Yazar kimliğinin yanı sıra aynı zamanda bir Barışa Bak aktivisti olan Olguner, çözüm sürecinin en büyük destekçilerinden.
 
Siz de bir aday adayıydınız? Siyasette fırsat eşitliğinden bahsedilirken, kadınların siyasete katılımı neden az?
Siyaset tam zamanlı mesai isteyen bir alan. Yoğun ve gecesi gündüzü olmayan bir temponun verdiği fiziksel yorgunluk bir yana, ruhsal olarak da çok yıpratıcı olabiliyor. Aslında biz kadınlar buna alışkınız. Anne olmak da farklı bir meydan okuma değil. Özellikle de annelik sorumluluğunun yanında bir de mesleğinizi icra etmeye niyetliyseniz. Ancak birçok kadın da haklı olarak, bu temponun ikiye katlanmasını göze alabileceği şartların olgunlaşmasını beklemek zorunda hissediyor kendini. Tabi bir de Türkiye Siyasetinin hala kendini yenileyememiş olmasından kaynaklanan bir engel de var kadınların önünde. Zihinsel kotalar kadınların önünü kesiyor.
 
Bir araştırmaya göre, kadın siyasetçilerin sayısının artması durumunda Türkiye’nin gelişeceğine, daha iyi bir toplum haline geleceğine inananların oranı, yüzde 56 ile yarıdan fazlaymış.  Siz bu görüşe katılıyor musunuz?
Katılmamak olası değil. Kadın cesareti ve kadın bakışı farklıdır. 
 
Kadın adayların çok olması neyi değiştirir mesela? Kadın aday oy tercihini değiştirir mi sizce?
Kadınlar siyasette çok gözü pek ve azimliler. Duruşlarından ödün vermiyorlar ve inandıkları değerlere inanılmaz bağlılar. Siyasete güveni arttırıyorlar. Bir annenin evladını sahiplenmesi ile bir kadın siyasetçinin ülkesini ve davasını sahiplenmesinin altında aynı içgüdu var. Üstelik söz konusu insan olduğunda kadın bakışı olayları toplumun gördüğü gibi görebiliyor. Çocuklar, gençler ve kadınlar söz konusu olduğunda ki bu saydıklarım toplumun temelini oluşturuyor.  Kadınların samimiyetleri seçmen nezdinde, erkeklere nazaran daha inandırıcı bulunuyor. Özellikle toplumsal travma yaşatan olaylarda, kadınlar kendi dillerinden ancak kadınların anlayabileceğine inanıyorlar. Dolayısı ile bu, oy tercihlerine de yansıyor.
 
 
Siyasette kadınların önündeki zihni ve fiziki engeller nelerdir? Sizin karşılaştığınız engeller var mıdır?
Bir kere eski siyasetin kodlamalarında olan siyaset ¨erkek işidir¨ zihniyeti henüz geride bırakılmış değil. Bahsettiğim çalışma temposu da bu kanıyı güçlendiriyor. Parti üst yönetimleri kadınlara kapıları açsa da teşkilatlar aynı ölçüde açık olamıyorlar. Ak Parti kadınları sahanın süvarileridir. Sahaya ilk onlar inerler, kapıları ilk onlar çalarlar... Ve bunu karşılıksız, çoğu zaman da kendi imkânlarıyla yaparlar. Bu adanmışlığı başka yerde zor bulursunuz. Teşkilatlardan gelen bir siyasetçi olarak çok net söylüyorum, ben makam sahibi olsam en güvendiklerim, danışmanlarım mutlaka kadın olurdu. Kadınların sadakati, hesapsızlıkları ve doğru olanı söylemekten çekinmeyişleri siyaset tarzlarının en ayırt edici özellikleridir çünkü. Elbette benim de karşılaştığım zorluklar oldu. Adaylığım için kızımın büyümesini bekledim, çok uzun zaman önce her türlü olasılığı düşünerek aile düzenimin bozulmaması için gerekli koşulları hazırladım. Ben adrenalin seven, sahada çalışmaktan, ter dökmekten hoşlanan bir siyasetçiyim. El kaldırıp indirerek bu işi yapamayacağımı iyi bildiğim için, maksimum performansı verebilecek bir ortamda olduğumdan emin olmalıydım. Bu da zaman kaybettirdi haliyle.
 
Siz aynı zamanda bir ''Barışa Bak'' aktivistisiniz. Yanılmıyorsam bu platform daha ziyade liberal görüşlü insanların oluşturduğu bir platform. Siz de liberal misiniz?
Tavren liberal, kalben muhafazakâr... Neticede demokrat ... Hep liberal demokrat olduğuma inandım, hayata da öyle bakmaya çalıştım. Ancak liberalliğim kendim ve ailem söz konusu olunca kenarda duruyor. Taşra çocuğuyum ben. Anadolu taşrası edebiyle büyüyen, inancı kuvvetli bir ailenin mensubuyum. Köy, kasaba, şehir üçgeninde bir hayata doğduğum ve her kesimi kendimde barındırmaya alışık olduğum için belki, pek çelişki yaşamıyorum.
      
Mevcut Ak Parti kadrolarına bakıldığında, liberal ve batılı hiçbir örgütlü grubun barınamadığı görüşüne katılır mısınız?
Ak Parti için şu anda yürütülen ´İslamcı kesim, liberal kesimle çatışıyor´ algısının bir ayağı bu. Ancak bana kalırsa son derece yanlış teşhis, liberal görüşlü birisi olarak böyle bir gruplaşmanın olmadığını çok rahat söyleyebilirim. Biraz dikkatli takip eden herkes de bunu görebilir. Ak Parti kadroları mütedeyyin kesimden, milli görüşten geçmiş kadrolar. Teşkilatları onlar kurdular. Liberal isimler ise teşkilatlarda çok fazla değil, haliyle alt kadrolardan sivrilmeleri çok da kolay olmuyor. Ancak üst yönetimde böyle bir tavır yok, tersine destek oluyorlar, ben kendi adıma bunu çok rahat söyleyebilirim
 
AK Parti'de işler iyiye gitmiyor algısı piyasaya servis edilmeye başladı? Sizce de bu sadece bir algı operasyonu mu, yoksa gerçekten bir takım iyiye gitmeyen işler var mı?
Çok uzun zamandır iktidarız ve çok büyük badireler atlattık. En büyük reformlarımızı yapacağımız dönemde akıl almaz ittifaklarla, akıl almaz saldırılara uğradık. 4 yıldır savaştayız ve kabul etmek gerek ki çok yıprandık. 13 yıllık iktidar eteğimize birçok siyaset cambazının yapışmasına sebep oldu ve bu haklı olarak rahatsızlık yaratıyor. Ancak savaş devam ediyor. Bu savaşın en sinsi hamlesi de içerden bölünmeyi sağlamak. Şu anda içeriden ve dışarıdan buna çalışılıyor ama Ak Kadrolar ve seçmen bu tehlikeyi gördüğü sürece karşı tarafın şansı yok. Bunun için de Ak Parti´nin misyonu, vizyonu, kim olduğu ve bu günlere gelene kadar nelerle savaştığı hiç unutulmamalı
 
Cumhurbaşkanı'nın bir siyasi parti lideri gibi miting meydanlarında olması siyaset etiği açısından doğru mu?
Cumhurbaşkanımız seçim kampanyasında bunu vaadetti. Meydanlardan uzaklaşmayacağına ve yetkilerini kullanacağına dair söz verdi. Yüzde 52 de bunun için oy verdi Sayın Erdoğan´a, aksini yaparsa sözünü tutmamış olur.
 
Son olarak; Seteney Yüksel Olguner ismini gelecekte nerelerde görebileceğiz? Hedefleriniz nedir?
Hizmet etmek, fark yaratmak istiyorum. İnsanlara dokunmak, dertlerine çözüm bulabilmek için de siyasetten daha doğru bir alan yok. Siyasete devam vesselam 

Oğuz Ağca