Karamollaoğlu şu ifadeleri kullandı:
Bildiğiniz üzere Gaziantep'te özel bir hastanenin Covid-19 yoğun bakım ünitesinde oksijen tüpü patlaması sonucu 11 vatandaşımız hayatını kaybetti.
Bu elim hadisede hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyor, ailelerine başsağlığı dileklerimi iletiyorum.
Yaralı vatandaşlarımıza da bir an evvel şifa temenni ediyorum.
Milletimizin başı sağ olsun.
Bilim Adamları Virüse İktidar Krize Çare Bulmalı
Muhterem arkadaşlar…
Şu an ülkemizin ve bütün insanlığın en önemli sorunu şüphesiz içinde bulunduğumuz Covid 19 salgın süreci.
Salgının ne zaman biteceği hala net olarak kestirilemediği gibi İngiltere’den gelen mutasyon haberleri de bir paniğe sebep oldu.
Burada bir noktaya dikkatlerinizi çekmek istiyorum;
Pandemiye çare bulmak bilim adamlarının görevi, ancak pandeminin sebep olduğu ekonomik ve sosyal krizlere çare bulmak ise iktdarların görevidir.
Türkiye’de var olan ekonomik kriz pandeminin de etkisi ile iyice derinleşmiş durumdadır.
Milletimiz koronavirüs ve ekonomik kriz arasında tercih yaptırılmaya mecbur kalmıştır.
Bakınız Yumurtaya %100 zam geldi; tanesi 1 TL’yi geçti.
Bu millet evine nasıl ekmek götürecek, geçimini nasıl sağlayacak, kirasını, elektriğini, doğalgazını nasıl ödeyecek?
TÜİK’in Asgari Ücret Teklifi
Muhterem arkadaşlar…
Bu noktada dün TÜİK’in açıklamış olduğu asgari ücretle ilgili teklifi dile getirmek istiyorum.
TÜİK yaptığı çalışmalar neticesinde asgari ücret 2792 lira olmalı! Tabi bu da ağır işçiler için, orta ağırlıktaki işler için 2507 lira hafif işler içinde 2339 lira!
Biz asgari ücretten yani açlık ve tokluktan bahsediyoruz.
Siz bir defa önce herkesin karnının doymasını teminat altına almakla mükellefsiniz.
Bu arkadaşlar “ekmek yoksa pasta yesinler” mantığından hala kurtulamadılar.
Demek ki çevrelerinde açlık çeken kimse yok. Ne yazık ki halktan bütünüyle koptular.
Çözüm Önerilerimiz
Bu noktada milletimizin yaşadığı sorunlara bigâne kalınması, kulak verilmemesi kabul edilemez.
Çok acil bir şekilde destek paketi açıklanmalıdır.
Bizim destek paketinde olmasını arzu ettiğimiz öneriler ise şunlardır;
1- Daha önce de dile getirmiştim herkese iktidar şimdilik 1000 TL’lik destek verilmelidir.
2-İşletmelere; elektrik, doğalgaz, su desteği verilmeli.
3-Bu süreçte işini kaybetmiş, garsonlar, günlük yevmiye ile çalışan vatandaşlarımız, servis şoförleri ve kantincilerimiz için nakit desteği verilmelidir.
4- Kredi paketleri yerine işletme sahiplerine ve esnafımıza hibe destekleri yapılmalıdır.
5-Belirli düzeyde istihdam sağlanması koşuluyla uzun vadeli vergi indirimi, üretim girdilerinden KDV gibi dolaylı vergilerin alınmaması gibi reel destekler sağlanmalı.
6-Bu doğrultuda; ani duruştan en çok zarar görecek olan turizm, lojistik, restoran-cafe gibi işletmelere yönelik destek paketleri hızlıca açıklanmalıdır.
Milletimiz Umudu Milli Piyangoda Arıyor
Yılbaşına doğru gittiğimiz bugünlerde ekranlarda konuşulan konulardan birisi de milli piyango yılbaşı çekilişi.
Üzülerek ifade etmek isterim ki; milletimiz bütçede bulamadığı umudu piyango biletinde arıyor.
Üzücü bir nokta, Milli Piyangonun adı milli diye biz onu milli olarak kabul edemeyiz fakat millet umutsuz.
Bir milleti ayakta tutan en önemli şey umududur.
Artık maalesef bu umut kayboluyor.
Devlet vatandaşının refahını temin edemezse, millette umudunu piyangoda arar.
Arkadaşlarımız Halktan Koptular
Muhterem arkadaşlar…
İktidardaki arkadaşlarımız bizden ayrılıp yeni bir yola çıktıkları zaman bazı konuları sıkça dile getiriyorlardı.
Bunlardan en önemli konu 3Y diye tarif ettikleri, yolsuzluk, yasaklar ve yoksullukla mücadele etmekti.
Ama şimdi bu mefhumları ağızlarına bile alamıyorlar, neden?
Çünkü değiştireceğiz derken kendilerini değişti. Bozuk düzenin bir parçası haline geldiler.
Burada İslam tarihinden bir örnek vermek istiyorum; Ömer bin Abdülaziz halifeyken evine gelen bir kadın evin lüks olmayışına şaşırarak “bu ev halifenin evi midir diye sorar?”
Ömer bin Abdülaziz’in hanımı; “Halifenin evi harabe olduğu için halkın evi mamurdur, eğer halifenin evi mamur olsaydı halkın evi harabe olurdu” cevabını verir.
Bugün bunu söylemek mümkün mü? Harabeliği bıraktık açlıktan bahsediyoruz. İktidarda bulunanlar toplumun yoksulluk derdi kalmadığını vurguluyorlar. Siz bir yanlışı bin kere tekrarlasanız o yanlış doğru hale gelmez.
Halktan kopuk yaşayan bir iktidarın halkın derdine derman olma imkânı kesinlikle kalmamıştır.
Çıplak Arama
Türkiye son günlerde “çıplak arama” mevzusu ile çalkalanıyor.
İktidar cenahı ise araştıralım, soruşturalım yerine ilk andan itibaren reddetme refleksi gösteriyor.
Hâlbuki yönetmelikte çıplak arama var. Peki, ne diyor yönetmelikte.
“Çıplak arama makul ve ciddi emareler bulunursa yapılabilir ve bu arama cezaevi tabibi tarafından gerçekleştirilir.”
Yani gardiyanlar, polisler bu aramayı keyfi ve yaygın olarak yapamaz. Bu ancak çok özel durumlarda "makul ve ciddi emare koşulu" varsa gerçekleştirilebilir.
Mevzuatın ciddi şartlara bağladığı bir hususun genel ve psikolojik şiddet biçiminde kullanılmasını asla kabul etmiyoruz.
Kıymetli arkadaşlar 2020 yılındayız, teknolojik aletlerle çıplak aramaya mahal vermeden gerekli tedbirler alınamaz mı?
Bu yönetmelik maddesi değiştirilmeli, kanuna uygunsuz hareketlerin özellikle düşünce suçlularına yönelik psikolojik şiddete dönüşmesinin mutlaka önüne geçilmelidir.
Sınırlı ve şartlı hallere cevaz veren yasal mevzuatın bile keyfe keder uygulandığı bir ülkeden "hukuk devleti" olarak söz etmek mümkün mü?
Başörtüsü mücadelesi ile iktidara gelenlerin insanları çıplak aramaya tabi tutarak onur kırması bir utanç vesilesidir.
Cumhuriyet Başsavcılığı bu konuta tweet atanlarla ilgili soruşturma başlatılacağını duyurdu.
Ben de bunu bugün dile getirdim hadi şimdi bizimle alakalı soruşturma açsınlar!
Doğu Türkistan Kan Ağlıyor
Bugün tüm insanlığın ortak meselesi Doğu Türkistan’da yaşanan insanlık krizidir.
Bölgeden gelen haberler son derece endişe vericidir.
Ama gelin görün ki Türkiye’de Çin muhipliğine soyunan bazıları çıkıp Doğu Türkistan mazlumları ile PKK’yı aynı kefeye koymaktan çekinmiyorlar.
Yaşanan insanlık dramını görmezden gelebiliyor.
Bu noktada çok açık bir şekilde ifade etmek istiyorum; İktidar iki doğudan birisini seçmek zorunda, ya Doğu Türkistan’ı seçecek ya da Doğu Perinçek’i.
Eminim ki Doğu Türkistan’da yaşanan zulümler herkesi üzüyor ve canını yakıyor.
İktidara sesleniyorum, sizler de üstünüze düşen sorumluluğu yerine getirmeli, kardeşlerimize el uzatmalısınız.
Bir Tehlikeye Dikkat!
Son olarak TBMM’de görüşülen Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun teklifine dair endişelerimizi dile getirmek istiyorum.
Kanun teklifinde Yardım Toplama Kanunu dâhil birçok kanunda değişiklik düzenlemesi mevcut
Bakınız; kanunun başlığı kitle imha silahlarına finansmanın engellenmesi olarak lanse edilse de içerik son derece tehlike arz ediyor, özellikle yardım toplayan sivil toplum kuruluşlarımız ile ilgili olan kısımlar endişe verici.
Bu kanun STK’lar ile ilgili sert tedbirler içermektedir. Yurt dışında insani yardım yapan STK’larımız için yargısız infazın yolu açılacak, terörle irtibat kurdukları iddiası üzerinden sert yaptırımlarla karşı karşıya kalacaklar.
Türkiye insani yardım konusunda GSMH’ye oranla dünya birincisi, Türkiye’nin yurt dışındaki kamu diplomasisi açısından faaliyetlerini güçlendiren önemli bir etken de yardım faaliyetlerimizdir. Hepimiz biliyoruz ki Batı yardım konusunda sınıfta kalmıştır.
Bu kanun Türkiye’nin kendi ayağına kurşun sıkması manasına gelmektedir. BMGK’nın almış olduğu kararların tatbikatının çok büyük maliyeti olabilir.
Konu ile ilgili yetkilileri uyarıyoruz bu yanlıştan bir an önce geri adım atılmalı, yurt dışında insani yardım faaliyetleri yapan STK’larımız tehlikeye atmayın.
Hibya Haber Ajansı