Yavuz Ağıralioğlu’nun açıklaması şöyle:

Sağlık Bakanı pandemi sürecini çok iyi atlatamamış olmamıza rağmen, muhalefeti suçlayacak aşıdaki organizasyon zafiyetini Doğu Türkistan meselesine gerecek olan konuşması aslında bir yılı aşkın zamandır kamuoyunun milletinin kendisine açmış olduğu seni bir partili bakan gigi görmek istemiyoruz hassasiyetinin hilafına açıklamadır. 

Milli Eğitim Bakanlığı’nın Çin ile ilgili bir yarışması var hayalimizdeki Çin başlıklı bir yarışma. Dişleri Bakanı’nın da turistlerle ilgili bir açıklaması da geldi. Ben bu üç açıklamayı şöyle birleştiriyorum, hayalimizdeki Çin’i değil de önce hayalimizdeki Türkiye’yi anlatmam lazım. Hayalimizde Çin’de yaşadığımız bunca zulüm ortadayken, Hayalimizdeki Çin diye yarışma düzenlemeyen bir bakan. Böyle bir hayalle başlayayım.

Muhalefeti suçlayarak aşılama zafiyetini kapatmaya çalışan bir sorumsuz dil, devletin dili asla olamaz

Hayalimizdeki Çin diye yarışma başlığı açan Bakanımıza ona ithafen kurduğum cümlelerin Dışişleri Bakanı ve Sağlık Bakanı’na değinmesi lazım. Hayalimizdeki Türkiye dışişleri bakanlarının memleketimize gelin sizin görecek herkesi aşılayacağız diyemediği. Bunun tersine memleketimizde her türlü güvenliği konforu temin ettik aşılamayı başardık memleketimize güvenle gelebilirsiniz, elinize aşılama ve psr testlerinizi aldığınız andan itibaren Türkiye size ev sahipliği yapma konusunda inanılmaz fırsatlar sunacaktır diyebilen bir Dışişleri Bakanına, bunu diyebilme fırsatı verebilen bir hükümete sahip Türkiye hayalimiz var.  Hayalimizdeki Türkiye’de Sayı Sağlık Bakanımız şöyle bir açıklama yapabilseydi, tam kapanma değil de tam açılmayı açıklayan bir Sağlık Bakanlığı hayalimiz var mesela. Dezavantajlı grupların korunması dahil, hepsini dört başı mamur organize etmiş, aşılama periyotlarını süreçlerini kurumlara göre sektörlere göre işlere göre iş yoğunluğuna göre risklere göre organize edebilmiş ve pandeminin başladığı günden ve bugüne kadar tam açılmayı konuşurken iktidar ve muhalefeti birlikte değerlendirebilen onlara teşekkür edebilen ve dünyaya bugün tam açılmayı konuşuyoruz diyebilen bir bir sağlık bakanı hayalimiz var.

Mesela Çin’e karşı sessizliğimizin değil, organizasyon kabiliyetimizi ticaret performansla birleştirip, üretimle alın terini buluşturup, memleketi kalkındırıp müreffeh bir ülke haline getirip Çin’de yaşanan onca zulme dışişleri bakanlarımızın gür sesle karşılık verdiği bir Türkiye hayal ediyoruz. Türkiye’de Doğu Türkistan’dan gelmiş anasından babasından haber alamayan çocuklarımızın Milli Eğitim Bakanı marifeti ile Çin’de yaşananlara dikkat çekildiği bir Türkiye hayalimiz var. Bu hayallerin gerçekleştirilebildiği bir ülke kurmak için alın teri döküyoruz.

Muhalefeti suçlayarak aşılama zafiyetini kapatmaya çalışan bir sorumsuzluk dili devletin yönetim dili asla olamaz. Siz Çin’in bize karşı bir şantaj organizasyonu hali varsa, böyle bir tehlikesi görmüşseniz eğer aşılama üzerindeki pozisyonunu alternatif aşılara bakmanın ciddiyetiyle devlet yönetmeliydiniz. Çin bu konuda hassas değil, biziz hassas olan. Irzımıza hassasız, iffetimize biz hassasız, Doğu Türkistan’da yaşananlara karşı biz hassasız. Karşılıklı hassasiyetimiz yok bu mevzuda.  

İktidar; iktidarda kalmayı yönetim maharetiyle buluşturmak yerine muhalefeti suçlamak kolaylığına düşmüş durumdadır

Uzunca zamandır iktidar iktidarda kalmayı yönetim maharetiyle buluşturmak yerine, muhalefeti suçlamak kolaycılığına düşmüş durumdadır.  İktidar neyi yapamıyorsa muhalefet yüzünden yapamadığını söyleyerek iktidarda kalmaya çalışmaktadır. Bu sadece aşı mevzusunda değil ekonomi ile ilgili meselelerde de dış politika ile ilgili meselelerde de böyledir. Hayalimizde bir Türkiye var, Dişleri Bakanımızın sözünde, Sağlık Bakanımızın muhalefet ithamında ve Milli Eğitimin Bakanlığının özensizliğinde söylemeye çalıştığım şey bu ülkenin bu dille yönetilemeyeceğidir. Bu siyasi üslup, bu dil, söylenmemesi gereken sözler artık biz memleketimizi taşıyamıyoruz demektir. Sağlık Bakanı’nı bir kez daha söylediği sözleri düşünmeye davet ediyorum.

Turiste güven vermek yerine vatandaşlarınıza güven vermeyi dener misiniz lütfen

Dışişleri Bakanı yanlış anlaşılmalara müsait bir söz olduğunu farketti ki, bugün düzeltme ihtiyacı duydu. Medeni ülkeler dışarıda turistlere ülkemize gelin göreceğiniz herkesi aşılayacağız demezler. Ülkemizde görmeyi planladığınız her insana sağlıkla gelin biz onların sağlığını tehlikeye atmayız demeliler. Kendi insanlarınızı insanı yaşat ki, felsefesiyle teslim aldınız. Ekonomiyi ayakta tutmak için kullandığınız ifadelere dikkat edin. Bacasız sektördür turizm sektörü hafife almıyoruz. Turizm sektöründeki bir zafiyet ciddi ağır yüklere sebep olmaktadır bunu biliyoruz. Turist gelsin diye sizin göreceğiniz herkesi aşılayacağız demek yerine turiste güven vermek yerine vatandaşlarınıza güven vermeyi dener misiniz lütfen.  Turistler de gelebilmelidir, onları da sağlıklı bir yere çağıracaksanız önce memleketin pandemiden çıkış stratejilerinin tamamını dört başı mamur yönetmek zorundasınız.  Bizim size tavsiyemiz, milletimize güven vermeniz, bir ekonomi yönetimi kurmanız, memleketi güvenilecek bir ülke haline dönüştürecek, hukukun üstünlüğüne dayalı bir ülke haline dönüştürmeniz halinde dışarıdan gelecek paradan çok içeride size duyulan güvenle ekonomiyi ayağa kaldıracak bir enerjiyi yönetmenizdir. Bunu yaparsanız, milletimizin alın terine itimat edip, milletimize güvenip ayağa kalkma yolu size açılacaktır.

AK PARTİ KARARGÂHI DAĞILMIŞ BİR PARTİ GÖRÜNTÜSÜ VERMEKTEDİR

Ak Parti’nin bu aralar özellikle her açıklamadan sonra yeni bir açıklama doğuran savurganlığı memleketi yönetme kapasitesini kaybettiğinin alametidir. Ak Parti karargâhı dağılmış bir parti görüntüsü vermektedir. Ak Parti, memleketin meselelerini çözemeyen, milletin sesini duyamayan, milletin düştüğü dar boğazdan onu kurtaramayan bir parti görünümü vermektedir, her geçen gün bunun dozu aşmaktadır.

Merkez Bankası Başkanı’nın değişikliğinden sonra kurdaki artışın hesabı kimden sorulacak. Madem faiz politikasını beğenmediniz, faiz politikasında bir değişiklik yapmayacaktınız, gece yarısı yaptığınız bu değişikliğin kur artışına sebep olduğu zararın hesabını kime soracağız. Tam kapanmayı konuşuyoruz aslında tam açılmayı konuşan ülkeler var. Bütün bunlar artık memleketin yükünü taşıyamaz bir kadro görüntüsü veren Ak Parti’nin ciddi problemidir. Açıklanana hiçbir program, vadedilen hiçir hedef, gerçekleştirmek için milletin önüne konular  hiçbir strateji millet vicdanında karşılık bulamamaktadır. İnsan hakları eylem planı açıklanıyor, yaprak kımıldamıyor. Ekonomi reform paketi açıklanıyor, yaprak kımıldamıyor. Hukuki reform paketi açıklanıyor, yaprak kımıldamıyor. Demek ki, bu siyaset sizi düzlüğe çıkaracağız dediği her yerde milletten itibar göremiyorsa artık memleketini taşıyamıyor demektir.

Röntgen ve laboratuvar teknisyenlerinin Danıştay’ın bir kararına istinaden onlardan tazminatları geri almaya teşebbüs eden bir siyasi irade var. Bu irade devlete saygısızlık hissi doğurur. Zaten yorgun olan fedakarlıklarla bunca kötü şartlar içerisinde mücadele yapmış olan kişilere karşı bu yapmış olduğunuz tercihin hatalı bir uygulama olduğunu lütfen görün bundan dönün istiyoruz. Bunlar acillerde çalışıyorlar, onlardan bu paraları almaya çalışmak yapmış oldukları fedakarlığa hürmetsizliktir.

Özel eğitim kurumlarındaki öğretmenler ve öğrenciler aşılamada öncelik istiyorlar. Diğer okullar kapandı onlar kapanamadı bununla ilgili bir hassasiyet talep ediyoruz.

Bu tam kapanma ise tam açılmadan Allah'a sığınacağız

Kapanmadaki plansızlığın getirdiği noktayı gördük. Pandemide ne kadar kapanacağımız gün olmalıdırı bile istişare edip bilim kurulunun söylediğini yapamamış bir irade ile karşı karşıyayız. 17 idi 7 daha ilave edeceklerini duyuyoruz. Bu tam kapanma ise tam açılmadan Allah’a sığınacağız. Tam kapanma diye işe başlayıp şehir dışı çıkışı engelliyorsunuz, insanlar bulundukları yerde ne kapmışlarsa henüz haritada mavi olan yerleri kırmızı yapacak  bir panik olma haline dönüşüyorlar.  Tam kapanma stratejisini yönetemediğiniz için memleketin mavi olan yerleri de kırmızı oldu sağolsunlar. Kam kapanma konuşma imkanını bu tam kapanma organizasyonunun zafiyeti elimizden aldı. Bu tam kapanma değil, bu sıkı kapanma bile değildir. Bu muhalefetin tam kapanma baskısına dayanamayan iktidarın işte onu da yaptık demek için bir organizasyon zafiyetini göze almasıdır. Başarılamadı bu tam kapanma. Sokaklarda trafik sıkışıklığı var. Otobüsler metrolar lebalep dolu. Bu mevzudaki ciddiyetsizlik beraberinde tarım sektöründeki çalışanın, hal esnafının, hallerdeki bunca rezaletin de aslında planlanamamış tam kapanma rezaleti olduğunu bir kere daha gösterdi. Zaten pahalılıktan, işsizlikten, maliyet enflasyonundan müzdariptik üstüne bir planlanamamış tam kapanma memleketin yükünü artırmıştır.”

Siyasette şahsiyet kavgada belli olur

Ağıralioğlu, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun yaptığı açıklamaları nasıl değerlendiriyorsunuz sorusuna şu yanıtı verdi:

“Süleyman bey hem seçim zamanlarında hem particiliği bakanlığın önüne geçirdiği zamanlarda ölçüsü, ilkesi hassasiyeti bulunduğu mevkiye yakışmayan değerlendirmelerde bulunur. Biz insanlara geçmişte yaptıklarını hatırlatmayı çok sevmiyoruz. İnsanların bugün dertlerine derman olabiliriz, memleketteki herşeyi çözebiliriz bu insanlardaki mahcup olmama utunmama derdine bizim literatürümüzde bir derman yoktur. Açıklama Genel Başkanımıza kasten yapılınca arkadaşlarımızda açıklamalar yaptı. Bir arkadaşımız şöyle mükabele etmiş, Gün Sazak altı aylık yedi aylık bir bakan iken şehit edilmişti, o da stajer bakan sayılır. Şöyle bir tweet gördüm, keşke stajer bakanlarımız olaydı da, memleketin milletin hakkını hukukunu korumayı kendileri için namus bilen bakanlarımız olsaydı, Gün Sazak’a atfen denilmiş. Devletin malını canından aziz bilen bakanlarımız olaydı da, kendi bakanlığına mal satan bakanlarımız olmayaydı. Siyasette şahsiyet kavgada belli olur. Siyasi şahsiyet kavgada kendinize söylemeyi neyi yakıştırdığınıza bağlıdır. Türk devletinin ciddi yönetilmeye ihtiyacı vardır.

Bunca derdin arasında sadece ramazan ayında 19 intihar var. Vatanın 30-40 yıllık firmalarını icraya kaptıranı, memleketten umudun kesip yurtdışına kapı atmak için yer kollayanı, üniversiteleri bitirdiği halde vatandan ümidini kesip kedisine başka memleketlerde istikbal arayanların, bunca derdin arasında evine yetemeyenlerin, çiftçi olarak ürettiklerinin haklarını alamayarak ürettiklerini çöpe dökenlerin arasında elini arkadan bağladı türbeye hürmetsizlik etti diye bir mevzuyu devlet politikası haline dönüştürmek, hükümetin birinci gündemi haline getirme ciddiyetsizliği utanılacak birşeydir. Türbeye hürmet elbette önemlidir. Daha büyük bir sorumluluk vardır, İstanbul’u size kazandıran ruhu taşımak, İstanbul’u size fethettiren siize Türk yurdu olarak teslim eden o ahlakın, o ruhun, devlet ciddiyetinin bilginin görgünün hissedarı olmak. Taşlar etrafında değil ruh etrafında bir memleketi sarıp sarmalamak. Şimdi görüyorsunuz siyasi kazanç uğruna, herşeyi döküp siyasi kazanç sağlama hırsları galiptir. Süleyman Bey’e konjönktürel olarak söylemek zorunda olduğu lafları hatırlatmaktan hicap duyarım. Beyefendi lütfen daha önce beraber olduğu tarafında hizalandığı siyasi iklimin kurduğu ifadelerini bir okusun hatırlasın şimdi kurduğu sözlerle mükayese etsin eminim ki, bugün söylediği pek çok şeyden mahcup olacaktır.

Kendilerine İçişleri Bakanlığı’na bulunduğu mevkiye, İçişleri Bakanlığı partili bakanlık gibi bir yer değildir. İçişleri Bakanlığı partili Cumhurbaşkanlığı sisteminin en az politize olması gereken mevkiidir. Ben şöyle konuşmalar yapmasını beklerim, sadece kendi taraftarının değil siyasi rakiplerinin de hakkını hukukunu koruyan bir bakan olarak görmek isterim ben Süleyman Beyi. İYİ Parti’nin Genel Başkanı’na CHP Genel Başkanı’na de hürmetsizlik edildiğinde de ortalığı düzeltecek açıklamalar yaparken görmek isterim. Bu bakanlıklar politik bakanlıklar değildir. Politik bakanlık gibi bakarsanız, devletin gücünü kendi gücünüz, devletin kolluk kuvvetlerini kendi kuvvetiniz zannedip rakiplerinizin tamamına o kuvvetle parmak sallamaya başlarsınız. Bu sizin devletinize hürmeti de azaltır, milletin devlete bağlılığını da aşındırır. Ciddiyete davet ediyorum. Soruşturma izni vermemesini de doğru buldum. Aynı hassasiyeti Süleyman Soylu, Ayasofya’nın imamına da göstermelidir.

Hibya Haber Ajansı