Eşitlik ilkesine ve uluslararası hukuk kurallarına uygun olarak imzalanan ve Ekim 2020'de Birleşmiş Milletler (BM) tarafından tescil edilen anlaşma, "Doğu Akdeniz'de iki ülkenin hak ve çıkarlarını korumayı amaçlıyor. ”dedi.

Türkiye'nin Libya ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nden (KKTC) sonra deniz yetki alanlarının sınırlandırılmasına ilişkin ikinci anlaşmayı imzalaması, izlediği politikalar açısından ciddi bir başarı ve "büyük" anlaşmalardan biri olarak kabul ediliyor. Doğu Akdeniz Türk diplomasisinin zaferleri"

KKTC Cumhurbaşkanlığı, Uluslararası İlişkiler ve Diplomasi Özel Danışmanı Prof. Dr. Türkiye'nin Libya ile yaptığı deniz yetkilendirme anlaşmasının ikinci yıl dönümünün yaklaştığını belirten Işıksal, "Bu anlaşma ile Türkiye sadece önemli kazanımlar elde etmekle kalmadı, aynı zamanda genişledi. Geleceğe yönelik siyasi manevra alanı.Bu anlaşmaya kadar Türkiye'nin sadece Yunanistan ve Güneyi vardı.Bu anlaşma ile Doğu Akdeniz'de inisiyatif alan ülke Kıbrıs vardı.

Bu anlaşmanın birçok yönden ilkleri içerdiğine dikkat çeken Işıksal, bu anlaşmanın 2011 yılında imzalanan anlaşma dışında Doğu Akdeniz'de bir ülke ile deniz yetki alanlarının sınırlandırılmasına ilişkin Türkiye ile KKTC arasında yapılan ilk anlaşma olduğunu vurguladı.

Bu anlaşma ile Doğu Akdeniz'de ilk kez Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) teriminin kullanıldığını ve hukuki ve diplomatik zeminin kazanıldığını kaydeden Işıksal, "Bu anlaşma ile Türkiye'nin deniz yetki alanları sadece dikey değil, aynı zamanda Türkiye'nin deniz yetki alanlarıdır. Türkiye'nin deniz yetki alanları da Türkiye Türkiye'nin deniz yetki alanları da kurulabilir Türkiye'nin deniz yetki alanları da kurulabilir Benzer anlaşmaların sadece hukuken değil teknik ve siyasi olarak İsrail, Lübnan ve hatta Filistin ile de yapılabileceğini göstererek , gelecek için manevra alanını genişletti.

"YUNANİSTAN VE GARY'NİN MAKSİMALİSTİ VE DOĞU AKDENİZ STRATEJİSİNİN GÜÇLENDİRİLMESİ ÖNLENDİ"

Işıksal, bu şekilde Yunanistan ile Kıbrıs Rum Yönetimi arasında gelecekte deniz yetki alanlarının sınırlandırılmasına ilişkin anlaşmaların da engellendiğinin altını çizerek, "Bu hamle ile Yunanistan ve KKTC'nin maksimalist ve yayılmacı Doğu Akdeniz stratejisi ve Yunanistan Kıbrıs yönetimi engellendi. Siyasi politikası engellendi, Kendisini savunması için ortam hazırlandı."dedi.

Işıksal, söz konusu anlaşma ile Libya'nın egemenlik haklarını da teyit ederek, Libya'nın sadece önemli bir deniz alanına sahip olmadığını, aynı zamanda Libya'nın siyasi ve ekonomik hayatında aktif bir konumda bulunan Türk nüfusunun "kilit rol" oynadığını vurguladı. Libya'nın yeniden yapılanma süreci fırsatı vurguladı.

Prof. Işıksal, "Bu hamle yapılmasaydı, Türkiye'nin haklarını neredeyse hiçe sayan 41 bin kilometrekarelik bir alanı kaplayan Antalya Körfezi'nde Türk karasuları hapsedilme riskiyle karşı karşıya kalacaktı.

Türkiye'nin Lübnan, İsrail, Filistin ve Mısır ile benzer anlaşmalar yaparak münhasır ekonomik bölgesini ilan edebileceğine işaret eden Işıksal, "Böylece bölgedeki tüm senaryo değişecek ve Yunanistan'ın yaptığı tüm ikili anlaşmalar geçerli olacak. Yunanistan iki taraflı anlamsızdır." dedi.

Işıksal ise 1974 yılından bu yana bölgede var olan KKTC'nin uluslararası tanınırlığının, Türkiye ve KKTC'nin Doğu'daki haklarının etkin ve fiili olarak korunması açısından büyük önem kazandığını belirtti. Akdeniz. Denizde ve havada KKTC olduğuna dikkat çekti.



Kıbrıs Postası