İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kuzey Kıbrıs (KKTC)'ne Cumhurbaşkanı Ersin Tatar'ın davetine 19-20 Temmuz'da icabet edeceği bildirildi.

Açıklamada, Doğu Akdeniz'deki son gelişmelerin yanı sıra Türkiye ile KKTC arasındaki ilişkiler tüm yönleriyle ele alınacağı belirtilerek şu ifadeler kullanıldı:

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, “En gerçekçi çözüm, KKTC’nin güney komşusu ile eşit haklara sahip olduğu, iki devletli çözümdür." dedi.

İletişim Başkanı Altun, Yunan "Kathimerini" gazetesine verdiği mülakatta, Türk-Yunan ilişkileri, Kıbrıs meselesi, Doğu Akdeniz ve sığınmacı krizi gibi konulara ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Türkiye'nin kendisini ilgilendiren her bölgede sorunların diyalog yoluyla çözülmesini ve barışın hakim olmasını istediğinin altını çizen Altun, "Bu durum, Kıbrıs meselesi için de geçerlidir. Kıbrıslı Türkler, geçmişte yaşanan şiddet olaylarını sineye çekerek, on yıllardır Rumların makul davranmasını bekledi." şeklinde konuştu.

Kıbrıs Türkü'nün Annan Planı'na "evet" dediğini anımsatan Altun, "Bana göre, iki toplumun birlikte yaşama ihtimali, Rumların AB'ye alındığı gün bitmişti. Buna rağmen yıllarca iyi niyetle gayret gösterildi. Ancak iyi niyetin bir sınırı var. Artık aynı çatı altında yaşamanın mümkün olmadığını herkes görüyor." ifadesini kullandı.

Altun, bu aşamadan itibaren Ada’daki iki toplumun, ancak iki komşu ülkenin vatandaşları olarak barış içinde yaşayabileceğine işaret ederek, "Bu ihtilafı çocuklarımıza miras bırakmak istemiyorsak, gerçekçi olmalıyız. En gerçekçi çözüm, KKTC’nin güney komşusu ile eşit haklara sahip olduğu, iki devletli çözümdür." dedi.

Türkiye'nin, Yunanistan başta olmak üzere tüm komşularıyla iyi ilişkilere sahip olmayı arzu ettiğine değinen Altun, aynı şekilde komşularından da saygı beklediğine vurgu yaptı.

Altun, son yıllarda iki ülke arasında yaşanan gerginliğin sebebinin Türk tarafı olmadığını kaydederek, sözlerine şöyle devam etti:

"Maalesef bazı Yunan politikacılar, Rum politikacılarla birlikte, Türkiye ve Kıbrıs Türklerinin haklarını adeta yok sayan, maksimalist iddialar ortaya koydu. Uluslararası hukuka uygun olmayan bu iddiaları, Yunan halkına zaten sahip oldukları bir hak gibi sundular. Aynı zamanda bu iddialarını, AB’nin üye dayanışmasına dayanarak, sonuç almaya çalıştılar. Türkiye de hem kendi hem de Kıbrıslı Türklerin uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarını korumak için gereken adımları attı. Bugün bu planın inandırıcılığı yoktur. Hakkaniyete de uygun değildir. Dolayısıyla, Yunan tarafından da beklentimiz, artık maksimalist iddialarında ısrar etmeyerek, bölgenin zenginliklerinden birlikte ve barışçıl bir şekilde faydalanmanın yollarını düşünmeleridir."

"Görüş ayrılıklarını tek başımıza bitiremeyiz"

Türkiye’nin Yunanistan ile çok büyük, çözümsüz sorunları olduğuna inanmadığını belirten Altun, "Ancak iki devlet arasındaki görüş ayrılıklarını tek başımıza bitiremeyiz. Öncelikle şunu ifade etmeliyim ki, diyalog ve uluslararası mahkeme birbirinin alternatifi değildir. Bir kazan-kazan ilişkisi kurmak için diyalogdan başka yol yoktur. Oturup, konuşuruz; anlaşamadığımız bir husus kalırsa, bunu BM Şartı'nda kayıtlı bir mekanizmaya götürürüz. Yani bu iki unsur birbirinin alternatifi değil, tamamlayıcısıdır." değerlendirmesinde bulundu.

Altun, Türkiye'nin, Ege ve Doğu Akdeniz'de haklarını savunmaya çalıştığına dikkati çekerek, şu ifadeleri kullandı:

"Çok açıkça söylemek istiyorum: Ne Yunanistan'ın ne de bir başka komşumuzun haklarında gözümüz yoktur. Maalesef Türkiye konusunda Yunan kamuoyunun doğru yönlendirilmediğini düşünüyorum. Yunan medyasını yakından takip eden biriyim. Gazetelerde sürekli Türkiye'nin Yunanistan'ı işgal etmek üzere olduğunu okuyup, şaşırıyorum. Dolayısıyla genel görüş, her zaman gerçekleri yansıtmayabilir. Kısaca söylemek gerekirse, Avrupa Birliği’nin (AB) kömürle yaptığını biz de bölgemizin zenginlikleriyle yapmalıyız. Bu çözüme ancak konuşarak ulaşabiliriz. İşte bu nedenle Yunan tarafının çekingenliğine rağmen ısrarla diyalogdan yana tavır koyduk."