HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Yılmaz, gündeme dair değerlendirmelerde bulundu. Yılmaz konuşmasında şu ifadelere yer verdi:

"Siyonistlerin sözde Cumhurbaşkanı Yitzhak Herzog’un Türkiye’ye yapacağı ziyaret birçok kesim tarafından tepkiyle karşılanırken konuyla ilgili TV5’te Skype ile katıldığı canlı yayında konuşan HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Yılmaz, Türkiye’nin siyonist işgal rejimi olan ilişkilerini kesmesi gerektiğini söyledi.

Tüm İslam ülkelerinin Filistin’deki Siyonist işgali sonlandırmak için mücadele etmesi gerektiğini, bunun da dinen farz olduğunu hatırlatan Yılmaz, BM’nin de Filistin topraklarındaki Siyonist işgali devlet olarak kabul etmemesi için geçerli sebepleri olmasına rağmen Siyonistlerin, güçlerini kullanarak kendilerini devlet olarak kabul ettirdiğini belirtti.

HÜDA PAR olarak parti programlarında da Siyonist işgal rejimini devlet olarak tanımadıklarını, Filistin topraklarında gasıp ve işgalci olduğunu belirttiklerini ifade eden Yılmaz, “Türkiye ve bütün İslam ülkeleri, Siyonist işgal rejimini devlet olarak tanımaktan vazgeçmelidir. İşgal ettiği Filistin toprakları üzerinde devlet kurduğunu iddia eden Siyonist işgal rejimi buradan dünyaya Siyonizm’i yaymaktadır. Siyonizm insanlık için büyük bir tehdit ve tehlikedir. Siyonizm’e sadece Müslümanların değil dünya barışını isteyen herkesin karşı çıkması lazım. Siyonist işgal rejimi, Filistin topraklarını emrindeki terör çeteleri vasıtasıyla önce işgal etmiş, ardından gasp ettiği bu topraklarda kendisini İsrail devleti olarak ilan etmiştir. Devlet olma vasfı için aranan sınırların belirli olma şartını kabul etmeyen ve Filistin topraklarındaki işgallerine devam etmektedir. Sadece Filistin topraklarını değil Nil ile Fırat arasındaki ülkelerin topraklarını işgal etmeyi hedefleyen bir terör yapılanmasının devlet olma vasfı yoktur. Siyonistlerin ve destekçilerinin baskısı sonucu, 1948 yılında BM tarafından BM kriterleri yok sayılarak işgal rejimi “israil devleti” olarak tanınmıştır.  Türkiye, Siyonist işgal rejimini 1949 yılında tanıyan ilk devletlerden biridir maalesef. İslam ülkeleri içinde Siyonist işgal rejimi devlet olarak tanıyan ilk ülke olmanın yanında 1950 yılında ilk büyükelçi ataması yapan ülke de Türkiye olmuştur.” dedi.

“İsrail’le ilişkiler Müslümanların maslahatı için değil Türkiye’nin sıkışıklığından dolayıdır”

Türkiye ekonomik ya da siyasi anlamda sıkıştığı zaman Türkiye ile ilişkilerini düzeltmek isteyen siyonist rejimin bunu fırsata çevirdiğini, boğulmakta olan iktidara bir can simidi uzattığını, geliştirilen siyasi, ticari ve ekonomik ilişkilerle siyonist rejime ve uygulamalarına meşruiyet kazandırıldığını belirten Yılmaz, şunları söyledi:

“Türkiye’nin daha önce de siyonist işgal rejimi ile inişli çıkışlı ilişkileri oldu. Mavi Marmara gemisindeki kardeşlerimizin katledilmesinin ardından siyonist işgal rejimi ile ilişkiler kesildi. Rusya ile yaşanan uçak krizinden sonra siyonist rejim ile yeniden normalleşmeye gidildi. Daha önce Türkiye tarafından şu şartlar öne sürülmüştü. siyonist işgal rejimi mavi Marmara olayı için özür dileyecek, tazminat ödeyecek ve işgali sonlandıracaktı. Siyonist işgalciler tarafından açıktan özür dilenmedi, kapalı kapılar arkasında dolaylı özür dilendiği iddia edildi. Tazminatı da çok rencide edici bir şekilde vakıf olarak bağış adı altında ödediler. İşgal ettikleri topraklardan ise çekilmediler. Buna rağmen yaşanan normalleşme uzun sürmedi. Kudüs’ün başkent ilan edilmesi neticesinde protesto yürüyüşü yapan Filistinli göstericilerin siyonist çetelerce katledilmeleri üzerine ilişkiler tekrar askıya alındı ve büyükelçiler geri çekildi. Bugünlerde yeni bir normalleşme sinyalleri veriliyor. siyonist işgal rejimi şu anda Kudüs’ü başkent yapmaktan vazgeçmiş ve işgali de bitirmiş değil. Buna rağmen hiçbir şey olmamış gibi siyonist rejimle normalleşme adımları atılıyor. Bu sebebi kanaatimce Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik sıkışmışlığı Siyonist rejim üzerinden atlatabileceğini düşünmesidir. Ulusal çıkarlar adına siyonist işgal rejimi ile geliştirilen ilişkiler ve yapılan ziyaret davetleri Müslümanların maslahatına uygun değildir.”

“Siyonist rejimle hiçbir şekilde hiçbir ilişki geliştirilmemeli varlığı da kabul edilmemelidir”

siyonist işgal rejiminin devlet olarak tanınmaması gerektiğini belirten Yılmaz, “Şu anda siyasi, ticari, ekonomik birçok konuda siyonist işgal rejimi ile diyaloğa geçmek hem işgal rejimini hem de Mescid-i Aksa ve Filistin’deki işgalleri de kabul etmek demektir. siyonistlerin işgal edip hak iddia ettiği toprakların hepsi Filistinlilerindir. Siyonist işgal rejimi Müslümanların ilk kıblesi Mescid-i Aksa’nın bulunduğu Kudüs şehrini kendilerine başkent olarak ilan etmişler. Mavi Marmara katliamı sonrası yapılan antlaşmalarda da Kudüs’ün siyonist işgalin başkenti olduğu vurgulanıyor. Bu antlaşmalar Türkiye Cumhuriyeti tarafından da kabul ediliyor. Bu durum yüksek sesle söylenmese de Tel Aviv yerine Kudüs başkent olarak kabul edildi. Bu durum Müslümanlar için bir züldür. Müslümanların iktidarda bulunduğu devletler içinde bu bir züldür. Siyonist rejimle hiçbir şekilde hiçbir ilişki geliştirilmemeli varlığı da kabul edilmemelidir.” ifadelerini kullandı.

“Ulusal çıkarlar inancımızın önüne geçmemesi lazım”

Türkiye’nin Müslümanca bir tavırla olaya bakmadığını ve ulusal çıkarları ön plana aldığını dile getiren Yılmaz, “Bize göre hiçbir ulusal çıkar inancımızın önüne geçemez. Biz inancımızın yasakladığı bir fiili nasıl ki yapamıyorsak hatta bu durum her ne kadar bizim menfaatimize olsa dahi bizim Müslümanca duruşumuzdan dolayı bu fiili yapmıyorsak İslam ülkelerinin idarecileri de aynı şekilde davranmalıdırlar. Bu noktada ulusal çıkarların inancımızın önüne geçmemesi lazım. Eğer bugün siz inanç değerlerinizi satarsanız ya da milli çıkarlara kurban ederseniz hep daha fazlasını isteyeceklerdir. Bize göre amaca giden yollar İslami olmalıdır. Gayri İslami yol ve yöntemlerle Müslümanlara veya İslam dünyasına katkı sunamayız. Yeri geldiğinde Türkiye’yi yönetenler kendilerini İslam Dünyasının başı olarak görmektedirler. Eğer böyleyse o zaman bunların daha fazla sorumluluk almaları lazım. Çıbanın başı olan Siyonist rejimin sökülüp atılması için çalışılması lazım.” dedi.

“İşgal edilen İslam topraklarından gayrimüslim unsurları çıkartmak bütün Müslümanlara farzdır.”

HÜDA PAR’ın Filistin ve Kudüs’e bakışının herhangi bir toprak parçasına olan bakışı gibi olmadığını vurgulayan Yılmaz, “Biz oraya inancımızın gereği olarak sahip çıkıyoruz ve sahip çıkmak zorundayız. Çünkü orası gayrimüslim bir unsur tarafından işgal edilmiştir, o işgal edilen belde de İslam beldesidir. İşgal edilen İslam topraklarından gayrimüslim unsurları çıkartmak bütün Müslümanların üzerine farzdır. Ayrıca işgal edilen bu topraklarda Mescid-i Aksa var. Mescid-i Aksa, Kâbe gibi Allah-u Teala tarafından kendisine kutsallık atfedilen bir yerdir. Mescid-i Aksa’nın işgal altında olması Kabe’nin işgal edilmesi gibidir. O yüzden işgalcilerin oradan sökülüp atılması lazım. Yani bu mesele bir toprak ya da kavim meselesi değildir.” ifadelerini kullandı.

Yılmaz, son olarak şunları söyledi:

“Müslüman devletlerin birbirleriyle toprak anlaşmazlığı ya da başka şekillerde sorunları olabilir. Bununla gayrimüslim unsurların gelip İslam topraklarını işgal etmesi arasında fark vardır. İslam coğrafyasındaki ülkelerin aralarındaki sınır problemlerini ya da diğer meselelerini diğer İslam ülkelerinin bir araya gelip diyalog yoluyla ve sulhla sonuçlandırmaları lazım. Fakat Amerika gibi, siyonistler gibi gayrimüslim unsurların gelip İslam topraklarının bir karışını bile işgal etmelerine karşı tavrımız en şiddetli şekilde olmalı ve o yabancı unsur oradan çıkartıncaya kadar da mücadele edilmelidir. Yani bizim için artık muharip güç olan bu rejimle her türlü ilişkiler kesilmelidir.”


Sivil Düşünce Haber Portalı