Turkuvaz Medya Grubu tarafından ekonomi dergisi InBusiness öncülüğünde başlatılan, sürdürülebilirlik konusunda farkındalık oluşturma misyonu taşıyan Küresel Umut Festivali’nin Türk Hava Yolları ve Türk Telekom ana sponsorluğunda, Bahçeşehir Koleji, Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi, Ülker, Bağfaş ve Kargom Sende destek sponsorluğunda bugün (28 Aralık 2021, Salı) gerçekleştirilen ‘Büyük Buluşması’nda konuşan İbrahim Şenel, son iki yılda Covid 19’un tüm dünyada açtığı tahribatın, sürdürülebilir kalkınma amaçlarının ne kadar doğru bir perspektif ortaya koyduğunu net olarak gösterdiğini söyledi. Sürdürülebilir kalkınma amaçlarının entegre yapısıyla müreffeh ve kapsayıcıyı bir gelecek için bizlere çok yönlü bir yol haritası sunduğunu ifade eden İbrahim Şenel, sürdürülebilir kalkınma amaçlarına ulaşma çabalarını artırarak, insan refahını iyileştirerek ekonomimizi ve çevremizi korumanın, gelecekteki olası şoklara karşı dayanıklılığımızı artıracağını söyledi. İbrahim Şenel, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Akdeniz havzasında yer alan ülkemiz, iklim değişikliğinden en fazla etkilenmesi beklenen ülkelerden biridir. Son yıllarda yaşanan kuraklıklar, taşkınlar, sıra dışı hava olayları, orman, su ve toprak kaynaklarımıza daha fazla sahip çıkmamızı gerektirmektedir. Ülkemiz gelişmekte olan bir ekonomi olmakla birlikte, tarihsel olarak insanlık değerlerine olan bağlılığımız ile iklim değişikliğinin yol açacağı kayıpların bilincindedir. Bu bilinçler enerji sanayi ve ulaştırma sektörlerimiz başta olmak üzere, ilgili alanlarda iklim değişikliği ile mücadele stratejimizi belirliyor. Bu çerçevede yeşil büyümenin sağlanması ve emisyon artış trendinin sınırlandırılması yönünde politikalarımızı hayata geçiriyoruz.”

 

İbrahim Şenel, 11. Kalkınma Planı’nda çevre kirliliğinin önlenmesine, iklim değişikliği ile mücadeleye, biyolojik çeşitliliğin ve doğal kaynakların korunmasına yönelik politikalara öncelik verildiğini hatırlattı. Şenel, “Ulaşım, sanayi, tarım, enerji gibi sektörlerde yaklaşık 60 tedbir belirlenmiştir. Sürdürülebilir kalkınma hedefleri doğrultusunda çevre mevzuatı ve standartları geliştirilmiş, kurumsal ve teknik altyapı iyileştirilmiş, çevre yönetimini güçlendirmeye yönelik projeler sürdürülmüştür. Emisyon kontrolü, biyolojik çeşitliliğin korunması, çevre kirliğinin önlenmesi ve kalitesinin iyileştirilmesi, doğal kaynakların sürdürülebilir yönetimi konularında ülkemiz önemli ilerlemeler kaydetmiştir” diye konuştu.

 

Su tasarrufu, kuraklıkla mücadele, su havzalarının korunması, su kirliliğinin önlenmesi için tedbirler almak için Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından Havza Yönetim Planları’nın hazırlandığına dikkat çeken Şenel, Mart 2021’de yayımlanan Ekonomik Reform Paketi ve Eylül 2021’de yayımlanan 2022 - 2024 Orta Vadeli Planda Yeşil Dönüşüm vurgusunun yapıldığını hatırlattı. Yeşil dönüşümün ekonomi politikasında yerini aldığını ifade eden Şenel, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Ülkemizin Paris Anlaşması’na taraf olması TBMM tarafından onaylanmıştır. Paris Anlaşması’na uyum sürecinde Sayın Cumhurbaşkanımız BM Genel Kurulunda, 2053 yılı net ‘0’ emisyon hedefiyle Türkiye’nin Yeşil Kalkınma Devrimi’ni ortaya koymuştur. 2022 yılı bütçesinde İklim Değişikliği’ne uyum için ayrılan kaynak yüzde 37 artırılarak 28 milyar TL’ye ulaşmıştır. Yeşil Mutabakat Eylem Planı kapsamında da çalışmalar sürmektedir. Başkanlığımız Dünya Bankası ile 2022 sonuna kadar tamamlanmak üzere Yeşil Büyüme ve Sürdürülebilir Toparlanma İşbirliği Programı’nı başlattı. 2030 ve 2050 yılları için ülkemizin düşük karbonlu kalkınma senaryolarının geliştirilmesi, ilgili politika ve eylemler ortaya konulması, yatırım ihtiyacının belirlenmesi hedeflenmektedir.”

 

‘Son iki yılda dünyanın ana gündemi pandemi’

UNDP Türkiye Mukim Temsilcisi Louisa Vinton, son iki yılda dünyanın ana gündeminin pandemi olduğunu hatırlattı. Şu anda dünya için en önemli konunun aşı geliştirilmesi olduğunu ifade eden Vinton, “Tüm dünyada iklim afetlerinin, sellerin, orman yangınlarının yaşandığı, şimdiye kadar hiç görülmemiş boyutta afetler gördüğümüz bir sene geçirdik. Afetlerin hem sayılarının hem de boyutlarının artması bu konuda hazırlıklı olan ülkeleri bile çok zorladı” dedi.

İklim değişikliğinin giderek hızlandığını anlatan Vinton, kutuplarda yer alan buzulların eridiğini, 50 yıl içinde Antartika’da deniz canlılarının büyük bir kısmının ortaya çıkan ısı farkı nedeniyle yok olacağını söyledi. Pandemi yüzünden biraz ertelenmiş olsa da 2021 İklim Zirvesi’nde ‘sıfır emisyon’ sözü doğrultusunda çalışıldığını ifade eden Vinton, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Türkiye’nin de dahil olduğu bu süreçte tüm ülkeler 2030’a kadar emisyonu düşürme hedefi doğrultusunda çalışıyor. Ülkelerin sıfır emisyon konusunda aldıkları yolu birleştirmek ve aynı dili konuşması çok önemli. Pek çok ülkede bunu ölçecek bir bilim söz konusu değil. Açlık ve yoksulluğu azaltmak için yapılan gübre kullanımı gibi bazı uygulamalar, ister istemez emisyon oranlarını artırıyor. Yapılanları gözden geçirmek, ölçümler yapıp bütünsel bir programa geçmek gerekiyor. Gerek iklim gerek pandemi konusunda uluslararası bir işbirliğine ihtiyacımız var ve BM büyük bir umut. 2022’de yapılacak çok iş var. Yeşil büyüme fikrinin tekrar yoğun biçimde gündeme gelmesi ve bunun bir ekonomik fayda olarak yeniden ele alınması gerekiyor. Yeşil enerjiyi bu noktada mutlaka öncelik olarak düşünmeliyiz. Bu bakış açısının sadece çevresel değil ekonomik bir faydasının olduğunu ve Türkiye’nin bu konuda liderlik edebileceğini düşünüyoruz.”

 

BM’nin global anlamda 2022 önceliklerinden birinin aşı eşitsizliğini çözüme ulaştırmak olduğunu belirten Louisa Vinton, dünyanın sadece yüzde 40’ının aşılandığını, aşı oranının 40 ülkede yüzde 10’nun altında kaldığını ifade etti. WHO’nun (Dünya Sağlık Örgütü) zengin ülkelere çağrısının son derece önemli olduğunun altını çizen Vinton, aşıdan herkesin yararlanması için tüm dünya ülkelerinin işbirliği içinde olması gerektiğini söyledi. Louisa Vinton, “Doğanın sınırlarını tanıma ve kendimizi doğanın bir parçası olarak göreceğimiz bir gelecek fikri için çalışmamız gerekiyor” diyerek sözlerini tamamladı.

 

‘Acil olarak su politikaları oluşturulmalı’

Cumhurbaşkanlığı Yerel Yönetim Politikaları Kurulu Üyesi Prof. Dr. Lütfi Akca webinarın özel oturumunda yaptığı konuşmada suyun çok önemli bir kaynak olduğunun altını çizerek, ‘Sürdürülebilir Su Yönetimi’ kavramının artık çok acil ve önemli bir noktada değerlendirilmesi gerektiğini vurguladı. Akca, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Sürdürülebilir Su Yönetimi’nde kaynak olarak suyun ikame edilebilmesi mümkün değil. Yenilenebilir bir kaynak olmasına rağmen, iklim değişikliği sebebiyle yenilemede büyük sorunlar yaşıyoruz. Su kaynak olarak kalkınma faaliyetlerinin merkezinde yer alıyor. Gıda güvenliği, enerji üretimi, tarım ve birçok sektör için stratejik bir kaynak olan suyun uluslararası krizler yaratabileceği bir noktada duruyor olması dikkat çekiyor.  Başkanlık ile yönetilen bizim gibi ülkelerde su politikaları en yüksek önemde oluşturuluyor.”

 

Prof. Dr. Lütfi Akca, yeryüzünde su kaynaklarının 10 binde 3’ünün kullanılabilir bir durumda olduğunu ve geriye kalan sudan yararlanılamadığına da dikkat çekerek, su stresi altında yaşayan bölgeler için bütünleşik yönetimlerin acil olarak oluşturulması gerektiğini vurguladı. Akca, “Küresel ısınma sebebiyle, ani yağışlar, taşkınlar ve sel olaylarının arttığını görüyoruz. Bu yağışlar su kaynağı olarak geri dönmüyor. Su havzalarındaki arz talep oranları bu anlamda negatif etkileniyor ve arzın talebi karşılamaması gerçeği ile karşılaşıyoruz. Tüm bunlar göz önünde bulundurulduğunda, ‘bütünleşik su yönetimi’ çok daha fazla önem kazanıyor. Bütünleşik su yönetimi, sürdürülebilir su yönetimi politikalarıyla sosyal açıdan topluma suyun dengeli ve adil dağıtılması suya erişimin finansal açıdan da desteklenmesi gerekiyor” dedi.

Su Kanunu’nun hali hazırda taslak olarak çalışıldığının altını çizen Akca,  çok acil ve derinlemesine su politikalarının oluşturulması ve yasalaşmasının artık ertelenemez bir gerçek olduğunu söyledi.

 

‘Bangladeş iklim değişikliği konusunda BM’de öncü bir rol oynuyor’

T.C. Dakka Büyükelçisi Mustafa Osman Turan ise Bangladeş’in 1971’de bağımsızlığı kazanmış 50 yıllık bir ülke olduğunu hatırlatarak sözlerine başladı. Bangladeş’in dünyanın en fakir ülkesi olarak başlayıp gelişen bir ülkeye dönüştüğünü ifade eden Turan, “Bangladeş iklim değişikliğinden de çok etkilenecek, delta niteliğinde bir ülke. Deniz seviyesi yükseldiği takdirde topraklarının büyük bölümü sular altında kalacak. Fakirliği azaltmış bir ülke ve iklim değişikliği konusunda da BM’de öncü bir rol oynuyor. Dünyada 47 en az gelişmiş ülke var, bunların bir kısmı Bangladeş gibi mezun oluyor ve onların gelişmesinin en önemli aracı teknoloji. Türkiye bu konuda da rol aldı ve BM ile birlikte Gebze’de en az gelişmiş ülkeler için ‘Teknoloji Bankası’ kurdu” dedi.

 

BM Kalkınma Amaçları doğrultusunda 2018 yılında özel sektör ve girişimciler ile BM, Katar Kalkınma Fonu gibi desteklerle mültecilerin sorunları üzerinde çalıştıklarını ifade eden Mustafa Osman Turan, Bangladeş ve Uganda’da bu program doğrultusunda çalıştıklarını hatırlattı. Turan sözlerini şöyle sürdürdü:

 

“Mangrov Ormanları’nda yaşayan Bengal kaplanının soyu tükenmek üzere. Bu ormanlar şehirleri kadırgalardan da koruyor. Erken uyarı sistemleri sayesinde doğal afetlerden daha az etkileniyor. Bangladeş STK’ları bu konuda çok önemli çalışmalar yapıyor. Türkiye’deki 4 milyon Suriyeli gibi Bangladeş de 1 milyon mülteciye ev sahipliği yapıyor. Türkiye, Bangladeş’e çok ciddi oranda destek oluyor. Bir sahra hastanemiz var ve Türkiye’den gelen hekimler hastalara bakıyor. Hatta geçen sene hastanede bir yangın çıktı ve Türkiye iki ayda hastaneyi yeniden yaptı. İnsani yardım ve kalkınma yardımlarında dünyaya örnek oluyoruz. Bu kapsamda Turkovac aşısının Sayın Cumhurbaşkanı tarafından açıklanması Bangladeş’te büyük bir ilgiyle karşılandı.”

 

Sürdürülebilir kalkınma hedefleri gelecek nesiller için yol haritasıdır’

T.C. Dışişleri Bakan Yardımcısı ve AB Başkanı Büyükelçi Faruk Kaymakcı, Küresel Umut Festivali’nin çok güzel gelişmeler gösterdiğini söyleyerek sözlerine başladı.  Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’nin gelecek nesiller için de bir yol haritası sunduğuna dikkat çeken Kaymakcı, konuşmasına şöyle devam etti:

 

“Kalkınma hedeflerine ulaşmak için çok taraflı işbirliği kilit öneme sahip. Finansman kaynaklarının çeşitlendirilmesi, yenilikçi uygulama ve çözümlerin geliştirilmesi ihtiyacı ön plana çıkıyor. Bununla birlikte halen etkisini derinden hissettiğimiz Covid 19 küresel salgını sürdürülebilir kalkınma hedeflerini yavaşlatıyor, hatta eksilere düşmesine sebep oluyor. Türkiye sürdürülebilir kalkınma hedeflerini bütüncül bir yaklaşımla kalkınma planlarına ve sektörel stratejilere entegre ederek hayata geçirmeyi ve izlemeyi önceliklendirdi. Dışişleri bakanlığımız, Avrupa Birliği başkanlığımız tüm kurumlar bu yönde ciddi çabalar gösteriyor. Yalnızca vatandaşlarımızı ve ülkemize sığınanları değil tüm dünya halklarının sürdürülebilir yaşamı için ciddi bir politika yürütüyoruz. En az gelişmiş ülkelerin destekçisi ve kalkınma ortağıyız. Belçika ile birlikte Birleşmiş Milletler’de En Az Gelişmiş Milletlerin Dostları’nda eş başkanlık yürütüyoruz. Bugün Covid 19 salgını nedeniyle gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasındaki dijital uçurumun daha da açıldığını görüyoruz. Bu uçurumun giderilmesi adına az gelişmiş ülkeler için Birleşmiş Milletler Teknoloji Bankası’na Gebze’de ev sahipliği yapıyoruz.“

 

‘AB tarafından hedeflenen politika değişiklikleri yeşil dönüşüme dayalı’

T.C. Ticaret Bakanlığı, Uluslararası Anlaşmalar ve AB Genel Müdür Yardımcısı Bahar Güçlü,

Avrupa Birliği başta olmak üzere dünyada yeşil dönüşüme yönelik olarak yaşanan gelişmeleri ve Türkiye’de Ticaret Bakanlığı koordinasyonunda atılan adımları anlattı. Güçlü, “İklim değişikliğinin gözle görülür hale gelen yaşadığımız etkileri ile beraber ekonomik büyümenin sürdürülebilir biçimde sağlanması hedefinin dünya ekonomisinin tüm aktörleri tarafından benimsenmekte olduğu bir dönemden geçiyoruz. Uluslararası ticaretin önde gelen aktörlerinin AB’nin ardından Amerika, Çin, Güney Kore, Japonya gibi ülkelerin yeşil dönüşüm hedeflerini peş peşe açıkladığı 2 yıllık dönemden geçtik. Ülkemizde 2053 yılı hedefine yönelik karbon nötr hedefini beyan etti. Dünyada iklim değişikliğine yönelik hedefler ivme kazanırken, bu hedeflere nasıl ulaşılacağı tasarlanacak politikalar anlamında da Avrupa Birliği’nin sürece liderlik etmeyi hedeflediğini görüyoruz. AB tarafından hedeflenen politika değişikliklerinin esasen dijital ve yeşil dönüşüme dayalı, yeni bir sürdürülebilir kalkınma modeli benimsenmesi gerektirdiğini de görüyoruz. Bu süreçte AB tarafından Yeşil Mutabakat’ın açıklanmasının ardından da enerjiden ulaştırmaya sanayiden finansmana geniş bir yelpazedeki bütün politikaların gözden geçirildiği bir dönemden geçtik. En kapsamlı yasa paketlerinden biri olan AB’nin 2030 yılına yönelik yüzde 55 sera gazı emisyonu azaltım hedefini yakalamak için açıkladığı 55’e uyum paketinde sera gazı emisyonundan büyük oranda sorumlu olan ulaştırma ve enerji sektörlerine odaklanıldığını görüyoruz” diye konuştu.  İhracatçılarımız için de önem arz eden sınırda karbon düzenleme önerisinin pakette yer aldığına dikkat çeken Bahar Güçlü, şunları söyledi:

“Açıklanan taslakta 5 sektör kapsama dahil edildi. AB’nin emisyon ticaret sistemine paralel bir sistemin hayata geçirilmesinin hedeflendiğini görüyoruz. İthalatçılar ve ihracat yapanların bu düzenlemelerle AB’nin sistemine göre fiyatlandırılan sertifikalar satın alması gerekecek. Bu düzenlemelerden en çok etkilenecek ülkelerden biri de Türkiye olacak.”

 

‘Dinlerin temelinde sürdürülebilirlik ilkeleri var’

ARGE Danışmanlık Yönetim Kurulu Başkanı ve Argüden Yönetişim Akademisi Mütevelli Heyeti Başkanı Yılmaz Argüden, sürdürülebilirliğin fani olan insanın baki olan insanlığı sağlayabilmesinin aracı olduğunu söyledi. Sürdürülebilirliğin tarih boyunca dinlerin de temelinde olan bir anlayış olduğuna dikkat çeken Argüden, “Bütün canlılara özen göstermek, sosyal kalkınmaya ve adil paylaşıma özen göstermek, çevreyi korumak, birçok dinin de içinde bulunan temel ilkeleri kapsıyor” dedi. Sürdürülebilirliğin özellikle büyük felaketlerle birlikte insanların ilgisini çektiğini ifade eden Argüden, şunları söyledi:

“BM Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları önemli bir nokta haline geldi. Kapitalizmin en yoğun yaşandığı ABD’de oranın TÜSİAD’ı olan Business Roundtable 2 sene önce temel anlayışı olan ‘iş dünyasının işi işini yapmaktır’dan toplumsal amacı tanımlama yönünde bir deklarasyona imza attı. Bunun çok önemli bir anlayış değişikliğinin ilk adımları olduğunu düşünüyorum. Sürdürülebilirliği sağlamak için en önemli şey bu düşünsel transformasyonu gerçekleştirmek. Sürdürülebilirliği sağlayabilmek için en önemli husus değer odaklı bir bakış açısıyla, ben değil biz olarak tüm paydaşların düşünülerek hareket edilmesidir. Verdiğimiz her kararın tüm değer zinciri için ekonomik etkilerini değerlendirmemiz gerekiyor. Sürdürülebilir Başarı Modeli bir yol haritası sunuyor. Bu anlayış artık gönüllü insiyatifler değil, sadece raporlamalarla zorunlu hale de geliyor. Bunun ilk örneklerini de görmeye başladık.”

 

Webinarın açılış konuşmasını yapan Inbusiness Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Hülya Güler, “Sürdürülebilir Bir Gelecek İçin Türkiye’nin En Büyük Buluşması olarak nitelendirdikleri buluşmada, son bir yılı ve Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı sonrasını değerlendirerek, 2022 yılına yönelik taahhüdümüzü ortaya koyacağız” diyerek sözlerine başladı.

Küresel Umut Festivali boyunca gerçekleştirdikleri “Sürdürülebilir Hikâyeler” başlığı altındaki webinarlarla 170 konuşmacı, 45 özel oturum ve 25 panele ev sahipliği yaptıklarının altını çizen Güler, sözlerini şöyle sürdürdü:

 

“Webinarlarımız canlı olarak 12.500 takip, Youtube üzerinden ise 4,5 milyon görüntülenme ve 2,6 milyon izlenme sayılarına ulaştı. Ulaştığımız bu sayılarla Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’nın geniş kitlelere duyurulması misyonumuzu yerine getirdiğimize inanıyoruz. Dünyamıza hizmet eden bu festivali geleneksel hale getirerek 2030 yılına kadar taşıyacağız. Biraz Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’nin çıkış noktasına sizleri götürmek isterim. Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’nin temel amacı 2015-2030 dönemi boyunca, ‘kimseyi geride bırakmama’ sloganı ile hiçbir ülkenin ve hiç kimsenin kalkınma sürecinde geride bırakılmaması için çalışmaktır. Sosyal ve çevresel boyutları kapsayan bu hedefler, eşitsizliklerin giderilmesi, ekonomik büyümenin ve istihdamın güçlendirilmesi, şehirler ve yerleşim alanlarının iyileştirilmesi, sanayileşmenin sağlanması, okyanusların ve ekosistemlerin korunması, enerjinin daha sürdürülebilir biçimde üretilmesi ve tüketilmesi, iklim değişikliğiyle mücadele edilmesi, sürdürülebilir üretim ve tüketimin geliştirilmesi ve insan haklarının güçlendirilmesi amaçlarını benimsemiştir.”

 

Hibya Haber Ajansı