Kültür, üretildiği toplumu diğerlerinden ayırır ve o toplumu farklı kılan bir boyuta ulaştırır.
Dijital kültürün bir parçası olan medyanın kültürü ve sanatı kitleselleştirerek kültürün standart
bir hale gelmesine yol açtığı ve bunu yaparken de kültür endüstrileri yaratarak egemenliği
sağladığı son zamanların inkar edilemez gerçeklerindendir. Kültür endüstrileri bu bağlamda
kitle iletişim araçlarını kullanmakta ve bu teknolojilerin gelişmesiyle egemen olan yeni kültür
anlayışını toplumlara dayatmaktadır. Eğlence yoluyla insanların bu yaratılan daire içinde
kalması sağlanıyor. Dijital kültürün bu seviyede etkili olmasının bir diğer etkeni ise en standart
teknoloji kullanıcısına bile kendi içeriğini üretme fırsatı vermesi ve bu sayede tatmin edici bir
sosyal ve kitlesel dijital kimlik oluşturmasıdır. İlk başlarda sadece haberleri insan hayatına
gelmesini sağlayan internet, ardından kültür ve edebiyat eserlerini milyonlarca izleyici ve
kullanıcıyla buluşturmasıyla dijital kültürün popüleritesine dahil olmuştur. Günümüzde dijital
ve gerçek kültürü ele geçirmiş olan sosyal medya ise kültür endüstrisini büyütmeye devam
ediyor. Bu bağlamda köklerini derine indiren dijital kültürün aynı amaçlar için farklı araçlar
kullandığı söylenebilir.
Tüketim toplumlarına nüfuz etmesiyle beraber adeta bir balon gibi şişen dijital kültürün
insanları ihtiyacı olmayan ürünleri almaya ve tüketimi aşırı seviyeye çıkarmaya ikna
etmektedir. İnsanların yaşadığı negatif veya pozitif hislerin sembolik tatmini olarak kullanılan
bu tüketim çılgınlığı, dijitalliğin eklenmesiyle önüne geçilemez bir hal almıştır. Bu durumun
bir süre sonra insanları etkisi altına aldığı ve tüketime bağımlı hale getirdiği aşikardır. Dijital
kültürün oluşturduğu tüketim çılgınlığının yanı sıra tüketilen markaların oluşturduğu imajlarla
insanların medya platformlarında yarattığı kimlikler ve bunlara bağlı yaşamak zorunda
hissetmek birbirine bağlıdır. Teknoloji ve sanal dünya üzerinde gördüğümüz bütün olaylar,
nesneler ve kişiler bu dairenin içindedir ve ayrılmaz parçalar haline gelmişlerdir. Dijital kültür
kapsamında insanların günlük hayatlarında bile hayatlarını ve benliklerini sundukları vitrinler
oluşmuştur. Sosyal platformlarda yaratılan bu profiller imaj üretme ve tatmin edici duyguları
sömürme arasında sürüklenmekte ve bu sebeple neyin gerçek neyin hayal olduğu ayrımını
yapamamaktadır. Bu bulanıklaşmanın sebep olduğu kimlik kaybı ve nesneleşme fark edilmeden
oluşmakta ve normal bir durum gibi görünmektedir. Kültür kaybının en büyük etkenlerinden
biri olarak gösterilen bu durum, insanları üretmeye değil, sadece tüketmeye odaklamakta ve
tüketici kimliği kazandırmaktadır. Markalar, medya ve sosyal platformlar insanların hayatını,
çevresini ve kişiliğini belirlemektedir. Toplumsal konum belirlemeye kadar uzayan bu dijital
kollar toplumlara ve kültürlere nüfuz ederek onların ayrılmaz bir parçası olmuştur. Büyükten
küçüğe tüm markaların sosyal platformlarda profillerinin olması ve büyük kitleler tarafından
takip edilmeleri, somut bir örnek olarak gösterilebilir. İnsanların sanal dünyaya sadece
hayatlarını değil, zihinlerini de kaptırıp kendilerini tatmin etmeye çalışmalarının sebebi budur.
Son olarak dijital kültür kullanıcı profilleri, kullanılan global dil, rakamlar, nesneler, simgeler
ve profillerle özetlenebilir. Dijital kültür dünyasında oluşan bu iletişimin sahte görünümü
gerçek dünyadan ayırt edilemez hale gelmiştir. Kimliklerin yeniden üretildiği ve sanal dünyaya
bağlı olarak değiştiği, etkileşimin ve değişimin asla bitmediği bu dünyada yok olan ve olduğu
varsayılan gerçeklik yerini simülasyonlara bırakmıştır. Sosyal medyada kültür ve eğlencenin
birleştirilmesi sadece kültürün alçaltılmasıyla değil, eğlencenin de entelektüel bir hale
getirilmesiyle de gerçekleşir. Dijital kültürün güncel halinden söz edilecek olunursa, insanlar
bu süreç kapsamında gerçek dünyadan kopup çevrimiçi alanda sosyalleşme yolunda
ilerlemektedir. Çevrimdışı olan gerçek dünyada ise asosyalleşme ve kendi kültüründen kopup
yozlaşma yolunda hızlı ve emin adımlarla ilerlemektedir. Farkında olmadan dijital kültürü hem
kendi hayatına hem de toplumuna yansıtan bireyler, dijitalleşen kültürün kendileri için
oluşturduğu yeni kuralları gözü kapalı bir biçimde kimliğine transfer etmektedir. Farklı sınıflara
ait sektörler dijital kültürün içerdiği her türlü mecrayı kullanarak din, eğitim, sanat, ekonomi ve
günlük hayatın çeşitli alanlarında iktidar ve egemenlik için mücadele ederler. Sayılarla belli
olan ve bu derece basite indirgenen egemenlik savaşı içinde kimin kazanacağı belli
olmamaktadır ve dijital kültürün kendisi gibi bu durum da sürekli değişime uğramaktadır. Eline
geçirildiğimiz dijital kültür gelecekte de bugünleri aratmayacak bir biçimde etkisini göstermeye
devam edecektir.