bile duymuyorum.

Yeni yönetim sistemimizin 2018'den 2023'e kadarki ilk dönem uygulaması daha sonra yapılacak iyileştirmelere veri sağlayacak ışık tutacak rehberlik edecektir.

Dünyanın hiçbir yerinde anayasalarda yasalarda yönetim sistemleri de durağan değildir. Tam tersine değişen şartlara göre sürekli geliştirilen dinamik süreçlerdir. Bölgemizin ve ülkemizin içinden geçtiği şu tarihi dönemin sonuçlarını da göz önünde bulundurarak 2023 seçimleri sonrası milletimiz ile birlikte bu muhasebeyi yapacak daha iyiye daha güzele daha mükemmele hep birlikte yol yürümeyi sürdüreceğiz

Bölgesinde ve dünyada giderek artan gücünün cazibesinin öneminin en sonu tezahürlerinden biri geçtiğimiz hafta yapılan Antalya Diploması Forumu'dur.

Bu yıl ikincisi gerçekleştirilen ve 3 gün süren bu forma dünyanın dört bir yanındaki 75 ayrı ülkeden 17 devlet hükümet başkanı 80 bakan ve 39 uluslararası teşkilat temsilcisi katıldı. Forum boyunca diplomasiyi yeniden kurgulamak tema bu  3 liderler oturumu 27 panel 4 söyleşi 3 yuvarlak masa toplantısı 3 yan etkinlik ile taraftar arasında 200 civarında görüşme gerçekleştirdi.

Antalya Diploması Forumunun en çok ses getiren bölümü hiç şüphesiz Rusya ve Ukrayna Dışişleri Bakanlarının Dışişleri Bakanımız Mevlüt Çavuşoğlu ile birlikte yaptıkları toplantıdır. Uzunca bir sürenin ardından Rusya ve Ukrayna arasında yapılan bu en üst düzey temas her ne kadar somut bir netice sonuçlanmamış olsa da diplomasi ve diyalog kapılarını açması bakımından çok önemli.

Dışişleri Bakanımızın bugün Rusya'ya gönderiyorum yarın Moskova'da temaslarda bulunacak. Perşembe günü de Ukrayna'ya geçecek kendisi her iki tarafta da yapacağı görüşmelerle ateşkesin ve barışın sağlanması yolundaki gayretlerimizi sürdürecektir.

Biz de açılış konuşmasını yaptığımız forum kapsamında 2 gün boyunca Antalya'da çok önemli temaslarda bulunduk.

Birçok diplomatik temasta bulunduk.  İnşallah yarın Polonya Cumhurbaşkanı Duda'ylada buluşacağız ve kendisini burada misafir edeceğiz.

Görüldüğü gibi Türkiye bir yandan dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına girme hedefi ile yatırım istihdam üretim ihracat ve cari fazla yoluyla büyüme stratejisini kararlılıkla uygularken diğer yandan da diplomaside merkez ülke konumunu güçlendirmektedir.

Ukrayna krizi şu gerçeği hepimize bir kez daha hatırlatmıştır. Türkiye'nin siyasi ekonomik askeri alanlarda güçlü olması kendi kendine yeterliliğinin ötesinde dostlarına ve kardeşlerine destek verecek konuma gelmesi bir tercih değil mecburiyet. Uzunca bir zamandır yaşadığımız sayısız tecrübeyle biliyoruz ki ihtiyaç duyduğumuzda şayet kendi işimizi kendimiz göremiyorsak kendi ihtiyaçlarımızı kendimiz karşılayamıyorsak kendi planlarımızı kendimiz yapıp uygulanamıyorsak bize kimseden fayda yok.

Kalbi ve duası bizimle olan dostlarımızın ve kardeşlerimizin vermiş oldukları manevi destek elbette önemlidir. Ama fiilen kendi göbeğimizi kendimiz kesmemiz gerektiği de bir hakikat. Geçtiğimiz 20 yılda ülkemize kazandırdığımız eser ve hizmet altyapısı savunma sanayi başta olmak üzere stratejik alanlarda sahip olduğumuz üretim ve teknoloji gücü geleceğe umutla bakmamızı sağlıyor.

Artık temel altyapılar konusunda kayda değer hiçbir eksiğimiz kalmadı. Önümüzdeki cuma günü açılışını yapacağımız 1915 Çanakkale Köprüsü bu eser ve hizmet zincirinin altın halkalarından biri olacaktır. Tutarı 2,5 milyar avro olan bu proje teknik özellikleri ve bölgenin ulaşımına sağlayacağı katkı ile ülkemiz adına iftihar verici bir eser Çanakkale Savaşı'mızın ve şehitlerimizin hatıralarını yansıtan nice sembollere sahip bu eseri de diğer pek çok projemiz gibi yap işlet devret modeli dünyanın dört bir yanından incelemek ve uygulamak için geliyorlar.

Ülkemizde bu modelin ne anlama geldiğini Türkiye'nin kalkınmasına büyümesine gelişmesine nasıl katkı yaptığını hala anlayamayanlar  var. Hamdolsun milletimiz ortaya çıkan eserlerden ne yaptığımızı ne için yaptığımızı görüyor biliyor.

Cuma günü köprünün açılış programında yap-işlet-devret modeli ile ülkemize kazandırdığımız eserlerin şöyle derli toplu bir değerlendirmesini yaparak duymak isteyen kulakların görmek isteyen gözlerin huzuruna getireceğiz.

Savunma sanayinde yıllarca ortaya çıkan ürünlerle yürütülen projelerle gösterilen gayretlerle dalga geçenler yapılan işleri engellemek için her yola başvuranlarla mücadele ettik. Sakarya'daki tank palet fabrikası üzerinden kendi ülkesine kendi ordusuna kendi savunma sanayini etmedik hakareti bırakma yanları biz unutmadık. Bugün herkesin peşinde koştuğu insansız hava araçlarımız da ilgili çalışmaları küçümsemek itibarsızlaştırmak gömmek için uğraşanların aslında çapsız siyaset değil alenen ülkeye ve vatana ihanet peşinde olduklarını artık daha iyi anlıyoruz.

Aynı kesimlerin geçmişte Nuri Killigil, Nuri Demirağ, Vecihi Hürkuş, Şakir Zümre gibi isimlere yaptıklarını hatırladıkça bu kanaatimiz daha da perçin düşüyor.

Kendi uçağımızı kendi silahımızı kendimi imalatımızı kendi motorumuzu kendi otomobilimizi kendi yazılımlarınızı geliştirmemizi engelleyen zihniyetin bir kez daha ülkemize aynı kötülüğü yapmasına müsaade etmeyeceğiz. Diplomatik ve siyasi gücün gerisindeki ekonomik ve askeri dayanağı göremeyecek kadar hayattan gerçeklerden dünyadan bir haber bu habis anlayışı tarihin tozlu raflarına kaldırana kadar mücadelemiz bitmeyecektir.

Türkiye'nin bölgesinde ve dünyada genişleyen etki alanının insanlarımızın günlük hayatı ve refahı üzerindeki olumlu neticelerini almaya başladıkça ülkemizde kazandırdığımız geniş vizyonun önemi daha iyi anlaşılacaktır.

Irak'tan Suriye'ye Libya'da Doğu Akdeniz'e Ege'den Balkanlar'a Karadeniz'den Kafkasya'ya Afrika'dan Güney Amerika'ya kadar uzanan geniş bir coğrafyada Türkiye'nin yükselen yıldızı konuşulurken bizim de kendimizi buna göre hazırlamamız gerekiyor.

Kendi potansiyelinin gücünün imkânlarının önündeki fırsatların farkında olmayan bir ülke büyük hedeflere doğru yol yürümeyi sürdüremez. Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100'üncü yılı olan 2023'te diğer pek çok hususla birlikte işte bu hakikatin de tüm boyutlarıyla enine boyuna konuşulmasına tartışılmasına vesile teşkil edecek.

14 Mart Tıp Bayramı vesilesi ile Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde bir araya geldiğimiz sağlık çalışanlarımızla hem hasbihal ettik hem de kendilerine uzun süredir bekledikleri müjdeleri verdik. Sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin önüne geçilmesi ve özlük haklarının geliştirilmesi başta olmak üzere verdiğimiz müjdelerin bu meslek mensuplarına hayırlı olmasını diliyorum. Eğitim konusunda da çok önemli yeni adımlar atıyoruz.

Hamdolsun eğitimin tüm kademelerinde okullaşma oranlarını %90'ların üzerine çıkardık. Eğitime katılan öğrenci sayısında devasa artış sağlarken derslik başına öğrenci sayısını ve öğretmen başına öğrenci sayısını da devraldığımızdan çok daha iyi noktaya getirdik.

Şemdi sıra okul öncesi eğitimin yaygınlaşmasına geldi.

2022 yılında 3000 yeni anaokulunu ve 40.000 yeni anasınıfını hizmete almayı hedefliyoruz.

Özel eğitim anaokulu olmayan hiçbir ilimiz kalmadı. Bu yıl sonuna kadar 165 yeni özel eğitim anaokulunu yaparak bu sayıyı da 6 kat artırmak suretiyle 300'e yükselteceğiz.

Diğer yandan çiftçilerimize sulama enerji ve kredi konusunda iki önemli müjdemiz var. İlk olarak ülkemiz tarımını su ile bereketlendirerek daha üst seviyelere çıkarmak için barajı ve göleti tamamlanmış tarımsal alanlarda ki sulama tesislerinin hızla bitirerek milli ekonomiye kazandıracağız.

Böylece 830 bin hektar alanın daha modern sistemlerle sulanmasını temin ederek üreticilerimize yıllık yaklaşık 41 milyar lira gelir artışı sağlayacağız. Bununla neyi söylemek istiyorum. Özellikle açık sistemden kapalı sisteme süratle geçeceğiz. Ağırlıklı birçok yerde barajlarımız enerji bağlantılı olsa da buralarda yapacağımız yeni projelendirmelerle sulama sistemi geçmenin adımlarını atacağız.

Çiftçilerimizin tarımsal sulamada kullanacakları enerji daha uygun maliyetlerle temin etmelerine yöneliktir. Bilindiği gibi Türkiye'nin toplam kurulu gücünün %53'ü hidroelektrik rüzgar güneş Jeotermal biyokütle gibi yenilenebilir kaynaklardan oluşmaktadır. Özellikle ülkemizin ciddi potansiyele sahip olduğu güneşten elektrik üretimine yönelik çok büyük yatırımlar yaptık yapmayı sürdürüyoruz.

Bugün hangi şehrimize giderseniz gidin geçtiğiniz yolların çevresinde güneş enerjisi tarlalarını çatı üstü sistemlerini görürsünüz. Küresel enerji fiyatlarındaki dalgalanmalar sebebiyle elektrik maliyetlerinde yaşanan artışların çiftçilerimizi sulama birliklerimizi kooperatiflerimizi anladığını biliyor her ne kadar elektrikte KDV indirimi ile çiftçilerimizin maliyetlerinde bir parça azalma sağladıysak da bu soruna daha kökten çözümler bulmamız gerektiğinin farkındayız. Güneşten elektrik enerjisi üreten tesislere zaten ciddi bir destek veriyoruz.

Şimdi bu desteği çiftçilerimize yönelik olarak daha da artırıyoruz. Özellikle sağlayacağımız finansman kolaylıkları ile sulama faaliyetlerinde güneşten elde edilen elektriğin payını hızla artırmayı planlıyoruz. Böylece tarım alanlarındaki sulama imkanları genişlediği için üretim artarken azalan elektrik maliyetleri sebebiyle çiftçilerimizin gelirleri de artacaktır. Ayrıca tüketicilerin kendi elektrik ihtiyaçlarını karşılayacak tesisleri kurabilmelerini kolaylaştırmak için belediyeler sanayi tesisleri ve tarımsal sulama abonelerinin sözleşme güçlerinin iki katına kadar lisanssız üretim tesisi kurabilmelerine imkan sağladık.

Güneşten elektrik üreten tesislere zaten destek sağıyoruz. Şimdi bu desteği çiftçilerimize yönelik olarak daha da artırıyoruz.

Meskenler içinde vergi istisnasına tabii kurulu 3 rakamını 10 kilovat saatten 25 kilovat saate çıkarttık. Amacımız her alanda enerji maliyetlerini düşürecek çalışmaların önünü açmaktır.

Bu adımlar aynı zamanda Paris İklim Anlaşması kapsamında hayata geçirmemiz gereken yapısal değişimlere katkı sağlayacak.

Hazine faiz destekli kredilerin üst limitini yükseltiyor. Böylece çiftçilerimizin finansmana erişimini de kolaylaştırıyoruz.

Hazine ve maliye bakanlığımız başta olmak üzere tüm kurumlarımız bu süreçlere yakından takip ederek neticelendirerecektir. Sulama enerji ve kredi konusunda attığımız bu adımların çiftçilerimize hayırlı olmasını diliyorum.

Ülkemizdeki her kesimin işini refahını artırmaya geleceğini güvence altına almaya yönelik çalışmaları kesintisiz sürdürüyoruz.

Bu vesileyle milletimden çoğu yalan yanlış bilgilere dayalı söylentilerle paniğe kapılmamasını devletine güvenmesini ülkesinin gücünden emin olmasını tüm vaktini ve enerjisini çalışmaya üretmeye hasretmesini istiyorum. Hayat pahalılığı karşısında her bir insanımızı korumak için bugüne kadar ücret artışlarından sosyal destekleri ve vergi indirimlerine kadar pek çok tedbiri hayata geçirdik geçiriyoruz.

Küresel düzeyde yapılan petrol doğalgaz gıda sektörünün kullandığı kimya malzemeler gibi ürünlerdeki artışların insanımıza en az düzeyde yansıtılması için her türlü özeni gösteriyoruz

Gelişmiş ülke vatandaşlarının dahi İkinci Dünya Savaşı'ndan beri görmedikleri bilmedikleri alışkın olmadıkları fiyat artışları ile enflasyonla ürün kıtlığı ile karşı karşıya oldukları bir dönemde Türkiye yine olumlu yönde bunlardan ayrılmaktadır.

Sıkıntıların elbette farkındayız. Ama asıl odaklanmamız bakmamız yönelmemiz gereken yerin ülkemizin önünde duran fırsatlar olduğuna yürekten inanıyorum. Kontrolü bizim elimizde olmayan sebeplerden kaynaklı olumsuzlukları bir kenara bırakacak olursak. Türkiye'nin bir asırdır mücadelesini verdiği gelişmişlik kalkınmışlık refah seviyesinin tam kıyısında bulunuyoruz.

Pek çok ülkenin henüz yeni yeni yöneldiği istihdamı koruma ve geliştirme temelli politikaları biz 5 yıldır kesintisiz uyguluyoruz.

Fiyatlardaki dengesizlikler sebebiyle yaşanan sorunların geçici olduğunu takip ettiğimiz yatırım istihdam üretim ihracat ve cari fazla yoluyla ülkemizi büyütme politikasının bizi adım adım hedeflerimize yaklaştığına yürekten inanıyorum.

Sabredeceğiz çalışacağız üreteceğiz mücadele edeceğiz geri adım atmayacağız."
Hibya Haber Ajansı