İsrail, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve İran arasındaki ilişkiler son dönemde iyice gerilirken, İsrail’in Filistin’e yönelik operasyonları ve İran’a karşı muhtemel bir saldırının hazırlıkları, bölgedeki tansiyonu yükseltmiş durumda. Bu bağlamda, ABD’nin İsrail’e verdiği askeri destek ve Lübnan’daki gelişmeler, geniş bir jeopolitik bağlamda değerlendirilmelidir.

İsrail'in Askeri Hazırlıkları ve THAAD Sistemi

ABD ve İsrail arasındaki askeri işbirliği, uzun süredir stratejik bir ittifak üzerine kuruludur. Son dönemdeki gelişmeler, bu ittifakın bir kez daha ön plana çıktığını gösteriyor. Orta İsrail’deki Be’er Sheva bölgesinde çekilen görüntüler, ABD’nin THAAD (Terminal High Altitude Area Defense) füze savunma sistemini İsrail’e konuşlandırdığını ve ABD ordusunun büyük bir konvoy halinde bu sistemi desteklemek için hareket ettiğini gözler önüne serdi. THAAD sistemi, balistik füzelere karşı koruma sağlayan gelişmiş bir savunma teknolojisidir ve bu sistemin İsrail’de faaliyete geçmesi, İran’a yönelik bir saldırı hazırlığının önemli bir parçası olarak görülüyor. Ayrıca, konvoydaki yakıt tankerleri ve jeneratörler, bu askeri hazırlığın sadece savunmaya yönelik değil, aynı zamanda uzun süreli bir harekât için lojistik hazırlıkların yapıldığını da ortaya koyuyor.

İsrail askeri sözcüsü Hagari’nin, "Ortadoğu'da bize tehdit oluşturan her yeri hedef alan saldırı planları hazırladık" açıklaması, bölgedeki tansiyonun ne kadar yüksek olduğunu ve İran’a yönelik bir saldırının yakın olduğunu gösteriyor. İran’ın nükleer programı, İsrail için büyük bir tehdit olarak algılanıyor ve İsrail, bu tehdidi bertaraf etmek için ABD’nin desteğiyle kapsamlı bir saldırı planı üzerinde çalışıyor.

ABD Seçimleri ve Yahudi Lobisinin Etkisi

Bu askeri hazırlıkların arkasında ABD'nin desteği çok açık bir şekilde hissediliyor. Özellikle yaklaşan ABD başkanlık seçimlerinde, Yahudi lobisinin Donald Trump’a olan desteği, İsrail ile ABD arasındaki askeri işbirliğini daha da artırabilir. Trump, başkanlığı döneminde İsrail’e tam destek vermiş ve damadı Jared Kushner aracılığıyla İsrail-Filistin meselesinde İsrail lehine birçok adım atmıştı. Trump’ın yeniden başkan seçilmesi durumunda, İsrail’e olan desteğin daha da aleni ve güçlü bir şekilde devam edeceği şüphesizdir. Bu, bölgedeki askeri ve siyasi dengelerin daha da sertleşmesine yol açabilir.

Lübnan ve Hizbullah Üzerindeki Baskı

İsrail’in askeri operasyonları sadece Filistin’le sınırlı kalmıyor, aynı zamanda Lübnan’a da yayılıyor. İsrail, Lübnan’daki Hizbullah unsurlarını hedef almak için yoğun bombardımanlar düzenlemekte. Burj el Barajne bölgesine yapılan hava saldırıları, sivil ve askeri hedefler arasında hiçbir ayrım yapılmadığını ortaya koyuyor. Lübnan’da İsrail’e çalışan casuslar olduğu iddiaları ve Beyrut Limanı’ndaki patlamanın İsrail’in bir operasyonu olduğu yönündeki söylentiler, ülkedeki karmaşık siyasi ve dini yapının da bir sonucu olarak değerlendiriliyor.

Lübnan’da Hristiyan, Sünni ve Şii topluluklar bir arada yaşamaktadır. Bu toplulukların arasındaki tarihi bağlar, Haçlı Seferleri dönemine kadar uzanıyor. Haçlı ordusundan geriye kalan bazı askerlerin Lübnan’da yerleştiği ve günümüzdeki bazı Hristiyan topluluklarının onların soyundan geldiği yönündeki iddialar, Lübnan’ın tarihsel ve kültürel çeşitliliğini gözler önüne seriyor. Bu karmaşık yapı, İsrail’in Lübnan üzerindeki askeri baskısını daha da artırıyor. İsrail, Lübnan’daki Hizbullah unsurlarını yok etmek için geniş çaplı bir operasyon yürütüyor ve bu operasyon, sivil halk üzerinde de ciddi etkiler yaratıyor.

ABD'nin İran’a Olası Saldırısı ve Kongre'deki Silah Sevkiyatı Yasa Tasarısı

ABD’nin İsrail’e sağladığı askeri destek, İran’a karşı düzenlenecek olası bir saldırının temelini oluşturuyor. ABD Kongresi’nde, İsrail’e dondurulmuş silah sevkiyatlarının aktarılmasını sağlayacak bir yasa tasarısı gündemde. Bu tasarının, hem Cumhuriyetçiler hem de Demokratlar tarafından geniş bir destek gördüğü ve muhtemelen büyük bir çoğunlukla kabul edileceği belirtiliyor. Bu durum, ABD’nin İsrail’e verdiği askeri desteğin sadece Trump döneminde değil, geniş bir siyasi konsensüs ile sürdürüldüğünü göstermektedir.

ABD’nin İran’a karşı yapacağı olası bir saldırı, bölgedeki dengeleri tamamen değiştirebilir. Bu saldırının hazırlıkları, uzaydan ateş eden lazer silahları gibi ileri teknolojilerle desteklenmektedir ve bu durum, sivil yerleşim yerlerinin de hedef alınabileceği endişesini doğuruyor. İsrail’in İran’ı ve İran’a destek veren unsurları hedef alması, sadece askeri değil, aynı zamanda psikolojik bir harekâtın parçası olarak da değerlendirilebilir.

Bölgedeki Gerginlikler ve Küresel Güçlerin Rolü

Ortadoğu’daki mevcut gerginlikler, sadece bölge ülkeleri arasındaki bir çatışmadan ibaret değildir. ABD’nin İsrail’e sağladığı askeri destek ve İsrail’in İran’a karşı hazırlıkları, küresel güçlerin bu bölgedeki çıkarlarını da gözler önüne seriyor. İsrail’in Filistin ve Lübnan üzerindeki operasyonları, bölgenin dini ve kültürel yapısına zarar verirken, ABD’nin desteğiyle İran’a karşı yapılacak olası bir saldırı, tüm dünyayı etkileyebilecek bir savaşa dönüşebilir.

Bu bağlamda, bölgedeki çatışmalar, sadece askeri bir güç mücadelesi değil, aynı zamanda tarihi, kültürel ve dini bir çatışmanın da yansımasıdır. İsrail’in, yüzyıllar boyunca hor görülen ve sürekli sürgün edilen Yahudi topluluğunun bir güç merkezi haline gelmesi, Siyonist ideolojinin bir parçası olarak değerlendirilebilir. Ancak ne kadar büyük bir askeri güce sahip olsalar da, bu çatışmanın sadece silahlarla çözülemeyeceği açıktır. İsrail ve ABD, Ortadoğu’da ne kadar güçlü olursa olsun, bölgenin kültürel ve dini derinliklerine saygı duymadan kalıcı bir barış sağlayamayacaklardır.

 

Sivil Düşünce / Analiz