Semra Polat, kaleme aldığı köşe yazısında, Türkiye Cumhuriyeti kurucu kadrosunda yer alan Mustafa Kemal Atatürk'ün adını istismar edenelere yönelik, "Mustafa Kemal'in ölüsü üzerinden para kazanan gazetecisinden reklamcısına, siyasetçsinden sanatçısına büyük bir sektör var. Mustafa Kemal Atatürk hayatta olsaydı böyle bir istismarı kabul eder miydi?"diyerek tepki gösterdi.
Polat, 10 Kasım Atatürk'ü Anma etkinliğine hasta olduğu için katılmayan oğluna okul yönetimi tarafından psikolojik şiddet uygulandığını ve kendisine tebligat gönderilerek savunma istendiği için tepki gösterdiği yazısında, "Oğlumu, aile hekimliğine götürdüğümüzde rapor vererek evde dinlenmesi gerektiği söylendi. Kasım ara tatili girdi ve oğlum bu süreci griple geçirdi. Göz açıp kapatıncaya kadar biten bir haftalık tatilin ardından okullar tekrar açıldı ve oğlum okuluna gitti. Okul yönetimi oğlumu dersten çıkararak tıpkı 28 Şubat post-modern darbe döneminde olduğu gibi idare odasına ama asıl itibariyle “ikna odası”na götürerek ifadesini almış. 10 Kasım Atatürk anma törenine katılmayan oğluma, müdür yardımcısı hanım, “10 Kasım’da sağlıklı olduğun halde anma törenine katılmamışsın.” deyince oğlum da “Hastaydım. O yüzden katılamadım.” deyince bu kez müdür yardımcısı sert bir ses tonuyla, “Bu bir mazeret değil. Bir dahaki sefere anmalara katılacaksın” diyerek psikolojik şiddet uygulamış. Ben, gönül rahatlığı ile eğitim alması için okula gönderdiğim ve sorunsuz bir eğitim alması için elimden geleni yaparken okul yönetimi ise benim biricik evladımı “ikna odasına” alarak zorbalık uyguluyor ve psikolojik şiddete maruz bırakıyor." diyerek tepki gösterdi.
Mustafa Kemal'in adını kullanan büyük bir sektör olduğuna dikkat çeken Semra Polat, yazısının devamında şu ifadeleri kullandı:
"90 yılların Parsadan'ı bugün başka isimlerle karşımıza çıkıyor. Z kuşağı bilmez, 90'lı yıllarda adı duyulan Selçuk Parsadan, Sülün Osman'dan sonra Cumhuriyet tarihinin en büyük dolandırıcısı olmakla nam salmıştı. İş ve siyaet dünyasından birçok tanınan ismi dolandıran Parsadan, cunta lideri Kenan Evren'i, dönemin başbakanı Tansu Çilleri'i ve daha nicesini dolandırdı. En dikkat çeken dolandırıcılık hikayesi ise şöyle; kendisini emekli Orgeneral Necdet Öztorun olarak tanıtan Parsadan, Çiller’le yaptığı telefon görüşmesinde, “Güzel bir cunta kurduk. Kadıköy yakasında en az otuz bin ANAP (Anavatan Partisi) oyunu alacağız, DYP’ye (Doğru Yol Partisi) vereceğiz. Bir yerde altmış bin DYP oyu eder, bu da sanıyorum büyük bir katkı olur.” demiş, Çiller'in ise “Ne yapabilirim? Hazinemden ne istiyorsunuz?” sorusuna yanıt olarak “Haftada üç milyar verirseniz… Kıt kanaat geçiniriz” diyen Parsadan'a yalnızca kağıt üzerindeki bir vergi numarasından ibaret olan Kemalistler Derneği’ne örtülü ödenekten 5,5 milyarlık yardım aktarılmıştı. Parsadan, Süleyman Demirel’i “Paşa” olarak arayarak Atatürk tablosu satmış, ”Atatürk posteri ve ansiklopedisi satma, Atatürkçü dernek adına bilet satma” adı altında dolandırdığını ve ”Paşa diye arayıp, ‘5 takım Atatürk posteri gönderiyorum, al evladım’ diyorum. Alır mısın, malır mısın yok. ‘Aman Paşam müsaitseniz 15 takım gönderin’ diyor anında. Fazla istiyor ki, gözüme girecek!.. Paşanın gözüne girecek, yarın öbür gün ihtilal yaparsam hayatı kaymasın diye. Herkes korkuyor askerden.” sözleriyle "Atatürk"ün adını kullanarak para kazanmıştı. Dönemin askeri vesayeti sivil siyasetin üzeridne kara bir bulut gibi dolaşırken, Parsadankendini "Paşa" olarak tanıtmış, “Önemli olan sesin tanınmaması. Kim Necip Torumtay Paşa’nın sesini tanır, asker özellikle medyatik olmaz. Hüseyin Kıvrıkoğlu mesela, üç bin tane iş adamından ancak 3 tanesi uyanır. Uyandığında zaten ben hissederim, kapatırım telefonu.” yönemiyle dolandırıcılık yapmıştı. Selçuk Parsadan, "Dünyanın En Büyük Dolandırıcısı Benim" kitabını yazarak "Atatürk"ün adını kullanarak kimleri, nasıl dolandırdığını kaleme almıştı. Parsadan kitabında, “Baba işte bak, bütün bu insanlar iki şekilde para verirler; Ya umacaklar, ya korkacaklar… Ya adamı belediyeci, maliyeci, bakan diye arayıp ümit vererek parasını alacaksın ya da general, emniyet müdürü diye korkutarak parasını alacaksın…” diye yazmıştı. Gazeteci Yılmaz Özdil'in "Mustafa Kemal" adlı kitabı 2019 yılında 2 bin 500 liraya satılmış ve "en çok okunan kitaplar" arasına girmişti. Mustafa Kemal'in doğum yılı olduğu iddia edilen 1881 adet basılan kitap, fahiş fiyata satılması nedeniyle uzun süre tartışma konusu olmuştu... "
Kamu kurum ve kuruluşlarında, mustafa Kemal'in adı kullanılarak zorbalık yapıldığına dikkat çeken Polat, "10 Kasım anma törenlerine gitmeye zorlanan çocuklar, Anıtkabir'e zorla götürülen öğrenciler, tebligat gönderilerek savunması istenen veliler... Türkiye eğitim sitemindeki bu zorbalığın bir örneği sadece Kuzey Kore'de bulunuyor." diye yazdı.
Okullarda "akran zorbalığı"nın esas itibarıyla okul yönetimin uyguladığı zorbalıktan kaynaklandığını belirten Polat, "Okullarda akran zorbalığının asıl nedeninin okul yönetimleri ile öğretmenler olduğuna bu yaşadığımız kötü tecrübeden sonra iyice ikna oldum diyebilirim. Görevini layıkıyla yerine getiren, çocuklarımıza şefkat ile yaklaşan ve en iyi şekilde eğitim ve öğretim verenleri tenzih ettiğimi de belirtmek isterim. Hasta oğlumun halini hatırını sormak yerine psikolojik şiddet uygulayan okul yönetimi ertesi gün oğluma vererek bana tebligat gönderdi. Bu olayın ardından oğlum stresten karın ağrısı yaşıyor ve artık bu okula gitmek istemediğini söylüyor. Bu tebligat iki nüshadan oluşuyor ve benden savunma yapmamı emrediyorlardı. Emrediyorlardı diyorum zira dilekçenin sonunda “rica ederiz” şeklinde yazıyordu." dedi.
Yazının tamamını okumak için tıklayın...