Edoğan’ın konuşmasından bazı satır başları şöyle:

 

“’Ortak Gelecek, Ortak Hedefler’ temasıyla bu ilk defa tertiplenen İstanbul Enerji Forumu vesilesiyle sizleri ülkemizde ağırlamaktan büyük bir bahtiyarlık duyuyorum. Türkiye’ye medeniyetler şehri güzel İstanbul’umuza hepiniz hoş geldiniz.

 

Gün boyunca yapılacak oturumlarda kamu ve özel sektörün üst düzey temsilcileri, uluslararası enerji kuruluşları ve akademisyenler geniş bir yelpazede kıymetli fikirlerini katılımcılarla paylaşacak.

 

Enerji sektöründe Türkiye’nin rolü, enerji dönüşümünün finansmanı gibi konuların yanı sıra petrolden doğalgaza, arz güvenliğinden teknolojik gelişmelere pek çok başlık inşallah burada mütalaa edilecek.

 

Enerji, ulaştırma ve haberleşme ile özellikle birlikte kalkınmanın lokomotifidir. Sanayileşme ve gelişmenin de temel şartı yine enerjidir. Yeterli miktarda kaliteli ve temiz enerjinin uygun fiyatlarla ve kesintisiz olarak temin edilmesi yani enerji arz güvenliği gelişmiş veya gelişmekte olan tüm ülkeler için kritik önemdedir.

 

Yakın tarihte bölgemizde patlak veren krizler, enerji arz güvenliğinin ülke ekonomileri için ne kadar hayati olduğunu bir kez daha hatırlatmıştır.

 

Rusya-Ukrayna arasında bininci gününü geride bırakan savaş, özellikle enerji alanında dışa bağımlılığın risklerini göstermiştir. Türkiye, savaşan her iki tarafla kurduğu dengeleri ilişkiler sayesinde bu sancılı dönemi en rahat atlatan ülkelerden biri olmuştur. Buna mukabil Avrupalı dostlarımız, savaşın tetiklediği enerji krizini ilk elden hissettiler ve çok ciddi sıkıntılarla karşılaştılar.

 

Her ne kadar günümüzde enerji arzında bir kriz yaşanmıyorsa da enerji arz güvenliğinin temini noktasında her zaman hazırlıklı olmak gereklidir. Biz de bu anlayışla enerji politikamızı, çocuklarımızın emaneti olan tabiata zarar vermeden, enerji arz güvenliğimizin sağlanması üzerine bina ettik.

 

Enerjide sürdürülebilirliğin sağlanmasına, dışa bağımlılığın azaltılmasına, enerji maliyetlerinin ekonomimiz üzerinde oluşturduğu baskının mümkün olduğunca hafifletilmesine büyük önem veriyoruz.

 

Çünkü biz, etrafımızdaki birçok ülkenin aksine kullandığı enerjinin çoğunu dışardan satın almak mecburiyetinde olan bir ülkeyiz. Bakınız burada fikir vermesi açısından sadece geçen yılki enerji faturamızı sizlerle paylaşmak istiyorum.

 

2023 yılında ham petrol ve petrol ürünleri ithalatımız, 49 milyon tona, LNG ithalatımız 4 milyon tona, doğalgaz ithalatımız 50 milyar küpe ulaştı. Tüm bu alımlar için ödediğimiz rakam ise yaklaşık 70 milyar dolardır.

 

Dış ticaret açığımızın en büyük nedeni sadece bizim için değil, her ülke için ciddi bir tutar olan işte bu enerji faturasıdır. Böyle ağır bir ithalat kalemiyle sürdürülebilir ekonomik kalkınmayı ve gelişmeyi sağlamak açık söylüyorum her baba yiğidin harcı değildir.

 

Türkiye, zor olanı başarmış ve son 20 yılda senede ortalama yüzde 5,4 oranında büyüyerek farkını ortaya koymuştur.

 

Bölgemizde ve küresel ekonomide yaşanan tüm bu sıkıntılara rağmen 14 yıldır kesintisiz ve istikrarlı bir şekilde büyüyoruz. İnşallah önümüzdeki dönemde dünya ortalamasının üzerinde büyümeye devam edeceğiz.

 

Türkiye ekonomisi büyüdükçe, nüfusumuz çoğaldıkça milletimizin refah düzeyi ve sanayileşmemiz arttıkça buna bağlı olarak enerji ihtiyacımız da yıldan yıla artıyor.

 

Ekonomik büyümeden, milletimizin refahından, ülkemizin sanayileşme ve kalkınmasından taviz vermeyeceğimize göre elimizin altındaki bütün kaynakları harekete geçirmekten başka bir çıkış yolumuz görünmüyor.

 

Türkiye olarak bu gerçekler temelinde madenden petrol ve doğalgaza, rüzgardan güneş enerjisine kadar her başlıkta ülkemizin potansiyelinden en üst düzeyde istifade etmenin çabasındayız. Enerjide de tam bağımsız Türkiye hedefiyle hiçbir alanı ihmal etmeden, çevreci görünümlü marjinal yapılardan gelen baskılara ve eleştirilere aldırmadan yolumuza emin adımlarla devam ediyoruz.

 

Kim ne derse desin enerji dahil hiçbir alanda ülkemizi muhannete muhtaç etmemekte kararlıyız. Allah’ın izniyle bundan da geri adım atmayacağız.

 

2002’ye kadar yılda ortalama 55 bin metre sondaj yapılmışken, son 10 yılda ortalama 670 bin metre sondaj gerçekleştirdik. Madencilik sektörünün gayrisafi yurt içi hasıla içindeki hacmini 4 kattan fazla artışla 2023 yılında 270 milyar lira çıkardık.

 

Son 22 yılda maden ihracatımız, 7 kat artışla 5,7 milyar dolara yükseldi. Malumunuz bor madeninde dünyadaki rezervin yüzde 73’üne biz sahibiz. Bu alanda yüzde 60’ın üzerinde pazar payıyla küresel ölçekte liderliğimizi koruyoruz.

 

Altın madeninde sadece ülkemizde değil, yurt dışında da arama faaliyetleri yürütüyoruz. Nijer’deki altın sahalarından birinde 2025 yılında üretime başlamayı planlıyoruz.

 

Savunma sanayi başta olmak üzere ileri teknolojide stratejik bir imkan olan nadir toprak elementlerinde kısa süre önce büyük bir keşfe imza attık. Eskişehir Beylikova’da dünyanın ikinci en büyük nadir toprak elementleri rezervini keşfettik. Bu sahadaki üretimimizi geliştirerek inşallah önemli bir tedarikçi haline gelmeyi hedefliyoruz.

 

Fosil enerji kaynakları, yükselen tepkilere rağmen enerjide hakimiyetini halen muhafaza ediyor. Türkiye, hamd olsun bu alanda da çok ciddi bir atılım içerisindedir.

 

Doğalgaz ve petrolde 4 derin deniz sondaj gemisi, 2 sismik araştırma gemisi ve destek gemilerinden oluşan dünyanın en modern arama ve üretim filolarından birini kurduk.

 

Bundan 4 sene önce Karadeniz’de tarihimizin en büyük doğalgaz keşfini gerçekleştirdik. Deniz yüzeyinin 4 bin metre altından çıkardığımız doğalgazı çok yoğun bir çalışmayla geçen sene vatandaşlarımızın kullanımına sunduk.

 

Sakarya Gaz Sahası’nda günlük üretimimiz, 7 milyon metreküpe çıktı. Diğer sahalarımızla birlikte toplam yurt içi üretimimizi günlük 8 milyon metreküpe yükselttik. Böylece 3,5 milyon hanemizin ihtiyacını kendi doğalgaz üretimimizden karşılayabiliyoruz.

 

Sakarya Gaz Sahası’ndaki üretimin artırılması için bir tane yüzer üretim platformunu envanterimize kattık. 2026 yılında üretime alacağımız bu platform ile günlük üretimimizi 20 milyon metreküpe çıkaracağız. Yani hanelerimizin yarısının ihtiyacını kendi gazımızla sağlayacağız.

 

Ülkemizin yanı sıra sınırlarımızın ötesinde de doğalgaz ve petrol arama çalışmalarımız sürüyor.

 

Petrolde ise daha önce terör nedeniyle arama yapamadığımız bölgelerden Gabar’da tarihimizin en büyük petrol keşfine imza attık. Rezerv ve kalite bakımından üst seviyede olan Gabar’daki kuyularımızdan günlük 57 bin varilin üzerinde petrol çıkarıyoruz.

 

İnsana ve çevreye hak ettiği değer verilmeden, küresel ekonomi refaha ulaşamaz, enerji arz güvenliği sağlanamaz, dünyada barış ve huzur tesis edilemez.

 

Unutmayalım ki kendi ihtiyaçlarımızı karşılamak kadar gelecek nesillere de daha yaşanabilir, daha temiz bir dünya emanet etmek zorundayız. Biz, enerji dahil her alanda insanı merkezi alan, tabiata zarar vermeyen, sorumluluk duygusunun en üst düzeyde olduğu bir politika benimsiyoruz.

 

Son 22 yılda temiz ve yenilenebilir enerjiye ciddi yatırımlar yapıyor; rüzgar, joetermal, güneş, nükleer gibi alanlarda dev projelere imza atıyoruz. Toplam kurulu güç içerisinde yenilenebilir enerjinin payını yüzde 60’a yükselttik.

 

Hedefimiz, 2025 yılında Avrupa’da ilk 3’e, dünyada ise ilk 9’a girmektir. Şu an 31 bin megavat olan rüzgar ve güneş enerjisi kurulu gücümüzü inşallah 2035 yılında 120 bin megavata yükselteceğiz.

 

Nükleer enerjide 2050 senesinde inşallah 20 bin megavatlık bir kapasiteye ulaşmayı hedefliyoruz.

 

Enerji tasarrufu noktasında tüm vatandaşlarımdan azami hassasiyet beklediğimizi bir kez daha ifade etmek istiyorum.

 

Türkiye’ye son 22 yılda Cumhuriyet tarihinin altın yıllarını yaşatmış bir iktidar olarak enerjide de çok daha büyük hedefler peşindeyiz.

 

Ancak burada bir üzüntümü sizlerle paylaşmak durumundayım. Her biri birer gurur vesilesi olan tüm bu projeleri hayata geçirirken, tüm bu önemli adımları atarken açık söylüyorum, milletimizden başka yanımızda kimseyi bulamadık. Enerjide Türkiye gerçekten tarih yazarken, halkımız bundan sevinç duydu, istifade etti, hayatı pek çok alanda kolaylaştı ama muhalefet bu sevinci ve gururu paylaşmaya, buna destek olmaya ne yazık ki yanaşmadı.

 

Şimdi çıkmışlar bizi çarşıya, pazara davet ediyorlar. Biz çarşıdan, pazardan gelirken siz gidiyordunuz.

 

Halkımızla olan gönül bağımızı bugüne kadar hiçbir zaman koparmadık, bundan sonra da koparmayız.

 

Biz muhalefetten gelen her türlü yapıcı eleştiriye açığız. Bakınız bundan sonra da samimiyiz ama laf olsun torba dolsun siyasetine de asla prim vermeyiz.

 

Gazi Meclisimizin çatısı altında önceki gün şahit olduğumuz şiddet görüntülerine, kaba kuvvete kesinlik müsamahamız yoktur. Komisyon basarak, üyesi dahi olmadıkları komisyonda terör estirerek muhalefet yaptıklarını zannedenler, derin bir yanılgı içindedir. Biz, yarım asrı bulan siyasi hayatımızın hiçbir döneminde kabadayılığa, zorbalığa ve şehir eşkıyalığına boyun eğmedik, bundan sonra da eğmeyiz.

 

Cumhuriyet Halk Partisi’nin bölücü örgütün siyasi aparatlarıyla kurduğu ve adına kent uzlaşısı dediği ittifak, CHP’yi enfekte etmekte, zehirlemekte, şiddete meyilli hale getirmektedir. CHP’nin bir önce bu kantin solculuğu alışkanlığından kendisini kurtarmasını ümit ediyorum.

 

Forumu düzenleyenleri tekrar tebrik ediyor. Hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. Kalın sağlıcakla.”

 

Hibya Haber Ajansı