Demokratik Sol Parti Genel Başkanı Önder Aksakal, gerçekleştirdiği basın toplantısında yaşanan gelişmeleri, ülke ve dünya gündemini değerlendirdi.

Aksakal açıklamasında;

“Saygıdeğer basın mensupları, değerli arkadaşlarım

Son günlerde maruz kaldığımız aşırı yağışlar ve meydana gelen sel felaketleri sonrasında yaşananlar yürek burkmaya devam ediyor.

Birçok ilimizde kuvvetli sağanak yağışların getirdiği olumsuzluklarda önemli oranda maddi ve manevi zararlarla karşı karşıya kaldık.

Yüzlerce ev ve işyerinde sel baskını neticesinde oluşan maddi zararın yanında son bir haftada sadece Ankara’da dört yurttaşımızı kaybetmiş olmamız hadisenin vahametini gözler önüne sermektedir.

Afetlerde yaşamlarını yitiren yurttaşlarımız için Allah’tan rahmet diliyorum. Kederli ailelerine, yakınlarına başsağlığı, sabır ve metanet temenni ediyorum.

Küresel ısınma ve iklim değişikliği konusunda bugüne dek gerekli ve yeterli duyarlılığı göstermeyen ülkelerin bu gibi felaketleri bundan sonra daha fazlasıyla yaşama ihtimalinin olduğunu görmek mecburiyetindeyiz.

Yaşanan afetler neticesinde devletin karşı karşıya kaldığı tazminat yükü, bu afetlerin önüne geçecek yapısal çalışmalar için harcayacağı miktarın kat be kat üzerindedir. Hal böyle iken vahşi kapitalizmin ihtiraslarına kurban edilen bir doğadan ancak bu sonuçlar beklenmelidir.

Değerli basın mensupları,

Halkın, ülkenin içinde bulunduğu doğal afetler sürecinde yaşadıklarının yanında bir de kırk yıldır devam etmekte olan terörle mücadele süreci var ki, oradan da hemen her gün şehit haberleri geliyor. Vatanı ve devleti uğruna canını feda eden kardeşlerimizi bir kez daha minnetle yâd ediyorum, Allah rahmetiyle muamele etsin diliyorum; ateş düştüğü yeri yakar. Ailelerine ve yakınlarına sabır ve metanet temenni ediyorum.

Artık insanlarımız bu haberleri sıradanlaşmış haber gibi hissediyor, milli duygularımız nasırlaşıyor. Buna karşın ülke gündeminde konuşulanlar ve yaşananların içeriğine baktığımızda, dünyanın geleceğine yön veren mekanizmaların yörüngesinden kurtulamadığımızı açıkça görüyoruz.

Küresel sistemi koordine eden egemen güçler kendi aralarında dünyayı paylaşma savaşı verirken Türkiye aşırı yağışların yarattığı manzaraları, İçişleri Bakanının çizmesini, bir Belediye Başkanının camda dans etmesini, bir İl Başkanının aldığı cezanın doğal sonucu olan parti üyeliğinin Yargıtay tarafından düşürülmesini konuşuyor, haber kanallarının ilk sırasını bu türden magazin haberleri işgal ediyor.

Gerçekten hayretle ve ibretle izliyoruz.

Şunun şurasında en çok 10 ay sonra ülke yönetiminin kime emanet edileceğine ilişkin tarihi seçimler yapılacak.

Alternatif olması gereken yapılar maalesef zamanını istikşafi görüşmelerle heba ediyor.

Mecliste milletvekilleri “1 dakika fazla konuştu” diye kavgalar çıkarılıyor, birbirlerine edilmedik hakaret bırakılmıyor.

Milletvekili kisvesine bürünmüş teröristler devletin Polisine yumruk atıyor, Mecliste milliyetçi kisvesine bürünmüş milliyetsizler buna karşılık boş palavralarla milletin gazını almaya çalışıyor.

Yeri gelmişken buradan İçişleri Bakanı’na sesleniyorum; bu meczup terörvekilinin de önceki Semra Güzel örneğinde olduğu gibi yarın, “adresinde bulunamadı, Avrupa’ya gitmiş, Kandil’e çıkmış” diye bir mazeretle kaçmasına göz yumulursa, bilin ki sizleri teröristlerin bir numaralı hâmisi ilân edeceğiz!

Değerli arkadaşlarım, Neresinden tutsanız elinizde kalıyor.

Neymiş efendim, dokunulmazlığı derhal kaldırılmalıymış!

Neymiş efendim, bu hareket kabul edilemezmiş!

İktidarın başındaki de bunu söylüyor, muhalefetin başındaki de.. Kardeşim neyi bekliyorsunuz peki? Niye süreci başlatıp ertesi gün gereğini yapmıyorsunuz?

Şimdi açıkça soruyorum; kendisine yumruk atılan Polis Memurunun dokunulmazlığı mı kaldırılmıştı da bir terörist ona yumruk atabildi?

Geçmişte, Cumhurbaşkanı adayı oldu diye kendi partisinin milletvekiline saldıran, onu bu saldırıya azmettiren sözde milliyetçiler neredesiniz?

Kendi milletvekilinize efelenmek kolay tabii! Bugün de Meclistesiniz, gözünüz yemiyor galiba. Ama Meclis mahfillerinde cep telefonu kamerasıyla artistlik yaparak millete poz vermeyi gayet iyi beceriyorsunuz!

Değerli arkadaşlar,

 

Bu terörvekilinin yaptığı ahlaksızlıktır, devletin müesses nizamına başkaldırıdır, asil Türk milletini tahrik etmek ve kendi pis mecralarına çekme gayretidir.

Bu soysuzluğun karşılığı sadece dokunulmazlığının kaldırılması kapsamında kalamaz! Artık bıçak kemiğe dayanmıştır, toplum patlamaya hazır hale gelmiştir.

Ağır ekonomik şartlar altında zaten bunalmış olan bu millet bir de bu vatan hainlerinin oldu-bittileriyle uğraşacak durumda değildir. Bu sorun bir an önce bitirilmelidir, gereken neyse bir gece ansızın değil, derhal yerine getirilmelidir.

Bu konuda Amerikalı dostların (!) “Türkiye Suriye topraklarında bir operasyona kalkışmamalı” şeklindeki telkinlerine itibar etmemelidir.

Böyle bir harekât, güya ABD’nin orada DEAŞ’la mücadelesine zarar verebilirmiş. Ne mücadelesi yapıyorlarsa?

DEAŞ’ın mucidinden DEAŞ’la mücadele iddiası..komik!

Evet, bu yaşananların hiç birisi uluslararası alanda yaşadığımız sorunlardan soyutlanamaz, onlardan bağımsız düşünülemez.

Türkiye, kurgulanan bu senaryolara karşı verdiği mücadeleyi, geçmiş 20 yılda yarattığı zafiyetlerin zemininde sürdürmek durumundadır, dolayısıyla başarılı olmak mecburiyetindedir!

Bununla birlikte, Ak Parti iktidarları döneminde oluşan bu zafiyet zemini gerekçe gösterilerek, bugün sürdürülen mücadelenin başarısızlığına umut bağlamak da ne vatanseverliğin, ne milliyetçiliğin ne de dürüst siyasetçiliğin kalıbına sığmaz.

İşte Yunanistan’ın tahrikleri ve olası emperyal stratejiler bunun en çarpıcı örneklerinden biridir.

Aynı şekilde, bugün ABD’nin yığınaklarına güvenip külhanbeylik yapan Yunanistan’ın tezlerini haklı gören sözde diplomat kılıklı ajanların, İsveç ve Finlandiya gibi terör yataklığı yapan ülkelerin yanında yer alan etkin sermaye örgütlerinin var olduğu bir ülkede gerçek vatanseverlerin ne kadar zor şartlarda olduğunu anlatmamıza sanırım ihtiyaç yoktur.

Bugün olmuş halâ daha bizi Kıbrıs’ta “işgalci” diye tanımlama gayretinde olan soykırımcı ENOSİS artıklarının varlığı, bu işbirlikçi komprador zümreyi ve onların siyasetteki piyonlarını rahatsız etmiyor.

Şunu herkes iyi bilmelidir ki; bu Yunanlılardan medet umanlar bilmelidir ki, ATATÜRK’ün mirasını şanla ve şerefle omuzlamış olan asil Türk Gençliği 1919 ruhuna her zamankinden daha güçlü bir şekilde sahiptir, yeni gelen nesil de bir öncekinin üstünde bu duyguları hissetmektedir.

Saygıdeğer basın mensupları,

Türkiye’de gündemi sürekli kısır politikaların merkezinde tutmaya çalışanlar aslında kendi kendilerine zarar veriyor.

Bu gemide hep bir arada olduğumuzu görmezden geliyorlar.

İnsanlar zorlu bir yaşam mücadelesinin içinde canhıraş boğuşurken, efendiler efendilerine hizmette canhıraş yarışıyorlar.

Her fırsatta söylüyoruz, Türkiye bu küresel paylaşım savaşı içinde kendi hak ve menfaatlerini koruyacak ve kollayacaktır. Bundan daha doğal bir şey olamaz. İşbirlikçi kompradorların da bu süreçte teşhir edilmesi, toplumun bunları tanımasına fırsat verilmesi de gerekiyor.

Siz bunların ağlayıp sızlanmalarına bakmayın. TÜSİAD Başkanı’nın “geleneksel politikalara dönülmesi gerekir” şeklindeki açıklaması timsah gözyaşlarından farklı bir anlam ifade etmez. Zira bunlar her hâlükârda kazananlardır.

Çünkü onların paraları ve servetleri zaten Dolar cinsinden korunmakta ve öyle telaffuz edilmektedir. Hatırlayın; her yıl açıklanan Türkiye’nin en zenginleri listesi yayınlandığında sahip oldukları servetler “Dolar” cinsinden belirtilir. Yani, ekonomide hacıyatmaz gibi hiçbir şekilde yere yıkılmazlar, her durumda da dörtayak üstüne düşerler. Alışmış oldukları “hükmetme” refleksleri, zaman zaman böyle davranış bozukluklarına yol açmaktadır ki, bu da bir meslek hastalığı kapsamında değerlendirilebilir.

Yoksa bunların en önemli özellikleri iktidara kim gelirse gelsin, evvel emirde o iktidarı kullanıp kullanamayacaklarını test ederler. Kullanabildikleri ölçüde iktidarın her yaptığı kötü icraat mubahtır, kullanamadıkları takdirde yapılan her iyi icraat günahtır.

Konunun özeti budur, daha fazla zaman ayırmaya da gerek yoktur.

Değerli arkadaşlarım,

ABD Merkez Bankası FED faiz kararını açıkladı ve son 28 yılın en sert refleksiyle faizleri 0,75 baz puan artırdı. Bu karar sonrasında elbette Türkiye ekonomisinde de şiddetli dalgalanmalar beklenecektir.

Umarım şiddetli yağışların yarattığı olumsuz neticeler gibi zaten yerlerde sürünen sosyal yaşamımızda daha da can yakıcı boyutlara ulaşmaz.

Kabul edersiniz ki, bu söylediklerim sadece bir iyi niyet temennisidir.

Ancak gerçekler bundan farklıdır. Amerika’da esen rüzgâr Türkiye’de fırtınaya dönüşür.

Bunu hep yaşadık. Zira bakın; üzerinden daha 24 saat geçmeden motorine 1 lira 28 kuruş zam haberini televizyonlarımızın alt yazılarında “son dakika” olarak okumaya başladık bile.

Bununla birlikte diğer temel ihtiyaçlara, mal ve hizmetlere de süratle etkisini görmek kaçınılmazdır.

Tekraren ve önemle ifade ediyorum, bu ekonomi yönetimi ile devam edersek bundan sonra daha fazlasını yaşayacağımıza emin olun.

“Faiz sebep, enflasyon sonuç” tezinin ekonominin gerçekleri karşısında ne denli anlamsızlaştığını birilerinin sayın Cumhurbaşkanına anlatmasının vakti geldi de geçiyor.

Sayın Cumhurbaşkanı oluşturduğu kabinede özellikle ekonomiyi ilgilendiren alanlarda bir türlü sente ayarını tutturamadı. Bunu artık kabul etmelidir.

Motor gürültülü çalışıyor, sarsıntılı çalışıyor, randımansız çalışıyor, rölanti ayarı bozuk. Böyle giderse araba yolda kalır.

Bakınız; Hazine ve Maliye’nin başına getirilen sayın “Nebati Bakan” Kur Garantili Mevduat Hesabı diye bir uyduruk yöntem ortaya koydu, gözlerinin ışıltısından vatandaş etrafını görmekte zorlandı. İşin içinden çıkılamayacağını bizzat görünce bu kez de Gelire Endeksli Senet (GES) İhracı icadıyla rahmetli Erbakan’ın tabiriyle pansuman tedbirlerle kanamayı durduracağına milleti inandırmaya çalışıyor.

Buna artık millet inanmıyor, sayın Cumhurbaşkanı nasıl inandırılıyor bilemiyorum.