Ancak Avrupa Gıda Güvenliği Otoritesi (EFSA) tarafından bağışıklık sistemini destekleyici etkisi de onaylanan D vitamini eksikliği, COVID-19 hastalığının şiddetini artırabiliyor. 

 Hipertansiyon, diyabet, kardiyovasküler hastalık, metabolik sendrom gibi çeşitli bulaşıcı olmayan hastalıkların düşük D vitaminiyle ilişkili. Bu hastalıklar, D vitamini eksikliğiyle birleştiğinde COVID-19 hastalığını şiddetli düzeyde geçirecek vakaların sayısını artırabilir. 

Sıklıkla virüslerin neden olduğu akut solunum yolu enfeksiyonları ile D vitamini ilişkisi birçok bilimsel çalışmanın da konusu. Düşük D vitamini ile solunum yolu enfeksiyonları arasında bir ilişki olduğu düşünülüyor. Son yıllarda yapılan çalışmalar da D vitamini ile akut solunum yolu enfeksiyonları arasındaki ilişkiyi destekliyor. D vitamini, sonradan kazanılmış ve doğuştan gelen bağışıklık sistemi üzerinde etki gösterebiliyor. Ayrıca D vitamini, iltihaplanmayı azaltabiliyor ve bağışıklık sistemi hücrelerinin etkilerini artırabiliyor. Bu nedenle, D vitamini seviyesinin hastalığın gelişimi ve seyri için önemine çok daha fazla dikkat edilmesi gerekiyor. Hastaneye yatma durumunda, D vitamini seviyesinin hızlıca gözden geçirilmesi ve mümkünse tedavisi gerekiyor.

 

İç mekânlarda fazla vakit geçirmek riski artıyor 

Temel olarak güneş ışığından ve çok daha az miktarlarda olsa da besinlerden alınabilen D vitamini, kalsiyum emilimine yardımcı olması, kemiklerde kalsiyum depolaması, kandaki kalsiyum seviyesini kontrol etmesi ve en önemlisi de kalsiyum-fosfor dengesini düzenlemesi açısından vücut için oldukça önemli bir vitamin. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) yeterli D vitamini üretimini sağlamak için güneş yanıklarının oluşmamasına dikkat edecek şekilde; her gün yüz ve kolları maksimum 30 dakika güneşe maruz bırakmayı öneriyor. Bununla birlikte kış aylarında güneşten yararlanamamak ve iç mekânlarda fazla vakit geçirmek D vitamini yetersizliği için risk oluşturabiliyor. Ayrıca yapılan bazı çalışmalarda D vitamini düzeyinin istenilen düzeylere çekebilmede hareketli yaşamın, fiziksel aktivitenin çok önemli olduğunu belirtiyor

 

 

Dünyada ve Türkiye’de durum ne?

Avrupa'da D vitamini eksikliği kış aylarında yaygın olarak görülüyor ve esas olarak yaşlılar ile göçmenleri etkiliyor. İskandinavya'da nüfusun sadece %5'i düşük D vitamini seviyelerinden etkilenmekte iken, Almanya, Fransa ve İtalya'da toplumun %25'ten fazlasında görülüyor. D vitamini eksikliği özellikle yaşlılarda görülüyor. Avusturya'da yaşlıların yaklaşık %90'ı D vitamini yetersizliği ile karşı karşıya. Türkiye’de ise maalesef D vitamini yetersizliği belirtilen ülkelerden çok daha yoğun görülmekte. Daha da kötüsü sadece yaşlılar değil tüm nüfus katmanları ciddi boyutlarda etkilenmekte. Yetersiz D vitamininin belli başlı nedenleri var: Bunlar, düşük UVB maruziyeti (özellikle kuzey bölgelerde kış mevsimi nedeniyle), güçlü pigmentasyon durumu veya yaşlanmayla ciltte vitamin sentezinin azalması gibi. Buna ek olarak yetersiz beslenme, balık ve D vitamini ile zenginleştirilmiş yiyeceklerin tüketiminin yetersizliği, yaşlılık ve yoksulluk da nedenler arasında. Hamileler ve 5 yaş altındaki çocukların yanı sıra başlıca risk grupları arasında yaşlılar, 65 yaş üstü, güneşe çok az maruz kalan veya koyu tene sahip olan bireyler yer alıyor. Bakım evlerinde yaşayanlar ya da salgın döneminde karantina dolayısıyla iç mekânlarda daha uzun süre vakit geçirenler de D vitamini eksikliği yönünden risk altında görülüyor. 

 

Sağlık Bakanlığı Türkiye Beslenme ve Sağlık Araştırması (TBSA) 2019 raporuna göre, 15 yaş ve üzeri bireylerde temel özelliklerine göre D vitamini değerleri dağılımı incelendiğinde erkeklerin yalnızca %14.5’inin, kadınların ise %7.2’sinin normal D vitamini seviyesine (30-79 ng/mL) sahip olduğu görülüyor. Beslenme durumları incelendiğinde ise EFSA'nın diyetle D vitamini (AI) önerisinin altında kalan bireylerin oranı %95.5. Bu durum Türkiye’de yaşayanların D vitamini eksikliği riski altında olabileceğini gösteriyor. 


Hibya Haber Ajansı