Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, gündeme dair düzenlediği basın toplantısında açıklamalarda bulundu. Karamollaoğlu yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:

"Değerli basın mensupları, muhterem arkadaşlar ve ekranları başında bizleri takip eden kıymetli vatandaşlarımız; basın toplantımıza gösterdiğiniz ilgi ve alaka için hepinize teşekkür ediyorum.

Öncelikle son birkaç haftadır sel, heyelan, deprem ve yangın gibi afetler nedeniyle zor günler yaşayan, bu olumsuzluklardan etkilenen tüm vatandaşlarımıza bir kez daha geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.

Toplantımızın hemen başında, diğer konu başlıklarına geçmeden evvel; bu sıkıntılı günlerimizde insanımızın yüzünü bir nebze de olsa güldüren Tokyo Olimpiyatlarında başarı sergileyen sporcularımızı tebrik etmek istiyorum.

2020 Tokyo Olimpiyat Oyunları'nda ülkemizi başarıyla temsil eden, farklı branşlarda elde ettikleri galibiyetler ve aldıkları madalyalarla göğsümüzü kabartan Mete Gazoz'u, Hakan Reçber'i, Hatice Kübra İlgün'ü, Rıza Kayaalp'i, Yasemin Adar'ı, Ferhat Arıcan'ı ve tüm milli sporcularımızı tebrik ediyorum.

Birkaç gün daha devam edecek bu müsabakalarda ülkemizin büyük başarılar elde edeceğine inanıyor,  tüm sporcularımıza başarılar diliyorum.

Konya’da Yaşanan Katliam

Muhterem arkadaşlar; geçtiğimiz hafta hepimizi derinden üzen, adeta tüylerimizi diken diken eden bir katliam ile karşı karşıya kaldık. Konya’da aynı aileden 7 kişi hunharca katledildi.

Buradan hayatını kaybedenlere bir kez daha Allah’tan rahmet, acılı ailelerine başsağlığı diliyorum. Bunun yanı sıra yaşanan bu katliamın sonuna kadar takipçisi olacağımızı da belirtmek istiyorum.

Bize düşen, millet olarak provokasyonlara ve tuzaklara karşı uyanık ve tedbirli olmaktır.

Yakın dönemde ülkemizin çevresinde yaşananlar ve geçmiş yıllarda ülkemizde yaşadığımız hadiseler hepimize ders olmalıdır.

Bu gerçeğin ve tuzakların farkında olup, her türlü tahrike karşı bir ve beraber olmalıyız.

Bu ülkede toplumsal fay hatlarını zedeleyecek ve tetikleyecek üsluptan ve yaklaşımlardan vazgeçilmeli; bu konuda azami hassasiyet gösterilmelidir.

Faillerin hukuk önünde en ağır cezaları almalarını sağlamak kadar, failleri azmettirenlerin de toplumun zihninde mahkum olmasını sağlamak gerekir.

Zor bir coğrafyada, zor şartlar altında yaşıyoruz. Başta siyasi parti liderleri olmak üzere, toplumun önde gelenleri birlikte yaşama bilincimize zarar verecek her türlü eylem ve söylemlerden uzak durmalıdır.

Azra Gülendam Haytaoğlu

Ayrıca geçtiğimiz günlerde Antalya'da yaşanan ve hepimizi derinden sarsan insanlık dışı bir olaya da değinmek istiyorum.

5 gün boyunca umutla bulunmasını beklediğimiz Azra Gülendam Haytaoğlu’nun maalesef acı haberi geldi. Azra'nın yaşadığı vahşet ise hepimizin yüreğini yaktı.

Vahşetin ayrıntıları hepimizin adeta kanını dondurdu.

Azra kızımıza bir kez daha Allah'tan rahmet, ailesi ve sevenlerine başsağlığı diliyorum.

Kadına karşı olanlar başta olmak üzere her türlü şiddetin ve özellikle kadın cinayetlerinin son bulması için artık etkili ve somut adımlar atılmalıdır.

Emin olun tereddüt olmayan, katliamı yaptığı kesin olarak bilinen konularda idamın yeniden getirilmesi bile gündeme alınmalıdır. AB ve ABD ile bizi karıştırmamaları gerek. ABD son kararı jüri belirler ve bazı deliller üzerinden gidildiği için yanlış şekilde idam cezası veriliyor buna rağmen idam cezası hala var.

Lakin böyle bir vahşeti yaptığı hiçbir tereddüt kalmamış bir şekilde bu tip katliamları yapanlara karşı idam yeniden gündeme getirilmelidir. Bu vahşeti işleyenler toplumda huzuru sağlayamazlar ki, adamı al hapset sonra aradan zaman geçiyor hapisten çıkıyor yine cinayet işlemekte tereddüt göstermiyor.

Bu minvalde alınacak kararların, atılacak adımların sonuna kadar destekçisi ve takipçisi olacağımızı ifade ediyorum.

Yeter ki, bir can daha yanmasın!

Yeter ki, bir kızımızı daha kaybetmeyelim!

Yeter ki, bu insanlık dışı katliamları gerçekleştirenler hak ettikleri cezayı alsın!

Van Ziyareti

Değerli arkadaşlar, geçen hafta sonu Van'daydık..

Kongremizi gerçekleştirdik, esnafımızla ve bölge halkımızla bir araya geldik, sorunlarını ve taleplerini dinledik.

Vatandaşlarımızın bize aktardıklarını her fırsatta ve zeminde dile getireceğimizin altını çizmek istiyorum.

Ayrıca Van Başkale'de yaşanan sel felaketi nedeniyle de bölgedeki vatandaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Şartların el verişsiz olmasına rağmen partimizden bir heyet olay yerine gidecek ve sel bölgesini yerinde ziyaret edecek.

Bu çerçevede Saadet Partisi olarak, Genel Başkan Yardımcımız Mahmut Arıkan başkanlığında bir heyet yaşanan sel felaketinin ardından Rize'ye gitti.

Genel Başkan Yardımcılarımız Sabri Tekir ve Şerafettin Kılıç başkanlığında bir heyet, Antalya'da yangın bölgesine gitti ve incelemelerde bulundu.

Ayrıca yine Genel Başkan Yardımcılarımız Birol Aydın ve Fatih Aydın başkanlığında bir başka heyet de Konya'da vahşice katledilen Dedeoğlu ailesine bir taziye ziyeretinde bulundu.

Biz bugüne kadar olduğu gibi, bugünden sonra da Saadet Partisi olarak, vatandaşlarımız her nerede acı yaşıyor, problemlerle karşı karşıya kalıyorsa orada olmaya, vatandaşlarımızın derdine ortak olmaya devam edeceğiz.

"Demedim Dilimin Ucuna Gelen Her Ne İse.."

Muhterem arkadaşlar; ülkemizin ve insanımızın birçok farklı problemi ve kamuoyu gündemini meşgul eden birçok başlık var.

Fakat, malumunuz olduğu üzere yaklaşık 10 gündür ciğerlerimiz yanıyor!

Farklı bölgelerde ve birçok şehrimizde insanımız günlerdir yangına karşı mücadele ediyor.

Bu nedenle; bugün genel olarak bu konulara odaklanmaya çalışacağım.

Gün, yaralarımızı hızla sarma günüdür. Gün, birlik ve beraberlik içerisinde hareket etme günüdür.

Bu hassasiyetimiz nedeniyle, "insanlar keşke evim yansaydı diyecek" şeklinde açıklama yapanları da, işini zamanında yapmayıp şimdi "gerekirse uzay aracı alırız" diye hamasi nutuklar atanları da, düğüne giden kayyumları ve bütün bu aymazlıkları da milletimizin vicdanına havale ediyoruz.

Tüm bunlara diyecek şey çok da; bir, anlamazlar. İki, gün o gün değil...

Hani Şair diyor ya; "demedim dilimin ucuna gelen her ne ise.."

Bu cümle, bütün bu aymazlıklara karşı bizlerin ve insanımızın hissiyatını anlatmaya yeter zannediyorum.

Afet öncesinde hazırlıksız, afet anında telaşlı bir yönetim

Muhterem arkadaşlar; elbette çıkan yangınlarda ihmal veya kasıt olup olmadığı tüm yönleriyle aydınlatılmalıdır.

Ayrıca, ciğerlerimizi yakan bu yangınlardan sonra yetersizlik ve becerisizlikleri uzun uzadıya tartışacağız elbette ve tartışmalıyız da.

Çünkü, insanımızın zihninde çok soru işaretleri oluştu; bunların hepsi ilgilileri tarafından açık ve net bir şekilde cevaplandırılmalıdır.

Bugün maalesef; afet öncesinde hazırlıksız, afet anında ise telaşlı bir yönetimle karşı karşıyayız.

Ve keşke bu telaş, sadece afetle mücadelenin telaşı olsa… Maalesef bu telaş da başka bir özellik öne çıkıyor...

Her zaman olduğu gibi, birileri afet zamanlarında da yine afeti kontrol etmekten daha çok algıları yönetmenin telaşındalar.

Ne yazık ki basına da ambargo uygulanıyor şimdi işin garip tarafı RTÜK hem yetkililere hem şahıslara bu işi gündeme getirmeyin diye mektup yazıyor, birileri açıklama yapınca da azarlıyor. Biz nerede yaşıyoruz Rusya’da bile böyle bir baskı yok!

Birtakım medya organları ise hâlâ manşetler atıyorlar; neymiş yangınla mücadelede dünyaya örnek olduk! Allah, akıl fikir versin!

Afet öncesinde tartışılacak şeyleri, afet anında tartışıyorlar. Uçak mı avantajlı, helikopter mi?

Yangın almış başını gidiyor, bunlar açıklama yapıyor; efendim aslında, helikopter kullanmamız daha avantajlıymış da, uçaklar şöyleymiş de, biz aslında gayet iyi durumdaymışız da...

AFET DİPLOMASİSİ

Akdeniz ülkelerinin tamamımın yangın filolarında helikopterin yanında uçak envanteri de var.

2002 yılında ülkemizin yangın söndürme uçağı sayısı bile 19!

Bu veriler ortadayken; hâlâ uçakların olmayışına başka başka bahaneler üretmeyin, ayıptır!

Hadi diyelim ki öyle; o zaman ne diye bugün yurtdışından uçak kiralama yoluna gidiyorsunuz?

Sonra insanlar iyi niyetle yardım taleplerini dile getirince de; onları suçluyorsunuz!

Türkiye'nin imajı çiziliyormuş, devlet aciz gösteriliyormuş! Meselelere böyle yaklaşarak bir yere varılmaz!

"Afet diplomasisi" diye bir kavram var ve Türkiye yıllardır karşılık beklemeden birçok ülkeye zor zamanlarda yardım etti.

Tabi bu yaklaşımları da doğru bulduğumu söylemek istemiyorum, onu da ifade edeyim.

İşte Kasım 2016'da Anadolu Ajansı'nın yaptığı haberin başlığı; "Türkiye'den gönderilen yangın söndürme uçakları, İsrail'deki yangına müdahale ediyor."

Şimdi ihtiyaç duyulan böyle bir zamanda uluslararası yardım almak acziyet değil dayanışmadır.

Ancak sosyal medya üzerinden yürütülen ve bizzat İletişim Başkanlığı tarafından körüklenen hastag savaşları Türkiye’nin sosyal ayrışmışlığını ve afet diplomasisindeki başarısızlığını ortaya koymaktadır.

Olası Bir İstanbul Depremi'ne Hazırlıklı Mıyız?

Orman yangınlarında karşılaştığımız manzaralar ve hazırlıksızlar bize olası bir İstanbul Depremi'nde nasıl bir manzara ile karşı karşıya kalacağımızı düşündürüyor.

Biz, maalesef bu iktidarın "önlemler alındı, hazırlıklıyız" minvalinden cümlelerine güvenmiyoruz.

Çünkü şimdiye kadar yaşadığımız pek çok felakette, Soma ve Ermenek facialarında, Çorlu tren kazasında hep ihmal ve beceriksizlik vardı.

Nüfusu neredeyse 20 milyona dayanan, toplanma alanlarına AVM'ler  yapılmış,

Üst yapısı ve altyapısı eskimiş bir İstanbul'da gerçekleşecek olası bir deprem gerçeği önümüzde dururken; hâlâ inatla "Kanal İstanbul'u yapmak isteyen bir iktidara nasıl güvenelim?

Türkiye, nükleer santral inşa ediyor. Ne güzel, çok önemli bir iş. Ama yangınla mücadelede bu kadar aksaklıkların yaşandığı ülkemizde bir nükleer kazanın nelere yol açabileceğini bir düşünün?

Kazalar ve afetler meydana geldikten sonra başa çıkılacak şeyler değildir. Önceden hazırlıklı olmak ve tedbir almak gerekir.

Biz iktidarda bu temkinliliği görmüyoruz. Hoyrat ve hırçınlar: meselelere giderayak ne koparırsak kâr diye bakıyorlar. Bu yanlış tutum ve davranışlardan artık vazgeçilmelidir.

Tayyip Bey'i Uyarıyorum

Bakınız; bu ülkenin vatandaşları ne istiyor, ne talep ediyor?

Ülkemizin ormanlarını korumak için yeterli ve etkili bir filo kurulsun istiyor.

Adalet olmayınca, hesap verme olmayınca makam sahiplerine filo kurmaktan, yangınla mücadele filosu kuramıyoruz.

İnsanlar buna itiraz ediyor işte!

Bir başka hadise; Sn. Cumhurbaşkanı afet bölgesine gidiyor, millete çay fırlatıyor. Ben bunu doğru bir tavır olarak görmüyorum, hakikaten Sn. Cumhurbaşkanı’nın etrafında bu tavsiyelerde bulunanlar varsa Sn. Cumhurbaşkanı bunu bir daha gözden geçirmelidir.

Yangınla mücadelede hayatını kaybeden bir kardeşimizin ailesine taziyede bulunmak yerine, aileyi kendi yanına getirtiyor.

İnsanlar bu tutum ve davranışlara itiraz ediyor işte!

Liyakat ve adalet bir yana, bu arkadaşların en başta bir nezaket problemi var.

Tayyip Bey’e sizlerin huzurunda bir ikazda bulunmak istiyorum.

Kimse kendisini uyarma cesaretinde bulunamıyorsa, buradan ben uyarıyorum; yapmayın!

Provokasyonlara Karşı Dikkatli Olmalıyız

Ne yazık ki son günlerde yaşanan yangınlar üzerinden çeşitli provokasyonlara zemin hazırlandığını da üzülerek müşahaade ediyoruz.

Bir yangın felaketi ile karşı karşıyayız ama toplumun bir bütün olması gerektiği bu süreçte, kutuplaşmanın içerisinde bulmasını doğru bulmuyorum.

Birileri adeta toplum huzurunu kundaklıyor, milletin huzurunu, birlik ve bütünlüğünü yakmak istiyor.

Yalan haberlerin de etkisiyle ellerine silah alan bazı kişiler yolda geçiş kontrolü yapıyor, arkadaş bu ülkede asayişi korumakla mükellef olanlar nerede. Özellikle de Kürt vatandaşlarımıza karşı şiddet veya baskı uygulanıyor.

Muhterem arkadaşlarım en son geleceğimiz nokta burası eğer kolluk kuvvetleri mutlaka sükuneti temin etmek zorundadır. Bunu ne idüğü belirsiz, çapulcular yapamaz!

Böyle anlarda olayların temelinde başka sebepler olsa bile bunu kaosa çevirmek isteyen bazı mihraklar meydana gelen olaylarla ilgili manipülasyon yapabilir.

Bize düşen bunların farkında olmak ve sorumluluk bilinciyle hareket etmektir. Yetkililer bu duruma karşı sessiz kalmamalılar. Yangına karşı alınan tedbirlerin yanında kolluk kuvvetlerimiz de asayiş tedbirlerini bizzat kendileri yerine getirmelidir.

Az önce ifade etmiştim; şimdi bir yanda devletin yangınlara müdahalesini yetersiz bulan vatandaşların başlattığı “HelpTurkey” çağrıları bir yandan da bunu devleti aciz göstermek olduğu düşüncesiyle yapılan “StrongTurkey” çağrıları var. Garipsiyorum bu konuları bunlarla Türkiye bir yere gidemez!

Bu Zor Günleri De Hep Birlikte Aşacağız

Acılı günlerimizde afette ve ölümde bile ayrışan bir toplum hangi ortak geleceği inşa edebilir?

Maalesef son yıllarda halktan ve gerçeklerden kopuk bir devlet anlayışı ve her olayda olayın çözümüyle değil de algıların şekillenmesiyle ilgilenen bir iktidar anlayışı bize acıda bile birleşemeyen bir toplum haline getirenleri de kınıyorum.

İktidar veya muhalefet hangi taraftan olursa olsun, aidiyetler bir ülkenin güvenliği ve huzurunun önüne geçmemelidir.

Hiç kimse kendi siyasi hesabından veya bağlılığından ötürü toplumun sinir uçlarına dokunacak, toplumsal fay hatlarını harekete geçirecek ifadelerde bulunmamalıdır.

İtidal ve sağduyuya en çok ihtiyacımız olduğu bugünlerde herkese ve her kesime çağrıda bulunmak istiyorum.

Herkesi sakin kalmaya davet ediyorum.

Lütfen, biz siyasiler başta olmak üzere hepimiz üslubumuza, konuştuklarımıza, yazdıklarımıza, çizdiklerimize dikkat edelim.

Kesinliği kanıtlanmamış iddialar ve ithamlar üzerinden birtakım tahriklere kapılıp da yanlış işlere alet olmayalım.

İnanıyorum ki; Allah’ın izni ile bütün yaralarımızı birlikte saracağız, aziz milletimiz müsterih olsun biz kenetlendikçe ayakta kalacak, aydınlık yarınlara birlikte ulaşacağız.  Ve herkes emin olsun ki; bu zor günleri de hep birlikte aşacağız.

TEŞEKKÜR

Muhterem arkadaşlar;

Yangınla mücadelede övüneceğimiz bir şey varsa o da milletimizin canı pahasına verdiği mücadeledir.

Kadını, erkeği, yaşlısı, genci hayatını ortaya koyarak yangınla mücadele etti ve etmeye devam ediyor.

Ayrıca orman işçilerimize, itfaiye teşkilatlarında görev alan kardeşlerimize, ülkenin farklı yerlerinden yangın bölgesine koşan belediye çalışanlarımıza, sivil toplum kuruluşlarımıza da ayrı ayrı şükranlarımızı sunuyorum.

Allah hepsinden razı olsun; yâr ve yardımcıları olsun; yangınla mücadelede kendilerine kolaylıklar ve muvaffakiyetler diliyorum.

Ne yazık ki, bu mücadelede hayatını kaybeden kardeşlerimiz oldu.

Onlara olan minnet borcumuzu asla ödeyemeyiz.

Allah hayatını kaybeden tüm vatandaşlarımıza gani gani rahmet etsin, geride kalanlara sabırlar ihsan etsin.

Temennimiz ve duamız; bir an evvel bu yangınların kontrol altına alınması ve yaraların hızla sarılmasıdır.

Enflasyondan işsizliğe, tarımdan dış politikaya daha konuşacağımız pek çok konu var.

Bugün Önceliğimiz Yangınların Kontrol Altına Alınmasıdır

Fakat başlarken de ifade ettiğim gibi, bu hafta canımızı ve ciğerlerimizi yakan bu konuya odaklanmamızın daha doğru olacağını düşünüyorum.

Hele bir şu yangınları söndürelim, ormanlarımızı kurtaralım.

Ardından emin olun; olayda ihmali, kastı, zafiyeti olan kim varsa Saadet Partisi olarak milletimiz adına hepsinin sonuna kadar takipçisi olacağız.

Yangın hadiselerinin hemen ardından Genel Başkan Yardımcımız Fatih Aydın Bey başkanlığında bir komisyon kurduk ve tüm bu gelişmeleri yakından takip ediyoruz.

Yanlış, geç ve eksik yönetim anlayışının sebep olduğu problemleri tek tek gündeme getirecek, tartışacak ve telafisini arayacağız ve geldiğimiz noktadaki görüşlerimizi yetkililere ulaştıracağız.

Ama önceliğimiz; ülkemizin dört bir tarafında çıkan bu yangınların bir an evvel söndürülmesi ve mağduriyet yaşayan, olumsuz etkilenen tüm vatandaşlarımızın kayıplarının vakit kaybetmeksizin telafi edilmesidir.

Bu sözlerle basın toplantımıza son veriyor; sizleri ve ekranları başında bizleri takip eden kıymetli vatandaşlarımızı muhabbet ve hürmetle selamlıyor, katılımınız için teşekkür ediyorum."

Hibya Haber Ajansı