Saadet Patisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, gündeme dair düzenlediği basın toplantısında açıklamalarda bulundu. Karamollaoğlu açıklamasında şu ifadelere yer verdi:

"Akıncı TİHA ve Olimpiyat Başarıları"

"Kıymetli basın mensuplar, ekranları başında bizi izleyen aziz kardeşlerim…

Eylül ayının ilk gününde sizlerle bir araya gelmenin mutluluğunu yaşıyorum, bugün basın toplantımıza ülkemiz adına gurur verici bir takım güzel gelişmelere temas ederek başlamak istiyorum.

Öncelikle yerli ve milli imkânlarla geliştirilen AKINCI Taarruzi İnsansız Hava Aracı (TİHA) artık göklerde. Bu başarıda emeği geçen herkesi tebrik etmek istiyorum.

Başta Bayraktar ailesi olmak üzere, tüm ekibi canı gönülden kutluyorum, bu çalışmalara destek verenleri de tebrik etmeyi bir vazife olarak görüyorum.

Yıllardır kendilerini tanırım çok ama çok büyük başarılara imza attılar şu anda ülkemize medarı iftiharı oldular.

Milli Görüş Hareketi olarak yola çıktığımız ilk günden bugüne her daim yerli sanayi ve üretimi destekledik ve bunun için çabaladık.

Özellikle de stratejik öneme sahip olan savunma sanayinde atılan adımları son derece önemli gördük. Burada merhum Erbakan Hocamızı anmadan geçemeyeceğim çünkü bildiğiniz üzere kendisi hayattayken bu konuyu çok önemsemiş, hatta uluslar arası toplantılara Bayraktar ailesinin gelip sunum yapmasını arzu etmişti.  

Bayraktarlar ile bu konuda yaptığı çalışmaların fotoğrafları ise basına yansıdı hepimizin malumu. Bu sebeple savunma sanayi başta olmak üzere her alanda üreten bir Türkiye bizi ancak mutlu edecektir.

Bu çerçevede Eskişehir’de gerçekleştirilen jet motoru üretimi konusunda uzun zamandır devam eden çalışmaların artık netice verdiğini bu motorların imalatına başlandığını ve birçok motor tipinin gerçekleştirilip hava araçlarına monte edildiğini duymaktan görmekten memnuniyet duyuyorum.

Bu konularda emeği geçen tüm kardeşlerimi, gençleri tebrik ediyorum.

Biz bu iktidar döneminde yapılan müspet gelişmeler olduğunda bunu dile getirmekten memnuniyet duyarız. Atılan güzel adımları tebrik etmek bizim görevimiz.

Bu güzel gelişmenin yanı sıra Tokyo 2020'deki 11. madalyanın kazanılması ile Paralimpik oyunları rekorunu kırarak, göğsümüzü kabartan tüm sporcularımızı bir kere daha canı gönülden kutluyorum.

Kazanılan her bir madalyanın mutluluğunu canı gönülden hissediyorum. Sporcularımızın her biri ayrı ayrı birer destan yazıyorlar, hepsini tek tek tebrik ediyorum.

Adli Yıl Açılışı

Basın toplantımızda önemli gördüğüm bazı konuları gündeme getirmeyi faydalı buluyorum.

Bugün aynı zamanda adli yılın açılışı, tören yeni Yargıtay binasında icra edilecek. Adaletin gerçekleştiği mekanlara usulen adalet sarayı deniliyor. Elbette adalet müesseseleri güzel olmalı ama adalet binanın güzelliğine göre tecelli etmiyor.

Türkiye’nin şu an da en çok ihtiyaç duyduğu konu adalettir. Adaletin tecellisi devletin varlığının en önemli vasfıdır yoksa devlet zalim olur.

Adli yıl açılışında yapılacak konuşmalar ihtişamlı olacak lakin bilinmeli ki söz yetmiyor, bu ülkenin adalete ihtiyacı var.

Toplum Cumhurbaşkanı ile bile ihtilafa girdiğinde adaletin tecelli edeceğine inanmalı.

Yeni adli yılın adaletin gerçekleşeceği bir yıl olması temennisi ile hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum.

Kabil Zirvesi Çağrısı

Bildiğiniz üzere; Afganistan’da ABD varlığını tamamen sona erdirdi… ABD 20 yıllık bir zulümden sonra yenildi ve Afganistan’ı terk etmek mecburiyetinde kaldı.

11 Eylül saldırıları bahane gösterilecek ABD tarafından o dönemde Haçlı Seferi ilan edildi. O Haçlı Seferi neticesinde ABD Afganistan’ı işgal etti, adına ister Taliban ister Mücahit deyin ABD’ye direndiler ve kazandılar.

ABD pılını pırtısını toplayamadan Afganistan’ı terk etti… Bakınız; 11 Eylül ABD’nin İslam dünyasına saldırması için bir gerekçe olarak üretildi. Yalanlarla dünyayı ve kendi halkını aldattılar.

11 Eylül’ün düzmece bir saldırı olduğu dünya tarafından kabul edilir hale geldi.

Afganistan’da bir kargaşa var iktidara gelenler devlet yönetimini bilmeyen insanlar. Bunların içerisinde tahsilliler var, bilgili olanlar var fakat devlet yönetmek kolay bir iş değil.

Bundan dolayı ümit ediyorum ki; Taliban daha mantıklı bir çizgi takip eder ve kendisine destek olacak ülkelerde seçici davranır. Gelecek makul tekliflere olumlu tepkiler gösterir.

Afganistan’daki mesele burka üzerinden anlaşılamayacak kadar derin ve çetrefillidir.

Bu konuda Pakistan, İran ve Türkiye kilit bir öneme sahiptir. Bu üç ülkenin öncülüğünde acilen ‘Kabil Zirvesi” düzenlenmelidir.

Karşı karşıya bulunulan durumun sağduyu ve diyalog yoluyla çözülmesi için geniş katılımlı bir konferans organize edilmelidir.

Çünkü bölgede oluşacak kaotik bir ortam sadece Afganistan için değil bütün İslam dünyası için yeni bir yangının fitilini ateşleme tehlikesi taşımaktadır.

-Hem İslam İşbirliği Teşkilatı hem de D-8 kapsamında Afganistan’da istikrarı temin edecek ciddi adımlar atılmalıdır.

-ABD’nin yeni sürece ilişkin plan ve stratejilerine karşı İslam ülkeleri tarafından ortak bir refleksin ve stratejinin geliştirilmesi sağlanmalıdır. Aksi takdirde çok daha sıkıntılı bir sürecin ortaya çıkacağı aşikardır.

-Bu süreçte gerek Afganistan gerekse Taliban ile ilgili azami beklentilerin değil asgari müştereklerin ortaya konacağı bir işbirliği zemin oluşturulmalıdır.

Asgari müşterekimiz ise bir an evvel akan kanın durdurulması ve istikrarın sağlanması olmalıdır.

Devleti Gırtlağına Kadar Borca Soktular.

Devlet yönetimi ciddi iştir. Devletin kötü yönetiminin en önemli yansımalarından birisi de artan borçlardır.

Türkiye’de merkezi yönetimin, başka bir deyişle Devletin 2003 yılından Temmuz 2021’e kadar olan dönemdeki brüt borç stokundaki artışlar dudak uçuklatıyor. Bu borç artışının elde avuçta ne varsa satıldığı bir dönemde olması da ayrıca düşündürücüdür.

Elimde görmüş olduğunuz grafiğe göre 2003 yılında 283,2 milyar TL olan Devletin brüt borç stoğu, en son yayımlanan 2021/Temmuz verilerine göre %617,62 artış ile iki trilyon 32 milyar liraya ulaşmıştır. 2020 yılı Aralık ayı ile 2021/Temmuz dönemi arasında brüt borç toplamı 219 milyar TL daha artmıştır.

Şimdi birileri diyor ki; büyüdük ya arkadaş siz o kadar rakamlarla oynamayı adet haline getirdiniz ki kurumları, hesap metotlarını hatta insanları da değiştiriyorsunuz. Devlet böyle yönetilmez, devlet hoşunuza gitmeyen rakamları açıklayanları değiştirmekle kaim olmaz.

Şimdi devlet %21 büyümüş peki bunu vatandaş hissediyor mu? Bu söylenen rakamlar artık milleti tatmin etmiyor.

Devlet gırtlağına kadar borca gömen kötü yönetim anlayışı aynı zamanda;

İşsizlik fonunun üçte birini eritmiştir.

Merkez Bankası ihtiyat akçesine bile el atmıştır.

Elde avuçta kalan milli emlak arsaları, özelleştirme portföyündeki şirketler (Şeker fabrikaları ve diğerleri) haraç mezat satmıştır.

Dere yataklarına yapılan yapıların dahi affedilmesi pahasına Hazinenin kasasına tek seferlik af gelirleri konulmuştur.

Vergi afları ile pandemi döneminde vatandaşın cebindeki son kuruşlar alınmaya çalışılmıştır.

Vergi ve oran artışları yapılmış, kurumlar vergisi oranı artırılmıştır. Öğrencinin internetine %33 zam yapılmıştır.

Türkiye’nin bugünü değil, borçlanma ve garantilerle yarınları da ipotek altına alınmıştır. Bu işte bir yanlışlık yok mudur? Özel bir şirkette olsa, şirketi borca sokan, elindeki varlıkları çarçur edenlere hemen kapının yolu gösterilir.

Beytülmalin bu denli hoyratça, küçük bir azınlığın çıkarına olacak şekilde harcanması kabul edilemez.

Halkın büyük bir bölümü evine aş götürme endişesi ile yaşıyor. İşsiz, aşsız toplumda suçluluk artıyor. İnsanların yüzündeki tebessümü sildiniz. Siyasetin gayesi halkın mutluluğudur, küçük bir azınlığın değil.

Devlet insan için vardır. İnsana yaşatalım ki devlet yaşasın!

Hukuksuzluğun Üzerine Gidilemiyor

Kıymetli arkadaşlar…

Türkiye birçok alanda ne yazık ki tarihinin en sıkıntılı dönemeçlerinden birisini yaşıyor. Hakikatin kalplerde yankı bulması amacı ile üzülerek ifade etmek istiyorum ki bu sıkıntıların başında da ahlaki yozlaşma gelmektedir.

Ahlaki yozlaşma deyince sadece bireyin kendi hayatında işlemiş olduğu bir takım yanlış davranışları kast etmiyorum.

Devlet ve toplum hayatımız hiç olmadığı kadar ciddi bir yozlaşmanın içerisinden geçmektedir.

Ne demek istiyorum? Sizlere kısaca izah edeyim…

Türkiye’de son 3-4 ayda ortaya dökülen rezillik ve kepazeliğin elle tutulur bir tek yanı yok. Rüşvet, kara para aklama, uyuşturucu, insanların mallarına çökme hatta tanklarla otellere el koyma! Yok, yok…

İşte bu durumun son örneği eski Bakan Erdoğan Bayraktar’ın; “Dosyamda ne varsa, hem tapeler hem teknik takip doğrudur…” açıklaması.

Bir eski bakan tüm çıplaklığı ile işlenen suçları ve hataları ortaya koyması önemlidir. Ama gelin görün ki bir Allah’ın kulu da gel bunun hesabını ver diyemiyor. Hükümetin üzerine düşen bu iddiaların üstüne gitmek ve suçluları cezalandırmaktır.

Olmaz, muhterem arkadaşlarım olmaz!!! Bu zihniyet ile devletin ve toplumun temellerini çürütür, çökmeye mahkum bir sistem inşa ederiz.

Çünkü adalet mülkün temelidir, mülk demek ise devlettir. Siz o mülkün temelini zayıflatırsanız bundan hepimiz zarar görürüz.

Silkelenip kendimize gelmek mecburiyetindeyiz.

Ne diyordu merhum Necip Fazıl Reis Bey eserinde; ““Kalplerinizi değiştirin! Size hakikat gibi görünen şeylerin hemen değiştiğini görürsünüz.”

Bugün özellikle de iktidar sahiplerinin kalplerini değiştirmeleri gerekmekte.

Kinin yerine kardeşliği, hırsın yerine merhameti, bencilliğin yerine ise diğerkâmlığı tesis etmek mecburiyetindeyiz.

Süt Prim Destekleri Neden Ödenmiyor?

Bir ülkenin en önemli konulardan birisi şüphesiz ki; tarım ve hayvancılıktır. Bunu özellikle Kovid 19 sürecinde yaşanan küresel kapanmada bir kere daha gördük. Bir ülkenin kendi kendine yetebilmesi ve nüfusunu doyurabilmesi bir milli güvenlik meselesidir.

Hal böyleyken bizim çiftimiz de hayvancımız da can çekişiyor.

Süt üreten besiciler devletten gereken desteği göremiyorlar, Bin bir dertle uğraşan hayvancılıkta önemli destek kalemlerinden olan süt prim destekleri ile buzağı destekleri aylardır ödenmiyor. 

Besicimiz sesini duyurmak destek primleri ile bir nebze nefes almak için feryat ediyor. Ben burada huzurlarınızda besicimizin sesine ses olmak istiyorum.

Yem fiyatları sürekli artış içerisinde, iktidar süt fiyatlarını sürekli baskılıyor fakat gelin görün ki; Ocak ayında ödenmesi gereken primler Eylül ayı geldiği halde hala ödenemedi.

Buradan Tarım ve Orman Bakanlığı’na sesleniyorum bir an önce üreticimizin primlerini ödeyin bu mağduriyete bir son verin.

İkinci önemli bir konuda mevsim itibariyle fındık konusudur. Ülkemizi ciddi manada ilgilendiren bir konu verilen rakamlar beklentilerin biraz altında kalmış gibi gözüküyor.

Fındık bizim ihracatta da önem atfettiğimiz bir konu, fındığın dünya pazarında %75’ni biz karşılıyoruz ama fiyatı biz değil yabancılar belirliyor.

Erbakan Hoca haricinde hiçbir dönem fiyatları biz belirleyemedik.

Güçlü Türkiye İçin Öneri

Muhterem arkadaşlarım bu memleket hepimizin. Bu ülkede huzur ortamının sağlanması gerekmektedir.

Bir ülkede adalet yoksa o ülkede huzur da yoktur güven de yoktur umut da yoktur.

LİYAKAT: Bunun hemen arkasından gelen husus ise liyakattir, siz ülkenin sorunlarını çözmek istiyorsanız liyakatli insanları iş başına getirmeniz gerekmektedir. 

Bir ülkenin ekonomisi üretime dayanmıyorsa, o ülkede konjektürel rahatlamalar olsa da kalıcı bir refah düzeyi oluşturmak mümkün olmaz. Bunun da ilk şartı israf ve yolsuzluğun önlenmesidir.

ŞAHSİYETLİ DIŞ POLİTİKA: Bir ülkenin güçlü bir ekonomisi, güvenilir bir adaleti yoksa şahsiyetli bir dış politikası da olmaz. Bir o yana bir bu yana savrulur durursunuz, bir gün dost dediğinize düşman der bir gün düşman dediğinize dost demek zorunda kalırsınız.

Türkiye’nin bugün yaşadığı açmaz da budur. İnşallah Saadet iktidarında bu açmazları tek tek çözecek, Yaşanabilir Türkiye, Yeni Bir Dünyayı inşa ede"


Hibya Haber Ajansı