Merkez Bankası Kanunu’nun 42. maddesi gereğince, %5’lik enflasyon hedefinin tutmaması nedeniyle hükümete gönderilen açık mektup TCMB sitesinde yayınlandı. Buna göre;
Banka, kısa vadeli anlık kazanımlara odaklanmak yerine, uzun vadede sürdürülebilir ve kalıcı fiyat istikrarını sağlamak için kapsamlı bir para politikası inceleme süreci başlattı.
Döviz korumalı hesaplar ve benzeri araçlarla Türk lirası tasarruf teşvik edilecek ve bu hesapların getirilerinin alternatiflerinden düşük kalmasına izin verilmeyecektir.
Banka, “liraizasyon” sürecinin orta vadede fiyat istikrarına kalıcı katkı sağlamasını beklemektedir.
Swap işlemlerinin toplam fonlama içindeki payı azaltılacaktır.
Sektörlere hedeflenen krediler sayesinde üretimi finanse etmek için dış krediye bağımlılığın en aza indirilecektir.
Merkez Bankası’nın son para politikası perspektifi ve Başkan Sn. Şahap Kavcıoğlu’nun açıklamaları ekseninde; politika fonksiyonelliğinin enflasyonla mücadeleden çok cari açığın düşürülmesi yönüne odaklandığı sonucunu çıkartıyoruz. Merkez Bankası bu aşamada, faiz oranlarını düşük tutmakta ve cari açığı düşürme, ihracatı artırma gibi ekonomik amaçlara yönelik politika uygulamaktadır. Hükümetin de, benimsemiş olduğu ekonomi perspektifinde kuru, dolayısıyla enflasyonu aşağı çekme noktasında farklı politika unsurlarını devreye aldığı görülmektedir. Bunun başında da FX korumalı mevduat ürününün promosyonu ve genele yayılması amacı bulunmaktadır. Dolayısıyla, enflasyonu aşağı çekme konusunda kamu kaynakları ve finansal ürün atraktivitesiyle kurun kontrol altına alınması yolu uygulanmak istenmektedir.
Aslında, Ortodoks politika ekseninde faizlerin artırılarak enflasyonun aşağı çekilmesi mümkündür. Söz konusu amaç, Ortodoks olmayan yöntemlerle mali kaynaklar kullanılarak ulaşılmaya çalışılması ülke risk primine finansal belirsizlik üzerinden bir yansıma getirmektedir. Çünkü, uluslararası piyasalarda finansal sıkılaşma olgusu izleniyor ve genel olarak faiz oranlarında artış var. Bu durumda, bizde faizleri düşük tutma odağındaki politikalar, enflasyon ve diğer ülkelerle olan faiz marjının aleyhimize açılmasına neden olmakta ve reel olarak düşük kalan faizler de kur üzerinde yukarı yönlü baskıyı artırmaktadır.
Biz, yıl içerisinde özellikle yaz aylarına doğru olan süreçte TÜFE’nin daha da yükselme eğilimine gireceğini düşünürüz. Üretici fiyatlarından ciddi bir geçişkenlik potansiyeli geliyor ve Aralık ayına kadar olan yükleme %80’e dayanan üretici enflasyonundan ilerleyen aylarda belli oranlarda, belli kademelerde tüketici fiyatlarına yansıma getirecektir. Ocak ayında ÜFE söz konusu marjları da aşacaktır, biz ÜFE’nin Ocak ayında %92,9 seviyesine yükselmesini ve artış trendini takip eden aylarda da sürdürmesini bekliyoruz. Bu denli yüksek gerçekleşme ve beklentileri TÜFE’yi de artıracaktır. Aynı zamanda, Ocak ayından itibaren yüksek asgari ücret zammı, küresel tedarik zincirleri üzerindeki baskılar ve bu çerçevede yüksek emtia fiyatları gibi olgular söz konusu maliyet artışı unsuru körüklemeyi sürdürecektir. Tedarik zincirlerinde kısmi rahatlamalar görsek de, enflasyon baskısını hafifletecek derecede olmadığını gözlemliyoruz.
Enflasyonun kur harici besleyici olguları arasında önemli yer tutan kamu tarafında yönetilen-yönlendirilen fiyatlar etkisi, bu çerçevede özellikle enerji fiyatları tarafında yapılan zamların etkisi gibi unsurların fiyatlara yansımasını gözlemleyeceğiz. Ocak ayında sanayi tarafında yapılan enerji kesintileri de üretim bandını, dolayısıyla üretici fiyatlarını etkileyecektir. Sıraladığımız faktörler, kur tarafında çok ciddi bir yukarı gidişat olmadığı durumda bile 1Ç22 boyunca diğer faktörlerin enflasyonda yükseliş trendini hızlandıracağını göstermektedir.
Merkez Bankası, güncel olarak enflasyonu bu yılsonu için %23,2 olarak tahmin etmektedir. Biz ise, Merkez Bankası’nın tahmin patikasına ilişkin riskleri yukarı yönlü olarak değerlendiriyoruz. Bu yılsonuna dair olan enflasyon beklentimiz, güncel faktörlerle %36,7 seviyesindedir.
Kaynak: Tera Yatırım
Hibya Haber Ajansı