Semra Polat, Sivil Düşünce Haber Portalı için Saadet Partisi Eski Genel Başkanı Av. Mustafa Kamalak ile Türkiye ve dünya gündemine dair röportaj gerçekleştirdi.
Semra Polat'ın iç siyaset ve dünya gündemine dair sorularını yanıtlayan Av. mustafa Kamalak, gündemi sarsacak iddialarda bulundu.
Röportajın tamamı şöyle:
-Saadet Partisi ile AK Parti arasında temelden bir kopukluk olmadığını görmüyoruz zira Sayın Erdoğan ile sayın Abdullah Gül, Milli Görüş’ten koparak AK Parti’yi kurdular. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Sayın Oğuzhan Asiltürk’ü ziyaret etmesi ve devamında bu görüşmelerin tekrarlanması ile AK Parti İstanbul İl Başkanlığına Osman Nuri Kabaktepe’nin getirilmesiyle birlikte iki parti arasında gizli bir ittifakın söz konusu olabileceği yorumlarına neden oldu. Saadet Partisi, AK Parti ile gizli bir ittifak kuruldu mu ya da önümüzdeki genel seçimlerde ittifak kurması söz konusu mu?
Burada benim söyleyeceğim her bir söz sadece şahsımı bağlar. Partimiz adına ferden karar verme yetkisine sahip olan tek kişi genel başkanımız temel beydir. Onun dışındaki kişiler ferdi beyanlarını sunabilirler. Saadet partisi ile ak parti belki bir elmanın dilimleri gibi gözükebilir ama ak parti tabiri caizse kimyasal değişime uğradı. Yani o elmanın dilimi olma özelliğini tümüyle değiştirdi çünkü AK Parti’nin Sayın Genel Başkanı Sayın Cumhurbaşkanımız yıllar önce “Ben milli görüş gömleğini çıkardım” dedi. Sonra Roma’da, Avrupa Anayasasını imzaladılar Sayın Gül ile beraber. Saadet Partisi olarak biz 40-50 yıllık çizgilerinin çizilmesi anlamına gelir. Halbuki bu çizgilerin muhafaza edilmesi gerekir.
❝AK Parti ile Saadet Partisi arasında yön farkı var. İstikametleri farklıdır. AK Parti 83 milyonluk Türkiye Cumhuriyetini, Avrupa Birliği’ne götürmek istiyor. Yön, Batı. Saadet Partisi mensubu olarak ben, hayır diyorum! Biz, Batı’ya değil, Doğu’ya yönelmeliyiz çünkü kardeşlerim burada. Dün beraber olduğumuz, 6 asır beraber yaşadığımız kardeşlerim burada. Şu an 64 tane İslam ülkesi var. Bunlar dün bir bütündü. Dedemizin zamanında bunlar bir bayrak altında yaşıyordu. Şu an “terörist” diye ilan edilen Kürt vatandaşlarımızın belki bütünü için “terörist” demiyor, HDP’yi destekledikleri için “terörist” deniyor falan, geç bunları… İnandırıcı olmayan söz, söyleyen tarafından makbul olmadığından, dinleyen tarafından da kale alınmaz.❞
Tamamen Kürtlere yönelik mi “terörist” ifadesi kullanılıyor?
HDP genelde Doğu’daki insanlarımızdan yoğun biçimde oy alan bir parti. Ben burada şunu ifade edeyim; bir devlet adamı asla ve asla etnik kimliği ön planda kullanarak “terörist, vatan haini” gibi ifadeleri kullanmamalı. İşin gereğini yapmalı. Vatandaşları tedirgin etmeden, usta bir balıkçının olta ile balık tutması gibi, denizi ürkütmeden suyu bulandırmadan, gidip teröristi yakalayıp adalete teslim etmelidir. Adalete teslim ederken de işin içerisine hissiyatını karıştırmamalıdır. Ergenekon, Balyoz olaylarında olduğu gibi “ben bu davaların hakimiyim, savcısıyım” dememeli. Devlet, icra organı olarak teröristi, katili, suçluyu yakalamış ve diğer birimine teslim etmiştir: Yargıya. Biliyorsunuz, bizim Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak üç ana organımız var; yasama-yürütme-yargı. Yasama, kanunları yapar. Yürütme, o kanunları uygular, mahkemeye götürür, mahkeme de hükmünü verir. Kuvvetler ayrılığı diyoruz buna. Devlet, şu veya bu kişileri peşinen suçlayamaz. Çünkü üzerine yemin ettiğimiz Anayasanın hem 15. Maddesinin son cümlesine hem de 38. Maddesinin 4. Fıkrasına göre haklarında kesinleşmiş yargı kararları bulunmadıkça, hiç kimse suçlu sayılamaz.
AK Parti bu söylemlerde bulunduğu için mi Saadet partisi ittifak kurmaz diyorsunuz?
Hayır, sadece bu değil. Bir, yönümüz farklı. İki, amacımız farklı. Biz, İslam birliği diyoruz. Tüm kardeşlerimin huzur içinde yaşaması için bir araya gelmeleri gerekir diye düşünüyoruz. Bu ilkelerden vazgeçemeyiz. Öbür taraftan, sadece Müslümanlar değil, tüm insanların -dili, dini, ırkı, mezhebi, cinsiyeti ne olursa olsun- insan haysiyetine yaraşır adil bir düzen içinde yaşamaya hakları vardır. Bu adil düzende ancak ve ancak hak üzerine kurulu bir sistem ile olur. Bu sistem bize göre Cenabı Allah’ın sistemidir. Denebilir ki “Saadet Partisi küçük bir partidir, bu isminizle mi dünyaya yön vereceksiniz? Ben de derim ki önemli olan haklı olmaktır, cismani olarak büyük olmak değildir. Bir davanın haklılığı geçici kalabalıkların topluluğu ile değil, bir davanın haklılığı ilahi iradeye uygunluğu ile ölçülebilir.
Partinizin küçük olmadığını sayın Erdoğan’ın ziyaretinden anlıyoruz. Saadet Partisi’nin AK Parti ile ittifak kurmasının ön koşulu nedir?
Her şeyden önce amaçta birleşmemiz lazım. Amaç: İslam birliğidir. Mazlum milletleri bir araya getirmektir. Yaşanabilir bir Türkiye. Ötekileştirme yok. Kardeşlik hukuku, adalet ilkeleri ön planda olacaktır. Bunun etrafında birleşeceğiz. Sonra yeniden büyük Türkiye, üreten bir Türkiye. Borçlanan değil, borç veren bir Türkiye. Dışarıdan et, buğday ithal eden değil oralara ihraç eden Türkiye. Eğer AK Parti bölünmeseydi Joe Biden emin olun 24 Nisan’ı “Ermeni soykırımı” diye ilan edemezdi çünkü Erbakan Hoca, Milli Görüş Lideri, üzerine tanklar yürütülürken G8’leri kurmuştu. 15 Haziran 1997’de. Eğer AK Parti bölünmemiş olsaydı emin olun G8’ler Amerika’dan Avrupa’dan çok daha güçlü bir konuma gelirdi. AK Parti’ye millet kasasından rüşvet verildi, mevki makam tahsis edildi.
❝Zayıf halkamız böylece bizden koparıldı. Sonra? Sonrası yok. Misal, Doğu ve Güneydoğu bizden koparıldı, AK Parti’ye verildi. Oradan koparıldı HDP’ye verildi. Oradan da koparılacak, İsrail’e verilecektir. Arz-ı Mev’ud; vaat edilmiş topraklar. Adamlar, haritayı çizmiş durumda. Adamlar yıllardır bunun mücadelesini veriyor. AK Parti’nin 20 yıllık döneminde komşularımızdan en ziyade çıkar sağlayan ülke hangisi? İsrail! İsrail, bir tek insanını feda etmeden Kudüs’ü başkent ilan etti. Halbuki Milli Görüş 1980 yılında 6 Eylül günü Konya’da milyonluk miting düzenlemişti. O günkü İsrail başbakanı, “Kudüs, İsrail’in başkenti olacak” demişti. Milli Görüş, “Hayır!” dedi. Döndü içeriye, içişleri bakanımızı sessiz kaldığı için gensoru verdi, düşürdü. Bugün AK Parti sayesinde Kudüs, İsrail'in başkenti. Golan Tepeleri, Trump tepeleri oldu.❞
Tüm bunların müsebbibi olarak AK Parti’yi mi görüyorsunuz?
Büyük ölçüde AK Parti! Suriye’de bakın 13-14 milyon insan mülteci. Bunun yaklaşık 4 buçuk milyonu bizde. Sayın Cumhurbaşkanımız diyor ki Amerika’ya “Hey Amerika, sen 10 bin kilometreden geldin, buraya müdahale ediyorsun” diyor. 900 km’lik sınırım var diyor. Doğru söylüyor ama o zaman söyleseydi bunu bundan 8-10 sene önce, bu durumlar olmazdı. Suriye çökertildi. Irak, çökertildi. Irka2ın işgali için 1 Eylül 2004 tarihli resmi gazeteye bakın; 7 havaalanımız ile sanırım 6 deniz limanımız Amerika’nın emrine verildi. Vecdi Gönül Bey’in açıklaması var; 1 Mart tezkeresine Meclis “Hayır!” dedi ama biz İncirlik Hava Üssü’nden bilmem kaç bin sortiye izin vermek suretiyle bu hatayı düzeltti.
1915 olaylarıyla ilgili Biden’ın “Soykırım” ifadesinin ardından Bakan Akar, İncirlik Üssü’nün mülkiyetinin Türkiye’ye ait olduğu açıklandı. Bu açıklama ile üssü kapatmak için bir adım mı attı?
Bunu Sayın bakanımıza sormak lazım. Semra Hanım, 24 milyon metrekare alan bizimdi. Bizim demekle bitmiyor iş, gücün var mı arakada? Sayın milli Savunma Bakanımız öyle diyor. Sayın Cumhurbaşkanımız böyle diyor. O sözü icraya götürebilecek gücün var mı? Sorunun başına tekrar gelecek olursam; Bugün Suriye’nin bu halde gelmesinde AK Parti’nin vebalinin olduğuna inanıyorum. Irak’ın üç parçaya bölünmesinde AK Parti’nin büyük vebalinin olduğuna inanıyorum. Kıbrıs Harekatı esnasında bize destek veren tek kardeş ülkenin lideri Kaddafi’nin linç edilmesinde, ülkesinin parçalanmasında AK Parti’nin vebalinin olduğuna inanıyorum. Güneydoğu’da terörün bu denli güçlenmesinde AK Parti’nin vebalinin olduğuna inanıyorum. AK Parti ile ittifak kurulduğunda burada iki önemli sonuç çıkar diye düşünüyorum şahsen; Bir, AK Parti’nin bu kadar vebaline ortak olmak onları kabul etmek gerekir ki o da Milli Görüş’ün 50 yıllık çizgilerinin muhafaza edilmesi lazım. Bu, parti bakımından.
❝Çok daha önemlisi, ülke bakımından da büyük sakıncalar doğurur diye düşünüyorum. Bir takın troller var; eğer Saadet Partisi Cumhur İttifakı içinde yer alacak olursa bu troller emin olun ertesi günden itibaren dış güçlerin de yardımıyla ülkeyi iki kamp halinde gösterirler. Bir tarafta Müslümanlar kampı; Cumhur İttifakı, karşısında bölücüler, vatan hainleri, FETÖ’cüler, HDP’liler, CHP’liler, yani “gavurlar.” Bunu ben ifade etmiyorum, bu his var diyorum. Şu an en sancılı bölgemiz Güneydoğu. Güneydoğu’da yaşayan Kürt kardeşlerimiz ile Türklerin tarihleri üç alanda, üç defa yolları kesişmiştir: Bir, 1071’de Alparslan, Bizans’ın üstüne yürüdüğünde yirmi bin civarında Kürt gönüllü Alparslan’ın yanında yer almıştır. Halbuki o zaman oralar Alparslan’ın yönetiminde değildi. Bir inanç birliği vardı. Kardeşlik duygusu vardı. İkincisi, Şah İsmail ile Yavuz Sultan Selim arasındaki savaşta yine oralar Osmanlı yönetiminde değildi ama Osmanlının yanında yer aldı. Üçüncüsü, Kurtuluş Savaşı esnasında Arabı, Lazı, Arnavutu Osmanlı’dan koparken, Kürt kardeşlerimiz “Hayır!” dedi. Bizim yerimiz Osmanlı’nın yanıdır dedi.❞
Biraz önce siz Arz-ı Mev’ud’dan bahsederek bölgenin ülkeden kopacağını söylediniz. Tüm bu gerçekler ışığında Kürtler buna nasıl razı gelecek? Ya da devlet buna nasıl göz yumacak?
İsrail’in kurulmasında nasıl Osmanlı razı oldu? Ön teker nereye giderse, arka teker de onu takip peder… İçeri karıştırıldıktan sonra Türkiye Cumhuriyeti ne yapacak? NATO’nun emrindeki kuvvetlerle NATO’yla mı savaşacak? Şu an ordu kimin emrinde? NATO’nun emrinde. NATO ise Amerika ve İsrail’in emrinde. Alternatifimizi oluşturmamız lazım. Devlet yönetimi çoluk çocuk işi değil.
Başkanlık sistemiyle ilgili ne gibi eksiklikler görüyorsunuz? Türkiye’nin yönetimi için hangi sistemin daha uygun olacağını öngörüyorsunuz? Parlamenter sistem mi yoksa başkanlık sistemi mi?
Müslümanlar işlerini müşavere ile halleder. Şu hâlde istişare meclisinin olması lazım. Tek adam yönetiminde yok. Peygamber efendimizi zamanına bakıyoruz. Peygamberdir, kararları tartışılamaz ama O da istişareye yöneliyordu. Milletin problemlerini milletin meclisinde, milletin temsilcileri vasıtasıyla tartışmamız lazım.
Parlamenter sistemin yönetim biçimi olarak daha uygun olduğunu düşünüyorum.
Koalisyon dönemlerine baktığımızda çok da iç açıcı bir tabloyla karşılaşmıyoruz. Erbakan Hoca da koalisyon döneminde zor günler yaşamıştı.
Benim üzerime tank yürüyordu, kimin tankı bu, benim tankım. Benim tankım kimin emrinde? Amerika’nın emrinde. Refah Partisi hangi suçu, hangi günahı işlemişti ki üzerine tank yürüttü? Ağır sanayi diyordu merhum Erbakan Hoca, milli ve yerli sanayi diyordu. Adil düzen diyordu. Sata sata bitirilemeyen fabrikalar ya Erbakan’ın yaptığı ya da temelini attığı fabrikalardır. Koalisyon hükümeti gerçekten milli iradeye teslim ise koalisyonun hiçbir sıkıntısı olmaz.
Sayın Erdoğan’ın ekonomi ve hukuk reform paketleri ile yeni anayasa çalışmaları açıklamaları var. Siyasi partilerin de yeni anayasa çalışmalarına destek vermeleri çağrısında bulundu. Saadet partisi bu davete nasıl yanıt verecek?
Semra Hanım, 82 Anayasası tam 19 defa değişikliğe uğramıştır. 19 değişikliğin 12’si AK Parti döneminde yapılmıştır. AK Parti’nin değiştirmek isteyip de değiştiremediği hiçbir madde yoktur. Yeni bir anayasa yapımında iki kırmızı çizgi koyuyor; bir, anayasanın değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek ilk üç dört maddesine dokunulmayacaktır. (Gülüyor) Darbeden geri kalan asıl maddeler o. Bu değiştirilsin demiyorum ben.. İki, başkanlık sistemine dokunulmayacak diyor. Bu, biz anayasa değişikliği istemiyoruz demektir. Çünkü cumhur ittifakının oyları anayasa yapmaya yetmiyor. Erken seçime karar vermek için de yetmiyor. Gerek Anayasa yapımı gerekse erken seçim için iktidarın muhalefet ile uzlaşması lazım. Yoksa bu tartışmanın hiçbir anlamı yok.
❝Anayasa mahkemesinin yapısının değiştirilmesi falan; öfkeyle kalkan zararla oturur. Devletin yerleşik kurumlarıyla oynamamak lazım. Anayasa mahkemesinin fonksiyonları konusunda iyileştirici birtakım düzenlemeler yapılabilir ama anayasa mahkemesini kaldırmaya tevessül etmemek icap eder çünkü devletin yerleşik kurumlarıyla oynamak, ülkeye hayır getirmez.❞
Koronavirüs salgınıyla mücadeleye yönelik iktidarın uyguladığı tam kapanma sürecini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Allah, hükümetin yardımcısı olsun. Zor bir süreç. Allah, hükümetin yardımcısı olsun.
Sayın Kamalak'a röportaj talebimizi kabul ettiği ve sorularımızı samimi bir şekilde yanıtladığı için teşekkür ediyoruz.