Merkez bankasının 2022 yıllık politika metnine göre, 2022'de enflasyon hedeflemesine devam edilecek ve %5 orta vadeli enflasyon hedefi korunacak. Buna göre;

 

·        Dalgalı kur rejimi devam edecek.

·        Bir hafta vadeli repo faizi ana politika aracı olmaya devam edecektir.

·        Açık piyasa işlemlerinin boyutu merkez bankası varlıklarının %5'i olarak belirlenecek.

·        Reeskont kredileri ile 2022'de daha fazla rezerv birikimi öngörülüyor.

·        ROM mekanizması 2022'de sona erecek.

·        Merkez bankası, devlet kurumlarına yaptığı döviz satışlarını kademeli olarak azaltabilir.

·        Merkez bankası swap anlaşmaları için diğer para otoriteleri ile görüşmeleri sürdürecektir.

 

Görünen o ki; 2022’de TCMB ile dünya MB’ları ana politika esaslarına dair uygulamalar bakımından ayrışım gösterecektir. Dünyadaki para politikası uygulama trendi, enflasyona karşı faizleri artırmak şeklinde ilerlemektedir. Bu kapsamda, küresel finansal koşulların daha sıkı olacağı ve faiz seviyelerinin artacağı ortadadır. Bu zeminde, TCMB’nin politika amaçlamasına yönelik uygulamanın TL faizlerini düşürmekten geçtiğini düşünecek olursak, kur ve bunun üzerinden bir oynaklık unsuruna ilişkin bazı çekincelerin oluşması normaldir. Bu oynaklık swaplar, yapılandırılmış ürünler, yan para politikası araçları ve son çıkartılan kur korumalı vadeli mevduat alternatifiyle şu anda yönetilmek istenmektedir.

 

Görünen o ki; %5’lik enflasyon hedefi sözel ve yazılı olarak devam ediyor. Sorun şu; güncel enflasyonda da, gelecek dönem enflasyonunda da bu orta vadeli hedefin çok üzerindeyiz. Dolayısıyla uygulama sonuçlarında bu doğrultuda bir hareket yokken, bu hedefin gerçekçi bir şekilde ifade edilebilmesi açısından bir enflasyonla mücadele zemininin olması gerekli. 2021’de küresel enflasyon konseptini izledik, bunun ana sebepleri üretim bandındaki yavaşlama ve buna bağlı dünyadaki fiyat artışlarıydı. 2021 Türkiye enflasyon konseptinde küresel etkenlere, liranın değer kaybı nedeniyle yerel fiyatlama baz dinamikleri de girdi ve enflasyon katmanlandı. Bu etkilerin biz öngörülebilir dönemde sürmesini bekliyoruz, 2021 sonunda muhtemelen %26-27 gibi bir oranda gerçekleşecek enflasyon 2022 ile beraber yukarı hareketine devam edecektir. Bu şartlarda; gerek OVP gerekse de Merkez bankası nezdindeki tahmin ve hedeflemelerle uyum açısından bazı isabet riskleri de artmıştır. Dönemsel sapmalar halen çok açık bir aralıkta gerçekleşiyor. Yansımamış maliyet eksenlerine, güncel fiyatlardan kaynaklı tıkanıklık yaratıcı aşırı oynak fiyatlar da girince bu sefer nihai mal arzı üzerinden de enflasyon daha flaş etkilerle karşılaşabiliyor. Öngörülerimiz, 2024 yılına kadar enflasyonda tek haneye inilmesinin güncel dinamiklerde çok önemli dezenflasyonist gelişmeler olmadığı sürece zor olduğu yönündedir.

 

Haliyle; %5’lik orta vadeli enflasyon hedefine bu yapıyla ulaşılması zordur. Şimdi güncel ekonomi yaklaşımında, yeni perspektifin Merkez Bankası politikalarına etkisine bakalım. 2021 Para ve Kur Politikası belgesinde sıkı para politikası ve rezerv artırımına vurgu yapılmıştı. 2022’de yeni ekonomi perspektifi büyüme dinamiklerini öne çıkarıyor. Yeni ekonomik modelde TL faizlerinin alabildiğine düşük tutulması, borçlanma maliyetlerindeki azalmanın firmaları yatırıma yöneltmesi ve ihracat/istihdam dinamikleri ile cari fazla vererek aktivitesini ve döviz girişini hızlandıran bir ekonomik transformasyon ortaya konuluyor. Bu durumda bizim Merkez Bankası’nın faiz oranları konusundaki öngörümüz, birkaç aylık sürede ya şimdiki seviyesinde, ya da daha düşük seviyelerde olacağı yönündedir. Merkez Bankası’nın en önemli aracı olan faizi enflasyona karşı kullanmaması ve başka enstrümanlarla kontrol mekanizması geliştirmesi pratikte sonuç alınması zor bir uygulama, bu nedenle 2021’de netliği ve pratikliği azalan para politikasının 2022’de ortodoks zemin dışında kalmaya devam etmesini enflasyon ve kur ekseninde derinleşen sorunlar oluşturabileceğine dair çekincelerimizi belirtmek isteriz.

 

Aralık ve gelecek yıl enflasyon oranlarının çok yüksek kalacağını hesap ediyoruz. 2022 yılına geçişle beraber belli bir dönem %30 üzeri enflasyon oranlarını göreceğiz. Bu süreçte; Merkez Bankası’nın politika cevabının faiz dışındaki yan enstrümanları kapsayacağını öngörüyoruz. Bu aşamada da, TL zorunlu karşılıklarının kullanılması, kur korumalı mevduat ürününün çıkarılması ve teşvik edilmesi ile buna benzer pratikler göreceğiz. Haftalık repo faizi ise uygun bir şekilde ana politika faizi olmayı sürdürüyor. Sadeleşme zemini açısından olumlu, ancak pratikte kullanılmayacak olması itibariyle özellikle fonlama anlamındaki kompozisyon da kompleksleşebilir. Bu konuda, mevcut TL yatırım teşviklerinin olası sonuçlarına bakmak gerekli. Karar alıcılar da, fiyat oynaklığının geçici faktörlerin normalize olması, yeni mevduat ürününe olan ilgi ve ekonomik dönüşüm döneminde modelin ilk sonuçlarına ilişkin olarak fiyat istikrarının sağlanması beklentisi içindedirler. Bizim görüşümüz, ana politika kullanımı dışındaki alanların kısa vadede enflasyon kontrolü açısından insiyatifin ele alınması konusunda zorlayıcı olacağı yönündedir.

Merkez Bankası’nın genel olarak zorunlu karşılık veya döviz müdahalesi gibi aksiyonları etkili olmadı. 20 Aralık sonrasında ise döviz kurlarında ciddi bir geriye geliş hareketi var. Bu hareketin kitlesel, yeni mevduat ürününe dair TL atraktivitesi olması yönünde elimizde daha net deliller olmalıdır. Bu kapsamda DTH’ların TL’ye dönüşümünü ve toplam mevduat artışını verilerden takip etmeyi sürdüreceğiz. Halen çok fazla volatilite var ve bu şekildeki günlük veya genel hareketlerin makroekonomi açısından yönetim güçlükleri oluşturduğunu düşünüyoruz. Bu konuda da; yazılı, sözel ve aksiyonel proaktivite gerekliliğini Merkez Bankası politika uygulaması açısından gerekli görürüz.

Kaynak Tera Yatırım-Enver Erkan
Hibya Haber Ajansı