Çok ses getiren ve TBMM'de tekme tokat yaralanmaya kadar varan kavganın yankıları sürüyor. Av. Özlem Ağca'ya bir hukukçu olarak İç Güvenlik paketini nasıl yorumladığını sorduk. 

Özlem Ağca bizim için muhalefetin şiddetle karşı çıktığı bazı maddeleri irdeledi.
Gerçektende bu paket bizi bir polis devletine mi götürüyor?
 
 
1- Savcı yetkisinin valiye devredilmesi
 
Av. Özlem Ağca: Bu değişikliğin savcıların yetkisine müdahale niteliği taşıdığı doğrudur.
Ancak 6-7 Ekim'de gerçekleşen Kobani olaylarında olduğu gibi, bazı toplumsal olaylar anlık gelişmekte.
Acil müdahale edilmesi gereken durumlarda bir dakika bile bazen çok uzun süre olabilir.
Amaç burada kolluğun müdahale yeteneğini güçlü kılmaktır.
Bu yetkinin keyfi kullanılacağına dair görüşe katılmıyorum.
Buradan yola çıkarsak savcılarda keyfi gözaltı kararları verebilir.
Cumhuriyet savcılarına bırakılan suçüstü halinde gözaltına alma yetkisini kolluk ihtiyaç duyduğu hallerde kullanabilecek.
Şimdi söyleyeceğimi bazı çevreler Cemaat paranoyası olarak kabul edecek ama savcılar noktasında sıkıntılarımızın olduğu da bilinen bir şey.
Ülkemiz hassas bir süreçten geçiyor, devletin edindiği bir takın istihbaratlar var. Önümüzdeki süreçte Kobani eylemleri ve Gezi eylemleri türü toplumsal olaylar tezgâhlanıyor. Böyle bir ortamda paralel yapıya gönül bağı olan savcılara ne kadar güvenilebilineceğini siz düşünün. Kobani eylemlerinde polisin yakalayıp getirdiği suçluları savcı her ne gerekçeyle ise artık serbest bırakıyor. Eylemci kaldığı yerden devam ediyor yakıp yıkmaya.
 
 
 
 
 
2- Yargı kararı olmadan 48 saat gözaltı yetkisi
 
Av. Özlem Ağca: Bireysel suçlarda gözaltı süresi 24 saattir.
Toplumsal olaylar ile toplu olarak işlendiği iddia olunan suçlarda en fazla 48 saate kadar gözaltına alma yetkisi tanınmıştır.
Şuraya dikkat; polisin 48 saat gözaltı yetkisi yok.
Bu yetki halen savcıdadır.
Avrupa'da bunun örnekleri vardır.
En uzun gözaltı süresi savcı kararıyla 96 saat ile İtalya'dadır.
Bizde savcı kararıyla gözaltı süresi 48 saat olacak.
 
 
 
3- Sözlü emirle arama
 
Av. Özlem Ağca: Bunun üzerinde durmaya bile gerek yok.
Bu uygulama Avrupa'nın birçok devletinde vardır.
Polis bir ihbar üzerine sizi durdurup arama yetkisine sahip olmalı.
Bu yetki yoksa eksik bir şey var demektir zaten.
Kolluk amirinin yazılı, acele hallerde sözlü emriyle kişinin üstü, eşyası, aracı aranabilecek.
Bu yapılırken arama gerekçesini de içeren belge verilecek.
 
 
 
4- Uzaklaştırma tedbiri
 
Av. Özlem Ağca: Polis, başkalarının can güvenliğini tehlikeye düşürenleri, fiilleri ayrı bir suç oluşturmadığı takdirde, kişinin can güvenliğinin sağlanması bakımından koruma altına alabilecek ya da olay yerinden uzaklaştırabilecek.
Bunun en güzel örneği Sivas Madımak olaylarıdır.
Oraya toplanan insanları kolluk daha toplanmalarına fırsat vermeden uzaklaştırsaydı, o vahim olay yaşanır mıydı?
İşin sadece uzaklaştırma kısmına takılıyorlar, burada koruma amacının da taşındığı yok sayılıyor maalesef.
 
5- Polisin silah kullanma yetkisinin genişletilmesi
 
Av. Özlem Ağca: Terör örgütü mensupları şehirlerde ateşli silah olmadan da cana kıyabiliyor.
Bunun örneğini yıllardır defalarca gördük.
Okulların, camilerin, öğrenci yurtlarının, kurumların ateşe verildiği olayları hatırlamakta fayda var.
Bu gibi durumlarda polisin veya jandarmanın ne kadar çaresiz kaldığı durumları da hatırlamakta fayda var.
Devlet asayişi sağlamak ve vatandaşının canını-malını korumakla yükümlüdür.
Bunun için her tedbiri alması çok doğaldır.
 
 
 
6- Üniforma ve ambleme hapis cezası
 
Av. Özlem Ağca: Gösterilerde havai fişek, molotof, demir bilye ve sapan gibi araçları taşıyanlara veya kimliklerini gizlemek amacıyla yüzlerini tamamen veya kısmen örtenlere 2 yıl 6 aydan 4 yıla kadar hapis cezası getiriliyor.
Barışçıl bir gösteriye katılanın yüzünü örtmesindeki amacı biri bana izah edebilir mi?
Bu cezanın en az 2 yıl olması ve para cezasına dönüşememesinin caydırıcı bir tarafı olacaktır diye düşünüyorum.
 
 
 
 
7- Demir bilye ve sapanın silah sayılarak ağır ceza ile cezalandırılması
 
Av. Özlem Ağca: Norveç'te yaşasaydık ben de bu maddeye karşı çıkardım ama Türkiye gibi her an toplumsal bir olayın patlak verebileceği bir ülkede bu gibi tedbirler almakta sakınca görmüyorum.
 
 
Şunu unutmayalım; devlet akşamdan yatıp sabaha ben bu güvenlik tedbirlerini almak için yasa çıkaracağım diye uyanmıyor.
Sahada bir takım sıkıntılar yaşadığımız aşikâr.
Bu pakete ihtiyaç duyulmasının hiç mi nedeni yok?
Hepimizde biliyoruz ki, bu paketi meşrulaştıracak birçok nedenimiz var.
Ülkemiz üzerinde oynanan oyunları da görmek gerekiyor.
Toplantı ve gösteri yapma kısıtlanmıyor, yeter ki bu gösterilerde bir başkasının alanına tecavüz edilmesin.
Mecliste bu paket için kıyamet koparılıyor ama bu paketin ülkenin iç güvenliği için zaruri olduğuna inanıyorum.
Uygulamada elbette sıkıntılar çıkacaktır.
Bunu peşinen kabul ediyorum ama sokak olaylarının bizi bir iç savaşa sürüklemesinden çok daha iyidir.