Çin’in Pasifik genişlemesi… Rusya’nın Ukrayna işgalinin gündemi yoğun şekilde meşgul ettiği bir ortamda farklı kamplaşmaların siyasi agresyon davranışları üzerinde daha fazla analiz yapılıyor. Bunun en başında da Rusya’nın şu anda çıkar anlamında en önemli diplomatik partneri Çin geliyor. Bu anti-Amerikan kampının nüfuz alanını genişletmesi, aynı zamanda düşman kampların da birbirlerinin sınırlarına yaklaşması bakımından önem taşıyor. Doğal olarak hiçbir büyük güç, dost olmayan kampın kendi etki alanı sınırlarına dayanmasını istemez.

 

Avrupa’daki durumun benzeri birkaç senedir Güney Pasifik’te yaşanıyor. 1700'lerin sonlarından itibaren İngiliz ve diğer Avrupa gemileri, Avustralya ve Pasifik Adaları ile ticaret yapmak için Çin limanlarına uğramaktaydı. Ve İkinci Dünya Savaşı’nda Japonya’nın yaptığı genişlemeyi şu anda Çin yapmak istiyor gibi. Çin'in nüfuzunu genişletme girişimleri yeni değil, ancak son üç yılda çabalarının iki katına çıktığı görülüyor.

 

Güney Çin Denizi yayılması ve Tayvan konusu… Çin, 1974'ten beri Güney Çin Denizi'ndeki adalar üzerinde hak iddia ediyor. Şimdi de Dongsha adalarının kontrolünü ele geçirmek için gözünü dikmiş ve hareket ediyor. Dongsha adaları ise Tayvan'ın bir parçasıdır. Ve Çin’e göre Tayvan diye bir ülke yoktur ve burası Çin’in bir eyaletidir.

 

Tayvan’ın nasıl kurulduğuna da bir bakmak gerekir elbette. 1949'da Çin İç Savaşı'nın sona ermesinin ardından, Komünistler Çin Halk Cumhuriyeti'nin kuruluşunu ilan ederken, milliyetçi hükümet anakaradan çekildi. Uzun yıllar boyunca, ÇHC ve Çin Cumhuriyeti, diplomatik arenada "Çin"in tek meşru hükümeti olduklarını iddia etmeye devam ettiler. 1971'de Birleşmiş Milletler Tayvan’daki hükümeti ihraç etti ve yerine ÇHC'yi getirdi. Çin, diğer ülkelere Tayvan'ı tanımamaları veya tanıma anlamına gelen herhangi bir şey yapmamaları için önemli derecede diplomatik baskı uyguluyor.

 

Tayvan’ın neden bu kadar önemli olduğuna gelecek olursak; Telefonlardan dizüstü bilgisayarlara, saatlere ve oyun konsollarına kadar dünyanın günlük elektronik ekipmanlarının çoğu, Tayvan'da üretilen bilgisayar çipleri tarafından desteklenmektedir. Çip krizi günümüzün en önemli sorunlarından ve enflasyonun ana nedenlerinden biri. Çin’de ise artan Covid vakaları, Emlak balonu ve Fed’in faiz artırımlarıyla bir ekonomik zorlanma dönemi mevcut. ABD ve müttefikleri nezdinde Güney Çin Denizi'ndeki faaliyetleri, Tayvan ile ilişkileri ve işbirliği Çin tarafını rahatsız edecek unsurlardır.

 

Çin – Avustralya… İki ülke arasında güçlü ikili ticari ilişkiler olsa da, güvenlik konuları nedeniyle siyasi ilişkiler bir hayli gerilemiş durumda. Burada son dönemde öne çıkan iki konu var: Birincisi Avustralya’nın ABD ve İngiltere ile kurduğu AUKUS paktı. Anlaşmaya göre ABD ve Birleşik Krallık, Avustralya'nın nükleer enerjili denizaltılar edinmesine yardımcı olacak. Çin’in bu pakta yorumu bölgesel barış ve istikrarı tehdit edici ve nükleer silahların yayılmasını önleme çabalarını baltalayıcı olması şeklinde.

 

Son zamanlarda, Hint ve Pasifik Okyanusu bölgesinde deniz sınırları konusunda anlaşmazlıklar yaşandı. Pekin ayrıca Güney Çin Denizi'nde hidrokarbon kaynakları açısından büyük haklar talep ediyor. ABD, Çin'in bölge ülkelerini ekonomik olarak bağımlı hale getirmesini ve hakimiyet kurmasını istemiyor. Örneğin Trump yönetimi, birçok ülkenin Huawei'nin ekipmanlarını 5G ağlarında kullanmasını engelledi. Ve bu savaşta Çin ve Avustralya farklı taraflardaydı. AUKUS'un Çin'i bölgesel silahlanma konusunda agresif hale getirebileceği endişesi var.

 

İkincisi ise; Çin ile Solomon Adaları arasındaki anlaşmadır. Anlaşmaya göre, Solomon Adaları, Çin'den sosyal düzeni korumak gibi bir dizi görev için ülkeye polis, silahlı polis, askeri personel ve diğer kolluk kuvvetleri ve silahlı kuvvetler göndermesini talep edebilir. Söz konusu anlaşma Çin'in niyetleriyle ilgili endişelerin yıllardır arttığı Pasifik'te Avustralya’yı alarma geçirdi. Stratejik bir düşman olan Çin tarafından Solomon Adaları'nda bir üs kurulmasının, Avustralya ve Yeni Zelanda'nın güvenliğini önemli ölçüde zedeleyeceği belirtiliyor. Tarihten referans verilen olay olarak ise; 1962’de Sovyetler Birliği Amerika'nın güney kapısındaki Küba'ya nükleer füzeler yerleştirdiğinde yaşanan kriz veriliyor.

 

Solomon Adaları’nın Pasifik’teki konumunu şöyle açıklayalım: Japonlar, İkinci Dünya Savaşı’nda Filipinler’den Malezya’ya, Endonezya’ya kadar olan bölgeyi işgal ederek kontrol altına alırken ABD’nin de Pasifik bağlantılarını ve Avustralya – Yeni Zelanda hattını Guadalcanal’da kesmiş oldular. Pearl Harbor baskınından sonraki süreçte başlayan Japon – ABD savaşında en şiddetli çatışmalar bu devletin ana adası olan Guadalcanal adasında patlak verdi.

 

Sonuç? Güvenlik riskleri sadece Avrupa ile alakalı değil ve Rusya savaşının açtığı yol, buradaki kriz ne şekilde sonuçlanırsa sonuçlansın başka cephelerin aktif olma ihtimalini de ortaya çıkartabilir. Askeri ve siyasi hareketlilik, bir anlamda olası bir çatışmada avantajlı taktiksel konumlanmayı sağlamak içindir. Ve şu anda da Pasifik’te bu köşeleri tutma yarışı var. Pasifik’in önemi de şu: Nasıl ki 1500’lü yıllara kadar Akdeniz dünya ticaretinin merkeziyken yapılan coğrafi keşifler Atlantik ticaretini öne çıkarttıysa, şimdi de Pasifik ticareti hem teknoloji sayesinde mesafelerin kısalması, hem de üretim ağlarının merkeziyetine yakınlığı nedeniyle elde tutulması gereken bir bölge. Süper güçlerin karşı karşıya geldiği yerler ekonomik ve jeopolitik öneme göre her dönemde değişim göstermekte. Rusya krizi nasıl biterse bitsin, Çin bir şekilde işin içinde olacaktır.

Kaynak Tera Yatırım
Hibya Haber Ajansı