Merkez Bankası’nın geçtiğimiz hafta gerçekleştirdiği 200 baz puanlık faiz indiriminin ardından, üç kamu bankası ürün ve vadelere bağlı olarak kurumsal ve konut kredisi oranlarını 200 baz puana kadar indireceklerini açıkladı. Kamu bankalarının kurumsal kredi faiz oranlarını indirerek daha ucuz ticari kredi sunacak olması, piyasayı hareketlendirmek ve ekonomiyi hızlandırmak talebinin yansımasıdır. Bu hamlenin, %20’ye yakınsayan yıllık enflasyonun oldukça altına düşen lira mevduat getirilerinin sebep olduğu bir piyasa çalkantısı ortamında, döviz de hareketlenmişken, düşürülen para maliyetinin kredilere de yansıtılması şeklinde gerçekleştirildiğini görüyoruz.

 

TC Ziraat Bankası A.Ş., Türkiye Vakıflar Bankası ve Türkiye Halk Bankası A.Ş. yaptığı açıklamada, 1 milyon liranın (102.478 dolar) altındaki krediler için aylık %1.29, 1 milyon liranın üzerindeki krediler için ise %1.34 oranında konut kredisi vermeye başlayacaklarını bildirdi.

 

 

TL üzerinden açılan ihtiyaç (mavi), konut (siyah), ticari (yeşil) ve tüketici (turuncu) kredileri faiz oranları... (Kaynak: TCMB Elektronik Veri Dağıtım Sistemi)

 

Ticari kredilerin ağırlıklı ortalama faiz oranı, TCMB EVDS verilerine göre 15 Ekim haftası itibariyle %20,17 olurken; konut kredilerinde ağırlıklı ortalama %17,90 olarak gerçekleşmişti. Son düzenleme ile beraber, özellikle konut kredilerindeki oranların %16 altına düşeceğini düşünecek olursak piyasada konut talebi açısından önemli cazibe olabilir. Ancak hızlı kredi büyümesinin olası riskli yansımalarını özellikle fiyat bazlı piyasada oluşacak gerçekleşmeler üzerinden ele alacak olursak; tek başına faizin burada belirleyici bir faktör olacağını söyleyemeyiz.

 

Ticari kredi hacmi bu yıl %9, tüketici kredileri ise %12 arttı. Enflasyonun %20’ye yakınsadığı, liranın dolar karşısında %24’ten fazla değer kaybettiği bir ortamda kredi mekanizmasını, aslında Merkez Bankası’nın ekonomik şartlar tarafından da çok desteklenmeyen faiz indirimine paralel gevşetmek bazı finansal sistem risklerine de temel oluşturabilir. 2016’da uygulamaya konan Kredi Garanti Fonu, 2019-20 döneminde koronavirüs pandemisinde kredi akışını hızlı tutmak için faizlerin düşük tutulması, aktif rasyosu ve ZK nemalandırma kriterleri gibi unsurlarla kredi büyümesinin yüksek tutulmak istenmesi gibi etmenler kurun ve enflasyonun da ısınmasına neden olmuştu.

 

Merkez Bankası’nın Eylül ve Ekim’de toplamda yaptığı 300 bps faiz indiriminin nedenselliklerinde ticari kredilerde parasal sıkılaşma kaynaklı daralmanın da olduğunu düşünecek olursak; kamu bankaları da aynı perspektif üzerinden kredi faizlerini düşürmüştür. Normal şartlar altında; Kısa vadeli faizlere yansıyan düşüşün etkisi mevduat tarafında hızlı bir şekilde yansıtılır ve kredilerde bu süreç daha yavaş işler. Kredilerde, vade, taşınan kredi riski ve mevduat fonlamasına bağlı olarak faizlerdeki yansıma daha yavaş şekilde gerçekleşir. Kamu bankaları, manuel bir şekilde faizleri indirerek bu süreci öne almış oldu. Özel bankaların bunu takip etmesi muhtemel, ancak resim daha karmaşık olur. Çünkü; özel sektörler kredi maliyetlerindeki stratejisini bilanço yönetimi, kredi kompozisyonu ve riskleri ile piyasa rekabeti üzerinden belirler. Ancak kamu fiyat liderliğinde öncülük ettiği için özel bankaların da faizleri belli bir miktar düşecektir. Tekrar kamu bankalarının fiyatlama öncülüğüne dönecek olursak; Yüksek maliyette mevduat fonlamasına karşılık kredi faizlerinde manuel düşüş piyasa uyumsuzluğu oluşturduğundan, aynı zamanda vade uyumuna da bağlı olarak görev zararı etkisine neden olabilmektedir. Burada 2016 – 2018 dönemine benzer bir etki, mevduat faizlerinde daha önceden hızlı düşüş sağlandığı için beklemeyiz.

 

Kredi büyümesi üzerinden hızlandırılmak istenen bir ekonomik büyüme perspektifi; bazı riskler taşımaktadır. Faiz indiriminden sonra tahvil faizleri, CDS, kur gibi unsurlarda artış görüyoruz. Özellikle uzun vadeli enflasyon ve faiz perspektiflerinde bozulma ile belirsizlikler finansal sistemin risk iştahı açısından bazı çekinceler barındırabilir. Bu da, özellikle özel bankaların kredi vermek konusunda taşınabilecek risk açısından daha çekingen, daha isteksiz davranmalarına neden olur. Ayrıca, piyasa faizleri ve Merkez Bankası’nın belirlediği para maliyeti arasında uyumsuzluk, kredi fiyatlandırmasında da bankaları zorlayan bir durum oluşturur. Tabii, finansal piyasa oynaklığının ve fiyat istikrarı belirsizliğinin arttığı bir ortamda hızlı kredi büyümesi, kredilerin takibe düşüş oranı açısından da riskler oluşturabilir. Aynı zamanda ticari kredi büyümesi sağlanması açısından; faiz tek kriter değildir. Piyasa fiyatlaması, özel bankalar nezdinde; makro istikrara, yatırım ortamının iyi olmasına, belirsizliklerin azalmasına ve jeopolitik unsurlara bağlıdır.

Kaynak Tera Yatırım-Enver Erkan
Hibya Haber Ajansı