Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, şu ifadeleri kullandı:

"İzzetimiz Çiğneniyor

Müslümanların ilk kıblesi tehdit altında, onurumuz ve izzetimiz çiğneniyor!

Ramazan ayının bu son günlerinde İsrail, İslam dünyasının hassasiyetlerine hakaret edercesine Mescid-i Aksa'ya fütursuzca saldırıyor. Mescid-i Aksa'ya yapılan bu alçak saldırıları lanetliyorum.

Bakınız, İsrail bu bölgede nihai olarak bir hedefe doğru yürümektedir. Peki, nedir bu hedef? Kendilerine vaat edildiklerine inandıkları Arz-ı Mevud topraklarının ele geçirilmesidir. Bunun için de adım adım ilerlemektedirler. Bu hedeflerin göbeğinde ise Mescid-i Aksa vardır. Bugün karşı karşıya kaldığımız bu saldırılar ilk değildir.

1969'da Mescid-i Aksa'ya saldırarak, mihrabını ve bin yıllık minberini yakıldı. Bir İsrail askerinin 11 Eylül 1982'de Aksa'da namaz kılanların üzerine rastgele ateş açması sonucu 2 kişi hayatını kaybetti, 6 kişi yaralandı.

İsrail polisinin 1990'da Mescid-i Aksa'ya Süleyman heykelinin temel taşını yerleştirmeye çalışan Yahudilere karşı çıkan Filistinlilere ateş açması sonucu 21 kişi öldü, 150 kişi yaralandı.

İsrail'in Mescid-i Aksa muhitinde yaptığı kazı çalışmaları çerçevesinde 1996'da Aksa'nın batısındaki Burak Duvarı'na (Ağlama Duvarı) çıkan bir tünel açması, Filistin'de halkın tepkisine neden oldu. Birkaç gün süren olaylarda 63 Filistinli öldürüldü, bin 600 kişi yaralandı.

Bu menfur örnekleri çoğaltmak mümkün. Yine dikkat ediniz İsrail bu saldırılarını sanki Müslümanların hassasiyetlerine hakaret edercesine Ramazan aylarında sürekli arttırmaktadır. Bu son saldırılarda yine Ramazan ayı içerisince vuku bulmuştur.

Bu olayların fitilini ise Şeyh Cerrah mahallesinde yaşayan Filistinlilerin zorla tahliye edilmeye çalışılması ve evlerinin Siyonistler tarafından gasp edilmesi ateşlemiştir. Artan gerilimin akabinde Kadir Gecesi İsrail polisi Mescid-i Aksa’ya saldırmıştır.

Bugüne kadar yaşadığımız onlarca tecrübelerle gördük ki;

İsrail, laftan-sözden anlamıyor!

İsrail, Cuma günleri camilerden okunan hutbelerden anlamıyor!

İsrail, kınanmaktan, basın toplantısından, salon toplantılarından, mitinglerden anlamıyor!

Tarih şahittir ve bugünlerde bir daha tescil edilmiştir ki; İsrail, ancak ve ancak güçten anlar!

Ve bu gücü harekete geçirmenin zamanı çoktan gelmiştir!

Gün, topyekun İslam alemi olarak İsrail’in tepesine balyoz gibi inme günüdür!

Gün, İsrail’le anlayacağı dilde ve en yüksek perdeden konuşma günüdür!

Türkiye olarak nasıl ki Azerbaycan için askeri destek sağladıysak Filistin için de en az aynı desteği sağlamamız gerekiyor.

İktidarı bu konuda adım atmaya davet ediyoruz!

Bu saldırılar karşısında iktidara sesleniyorum bir an önce;

Türkiye bir an önce kınamanın ötesinde bir yol haritasını ortaya koymalı ve işgalci İsrail ile normalleşme hedefinden vazgeçildiğini açıklamalıdır. Terör devleti ile katliamlarını durdurana ve işgali altındaki toprakları boşaltana kadar ilişkiler askıya alınmalıdır.

Sn.Cumhurbaşkanı, Türkiye Cumhuriyetinin Cumhurbaşkanı olma sorumluluğu çerçevesinde ve hem içerde hem dışarıda harekete geçmelidir. Türkiye’nin tamamının bu konuda desteğini aldığını tüm dünyaya göstermek için de siyasi partilerin tümünün katılacağı bir toplantı tertip etmelidir.

TBMM Kudüs ve Mescid-i Aksa gündemiyle acilen toplanmalı ve mecliste temsil edilen partiler tarafından, ortak bir deklarasyon yayınlayarak Filistin’in yanında olduğumuz bütün dünyaya ilan edilmelidir.

İsrail hak ve hukuk tanımadığını Mavi Marmara saldırısında ortaya koymuştu. Bu sebeple Mavi Marmara davası yeniden başlatılmalıdır.

BM Genel Kurul Başkanı Volkan Bozkır inisiyatif almalı ve bu sorunun BM nezdinde etkili bir şekilde gündeme alınmasını sağlamalıdır. Barış Gücü gönderilmesi için gereken hukuki altyapı vardır ve bu konu bir an önce karara bağlanmalıdır.

Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin geçtiğimiz Şubat ayında aldığı işgal altındaki topraklarda işlenen savaş suçlarıyla ilgili kararı önemlidir ve bu noktada UCM’yi harekete geçirecek girişimler yapılmalıdır.

İslam İşbirliği Teşkilatı üyesi ülkeler bu teşkilatın 1969’da Mescid-i Aksa’nın kundaklanması üzerine kurulduğunu hatırlamalı, sözün ötesinde adımlar atılması gerektiğini idrak etmelidir.

İsrail ile normalleşme anlaşması yapan ülkeler dahil, her İslam ülkesi iler hukuku ve adaleti önemseyen bütün ülkeler elçilerini geri çağırmalıdır.

Ticari ilişkiler askıya alınmalı ve Kudüs’ün İslam dünyası için ne anlam ifade ettiği bu şekilde kararlılıkla ortaya konulmalıdır.

D-8 Dönem Başkanı Bangladeş; Kudüs ve Mescid-i Aksa gündemli bir toplantıyı ivedilikle organize etmelidir.

Askeri veya stratejik bütün ortaklıklar gözden geçirilmeli ve yeni anlaşmalar yapılmamalıdır.

ABD eski Başkanı Donald Trump döneminde taslak olarak sunulan ve Filistin’i tarih sahnesinden silmeyi hedefleyen sözde “Yüzyılın Anlaşması” gibi yol haritalarının yok hükmünde olduğu ve asla kabul edilmeyeceği açıklanmalıdır.

Çok açık bir şekilde ifade etmek istiyorum; Mescid-i Aksa bizim izzetimizdir, gerekirse canlarımız ve kanlarımız ile müdafaa etmekten bir an olsun çekinmeyiz. Aksa'yı postalları ile ezen İsrail bunu çok iyi bilmelidir!"
Hibya Haber Ajansı