Doğu Perinçek, “Vatan Partisi bu sözleşmeye en başından beri tek başına karşı koydu ve Türkiye’de kadına koruma getirmediğini, hatta kadını çürüten, kafese atan bir sözleşme olduğunu söyledi” dedi. 

 

“BATIDAN DAYATILAN ÇÜRÜMELERE KARŞI TOPLUM SAĞLIĞINI KORUMAMIZ GEREKİYOR”

İstanbul Sözleşmesi’nin Batı tarafından dünyaya dayatıldığını söyleyen Perinçek “Bu sözleşme, kadın ve erkek dışında cinsiyetler icat ediyor. Doğada, yapımızda olmayan cinsiyetler. Bunu toplumsal cinsiyet adı altında LGBTİ diye anıyorlar. Şimdi bu sözleşmeyle Türkiye’ye de bunu dayattılar. Yalnız Türkiye’ye değil Rusya, Azerbaycan, Macaristan, Doğu Avrupa ülkeleri. Türkiye hükümet olarak imzaladı, arkasından meclisten oy birliği ile maalesef kabul edildi. Cumhurbaşkanı da o zaman onaylamıştı. Çünkü milletlerarası bir sözleşmenin meclis tarafından kabul edilmesi yetmiyor, o onaylanmasının kabulü oluyor. Aynı kanunlar gibi. Nasıl kanunları Cumhurbaşkanı imzalıyor, o sözleşmeyi de Cumhurbaşkanı imzalıyor. Fakat Vatan Partisi’nin de çok kararlı mücadelesi sonunda hakikat görüldü ve ne mutlu bize ki Türkiye bu sözleşmeden ayrıldı. Bu isabetli bir karar. Çünkü biz, geleceği olan bir toplumuz. Batıdan bize dayatılan çürüme ve yozlaşmalara karşı toplumumuzun sağlığını ayakta tutmamız lazım.” diye konuştu. 

 

"KARAR İSABETLİ AMA MECLİS’İN ALMASI GEREKİR"

Sözleşmeden ayrılma kararının isabetli olduğunu fakat Cumhurbaşkanı’nın çekilme yetkisinin bulunmadığını söyleyen Perinçek, “Anayasamızın 87. ve 90. maddelerine göre uluslararası anlaşmaları yapma yetkisi TBMM’ye aittir ve anlaşmaları kim yaparsa o anlaşmalardan çekilme yetkisi de o kuruma aittir. Bizim hukukumuza göre 87. ve 90. maddelerde deniyor ki “Uluslararası anlaşmaları TBMM bir kanunla uygun bulur”  Cumhurbaşkanı da aynı kanunlarda olduğu gibi uluslararası anlaşmaları meclis uygun bulduğu zaman onaylar. Yani bizim anayasa hukukumuza göre Cumhurbaşkanı’nın bir kararname ile İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme yetkisi yok.” şeklinde konuştu.

Bu isabetli kararın hukuka uygun hale getirilmesi için yapılması gerekenleri söyleyen Perinçek,” Hızla bir kanun teklifi hazırlanmalı ve Meclis’ten çıkarılmalıdır.”dedi. 

Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, “ Burada yapılacak şey şuydu; hükümet İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesini bir kanun teklifi olarak meclis getirecekti ve Meclis, hükümetin teklifini onaylayacaktı. Tartışılacak, ondan sonra da Cumhurbaşkanı onu onaylayacak ve Resmi Gazete’ de yayınlanacaktı. 244 sayılı kanunda Bakanlar Kurulu eğer bazı uluslararası antlaşmaları yapma yetkisini Cumhurbaşkanı’na devrederse veya Bakanlar Kurulu’na devredilirse yeni anayasa gereği Cumhurbaşkanı’na devredilmiş oluyor. Bunu düzenliyor. Yani daha açık söyleyeyim eğer İstanbul Sözleşmesi’nde şöyle bir hüküm olsaydı, “Meclis kabul ederken bu sözleşmeyi feshetme yetkisini Cumhurbaşkanı’na devrediyoruz” diye, Cumhurbaşkanı’nın yetkisiyle bu şekilde sözleşmeden çekilmek mümkün olurdu. 244 sayılı kanun buna el veriyor ama İstanbul Sözleşmesi’nde böyle bir hüküm yok. İstanbul Sözleşmesi’nin meclis tarafından kabulünde böyle bir hüküm yok.  Cumhurbaşkanımızın böyle bir karar alması çok yerinde kendisini alkışlıyorum. Şu bakımdan da alkışlıyoruz, çünkü birkaç sene evvel Sayın Cumhurbaşkanı’nın onayıyla sözleşme yürürlüğe girmişti. Şimdi burada hatasını görüp onu düzeltmesi gerçekten kutlanması gereken bir uygulamadır ve büyük insanlara da yakışan bir tavırdır. Ama bunu yaparken Anayasa’nın çok ciddi bir biçimde incelenmesi gerekirdi. 244 sayılı kanunun da çok ciddi bir şekilde incelenmesi gerekirdi. Bunların yapılmadığını görüyoruz. Olsun, şimdi  bunun telafi seçeneği var. Hemen süratle bir kanun teklifi hazırlanır ve meclisten çıkartılır. Türkiye İstanbul Sözleşmesi’nden çekildiğini bir meclis kararıyla kabul eder ve Cumhurbaşkanımız da o kararı onaylar” ifadelerini kullandı.
 

“KADINA YÖNELİK ŞİDDETİ AZALTMIYOR”

Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, İstanbul Sözleşmesi’nin kadına yönelik şiddeti önlemediğini aksine şiddeti yaygın hale getirdiğini ve kışkırttığını söyledi. Bunu da konuyla ilgili yayınlanmış raporlara dayandıran Perinçek şöyle devam etti; “Robert Koch Enstitüsünün Almanya’da yaptığı araştırmalara bakıyoruz. Eşcinsellik olan durumlarda kadına şiddetin arttığını, aile içi şiddetin arttığını ve çocuklar üzerindeki baskının, şiddetin arttığını hatta çocuklara tecavüzün yaygın bir şekilde olduğunu görüyoruz. Aynı rapor şöyle diyor, eşcinsellik durumunda intiharın çok yüksek olduğunu söylüyor. Kadına şiddeti azaltsa zaten o tür sözleşmelerin en başında taraftarı Vatan Partisi olur. Biz o insanları hiçbir şekilde hor görmüyoruz, onlara karşı bir haksızlık ve yanlışlık yapmıyoruz onu ifade edeyim. Ama mutsuz olduklarını görüyoruz. Niye intiharlar oralarda daha çok, niye uyuşturucu orada daha çok kullanılıyor, niçin zorbalık, şiddet oralarda çok daha yaygın. Bu durumda kadına şiddeti yasaklayan bir sözleşme diye topluma sunulması gerçek değil.”

 

“BU SÖZLEŞMENİN TANRISI EŞCİNSELLİK”

Eşcinselliğin sosyal ve kültürel bir dayatma olduğunu, insanın doğasında olmadığını söyleyen Perinçek, “Bakın bugün ABD’nin tanrısı da eşcinsellik, Hollanda’nın da, Batı Avrupa’nın da. Nerelerde oluyor bu olay; Atina, Roma o tarihlerden biliyoruz. Bunların tanrıları eşcinseldi. Önce tanrıyı eşcinsel yapıyorlar, sonra topluma dayatıyorlar. Hangi toplumlarda bunu görüyoruz; Roma’da görüyoruz, Atina’nın çürüme dönemlerinde görüyoruz. Bakın yükseliş dönemlerinde değil yani kabile toplumundan çıkış, yükseliş dönemi değil. Artık köleci uygarlığın bittiği, kadının kafese atıldığı durumlarda. Kadın kafeste, muhabbet erkekler arasında, derken o muhabbet cinsel muhabbete kadar gidiyor. Kadın aşağılandığı ve kafese atıldığı için.” diye konuştu.