Erdoğan'ın konuşmasından bazı satır başları şöyle:

"Kıymetli kardeşlerim bizler Müslümanlar olarak dünya hayatını bir imtihan vesilesi olarak gören insanlarız.

İnsanlık olarak son 2 yıldır şimdiye kadar 5 milyonu aşkın kişinin hayatına büyük bir salgınla mücadele ediyoruz.

Bu zorlu süreçte aralarında yakınlarımızın sevdiklerimizin milletvekili ve eski milletvekillerimizin de olduğu pek çok vatandaşımızı kaybettik.

Meclisimizin çatısı altında ülkemize hizmet etmiş Parlamenterlerimiz başta olmak üzere ebediyete uğurladığımız tüm kardeşlerimize bu vesileyle Allah'tan rahmet hastalarımıza acil şifalar diliyorum.

İslam dünyasını ve tüm insanlığı bu virüs musibetinden bir an evvel kurtarmasını niyaz ediyorum salgın döneminde insanı insan hayatı ve insani değerleri merkeze alan bir yaklaşım sergiledik. Üyesi bulunduğumuz tüm uluslararası platformlarda salgınla mücadelede işbirliği ve dayanışmanın önemine dikkat çektik.

Her fırsatta insanlara demokrasi hak hukuk ve adalet dersi verenler kendi sınırları dışındaki durumlara kulaklarını tıkarken biz elimizdeki tüm imkanları dost ve kardeş ülkelerle paylaşmaya hassasiyet gösterdik.

İhtiyaç halindeki 60 ülke ve 12 uluslararası kuruluşa yardım ulaştırdık. Bunun yanında 11 ülkeye aşı tedarikinde bulunduk.

Aşımız Türkovac için acil kullanım onayına kısa süre önce başvurduk. Yerler ile ilgili süreçleri yakından takip ediyoruz. İnşallah bir an önce neticelendirmeyi arzu ediyoruz.

Filistin meselesi hepimizi bir araya getiren İslam İşbirliği Teşkilatı'nın da kurulmasına vesile olan yapı taşlarından birisidir. Kudüs davası yalnızca Filistin'deki bir avuç cesur Müslümanın davası değil İslam aleminin tamamının ortak davasıdır.

Kudüs'ü savunmak insanlığı savunmak Kudüs'e sahip çıkmak hakka hukuka barışa adalete medeniyete sahip çıkmaktır. Teşkilatın varoluş gayesi de olan Filistin davası gündemimizin en üst sıralarında yer almayı sürdürüyor.

Batı Şeria ve Kudüs'te uluslararası hukuka aykırı politikalar ve tek taraflı uygulamalar günden güne artıyor. Filistinli kardeşlerimizin sokak ortasında acımasızca infaz edildiği masum Filistinli çocuklara delikanlı terörist muamelesi yapıldığını ibadethanelerin bize yönelik tacizlerin sıklaştığını görüyoruz.

Aynı şekilde Gazze'ye yönelik haksızlık hukuksuzluk ve vicdansızlık devam ediyor. Filistin'i nefessiz bırakarak haklı davasından vazgeçirmeyi amaçlayan bu politikalar Filistinli kardeşlerimizin şanlı direnişi sayesinde şimdiye kadar hamdolsun hedefine ulaşamamıştır.

Dahası bu politikaların bir avuç fanatik dışında ne İsraillilere ne de bölge halklarına hiçbir faydası olmamıştır.

Ancak bugün burada altını çizerek tekrar ifade etmek istiyorum. Biz asla acılar ve ölümler arasında ayrım yapmadık yapmıyoruz.

Babasının sırtını siper almış bir şekilde şehit edilen Muhammed Durra'nın görüntüsü nasıl yüreğimizi dağılıyorsa.

Ne surette olursa olsun bir halkın ya da aynı inanca mensup insanların ötekileştirilmesini asla kabul etmiyoruz.

Zulüm kimden gelirse gelsin karşı durmak mazlum kim olursa olsun elinden tutmak bizim inancımızın ve insanlığımızın bir gereğidir.

400 yıl boyunca Kudüs'ü  adaletle yöneten bir ecdadın torunları olarak Filistin'de kan gözyaşı ve zulüm görmek istemiyoruz.

İspanya'dan kaçan Musevilere 5 asır önce kapılarını açmış bir millet olarak en büyük gayemiz Filistin'de kalıcı barış ve istikrarın tesisidir. Bunun yolu da her fırsatta ifade ettiğimiz gibi 1967 sınırlarında başkenti Kudüs i Şerif olan bağımsız ve egemen toprak bir Filistin devletinin kurulmasıdır. Bu anlayışla Doğu Kudüs ve Mescidi Aksa'nın ziyaretine ilişkin hassasiyetimizi kararlılıkla sürdürüyoruz.

2016- 2019 yıllarında İslam İşbirliği Teşkilatı Zirve dönem başkanlığım sırasında Filistin konusunda iki olağanüstü zirve toplantısına ev sahipliği yaptık. Bu sayede Birleşmiş Milletleri teşkilatımızın ve diğer uluslararası platformları harekete geçirdik.

Önümüzdeki dönemde bölgemizde barış ikliminin güçlenmesini yine bizlerin atacağı ortak adımlar belirleyecektir.

Teşkilat birlik ve beraberlik içinde hareket etmeli Filistin davasını zaafa uğratacak her türlü hareketten kaçınmalıyız. Uluslararası sistemdeki tüm engellere ve eksiklere rağmen Filistin davasının dünya gündeminde hak ettiği yere getirir ve meseleyi acil bir çözüm bulunması için gayretlerimizi sürdürmeliyiz.

Filistinlilerin de kendi aralarındaki tefrikaya sonlandırmaları yürütülen çalışmaların başarısı açısından son derece önemlidir.

Filistinli kardeşlerimizin birlik beraberlik ve dayanışmalarını güçlendirerek bu sürece destek vermeleri kalıcı barış ve istikrara kavuşması ortak temennimizdir.

Özellikle şu anki zor kış şartlarında Afgan kardeşlerimize yönelik insani yardımların sürdürülmesi öncelik taşıyor.

Afganistan'a ve Afgan kardeşlerimize elimizden gelen desteği ve yardımı sağlıyoruz. Devam eden siyasi süreçte içimize sinmeyen tasvip etmediğimiz özellikle kapsayıcılık noktasında eksik bulduğumuz hususlar elbette vardır. Bu konudaki tavsiye fikir ve eleştirilerinizi çok net biçimde kurumlarımız aracılığıyla muhataplarına iletiyoruz.

Afganistan'ın tekrar kaosa kargaşaya ve çatışmaya sürüklenmemesi için gayretlerimiz devam ettiriyoruz.

Bölgedeki tüm kardeş ülkelerin huzuru istikrarı ve esenliği için yapıyoruz.

İslam dünyasının da insani yardımların ulaştırılması başta olmak üzere bu konuda daha aktif bir dayanışma içinde olması gerekiyor.

Afganistan'daki gelişmelerin göç akını riskini artırdığı malumunuzdur. Halihazırda 3,6 milyon Suriye'den gelenler olmak üzere yaklaşık 5 milyon yabancıya ev sahipliği yapan ülkemiz yeni bir göç yükünü taşıyamaz.

Esasen göç ve mülteciler meselesinde, "asıl yükü" sesi çok çıkan batılı ülkelerden ziyade kriz bölgelerine komşu bizim gibi ülkeler çekiyor.

Rakamlarına göre yüksek gelirli ülkeler 1000 kişi başına ortalama 2,7 mülteci buna karşılık orta ve düşük gelirli ülkeler ise 5,8 mülteci barındırıyor.

En yoksul ülkeler dünyadaki tüm mültecilerin üçte birine ev sahipliği yapıyor.

Suriye krizi  mültecilere yönelik ayrımcı dışlayıcı insanlık dışı tutumlarını göstermesi açısından gerçekten ibretliktir. Bu sene 10. yılını geride bırakan karşısında batı dünyası hep üç maymunu oynadı.

Ümran ve Aylan bebeğin hepimizin yüreğini dağlayan dramları karşısında kıllarını bile kıpırdatmayanlar "yine bunlardı". Suriye'nin kuzeyindeki milyonlarca insanın yükünü hafifletecek hiçbir adım atmadılar.

PKK gibi terör örgütlerini desteklemekten çekinmediler. ülkemize verdikleri yardım sözlerinin önemli bir kısmını da şimdiye kadar yerine getirmediler.

Suriyeli bir milyona yakın kişi hayatını kaybetmiş 12 milyon insan evlerini terk etmek zorunda kalmışsa bunda rejimin ve terör örgütlerinin saldırıları kadar Batı dünyasının riyakarlığın da payı vardır.

Bugün 73. yıl dönümüne ulaştığımız İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinde kayıtlı haklar 10 yıldır Suriyelilere çok görülmüştür.

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde Suriye krizinde sorumluluklarını yerine getirmeyerek büyük bir hayal kırıklığına dönüşmüştür.

Hem batılı ülkelerin vicdansızlığın hem de uluslararası sistemin başarısızlığının faturasını ise masum Suriyeli kardeşlerimize ödetilmiştir.

Müslüman sadece korona virüsle veya insanî krizlerle değil aynı zamanda giderek yükselen İslam düşmanlığı ile da mücadele ediyoruz.

Müslümanlar özellikle Müslüman kadınlar başta olmak  üzere ve dünya genelinde birçok ülkede ırkçı ayrımcı politikaların mağduru oluyor. Günümüzde demokrasi ve insan hakları savunuculuğu yapan birçok Batı ülkesinde nefret söylemleri siyaset ile birlikte günlük hayatına esir alıyor.

Avrupalı siyasetçiler toplumu zehirleyen bu hastalıklı akımlarla mücadele yerine adeta ateşe benzin dökerek Müslümanları ve göçmenleri hedef gösteren söylemlere sarılıyorlar.

Hemen her gün sokakta işyerinde okulda otobüste pazarda çarşıda markette ırkçıların saldırısına uğrayan bir vatandaşımızın Müslüman bir hanım kardeşimizin haberini alıyoruz.

Sizlerin gayereti sizlerin samimi çaba ve dualarıyla ümmetin yarınlarını bu günlerinden çok daha iyi çok daha müreffeh olacağına doğrusu ben inanıyorum.

Bu süreçte dindaşlarımızın yanı sıra daha önce benzer zulümler yaşamış Musevileri, yabancı nefretine maruz kalan göçmenleri, meselelere akıl ve vicdan penceresinden bakan hıristiyanları da yanımıza almalıyız. Farklılıklarımız olabilir görüş ayrılıklarımız olabilir ancak; mesele tüm insanlığın barış ve huzuru ise bize düşen safları büyütmektir."

Hibya Haber Ajansı