Günümüzde yaygın olarak değişen boyutlarda yapılan bilim, mühendislik ve teknoloji çalışmalarında kullanılan nanoteknolojinin su ürünlerinde olası zararlara yol açabileceği uyarısında bulunuldu.
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Fakültesi, Avlama ve İşleme Teknolojisi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nermin Berik, HİBYA'ya yaptığı açıklamada, nanoteknolojik ürünlerin her alanda olduğu gibi su ürünleri yetiştiriciliği, gıda ve ambalaj teknolojilerinde de yer aldığına işaret etti.
Nano titanyum dioksitin (nTiO2, NanoTiO2) çok kabul gören katkı maddelerinden birisi olduğunu, endüstriyel kullanımı arttıkça, üretimi ve tüketiminin de sürekli yükseldiğini, aşırı kullanım nedeniyle, kontrolsüz olarak çevreye katılan nanopartiküllerin zamanla sucul canlılara ve insana yapabileceği etkilerin tam bilinmediğini aktaran Berik, ''Nano titanyum dioksit''in balıklara immünotoksik (Bağışıklık sistemi üzerine toksik etki) olduğunu, balık nötrofillerinin (bağışıklık sistemine saldıran bakterilere karşı savaşan beyaz kan hücreleri) bakterisit işlevini azalttığını, bu nedenle ''Nano titanyum dioksit''in olası etkileri için toksikolojik incelemeler yapıldığını vurguladı.
Berik, bazı çalışmaların ''Nano titanyum dioksit''in bağışıklık, hücre hasarı, genotoksisite (DNA'yı bozucu madde), enflamasyon (İltihap) gibi olumsuz etkilere neden olabileceğini gösterdiğini, hayvan deneylerinden elde edilen kanıtlara dayanan Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansı ve Ulusal İş Güvenliği ve Sağlığı Enstitüsü tarafından ''Nano titanyum dioksit''in ''İnsanlar için olası kanserojen'' olarak sınıflandırıldığını bildirdi.
Avrupa Birliği'ne bağlı bazı ülkelerde, söz konusu maddelerin gıda katkı maddesi olarak kullanılmasının yasaklanmasının önerildiğini belirten Prof. Dr. Berik, şu bilgileri verdi:
''Doğal kaynakların iyi korunabilmesi için özellikle su ürünlerinin sürdürülebilirliği ihmal edilemez. Bunun yollarından birisi de hasatla beraber 'su ürünlerine iyi işleme teknolojileri' uygulayarak, materyali tazelik değerlerine en yakın şekilde muhafaza edebilmektir. Bu amaçla pek çok yöntem uygulanmaktadır. Nitelikli hammadde temini, gıda güvenliğine uygun çalışan işletmeler, doğru ambalajların kullanılması, ideal nakliye ve depolama koşulları ile mükemmele yakın ürünler tüketicilere ulaştırılabilmelidir. İşleme teknolojisi uygulanan hammaddeler, doğadan olduğu kadar yetiştiricilik yoluyla da elde edilmektedir. Yetiştiricilik endüstrisinde karşılaşılan sorunlarla başa çıkmak, çevre kirliliğini azaltmak gibi gerekçelerle nanoteknolojiden yararlanmaktadır. Yasal olarak uygun bulunan bazı nanoteknolojik ürünler, hem gıda katkı maddesi hem de ambalaj üretiminde kullanılmaktadır. Henüz bu tür ambalajların, gıdalarda kullanımına yönelik migrasyon (Ambalajdan gıdaya bazı maddelerin geçişi) özellikleri tam olarak bilinmemektedir.''
- ''Titanyum dioksit''in gıdalarda kullanımları
Nermin Berik, ''Titanyum dioksit''in gıdalarda farklı kullanımları bulunduğunu, süt ürünleri, şekerlemeler, şekerli beyaz karışım gibi beyaz renkli gıdalarda rengi ve parlaklığı arttırmak için renklendirici olarak kullanıldığını, nem çekici özelliğinden yararlanıldığını söyledi.
Ultra viole (UV) ışığa duyarlı olan gıdalarda ise titanyum dioksitin gıdanın raf ömrünü arttırmak ve bozulmayı önlemek için kullanıldığına işaret eden Berik, ayrıca balıklarda (morina) et rengini ağartmak için de titanyum dioksitin kullanıldığını bildirdi.
Berik, nanoteknolojiye değinerek, şunları aktardı:
''Nanoteknoloji, ambalajlama dahil gıda endüstrisinde büyük bir etkiye sahip olan, çok küçük malzemelerin bilimidir. Titanyum nitrür nanoparçacık ve nano titanyum dioksit, gümüş nanopartikül, nano çinko oksit gibi çeşitli nano malzemeler, gıda ambalajına fonksiyonel katkılar olarak tanıtılmaktadır. Gıda ile temas eden madde ve malzemelerin gıda güvenliği adına sorgulandığı muayene ve analizler yapılabilmektedir. Kağıt ve karton ambalajlarda titanyum dioksit analizine de gerek duyulmaktadır. Nano titanyum dioksit nanoparçacıkları günlük yaşamda çok çeşitli uygulamalarda kullanılmaktadır. İnsan ve hayvanlarla temas ettiğinde sağlık riski oluşturabilir. Hayvan deneylerinde 'Nano titanyum dioksit'in dokulara toksik ve dejeneratif etkileri görülmüştür. Avrupa Gıda Güvenliği Otoritesi (EFSA), 2016 yılında bir gıda katkı maddesi olarak titanyum dioksiti (E171) nihayet yeniden değerlendirmiştir. Toksisite çalışmalarına göre ise nano titanyum dioksit soluma yoluyla alındığında, enflamasyon (İltihaplanma) ve astım olma riski vardır. Titanyum alımı sindirim sisteminde (mide-bağırsak), Crohn hastalığı ile bağlantılıdır ve muhtemel kanserojen olarak sınıflandırılmıştır.''
- Nanopartiküllerin su ürünleri uygulamaları
Prof. Dr. Nermin Berik, son zamanlarda, su ürünleri yetiştiriciliğinde nanopartiküllerin artan bir şekilde uygulandığının gözlendiğini, üreticilerin nano temelli araçları kullandığını bildirdi.
Nanopartiküllerle ürünlerin, büyüme, üreme ve türlerin kültürlerini, sağlıklarını ve su arıtımı ile ilgili engelleri ortadan kaldırmaya çalışıldığını anlatan Berik, ''Nanopartiküllerin su ürünleri uygulamaları çeşitli şekillerdedir. Bazıları yemlere, diğerleri suya veya su kültür tesislerine direk olarak eklenmektedir. Geleneksel toksisite verilerin, su ürünleri yetiştiriciliğine ilişkin olarak kullanılması uygun değildir. Özetle yetiştiricilik için biyolojik modeller gereksizdir ve bu durumda test protokolleri çoğunlukla farklıdır. Toksisite çalışmalarından elde edilen verilerin çoğu, su ürünleri yetiştiriciliği ihtiyaçları için özel olarak tasarlanmamıştır. Bu nedenle temas süresi, maruziyet konsantrasyonları ve diğer yardımcı koşullar, su ürünleri yetiştiriciliği için standartlara uygun değildir. Su ürünleri hem kendi kullanımları hem de atıkların su kaynaklarına karışması nedeniyle nano titanyum dioksite maruz kalmaktadır.'' görüşünü aktardı.
Prof. Dr. Berik, nanoteknoloji kullanımının su ürünleriyle etkileşiminin yararlarını ve olası zararlarını kısa dönemli çalışmalarla anlaşılamayacağını belirterek, şunları kaydetti:
''Araştırmacıların yanıt aradığı pek çok soru vardır. Nanoteknoloji kullanılarak arıtılmaya çalışılan sular ve diğer ortamlar, uygulamalar sonucunda iyi su kaynaklarını da riske atmakta mıdır? Bunun sonucu olarak besin zincirinde hangi biyolojik riskler söz konusudur? Kontamine (bulaşmış) olmuş hammaddeler söz konusu olduğunda, işletme koşullarındaki iyi uygulamalar gıda güvenliği sağlamak için yeterli olamaz. Bir başka açıklanamamış konu ise nano titanyum dioksitin gıda zincirlerinde nasıl davrandıklarıdır. Bu konuda alınacak acil önlemler için ulusal ve uluslararası etkin kuruluşlar tarafından bilimsel verilere dayanan kararlar alınmalıdır. Bu alanda yapılmış ve sürmekte olan iyi araştırmalar bulunmaktadır. Ancak, sonuçları hala kesin değildir. Bulgular, genellikle deneysel modellerde yapılan kısa süreli çalışmalar ve test edilen ürünlerdeki farklılıklar nedeniyle pek uyumlu değildir. nanotoksikoloji çalışmalarına standart getirilmelidir. Farklı disiplinlerin ortak çalışmaları ile daha gerçekçi sonuçlar ve önlemler alınabilir.''
Hibya Haber Ajansı
Mehmet Bayer