Halkın umudunu yitirdiği bir noktada Recep Tayyip Erdoğan önderliğinde kurulan AK Parti, tabiri yerindeyse batmak üzere olan bir ülkeyi şaha kaldırdı. 2000’li yılların başına kadar ülkenin boğuştuğu ekonomik krizler, gecelik faiz oranlarının 7500’e dayandığı bir dönemden, kalkınma hamleleriyle hem ekonomik krizi bertaraf eden hem de yatırım hamleleriyle güçlü bir pozisyon kazanan bir ülke konumuna yükseldik. Tek başına onbeş yıldır iktidarda olan AK Parti’nin gücü hiç şüphesiz Erdoğan sayesinde mümkün oldu.
10 Ağustos 2014'te cumhurbaşkanı seçilen Recep Tayyip Erdoğan, 27 Ağustos 2014'te yapılan AK Parti 1. Olağanüstü Büyük Kongresi ile genel başkanlığı Ahmet Davutoğlu'na devrederek partisine veda etmişti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, 33 ay, 979 gün sonra kurucusu ve doğal lideri olduğu AK Parti'ye gelerek üyelik beyannamesini imzaladı ve partiye üye oldu.
Bu yaşananlar sıradan gelişmeler değil, tarih sayfası içerisinde önemli bir dönüm noktasına şahitlik ediyoruz…
***
Erdoğan’ın hem cumhurbaşkanı hem de kurucusu olduğu AK Parti’nin başına fiili olarak tekrar geçmesiyle birlikte biliyoruz ki hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Halkımızın, Erdoğan’a çok büyük bir umut ve beklentisi var. Hem FETÖ operasyonlarının daha güçlü ve doğru bir şekilde devam etmesi hem de ekonomik, sosyal ve siyasal sorunların çözüme ulaşması noktasında büyük bir talep var.
Bir ülkenin kalkınması ve sorunlarıyla başa çıkması elbette tek başına ekonomik hamlelerle mümkün değildir. Genelde yüz yılı aşkın, özelde 40 yıla yakın bir süredir Kürt halkı büyük acılar çekti. Erdoğan, AK Parti’yi ilk kurduğunda Kürt halkının sorunları onların ağzından dinledi; Kürt halkının sorunlarının ve taleplerinin neler olduğunu ve çözümün nasıl olması gerektiğini Kürt halkına sorduğunda ilk aldığı cevap, yıllardır enselerinde boza pişiren OHAL’den kurtulmak istediğini anlattılar. Erdoğan da bu talebi yerine getirdi ve OHAL’i kaldırdı. Geçmişte OHAL’in arkasına saklanılarak, Kürt halkına işkence, zulüm ve cinayetler işlendi. Dönemin valisi Hayri Kozakçıoğlu’nun devletin OHAL bölgesine gönderilen paraları tekrar nasıl kendisiyle birlikte İstanbul’a getirdiğini, Kürt halkını hem PKK hem de devlet terörüyle nasıl büyük bir ateşe attığını biz Kürtler çok iyi biliyoruz…
***
Erdoğan, Kürt halkı için büyük bir umudun ve kurtuluşun temsilcisi oldu. Erdoğan’ın attığı en önemli adım ise 2009’da “Demokratik Açılım” ile başlayıp “Çözüm Süreci” ile eden süreç oldu. Bu süreçte tüm Türkiye’de barış ve huzur havası hakim oldu. Artık asker cenazeleri gelmiyor ve Kürt gençleri dağa çıkmıyordu. Ancak bu süreci provoke eden PKK ve FETÖ ikilisi, süreci sabote ederek bitirilmesine neden oldular. PKK, kendi kurduğu yasal olmayan “mahkemeler”le Kürt halkını yargılayıp 80 bin, 100 bin…TL arasında değişen para cezalarına çarptırıyor, kimisini şehirden çıkmaya zorluyor, kiminin ise iş yerini kapattırıyordu. PKK hendek terörü ile süreci sabote ederken, emniyet ve askeriyenin içindeki FETÖ elemanları ise PKK’lıların mühimmat depolamasına yardımcı oluyor ve destek sağlıyordu. İki polisin öldürülmesi hadisesinden sonra Erdoğan’ın “buzdolabına koyduk” açıklamasıyla birlikte süreç sonra ermiş oldu.
Kürt halkı yeni dönemden çok umutlu
Kürt halkı 16 Nisan’da ahde vefa örneği göstererek Erdoğan’ı yine yalnız bırakmadı ve referandumda “Evet” yönünde oy kullanarak barajı aşmasını sağladı. Zira Kürt halkı biliyor ki, içinde bulundukları zor durumdan kurtaracak tek bir lider varsa o da yine Erdoğan’dır. Birileri “efendim, halk, bölgede güvenlik tedbirlerinden memnun olduğu için ‘Evet’ yönünde oy kullandı” söylemi kesinlikle gerçeği yansıtmıyor.
Kürt halkı, kendisini anlayan siyasetçiler istiyor; Kürtlerin yanında Kürt olup Ankara’ya geldikten sonra Kürtleri unutan siyasetçilerden artık yaka silkeliyor.
Yaşadığımız coğrafyada büyük güçler masaya tekrar oturdu ve kartlar tekrar karılmaya başlandı; yüz yıllık aradan sonra kartlar tekrar dağıtılacak. Geçtiğimiz günlerde ABD Başkanı Trump, Suudi Arabistan Kralı ve Sisi’nin birlikte el bastıkları küre oyunun ne kadar büyük olduğunu görüp anlamamıza yetiyor. Trump’ın İsrail’i ziyareti ve “Ağlama Duvarı”nda dua etmesi de güçler dengesinde hangi ülkelerin yer alacağının önemli bir ayrıntısı idi.
Eğer Türkiye kendisini mönü listesinde görmek istemiyorsa önemli adımlar atmalı ve masadaki yerini almalıdır. Bölge üzerinde emeli olan dış güçler ellerindeki Kürt kartını masaya koyacaklar. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile iktidar, Kürt halkının beklentilerine kulak kabartmalı ve Kürt halkını muhatap aldıkları yeni bir süreci başlatmalıdırlar. Hiç şüphesiz Türkiye’de çözüme ulaşacak bu sorun tüm bölgeyi etkisi altına alarak Türkiye’yi önemli bir aktör haline getirecektir.
Kabinede değişiklik yapılması bekleniyor. AK Parti sözcülerinin yaptığı açıklamalarda da bu değişikliğin çok yakında yapılacağı sinyalleri veriliyor. Kürt halkının beklentilerine cevap verecek, Kürt milletvekilinin bakan yapılarak anadilde eğitim başta olmak üzere, ekonomik, sosyal ve kültürel atılımlar hayata geçirilmelidir.
Bu süreç hem iktidar hem de Türkiye için büyük bir fırsattır. Bu tarihi fırsat kaçırılmamalı ve en iyi şekilde değerlendirilmelidir...
Selam ve selametle…