Cumhuriyet Halk Partisi Kadın Kolları Genel Başkanı Aylin Nazlıaka’nın 1 Eylül Dünya Barış Günü sebebiyle CHP Genel Merkezi’nde basın toplantısı yaptı.

CHP Kadın Kolları Genel Başkanı Aylin Nazlıaka’nın açıklamaları şöyle:

Barışın zıt anlamlısı sadece savaş değildir; her türlü şiddet ve sömürü düzeni barış iklimini bozar. Bu bilinçle her yıl 1 Eylül Dünya Barış Günü’nde barış çağrımızı en yüksek sesle yinelemeye devam ediyoruz. Hedefimiz belli: şiddetsiz, sömürüsüz ve kalıcı barışın olduğu bir dünya düzeni kurmak…

İsterdik ki; savaşın ve şiddetin olmadığı bir zaman diliminde, barışın hâkim olduğu bir yeryüzünde bu özel günü kutlayalım. Bizim şiarımız belli; “Yurtta sulh, cihanda sulh”. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nde de belirtildiği gibi, “Bütün insanlar, onur ve haklar bakımından eşit ve özgür doğarlar. Akıl ve vicdanla donatılmışlardır, birbirlerine kardeşlik anlayışıyla davranmalıdırlar.”

Bizler, Cumhuriyet Halk Partisi olarak; insan haklarının ihlal edilmediği, doğanın talan edilmediği, hayvan haklarına saygı duyulduğu, kadınların katledilmediği, çocukların istismara uğramadığı, şiddetsiz, sömürüsüz bir toplum inşa etmek için mücadele ediyoruz.

Ne yazık ki bu mücadeleye gelişmiş ülkelerin çok gerisinden başlıyoruz; 21. yüzyılda hala bir insanın en temel hakkı olan yaşam hakkını savunmak zorunda kalıyoruz.

Ülkemizde yaşadığımız şiddet tabloları çok ağır…

Siyasi iktidarın politikaları nedeniyle, topraklarımızın dört bir yanı kadın mezarlığına dönüştü. Katledilen kadınlara ilişkin, hükümet tarafından veri paylaşımı yapılmadığından, basından derlediğimiz verilere göre, kadın cinayetleri son 10 yılda üç kat arttı. 2021 yılının 8 ayında 111’i şüpheli olmak üzere en az 281 kız kardeşimiz hayattan koparıldı.

Hemen hemen her gün çocuğa yönelik cinsel istismar haberleri basına yansıyor.

Orman yangınları hepimizin yüreğini yakıyor. Yangın uçakları ile zamanında müdahale yapılmadığı için, eşsiz doğamız yok oluyor, ağaçlar, bitkiler, hayvanlar cayır cayır yanıyor. Diğer yandan, seller sadece insanları, evleri, hayvanları değil, yurttaşlarımızın geleceğini de aldı götürdü.

Bu kara tablo içinde, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık şuursuz konuşmalarına devam ediyor. Yanık, Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na laf yetiştirmeye çalışırken, 1 Mart 2019’dan beri ayda 2,1 milyon haneye elektrik desteği verdiklerini itiraf etti. Böylece 19 yıldır ülkeyi yöneten AKP iktidarının ayda 68TL’lik elektrik faturasını ödeyemeyecek kadar yoksulluğa mahkûm edilen en az 8 milyon insan olduğunu kahrolarak öğrendik.

Ülkemizde barış iklimini bozacak adaletsizlikler de dört bir yandan devam ediyor. Sosyal medyada hükümeti eleştirdiği için gençlerin bileklerine kelepçe takılıyor. Topluma ayna tutan sanatçıların konserleri iptal ediliyor, tiyatro oyunları yasaklanıyor. Genco Erkal gibi ülkemizin gururu olan bir sanatçımız, Cumhurbaşkanı’na hakaretten yargılanıyor.

AKP’ye yakın zihniyetler ise ödüllendiriliyor. Prof. Dr. Mustafa Gündüz, sarı sendika olan Eğitim Bir-Sen’in dergisinde kaleme aldığı yazıda, Harf Devrimi ile “geçmişi unutturmanın hedeflendiğini” savundu. Cumhuriyetin ilk yıllarındaki devrimleri “batıya şirinlik” olarak nitelendirdi. Cumhuriyet kadrolarının cesaretini “cahil cesareti” olarak gördüğünü açıkladı. Bu utanmazlığın hemen akabinde ise Milli Eğitim Bakanlığı’nın Talim ve Terbiye Kurulu’na atandı. Yazıklar olsun! Bu Atatürk düşmanının, karma eğitime de karşı olduğunu biliyoruz. Oysaki 1921 yılında, milli mücadele devam ederken, Atatürk eğitime verdiği önemden dolayı Maarif Kongresi’ni toplamıştı. Salona girdiğinde kadın öğretmenlerle erkek öğretmenlerin ayrı oturduğunu görünce Öğretmenler Birliği Başkanını yanına çağırarak, “Ne yaptınız siz, neden kadın öğretmenlerle erkek öğretmenleri ayrı sıralara oturttunuz? Sizin kendinize mi güveniniz yok, yoksa bu Türk kadınının faziletine mi?” diyerek uyarmış ve “Bir daha böyle ayrılık görmeyeyim” diyerek eşit bir toplum inşası için gerekli mesajı vermiştir. Bu olaydan 100 yıl sonra, 1000 yıl önceki kafayla eğitime yön verilmeye çalışılıyor.

Yurttaşlarımız, ekonomik, psikolojik, fiziksel olmak üzere şiddetin her türlüsünü yaşamaya devam ediyor. Bu şiddetten en fazla kadınlar, çocuklar, engelliler, emekçiler ve giderek yoksullaşan halk zarar görüyor. Oysaki bizlerin barış içerisinde, bir arada, insanca ve kardeşçe yaşayacağı bir toplumsal düzene ihtiyacı var.

Tablo karamsar olsa da asla ama asla çaresiz değiliz. Bu gidişatı hep birlikte durdurabileceğimizin farkındayız. Halkın partisi Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu hukuksuz düzene ve şiddetin meşru kılınmasına son vereceğiz. Hepimizin barışın iyileştirici gücüne ihtiyacı var. Barışa giden yol eşitlikten, özgürlükten ve laiklikten geçiyor. Ülkemizde eşitliği, özgürlüğü, şiddetsiz bir toplumu, dostlarımızla birlikte var edecek olan da bizleriz.

Böyle bir günde, şiddetin kol gezdiği, iç savaş dinamiklerinin sürekli canlı tutulduğu, kadınların ve kız çocuklarının hayatının cehenneme çevrildiği Afganistan’a değinmeden olmaz. Türkiye’nin resmen kabul ettiği terör örgütü listesinde yer alan Taliban’ın yaptıkları sadece o bölge insanına değil, tüm dünyaya zarar vermeye devam ediyor. Nasıl mı? Bizler, eşitliği, özgürlüğü, bir arada yaşamı savunurken; kadınları ve kız çocuklarını köle gibi gören, eğitim ve sağlık hakkını bile kısıtlayan anlayış meşru kılınıyor.

Taliban’ı ılımlı gibi göstermeye çalışsalar da, ilk icraatının 15 yaşından büyük kızları ve 45 yaş altı kadınları, Taliban üyelerine savaş ganimeti olarak sunduğunu asla unutmayacağız!

İstatistiklere göre, Afganistan, dünyada kadın olmak için en tehlikeli birkaç ülkeden biridir. Öyle ki; Afganistan Bağımsız İnsan Hakları Komisyonu’nun verilerine göre, Afganistan’da her yıl üç bini aşkın kadın intihara kalkışıyor. UNICEF’in raporuna göre ise, ülkede her 3 kadından biri 18 yaşından önce evlenmeye zorlanıyor. Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu’nun açıklamalarına göre; Afgan kadınların yüzde 87’si  fiziksel, cinsel ya da psikolojik şiddete, yüzde 62’sinin de birden fazla istismar türüne maruz kaldığı görülüyor. Ülkede yaşayan kadınların yüzde 70’i uygulanan eğitim politikaları nedeniyle okuryazar değil. Kadınlar eşleri öldüğünde, eşlerinin akrabaları ile evlendirilmeye mecbur bırakılıyor. Tecavüz yasalarda açık bir şekilde suç olarak tanımlanmıyor…

Bizler “Taliban’la ortak bir noktamız olamaz” diye haykırırken, AKP Genel Başkanı, kafa kesen, okulları kapatan, kadınları taşlayan “Taliban'ın inancıyla ters düşmediğimizi” savundu. Türkiye Cumhuriyeti’nin Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da “Taliban'ın şu ana kadarki mesajlarını olumlu karşıladık!” dedi.

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu partisi olan Cumhuriyet Halk Partisi Kadın Kolları olarak tekrar ediyoruz: Taliban ile ortak bir noktamız yoktur, olamaz! Taliban’ı tanımıyoruz, Taliban’ı tanıyanı da tanımıyoruz!

Bizim yolumuz da yönümüz de bellidir. Ebedi liderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet’i demokrasi ile taçlandıracağız. Bizler, komşularıyla barış ve dostluk içinde yaşayan bir ülkeyi yeniden inşa edeceğiz. Bu topraklarda farklı inançların, kültürlerin, kimliklerin barış içinde, kardeşçe yaşayabileceğini biliyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi Kadın Kolları olarak barışın sağlanması için her türlü şiddete ‘Hayır’ diyoruz. Savaşsız, şiddetsiz bir toplumu var etme yolunda tek adam rejiminin ilk seçimlerden sonra gideceğini biliyoruz. Dostlarımızla birlikte, herkesin huzur ve güven içinde yaşadığı bir Türkiye’yi var etmek için geliyoruz.

İktidarımızda şiddetin her türlüsü sona erecek ve 1 Eylül Dünya Barış Günü’nü gerçekten coşku ile kutlayabileceğiz. Bu yıl, şiddetin gölgesi altında kalan ve kutlanamayan son barış günü olsun!

Sözlerime Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün şu cümlesiyle son veriyorum: ”Biz kimsenin düşmanı değiliz! Yalnız insanlığın düşmanı olanların düşmanıyız.”

Ülkemizde kutuplaşmanın ve şiddetin son bulduğu, dünyada sevginin ve hoşgörünün egemen olduğu günleri bir an önce kucaklamak dileğiyle…"


Hibya Haber Ajansı