KKTC'de Ekim ayında gerçekleşen seçimle birlikte Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturan Ersin Tatar ile yeni bir 5 yıllık döneme girildi. Seçimlerden hemen önce Ankara’da Cumhurbaşkanı Erdoğan’la birlikte “Kapalı Maraş’ın açıldığını” duyuran Tatar’ın başkanlık koltuğuna oturduktan sonraki ilk açıklaması Kıbrıs sorununun çözümünün artık ancak ‘iki devletli’ şekilde çözüleceği yönünde oldu. 

Türkiye ile Kuzey Kıbrıs’ın da dahil olacağı 5’li konferansın Kıbrıs sorununu çözmesi beklentisi hakim oldu.

Mehmet Ali Talat açıklamasında, ''Kıbrıs sorununun çözümü için şimdiye kadar hangi çabaların gösterildiğini, sürecin kırılma noktalarıyla birlikte aktaran eski Cumhurbaşkanı Talat “Şu andaki siyaset değişikliği Kıbrıs Türk toplumunun bütününü görüşlerini ifade etmiyor. Bu belli bir kesimin görüşü. Zaten bu eskiden beri böyleydi. 2002 yılında AK Parti’nin hükümet olmasıyla birlikte Türkiye’nin Avrupa Birliği perspektifi gelişmeye başlamış ve Kıbrıs sorunun çözümünün bir ihtiyaç olduğu anlaşılmıştı. Kıbrıs’ta da Kıbrıs’ın Avrupa Birliği’ne girişinin çekiciliği, Kıbrıs Türk toplumunu çözümden yana tutum sergilemeye sevketti. Sonuç olarak Türkiye ile Kıbrıs Türk halkı birlikte bir çözüm siyasetini 2010 sonrasına kadar sürdürdü” dedi.

Akıncı, ‘Federasyon seçeneği hiçbir zaman tıkanmadı, yapılması gereken ama yapılmayan Rum tarafını BM parametrelerine dönmeye zorlamaktı’ diyerek savunurken, “Türkiye’nin son seçimlere müdahalesiyle Sayın Akıncı seçimi kaybetti, yerine Ersin Tatar geçti. Ersin Tatar, tam anlamıyla çözümsüzlük, iki devlet veya adanın bölünmesi politikasının savunucusu pozisyonunda. Türkiye de o çizgiye geldi. Bana sorarsanız, bu politikanın başarı şansı yok. Çünkü bugüne kadar Birleşmiş Milletler’in ve BMGK’nın kararları Kıbrıs sorununun görüşmeler yoluyla iki toplumlu, iki kurucu devletli bir federasyonla çözümleneceğine odaklanmıştı. Bugün de bu durum değişmiş değil. Değişen tek şey Türkiye tarafıyla Kuzey Kıbrıs’ın yeni bir denemede bulunması. Ben buna ‘deneme’ diyorum. Çünkü bana göre tıkanan hiç bir zaman federasyon seçeneği olmadı, Birleşmiş Milletler parametrelerinin dışına çıkan Rum tarafıydı. Yapılması gereken ve bizim tarafın yapmadığı şey ise Kıbrıs Rum tarafını BM parametrelerine dönmeye zorlamak idi. Bunu yapmak yerine ‘Biz de bu parametrelerden kaçalım’ politikasına girdi bizim taraf. Bu bana göre, Rum tarafıyla eşit ölçüde ‘uzlaşmaz taraf’ yaftasına yol açacak. Benim endişem bu noktada” dedi.  

Talat, ‘Şu an tam da Rumların istediği şeyi yapıyoruz’ dedi.

 

“Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti olarak Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin kararlarına meydan okumamız bana göre kapasitemizin üzerindedir ve bizi sürecin dışına sürükler. Yapılması gereken Rum tarafını bu çerçeveye girmek için zorlamak iken geçmişte olduğu gibi bugün de sorumluluğu BMGK kararlarının dışında hareket eden Rum tarafının üzerinden almış oluyoruz. Aynı eskiden yaptığımız gibi. Bu da tam onların istediği şey. Zaten Anastasiadis Türk tarafını kandırmak için ‘konfederasyon ya da iki devletli çözüm görüşebilirim seçimlerden sonra’ dedi ve kandırdı. Benim gördüğüm bu. Türk tarafı da son 10-15 yıldır çözümden yana olan tutumunu değiştirerek Anastasiadis’in arzuladığı çizgiye geldi. Benim gördüğüm, irkildiğim ve üzüldüğüm bu.''

 Talat, ‘Federal çözüme varılmazsa Kıbrıslı Türkler sıkıntı yaşamaya devam edecek’ dedi ve ekledi; ''Taraflar, uluslararası toplumun girişimleri, baskısı ve yönlendirmesiyle ve federal çözüm yoluna girmeli. Sonuçta Kıbrıslı Rumların iki devleti kabul etmesinin mümkün olmayacağına göre ya federal bir çözüm olmazsa bölünme kalıcılaşacak. Ama bu ne olacak, nasıl olacak, bilmiyorum. Görünen Kıbrıs Rum tarafı Kıbrıs Cumhuriyeti olarak yine tanınmaya devam ederken Kıbrıslı Türkler de sıkıntı yaşamaya devam edecek. Görünen budur.”

 Talat, ‘Azerbaycan gibi ülkelerin KKTC’yi tanımasını mümkün görmüyorum’ dedi.

''Türkiye ve Kuzey Kıbrıs’ın Ankara’nın ‘dost ve müttefik’ dediği ülkeler tarafından tanınması yönündeki tasarılara ise Talat “Ben bunu mümkün görmüyorum. Ama bir ya da iki ülkenin tanımasıyla da hiçbir şey olmaz, biliyorsunuz. Ama yine de bunu da mümkün görmüyorum. Çünkü başka ilişkileri var o ülkelerin. Örneğin, Azerbaycan’ın Avrupa Birliği ile dostluk ve işbirliği anlaşması var. Bundan vaz mı geçecek Azerbaycan? Bu zayıf bir ihtimal” ''