Ahmet Güneştekin’in “Hafıza Odası” sergisi PİLEVNELİ tarafından, Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası’nın ev sahipliğinde Diyarbakır Keçi Burcu’nda açıldı. Açılışa özel gerçekleştirilen davete iş, sanat ve cemiyet dünyasından ünlü isimler bir araya geldi.

Açılış nedeniyle Diyarbakır’da verilen özel davete İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Mehmet Kaya, Pilevneli Galery Kurucusu Murat Pilevneli, Leyla Alaton, Gülden – Yılmaz Yılmaz, Başak Sayan, Zeynep Demirel, Emin Hitay, Evin-Selçuk Tümay, Feryal Gülman, Sedef Orman, Ayşe Boyner, Emek Külür, İnci Aksoy, Fulya Nayman, Erol Özmandıracı-Naz Elmas gibi iş, sanat ve medya dünyasının önde gelen isimleri katıldı.

Hafıza Odası isimli sergi, sanatçının nesnelere biçim verişini gösteren çeşitli mecralardan çalışmalarını bir araya getiriyor. Hafıza Odası sanatsal hatırla(t)ma biçimlerini araştırıyor ve başka türlü sesi hiç duyulmadan kalacak, tamamen unutulacak olanların silinmiş seslerini duyulur kılma yollarını gösteriyor. Güneştekin’in çalışmaları epistemik direniş tarzlarını göstererek resmî söyleme meydan okuyan karşı hafızalara yer açıyor, geçmişin parçalara ayrılmış hatıralarıyla dayanışma geliştiriyor. Sergi, 31 Aralık 2021 tarihine kadar sürecek.

Açılışta yaptığı konuşmasında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, “İstanbul’la Diyarbakır arasında sıkı bir kültür-sanat köprüsü kuracağız. Bu köprüyle, İstanbul’da var olan, yapılan hangi etkinlik varsa uygun olanlarını Diyarbakır’la pekiştirmek ve burda da hem Diyarbakırlı dostlarımızla buluşturmak, hem de İstanbul’da izleyemeyen insanlarımızın Diyarbakır’a gelmelerine vesile olabilecek birçok sanat etkinliğini müşterek yapmak istiyoruz” dedi. 

İmamoğlu, Keçi Burcu’nda açılan Ahmet Güneştekin’in Hafıza Odası sergisiyle ilgili kadim kültürlerin kenti Diyarbakır’ın böylesine bir kültürel etkinliğe ev sahipliği yapması beni çok mutlu etmiştir. Çünkü Diyarbakır ülkemizin içinde bulunduğu atmosferlerden belki de en çok etkilenen şehirlerimizden biridir. Bu sebeple Ahmet Güneştekin dostumuzun sanatından süzülen ve ülkenin hafızasına ışık tutacak olan Hafıza Odası sergisinin açılmış olması vesilesiyle, hem ülkemiz hem de Diyarbakır adına kendisine teşekkürlerimi sunuyorum” dedi. 

Ahmet Güneştekin açılışa özel yaptığı konuşmasında “Takdir edersiniz ki her sergimin bende yeri ayrı. Ama bu sergim benim için başka, çok özel bir anlamı var. Çocukluğumda resim yapmayı çok severdim. Herkesten önce de ailemin görmesini isterdim. Onlar onaylıyorsa başkalarına gösterirdim. Şu anda çocukluğumdaki gibi, sanatımı herkesten önce aileme gösterdiğimi hissediyorum” dedi.

Diyarbakır Keçi Burcu’nda açılan sergisinin önemini vurgulayan Güneştekin, “Bugün tarihi bir ana tanıklık için buradayız. Altı yıldır kapalı olan Keçi Burcu, bugün yeni yüzüyle yeniden açılıyor. Böyle bir anda Diyarbakır'ı sanatla buluşturan ev sahibimiz, Diyarbakır Sanayi ve Ticaret Odası’nın kıymetli Başkanı Mehmet Kaya ve yardımcısı Fadıl Oğurlu ayrı bir teşekkürü hak ediyor. Bir teşekkürüm de, uluslararası projelerimi en başından beri başarılı bir şekilde sürdüren Pilevneli Galeri’nin kurucusu Murat Pilevneli ve ekibine… Çok teşekkür ediyorum. Bu serginin oluşumunda sponsorluklarıyla, emekleriyle destek olan bütün kurum ve kuruluşlara teşekkür ediyorum” dedi.

Hafıza Odası, bir yokluğa tanıklık ediyor

Sanatçının nesne yerleştirmelerinden ve videolarından oluşan Hafıza Odası’nda bu eserler sessizlikleri ve eşsizlikleri, görülmemişlikleriyle bir yokluğa tanıklık ediyor, bu yokluktan ortaya çıkan tarihi anlatıyor ve yokluğun, noksanlığın, inatçı bekleyişiyle bugünün peşini kovalamasını, hatırlanıp anlatılmadıkça bu hafıza alanına talip olmaktan vazgeçmeyeceğini daima hatırlatma görevi yapıyor. Sanatçının mitolojiyi ve ikonografik unsurları kullanarak yeni bir anlatı olanağı oluşturduğu boyutlu çalışmaları, heykelleri ve kırkyamaları da sergilenecek işler arasında yer alıyor.

Hafıza Odası, sanatçının ses ve görüntüleri yeniden düzenleme biçimlerine odaklanarak şu soruları soruyor: Tanığı olmayan tarihsel olayların hafızası nerededir? Olaylara tanık olmuş kişiler öldüğünde anıları nereye gider? Fotoğrafı çekilmeyen görüntüler nerede saklıdır? Kamera ile kaydedilmeyen olayların arkalarında bıraktığı izler nelerdir?  Peki ya yas imkânı tanınmazsa ne olur? Başka bir ifadeyle, eksiklik bir imge aracılığıyla telafi edilemiyorsa, çünkü eksik olan ölmüş bir kişi değil de ölümün kendisiyse, o zaman ne olur?

Olay, bekletilme vasfında sağ kalıyor. Tam olarak hatırlanamayan, ama hesaplaşılmamış bir geçmiş olarak inatla direnç gösteren bir şey o; henüz hatırlanmamış, tarihi henüz yazılmamış olan bir geçmiş. Yaşanmış bazı şeylerin görüntüleri sadece onları o anda görmüş olanların zihinlerinde mevcutken, bazı olayların artık ölülerin ruhlarından başka gözlemcisi kalmamıştır. Onları nasıl işitilir kılabiliriz, deneyimin, hafızanın ve tarihin alanlarında nasıl kapsayabiliriz onları? Sanatçının Hafıza Odası’nda sergilenen işlerinin materyali belleğinde taşıdığı bu imgesiz geçmişin görünümleridir.

Güneştekin’in yerleştirmeleri, olayların silinmesine, bunların zorunlu tarihsel tekerrürüne ve unutulmaya direnirken gösterdikleri dikbaşlılığa tanıklık edebilecek bir gramer yerleştiriyor. Unutuluşa direniş, ortaya çıkarmaktan çok sessizce eşlik etme görevi gören bir hafızanın çatlaklarına, ara boşluklarına sığınıp orada yaşayabilme becerilerine bağlı. Bu yüzden o olaylar tam da yas tutma ve hatırlama imkânlarının tanınmadığı yerlerde başka bir dil konuşuyorlar. Sanatçının enstalasyonları, sesi duyulmamışların adına konuşmaya yeltenmiyor. Bunlar susturulmuş yok oluşun elle tutulamayan, taşan fazlasını temsil ediyorlar.

Fakat burada söz konusu olan, yokluğu eserde kuvvetli bir şekilde ortaya konan, henüz anlatılmamış bir tarihin var olma talebi değil yalnızca. Mesele bu sessizliğin yaratmaya devam ettiği ve resmî olarak, kurumsal olarak silindikçe gelecekte de yaratmaya devam edeceği tekrar eden, süren etkiler. Geçmiş, unutulmaya direnmesiyle hatırlanıyor burada; dahası sadece direnişle, kaybının tekrar eden deneyimi üstünden gösterdiği bu direnişle hatırlanıyor.

Sanatçının eserleri yalnızca hafızanın, açığa çıkmak için, hakkı teslim edilmek ve dinlenmek için başka yol bulamadığı zaman aldığı biçimleri temsil etmiyor. Eserler başkalarının yerine konuşmaya, onlara ses vermeye veya başka türlü bir rahatlama sağlamaya da kalkışmıyor; yası tutulmamış ölülerle bedensiz isimler arasındaki kurgusal karşılaşmanın temsil ettiği imkânsız yasın yerini almaya girişmiyor. Onlar yalnızca bu kavranması, hayal edilmesi imkânsız yasa, boş ve hayaletvâri varlığı üzerinden eşlik ediyorlar. İsimsiz ölü bedenler ile ağlanan, gömülen, hafıza ile unutulmuşluğun geçiş eşiğinde hatırlanan bedensiz isimler arasındaki karşılaşmada keşfettiğimiz şey bir yolun hikâyesi; bu yol, başka türlü yüzleşmenin mümkün olmayacağı bir şimdi’de, özür dileme, telafi etme imkânına çıkıyor.

Sanatçı için bellek, amorf, sürekli değişen bir görüntü alanıdır. Şekillendirilmeye ve tekrar tekrar müzakere edilmeye açık, kişisel olanla müşterek olanın, geçmiş ile geleceğin kesiştiği noktada durmaktadır. Hafıza Odası’ndaki işlerin ortaya çıkardığı, sanatsal hatırla(t)ma biçimlerinin, henüz çözüme ulaşmamış bir geçmişi yeniden yazmanın yollarını açabileceğidir.

Sergiye PİLEVNELİ’nin yayınladığı kapsamlı bir kitap eşlik ediyor. Yayın, Şener Özmen’in sanatçının siyasi ve kültürel tarih bağlamlarıyla iç içe geçmiş araştırma ve uygulamalarına çok katmanlı bir okuma sunduğu makalesini içeriyor. Kitapta ayrıca, Özmen ile Güneştekin’in serginin teorik çerçevesini ele aldıkları ve günümüz çağdaş sanat politikalarıyla ilgili önemli konuları tartıştıkları kapsamlı bir söyleşiye de yer veriliyor. Sergiye sponsor olan kurumlar arasında Deniz Bank, Arçelik, Tatko 1926 ve Lokal Enerji alıyor.  


Hibya Haber Ajansı