Merkez Bankası, beklenmedik bir şekilde gösterge faiz oranını düşürdü ve %18’e indirdi. Manşet enflasyonun Ağustos ayında %19,25 seviyesine çıkarak liranın reel getiri etkisinin tamamını sildiği ve özellikle bireysel harcamalarda ağırlığı oluşturan gıda, enerji gibi kalemlerin yüksek fiyat artışı etkisiyle karşı karşıya kalacağı enflasyon ortamında lira oynaklığı riskini, dolayısıyla ilave enflasyon baskısı riskini artırdı. Liranın karar sonrasındaki düşüşünü dolar karşısında 8,80 seviyesi üzerine uzattı. 

 

Merkez Bankası’nın bugünkü kararları ve politika açıklamasına dair önemli notlar;

 

·        Bloomberg'in anketine katılan 23 ekonomistin 22'si herhangi bir değişiklik beklemiyordu; tek ekonomist 50 baz puan indirim öngörmüştü.

·        Öncü göstergeler, güçlü dış talebin de yardımıyla yurt içi ekonomik aktivitenin 3. çeyrekte de güçlü kalmaya devam ettiğini gösteriyor.

·        Olumlu dış talep koşulları ve mevcut sıkı para politikası cari işlemler dengesini olumlu yönde etkilemektedir.

·        Yüksek enflasyon beklentileri, fiyatlama davranışları ve enflasyon görünümü üzerinde risk oluşturmaya devam etmektedir.

·        Son dönemde enflasyondaki artış, gıda ve ithalat fiyatlarındaki artış ile arz kısıtları, yönetilen/yönlendirilen fiyatlardaki artış ve yeniden açılmaya bağlı talep gelişmeleri gibi arz yönlü faktörlerden kaynaklanmıştır. Bu etkilerin geçici faktörlerden kaynaklandığı değerlendirilmektedir.

·        Parasal sıkılaştırmanın kredi ve iç talep üzerindeki yavaşlatıcı etkisi izleniyor.

·        Parasal duruştaki sıkılık ticari krediler üzerinde öngörülenden daha fazla daraltıcı etki göstermeye başlamıştır.

·        Bireysel kredi büyümesini frenlemek için makroihtiyati politika çerçevesi güçlendirildi.

·        Para politikası duruşunda revizyona ihtiyaç duyulduğuna ve politika faizinin indirilmesine karar verildi.

 

Enflasyon konusundaki yönlendirmede; özellikle Sn. Kavcıoğlu’nun Eylül ayının başlarında politika odağını, gıda ve enerji gibi değişken kalemleri dışarıda bırakan ve manşet rakamdan yaklaşık 250 baz puan daha düşük olan çekirdek enflasyona kaydırmasının ardından politika zeminindeki değişikliğin bu odak noktasını teyit ettiği görülmektedir. Ayrıca, 5 toplantı üst üste faiz değiştirmeyen Kavcıoğlu yönetiminin Eylül ayı politika açıklamasında “kararlı sıkı duruş” ve “enflasyon üzerinde faiz uygulama” ibarelerine yer vermediği de dikkat çekmektedir. Bu, aynı zamanda ekonomik hedeflerde büyüme odağını daha fazla ön plana çıkartan bir yaklaşım da olabilir. Hatırlanacağı gibi; Cumhurbaşkanı Sn. Recep Tayyip Erdoğan, daha ucuz borçlanma maliyetleri ve daha yavaş enflasyon değerlendirmesinde bulunmuş ve politikada gevşeme olabileceği yorumunu yapmıştı.

 

 

Lira değer kaybı ve enflasyon etkisi… Kaynak: Bloomberg, TCMB, TÜİK

 

Mart ayında Sn. Ağbal’ın görevden alınmasıyla yönetime geçen Sn. Kavcıoğlu, bundan önceki 5 aylık süreçte faizi enflasyonun üzerinde tutma taahhüdünde bulunmuş ve artan enflasyon, politika faizi üzerine geçmediği dönemde hiçbir faiz indirimi de yapmamıştı. Ancak, Ağustos ayı enflasyonuna göre politika faizinin üzerine çıkan enflasyon, eski yönlendirmeyi pratikte işlevsiz hale getirince önündeki iki seçenekten faiz artırmak yerine, politika yönlendirmesini değiştirmeyi tercih etti. Merkez Bankası’nın manşet enflasyondan daha düşük olan çekirdek enflasyon (C göstergesi) kriterini daha çok dikkate alacağını görüyoruz. Sonraki ayların politika rotasına bağlı olarak; ya çekirdek enflasyon yaklaşımına göre faiz indirimlerinin alanı genişleyecek, ya da Merkez Bankası geçici gördüğü ve 4Ç21’de düşüşe geçmesini beklediği manşet enflasyon beklentileri tarafında kalmaya devam edecek. Faiz indirimlerinin ulaşacağı nokta itibariyle, bu iki yaklaşımdan hangisini değerlendireceği önemli. Ancak şunu da hatırda tutmakta fayda var: Enflasyon baz etkisiyle gerilese de ikincil etkilerde halen önemli yukarı risk var. Bu risk faktörleri de; küresel arz sıkıntıları, lira zayıflığı, tarımsal üretim, enflasyon eğiliminin fiyatlama davranışlarına yansıması, gıda ve enerjide kış aylarında görülebilecek fiyat artışları ve kurda faiz indirimi ve yeni politika duruşu kaynaklı oluşabilecek oynaklıkların ilave etkisi.. Özellikle, finansal piyasa oynaklığı kaynaklı yeni fiyat hareketleri ÜFE’de biriken maliyet etkisinin üzerine etkileyebilir ve bunun yansıması ilerleyen dönemde daha yüksek TÜFE enflasyonu olabilir.

 

Merkez Bankası’ndaki 20 Mart’ta gerçekleşen görev değişikliğinin ardından liranın maruz kaldığı değer kaybı etkisini düşünecek olursak; erken gevşeme döngüsüne dair piyasa davranışları majör Merkez bankalarının daha sıkı politika uygulamaya niyetli oldukları bir ortamda liranın bu değer kaybını devam ettirmesine neden olabilir. Bu noktada, Merkez Bankası’nın geçmiş uygulamaları özellikle erken ve hızlı gevşeme döngülerinin piyasa baskısı nedeniyle devamının getirilememesi ve yeniden geç sıkılaştırma yapılmak durumunda olması şeklinde tecrübe edilmiştir.

 

Son olarak; işin krediler boyutuna da bakmak lazım. Çünkü burada, yukarıda koyulaştırdığımız tümcelerden biri ticari krediler üzerine. Bilindiği gibi, ekonomi yönetimi ve bankacılık düzenleyicisi makro ihtiyati tedbirler kapsamında ihtiyaç kredilerindeki ağırlığı azaltmak istiyor. Diğer taraftan, ticari krediler nezdinde sanayi ve reel sektörün daha düşük borçlanma maliyetleri talebine yanıt vermek noktasında faiz yükünün indirilmesinin amaçlandığı görülmektedir. Burada da, yüksek faiz uygulamasının ticari krediler üzerinde beklenenden de yüksek bir daralmaya neden olduğu yorumu politika açıklamasında kendine yer bulmuştur.

 

Merkez Bankası’nın gevşeme döngüsünün başladığını ve ilerleyen aylarda da faiz indirme konusunda devamlılık sağlamak isteyeceğini düşünüyoruz. Manşet enflasyonun alım gücünü asıl yansıtan gösterge olması, çekirdek enflasyonun bireysel harcama eğilimlerini pek yansıtan bir zeminde olmaması ve enflasyon korunma motivasyonunda liranın istenen getirisinin geniş kitleleri ilgilendiren genel enflasyon göstergeleri baz alınarak ilerleneceği düşünüldüğünde, dolarizasyon eğilimlerinin değişmemesini, döviz talebinin devam etmesini bekleriz. Fed’in tapering olgusuna giden sürecinde, liranın hissedilen getiri etkisi bakımından zayıf bir zemine oturması yurtdışı portföy girişlerinde yavaşlamaya neden olabilir. Yapılan faiz indirimi finansal koşulları dramatik olarak değiştirecek boyutta olmasa da, politika rotası konusundaki çok bilinmeyenli denklem görüntüsü ve ortodoks olmayan doktrinlerin uygulanması riski, fiyat istikrarı tarafında da yansıma bulabilir. Faizlerin indirilmesinin ve finansman koşullarının gevşetilmesinin yolunun enflasyonun düşürülmesinden geçtiğini düşünürüz.

 

Kaynak Enver Erkan-Tera Yatırım
Hibya Haber Ajansı