İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin grup toplantısında konuştu. Akşener, konuşmasında şu ifadelere yer verdi:
"Aziz milletim, değerli milletvekilleri, kıymetli basın mensupları;
Sizleri, saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
İki haftanın ardından, Milletin Evi’nde, yeniden bir aradayız.
Hoş geldiniz, sefalar getirdiniz.
Bu hafta, Maraş katliamının yıldönümü…
Buradan, hayatını kaybeden vatandaşlarımıza, bir kez daha Allah’tan rahmet,
ailelerine ve sevenlerine başsağlığı diliyorum.
Cenabıhak, milletimizi böyle acılardan korusun.
Memleketimizde kavgayı ve nefreti körükleyenlere, bir daha fırsat tanımasın.
Aziz milletim,
Bizim siyaset anlayışımıza göre, muhalefet, iktidarın gözü-kulağıdır.
İktidarlar, milletin ne yaşadığını görmek,
ne derdi var, bilmek zorundadır.
Ama, zaman zaman, bunu ıskalayabilirler.
İşte o noktada, devreye muhalefet girer.
“Şunu yanlış yaptın.”, “burada şöyle bir hata var.” der.
İktidara, eksiklerini gösterir, çözüm önerilerini söyler.
Muhalefetin görevi, millet adına iktidarı denetlemek,
yoldan çıktığında da, gerekli uyarıları yapmaktır.
Nitekim, bu anlayış doğrultusunda,
kurulduğumuz günden bu yana, birçok konuda,
milletin menfaatine olduğunu gördüğümüz, çok sayıda öneri sunduk.
Bazılarını duymazdan geldiler,
Bazılarını da, kısmen de olsa yaptılar, milletimize faydası oldu.
Bunun son örneğini, Asgari Ücret çalışmalarında yaşadık.
Asgari ücret konusunda da, her zamanki gibi, arkadaşlarımız çalıştı.
Ülkemizin şartlarını göz önüne alarak, önerimizi geliştirdik, iktidarla paylaştık.
Dedik ki;
“Asgari ücreti, 4 bin lira yapın.
Devlet eliyle, 555 lira vergi muafiyeti sağlayıp,
işverenin yükünün, bir kısmını da omuzlayın.”
Sonuçta ne oldu?
Asgari ücret, 4253 lira oldu.
İşveren maliyetinin, 450 liralık kısmını da, devlet üstlendi.
İşçilerimiz de, zam oranını olumlu buldu.
Yani, İYİ Parti’nin makul siyaset anlayışı sayesinde, kazanan milletimiz oldu.
Demek ki neymiş;
Muhalefete kulak verildiğinde, kıyamet kopmuyormuş.
Demek ki neymiş;
Muhalefete kulak verildiğinde, iyi şeyler oluyormuş.
Hep söylediğim gibi, bizim çözümlerimiz, projelerimiz, miri maldır.
Alsınlar kullansınlar.
Yeter ki milletimize faydası olsun.
Yalnız;
milletimizin bu kazancının, ne kadar süreceğinden endişe duyuyoruz.
Bu yüzden, bazı önemli itiraz noktalarımız, ve bazı tamamlayıcı önerilerimiz var.
Değerli dava arkadaşlarım;
Şimdi bu arkadaşlar, belli ki farkında değiller ama,
Kendi elleriyle yol açtıkları, yüksek enflasyon yüzünden,
açıklanan asgari ücret artışı, 4 ayda eriyecek.
O yüzden biz, İYİ Parti olarak;
Üç ayda bir, asgari ücrete güncelleme yapılmasını,
ve çalışanımızın emeğinin, enflasyona karşı korunmasını öneriyoruz.
Ayrıca;
Daha önce söyledim, şimdi de tekrar ediyorum:
Verimliliği arttırmadan yapılan,
enflasyon sarmalı neticesinde gelen ücret artışları, refahı arttırmaz.
Üstelik hane halkı, özel sektör, ve kamunun,
mali dengelerinde de bozulmaya neden olur.
İktidarın izlediği mevcut yol,
çok kısa bir süre içinde, enflasyonu arttırarak asgari ücret zamlarını eritir.
Buradan iktidardakilere seslenmek istiyorum:
Eğer gerçekten bir refah artışı sağlamak istiyorsanız;
İşe;
Hayat pahalılığını azaltmakla, yani enflasyonu düşürmekle başlayın.
Eğer gerçekten bu millete nefes aldırmak istiyorsanız;
İşe;
İlçe ziyaretlerimde kulağıma, “15 gündür yemek pişiremedim” diye fısıldayan,
kadınları dinleyerek başlayın.
“Şükür fakirin ekmeğidir” diyerek sabreden, Anadolu insanını görerek başlayın.
“Siftah yapmadım” diyen esnaf sayısını, dikkate alarak başlayın.
Mesela işe;
her hafta, bu çatı altında ağırladığımız milletimizin sesini duyarak başlayın.
Değerli milletvekilleri;
Her hafta olduğu gibi, bu hafta da,
milletimizin dertlerini, Milletin Evi’ne taşıyoruz.
Sansür peşinde koşacaklarına, açsınlar, iktidardakiler de izlesinler.
Bu hafta, Milletin Kürsüsü’nde,
asgari ücretlilerin sesini, saraya duyurmak üzere,
Cem Güneş kardeşimizi ağırlıyoruz.
Kendisini kürsüye davet ediyorum.
Buyurun Cem Bey, söz de, kürsü de sizindir.
Teşekkür ederim Cem kardeşim.
Aziz milletim,
Biz bu kutlu çatı altında, milletimizin dertlerini konuşurken;
İl il, ilçe ilçe, memleketin dört bir yanında, milletimizin dertlerini dinlerken;
maalesef Sayın Erdoğan, milletimizin dertlerini bırakıp,
Afrikalı gençlerin dertlerinin peşine düşmüş.
Biliyorsunuz kendisi, birkaç gün önce Afrikalı gençlerle buluştu.
Mozambikli bir genç kızın sözleri, Sayın Erdoğan’ı derinden etkilemiş…
Ne demiş o genç?
“Daha adil bir dünya istiyorum.” demiş.
Hiç reklam kokmayan bu hareketten, Sayın Erdoğan da, derinden etkilenmiş.
Pek bir duygulanmış…
Yani;
“Adil bir düzen” isteyen, milyonlarca gencimizi, itip kakan,
hatta hızını alamayıp, terörist ilan eden,
gerçek bir gönül insanı, adeta bir sevgi pıtırcığı olan Sayın Erdoğan;
Afrikalı bir genç kız, daha adil bir dünya isteyince, çok duygulanmış…
Yazıııık.
Kıyamam…
Ekonomi yangın yeri.
Sayın Erdoğan, Mozambikli gençlerin derdine düşmüş…
Şu ciddiyetsizliğe bir bakar mısınız?
Milletine yabancılaşmış, şu yönetim anlayışına bir bakar mısınız?
Memleketin meselelerine karşı takınılan, şu umursamaz tavra bir bakar mısınız?
Yazıklar olsun.
Bu garip tavır yetmiyormuş gibi,
kendisi, iki gün önce de çıktı ve bir açıklama yaptı:
Dedi ki;
“Başbakanlığım döneminde,
döviz rezervini, 135 milyar dolara çıkardık,
ama daha sonra, bir düşüş yaşandı.
Ben o sırada yoktum, Cumhurbaşkanıydım.”
Evet, yanlış duymadınız, aynen böyle dedi.
Arkadaş, “sevimli hayalet Casper” misali, o sırada orada değilmiş…
Şu ibretlik psikolojiye bir bakar mısınız?
Sayın Erdoğan;
O günleri geçtim;
Belli ki sen, şimdi de buralarda değilsin.
Türkiye 1994 ve 2001 krizlerinden daha derin bir kur krizi yaşıyor.
Sen oralı bile değilsin.
Palyatif adımlarla, ön almaya çalıştığın bu kur krizinin devamı,
üretimde ve bankacılık sektöründe bir krizdir, bunu böyle bilesin.
Her gün, bir şirket ya da birlik,
faaliyetlerine daha fazla devam edemeyeceğini belirten, açıklamalar yapıyor.
Bak sana, sadece son 3 günden örnek vereyim:
Tüm Süt, Et ve Damızlık Sığır Yetiştiricileri Derneği,
sizin bu akıl ve bilim dışı politikalarınız sonucu,
artan üretim maliyetlerinden dolayı,
yaz aylarında, et ve süt darboğazı yaşanacağını söylüyor.
Enerji, Petrol, Gaz İkmal İstasyonları İşveren Sendikası;
dayanacak güçleri kalmadığını, iflasın eşiğine geldiklerini açıkladı.
TURYOL, İstanbul’daki bazı seferlerini durdurduğunu açıkladı.
İlaç ve tıbbi cihaz üreticilerinin, önemli bir kısmı, iflasın eşiğinde.
Ortopedi ve beyin cerrahisi ameliyatlarının, yapılamama riski var.
İş bilmez ekibinle el ele verip, sebep olduğunuz hayat pahalılığı ile,
memleketi, milletçe yoksullukta eşitlendiğimiz bir duruma getirdiniz.
Fakat bu kafayla giderseniz, bir süre sonra, sadece yoksullukla değil,
Allah korusun, yoklukla da karşılaşacağız.
Bu vesileyle, buradan Sayın Erdoğan’ı, içine girdiği bu garip psikolojiden acilen çıkıp, belli ki, başbakanlığı döneminden beri, başında bulunmadığı görevinin,
yeniden başına dönmeye,
ve milletimizi de, daha fazla mağdur etmemeye davet ediyorum.
Değerli dava arkadaşlarım,
Maalesef ülkemiz, ekonomi cahili bir adamın, saçma sapan deneyleri ile sınanıyor.
Maalesef her yeni gün, bir önceki günden, daha kötüye gidiyor.
Biz, her seferinde kendisine,
bu deneyin, başarısız olduğunu söylüyoruz, ama o inatla anlamıyor.
Ekonomistler söylüyor, anlamıyor.
Sivil toplum kuruluşları söylüyor, anlamıyor.
İş dünyası söylüyor, anlamıyor.
İhracat birlikleri söylüyor, anlamıyor.
Ak Partililer bile söylüyor, onu da anlamıyor.
Kızıyoruz, anlamıyor.
Güzellikle söylüyoruz, anlamıyor.
Tane tane anlatıyoruz, anlamıyor.
Doğrusunu gösteriyoruz, yine anlamıyor.
Sonuçta;
Bir inat uğruna, memlekette ne ocaklar sönüyor.
İşler o kadar çığırından çıktı ki;
artık, ne yalan söyleyeceklerini şaşırdılar.
Önce, bu bizim ekonomik modelimiz dediler.
Sonuç kötü olunca, suçu dış güçlere attılar.
Baktılar ki, ortada dış güç falan yok, sonra dönüp tekrar, iç güçlere havale ettiler.
Arada bir, ekonomik modelle, dış güçler arasında gidip geliyorlar.
Gardıroptan kıyafet seçer gibi, her sabah, yeni bir yalan seçiyorlar.
Sayın Erdoğan;
Bir model uygularsın.
Bazı konularda iyileşme olur.
Bazı konularda, işler kötüye gider.
Oturur tartışırız.
Ama uyguladığın sözüm ona modelle, her şey kötüye gidiyorsa,
bunun artık tartışılacak bir yanı yoktur.
Merkez Bankası, politika faizini indirdi.
Peki, faizler düştü mü?
Hayır.
Tahvil faizleri, yüzde 24’e dayandı.
Sen “faizi indirdim.” diye caka satarken,
yönettiğin devlet, yüzde 24 faiz ödüyor.
Peki enflasyon düştü mü?
Hayır.
Hatta, hızla hiper enflasyona doğru gidiyoruz.
Satın alma gücü arttı mı?
Mesela, sen faizi düşürünce, daha rahat ev ya da araba alabiliyor muyuz?
Hayır.
Tam tersine ev almak, araba almak, artık neredeyse imkansız.
İhracatla kalkınacağız diyorsun.
Peki ihracatı artırmak için yeni yatırım yapılıyor mu?
Hayır.
Şu anda tüm yatırımlar durdu.
Ekonomiye güven arttı mı?
Hayır.
Çünkü kimse önünü göremiyor.
Yahu hala niye ısrar ediyorsun kardeşim?
Saraya kapandın.
Zaten anlamadığın ekonomiyi, damadına ve liyakatsiz kadrolara bıraktın.
Sonunda olan oldu.
Beş müteahhidin keyfi, ve parti kodamanlarının lüks hayatları dışında,
ekonomide iyi giden hiçbir şey kalmadı.
Doğru tedavinin ilk adımı, doğru teşhis koymaktır.
Buradan açıkça ifade ediyorum;
Bu krizin sebebi, bizzat Sayın Erdoğan ve ülkemize musallat ettiği, bu ucube sistemdir.
Kardeşim;
İkide bir, “dış güçler” deyip, meseleden sıyrılmaya çalışma.
Dış güçler her zaman vardı, bundan sonra da olacak.
Bu krizin sebebi, bizzat sensin sen.
Ne güzel söylemiş Ozan Arif;
"Her türlü hatayı, yanlışı yap yap,
Ondan sonra, “vay efendim, dış güçler!”
Çarşıya uymazsa evdeki hesap,
Ondan sonra, “vay efendim, dış güçler!”
********
Dış güçler de hırlı değil elbette,
Ama önce kendine bak sen, git de…
Gözleriniz malda, mülkte, servette,
Ondan sonra, “vay efendim, dış güçler!”
********
Liyakati almayarak hiç kâle,
Akrabaya, tanıdığa ihale…
Cenabı-Hak koyunca da bu hale,
Ondan sonra, “vay efendim, dış güçler!”
********
Fırsat deyip, dört tarafa dal götür,
Kitabına uydur uydur, mal götür…
Sivil Düşünce Haber Portalı