Sivil Düşünce'ye konuşan Murat Karakoca ve Müfit Toker, 103 emekli amiralin geceyarısı bildirisine tepki gösterdi. 28 Şubat post-modern darbesinde TSK'da görevli olan Murat Karakoca ile RefahYol Hükümeti döneminde Çevre Bakanı olan Ziyaettin Tokar'ın yeğeni ve Adalet Bakanlığı çalışanı Müfit Tokar önemli açıklamalarda bulundular.

28 Şubat post-modern darbede TSK’dan ihraç edilen Murat Karakoca, bildiri yayımlayan 103 emekli amirale tepki gösterdi.
Karakoca, Ağrı Komando Bölüğü’nde görev yaptığı sırada türlü bahanelerle cezalandırıldığını ve en sonunda da TSK’dan ihraç edildiğini belirtti. Karakoca açıklamasında, "Ağrı’da görev yaptığım dönemde sürekli anlamsız bahanelerle şehir içi tayinler yoluyla psikolojik baskıya maruz kalırdım. Dağda operasyonlara katıldıktan sonra geri döndüğüm bölüğümde cezalandırılarak bezdirilmeye çalışırlardı. Son olarak da 16 Haziran 1998 tarihinde TSK’dan ihraç edildim” ifadelerini kullandı.

Karakoca, 103 emekli amiralin “103” rakamını şifreli olarak kullandıklarını, 103 gün sonraki tarih olan 15 Temmuz’a işaret ettiklerini ifade ederek, “Amaçları, AK Parti’yi destekleyen kuruluşları Erdoğan’dan uzaklaştırmaktır. 15 Temmuz’da tüm tarikatlar sokağa çıkarak Erdoğan’a  destek verdiler. Bu desteği kırmak istiyorlar. Bir TSK mensubu görevli olduğu saatlerde görevini ifa eder, görevi bitince de kendi özel hayatını yaşar. İster tekkeye gider, ister sarık takarak ibadetini yapar. Mason Localarına giden komutanlar ve askerler de var... Bu insanlar robot değil. Geçmişte general olmak için mutlaka Mason Localarına üye olmaları gerekiyordu. Eski Genelkurmay Başkanı, İsrail’de Ağlama Duvarına giderek dua etti. Kimse tepki göstermedi. Ama sıra dinini yaşamak isteyen askerlere gelince ayar vermeye çalışıyorlar. Davut Ala, Miraç Kandili dolayısı ile bir kutlama mesajı yayımladı. Emekli Tuğgeneral Türker Ertürk ise tepki göstererek sosyal medya hesabından paylaştı. Ama sıra Musevi ve Yahudilerin Hamursuz Bayramına gelince mesaj yayımlayarak kutladı.” şeklinde konuştu.


Karakoca, konuşmasının devamında, "Muhtıra tarzı bildiriyi paylaşan emekli "Komutanların" birçoğu Masondur. Bunlardan Atilla Kıyat, Büyük Kulüp/ Cercle d'Orient yönetici konumunda olan bir Masondur.  Bunlara göre asker; Mason veya İslam düşmanı Sebataycı olabilir ama Müslüman olamaz!" diyerek tepki gösterdi.

Müfit Tokar da 103 emekli amiralin geceyarısı yayımladıkları bildiriye tepki göstererek şu ifadeleri kullandı:

"Adına muhtıra denilen üç ayyaş dört sathoşun yazdığı, yazmaya çalıştığı bu muhtıra denilen sözcükler topluluğuna biz millet olarak ülke olarak pek yabancı değiliz.
Bu curuh topluluk bize o meşhur yılın Şubat ayının son gününde (28 Şubat) günahsız insanlara bir ceza olarak yaşattılar, hepimizin yüreğine bu koru düşürdüler. Kimi amcası ile kimi ağabeyi ile kimi en yakın dostu kimi de en yakın arkadaşı ile.. Yıllar geçse de bu kor sönmeden büyük bir nefretle yanmaya devam ediyor ve edecek.
Adetleri 103 tane imiş yani bir hayvanın bir at bir eşşek nesnesinin bir öğün yemeğindeki arpa tanesi, yal karışımı kadar.

Bu sinsi ecdatsız bağcıklı boyasız siyah postalları ile Ankara’nın merkezinde paletli demir yığınını yüretecek kadar küçüçük, içi pislik dolu yürekleri ile aşalık zürriyetsiz Fetullah Gülen'in sidik torbasına tutunup bu ülkedeki yeni nesil dahil kimseye söz geçiremeyeceğini anladıklarında çoktan geberme zamanları gelecekti.
Bunlar değil 103 adet bir milyon yüz üç olsa ne yazar ki?
Şimdi gelelim günümüze o meşhur yılın Şubat ayında bize bizlere yaşattıkları o kara günden bu zamana kadar gelinen süreçte askeri kanatta yaşananlara...!

-Bir kere silsile bitti genel kurmay başkanı karakuvetleri komutanı olurdu şimdi
Kim başarılı ise o genel kurmay başkanı seçiliyor ve bunu cumhur-u Reis yürütüyor.

-Askeri kışlalara orduevlerine annelerimize kadınlara “başınızı açın öyle gireceksiniz” bitti an itibariyle başı kapalı hatta (birilerinin zoruna gidecek) türbanlı subay astsubaylarda orduevlerine kışlalardan hizmet alır hale geldi. Ayrıca Kendini içki içmek zorunda hisseden kişiler bu değişimle kendilerini zorlamadan doğal yaşamlarına döndüler. Artık aileler rahatsız olmuyor, rahatça hizmet alıyorlar.

- O meşhur sonbahar kararlarında Askeri Şura denilen kurula üye olmanın şartı secde edeni bulun getirin ihraç edelim yoksa kurul da bu üyelere yer yok bitti. Şimdi hangi kışlada mescit açalım ya Allah Bismillah AllahÛ Ekber nidaları ile yemekhanelerde “Allah’ımıza hamd olsun vatanımız milletimiz var olsun” sözleri ile inleyecek destanları yazacak kurul üyeleri aranır hale geldi peygamber ocağına yakışır bir kışla tesis ediliyor.

- Yine o meşhur YAŞ kararlarını alan foseptik çukuruna layık yaltacıların, ihraç ettiklerine, bütün hakları geri verildi ( maaşları emekli ikramiyeleri geri işe başlamaları vb) hatta yeni bir düzenleme ile ihraç edilenlerin yakınlarına askeriyeye direk alınmasının kanun taslak çalışması başlatılıyor.

- Askeri sınavlarda ve mülakatlarda annesinin başı açık olanlar değil sinavlara, müracaat İçin binaya girişleri engellenmişti. Şimdi ise annesinin başı örtüsü veya etek ucunun boyu aranmadan başarı düzeyine göre değerlendirme yapılıyor. Sizler bu yazıyı okuyanlar eminim her satırında içinizden evet ya doğru evet bunları yaşadık diyorsunuz. 

Yani kısacası, “Mazlumun ahını alanlar dan şimdi aheste aheste çıkıyor” ve geberekcekleri zaman bile can vermekte zorlandıkları gibi namazını kıldıracak imam bulmakta zorlanıyorlar. Zira yıllarca İmam Hatipler kapansın diye içip içip tv karşısında nara atan nedüyü belirsizlerin de vay hallerine (Allah kimseyi o duruma düşürmesin) 
Herkesin bir hesabı varsa unutmayalımki Allah’ında bir hesabı var!"

Sivil Düşünce Haber Portalı
sivildusunce.com