İYİ Parti lideri Meral Akşener, partisinin grup toplantısında açıklamalarda bulundu.
Akeşner, "Neymiş, İYİ Parti, PKK ile iş birliği yapıyormuş. Kendine oy vermeyen vatandaşına 'terörist' deyip bela okuyacak kadar şirazesinden çıkan bu zihniyetin, bize de terörist demesini elbette yadırgamıyoruz." dedi.
Akşener'in konuşmasından satırbaşları şöyle:
*"Hukukta reformdan, yeni anayasadan, insan hakları ile ilgili adımlardan bahsediyorlar. Bahsediyorlar ama icraata gelince her zamanki gibi ortalıkta yoklar. Sonra ne oluyor? İşin doğasının aksine, Türk lirası değerleneceğine, döviz yükseliyor. Bu, vatandaş da piyasayalar da artık bu iktidara güvenmiyor demek çünkü artık herkes biliyor ki Sayın Erdoğan ve ortakları hiçbir adımı, millet, memleket için atmıyor. Her adımda, siyasi bir hesapları var. Her adımda bir koltuk kaygısı, her sözde bir hamaset var. O yüzden kimseye güven vermiyorlar. O yüzden ne içeride ne de dışarıda kredileri kalmadı. Bu iktidarın artık Türkiye'ye ve millete verecek bir şeyi kalmadı. İktidar, 'ABD ve AB alışverişte görsün.' mantığıyla her gün kürsülerden yepyeni reformlar, ultra inovatif eylem planları, dahiyane ekonomik programlar açıklayadursun. Aslında akılları fikirleri hala beşibiryerdenin keyfinde, menfaatinde. Hala, mahşerin 5 müteahhidinin kasasına ne aktarabilirler, onun hesabındalar."
*"Doğu Türkistan'daki Çin zulmüne, ne zaman ses çıkaracaksın? Hira Dağı kadar Müslüman'ım' diyen, gökyüzüne bakıp ıslık çalıyor. ‘Tanrı Dağı kadar Türk'üm.' diyen de masanın altına saklanıyor. Mısırlı Rabia'dan slogan üretenler, aynı parmakları Çin'e sallamaya korkuyorlar.
*“Sayın Erdoğan ve medyasının, ‘Dolmabahçe Camisi'nde içki içtiler.' fantezisi, dost gördükleri Çin'de gerçek oldu. Camiler bizim kutsalımızdır. Kutsal değerler, senin siyasi pozisyonuna göre unutacağımız veya hatırlayacağımız şeyler değildir. Yarınki Mehmet Akif Ersoy anmasına davet etmeyi biliyorsun ama İstiklal Şairi'miz ne yazmış diye merak edip de iki satır okumamışsın. Çin'de kardeşlerimiz eziliyor Sayın Erdoğan, mabedimize, namahrem eli uzanıyor. Ne zaman iki çift laf edeceksin? Ne zaman, bir avuç doların hesabını, elinin tersiyle itip ‘Mabedimin göğsüne uzanan eli sıkmam' diyeceksin? Haydi küçük ortak, Perinçek'in elinde esir, onu anladık. Koltuk uğruna, Türklük davasından caymış, onu da anladık. Peki bu eziklik, bu boynu büküklük, 5 bin yıllık Türk Devleti'nin Cumhurbaşkanı'na yakışıyor mu? Yazıklar olsun.”
*“Bunlarda ne utanma ne de sıkılma kalmış. Biliyorsunuz son dönemde yeni bir alışkanlıkları var. Neymiş, İYİ Parti, PKK ile iş birliği yapıyormuş. Kendine oy vermeyen vatandaşına 'terörist' deyip bela okuyacak kadar şirazesinden çıkan bu zihniyetin, bize de terörist demesini elbette yadırgamıyoruz. Bunların da zihniyeti böyle işte, ne yapalım? Son dönemde, hızla büyüdüğümüzü, milletimizin İYİ Parti'ye ilgisini gördükleri için, akıllarınca yalanla, iftirayla yolumuzu şaşırtacaklar. Sayın Erdoğan, sen o yollardan gelirken ben dönüyordum. Şimdiye kadar önümüze çıkardığın her engeli aştık, her yalanı yendik, her tuzağı bozduk. Bundan da bileğimizin gücü, alnımızın akıyla çıkarız.”
*Ne var pulda? Papa'nın başının üzerinde bir harita. Sözüm ona Kürdistan haritası. Peki nereler var bu haritada? Irak'ın kuzeyinin dışında, Güneydoğu Anadolu ve Doğu Anadolu'nun bir bölümü. Hani yerel seçimlerde, Sayın Erdoğan vatandaşa ‘İşte Kürdistan orada, Irak'ta, beğenmiyorsan defol git.' diyordu ya. Anlıyoruz ki Sayın Erdoğan'ın bir başka kankası Barzani'ye göre, Kürdistan orada değilmiş. Sayın Erdoğan'ın, Diyarbakır'da, başından konfeti temizlediği Barzani'ye göre Doğu ve Güneydoğu Anadolu da aslında Kürdistan'mış. Cumhuriyet'in başkentinde, şerefine, göndere Kürdistan bayrağı çektikleri Barzani'ye göre Misakımilli'nin yarısı da aslında Kürdistan'mış. Şimdi, bu arkadaşlara göre terörist olan bizler, bu durumdan rahatsız olurken doğal olarak bu arkadaşların çok büyük tepki vermeleri gerekir, değil mi? Peki siz Sayın Erdoğan'dan bir tepki duydunuz mu? Peki siz, küçük ortaktan şöyle okkalı bir Twitter tabelası gördünüz mü? Hayır. İşte size iktidarın zikzaklarla dolu hazin hikayesi. Siyasette zikzak, dış politikada zikzak, ekonomide zikzak, terörle mücadelede zikzak. Sayın Erdoğan, bu kafayla gidersen daha çok konfeti temizlersin. Küçük ortağın da artık o pulla, İmralı'daki arkadaşına mektup göndersin."
*“Bu tagin nereden geldiğini, niçin geldiğini 5 yıl evvel yol yürüdüğümüz arkadaşlarımız bilirler. Sayın Devlet Bahçeli, Konya'dan üst kurul delegelerini çağırdı ve orada bana ‘Fosforlu Cevriye' dedi. Konyalı iki genç üst kurul delegesi, bunu tam da kastedildiği manada, ‘fahişe' olarak algıladılar ve ağlayarak bana geldiler. Ben onlara kastettikleri gibi olmadığını izah etmeye çalıştım. Hepimizin geçmişte ‘abi' dediğimiz, ailemizi, çoluğumuzu çocuğumuzu emanet etme konusunda tereddüt etmeyeceğimiz 1947 doğumlu Sayın Bahçeli, o genç çocukların gözünde yerle bir olmasın diye Fosforlu Cevriye'nin fahişe olmadığını, sert, eli sopalı bir kadın olduğunu söylemek zorunda kaldım. Ben onu korurken, gelen giden herkese bunu söyledi tam 1 yıl boyunca. 19 Haziran'da bir kongre yaptık. O kongreden sonra benim 9 aylık erkek torunuma, hem de nikah şahidi olduğu oğlumun çocuğuna, 'Nesebi gayri sahih' dedi. Sonra Celal Adan, buradaki birçok insanın abisi sayılabilecek bu şahıs, döndü hepimize, bana, Koray Aydın'a, Sinan Oğan'a, buradaki herkese 'Nesebi gayri sahih' dedi. Bu nasıl bir şuur altıdır, bu nasıl bir psikolojidir. İsmet Büyükataman isimli bir yaşam formu, başından itibaren bana Türk filmlerinden -ki Sayın Bahçeli Türk filmlerine çok meraklıdır. Kitap okumaz ama Türk filmlerine çok meraklıdır- tuhaf kadın karakterlerinin isimlerini sıfat olarak kullandı. Son dönemde çok öne çıkan, cengaver bir yaşam formu daha var. Bu arkadaş ise sövmenin, sinkafın dibine gitti ve bununla Meral Akşener'e, Akşener'in şahsında sizlere hakaret ettiklerini, onu üzdüklerini zannettiler. Allah'ım sen ne büyüksün. Beni vesile kılıyorsun. Kereste gibi adamları, kereste gibi yaşam formlarının, erkek demeye midem kalkıyor, onların yüzünün ne iğrenç olduğunu, şuur altlarının ne kadar pis olduğunu ve her birinin ne kadar korkak olduğunu göstermeye beni vesile kıldın. Sana şükürler olsun Allah'ım.”
*“Seni önce eşine, sonra kızlarına, gelinlerine, sonra da bütün kadınlara şikayet ediyorum Sayın Erdoğan. Madem Cumhurbaşkanısın, madem seçildin eyvallah. Bu ülkedeki her kadının namus, şeref, can güvenliğinin garantisi sensin. Garantisi sensin derken neyi kastediyorum, hakimlerdir, savcılardır, kolluk güçleridir. Ama sen destek verdin, trollerin destek verdi."