semra @ sivildusunce.com


Türkiye’nin vesayetçi ve çağdışı bir yapıyla idare edildiği parlamenter sistem, günün şartlarını karşılamayan, iki başlılığın büyük krizlere neden olduğu kaotik süreçlerin yaşanmasına neden oldu. Ülkede ekonomik krizlerin yaşanmasına, siyasi kaosa neden olan parlamenter sistem, koalisyon hükümetleri zamanında her kafadan bir ses çıkmasına neden oluyordu. Bunun ceremesini de, ekonomik krizin, siyasi istikrarsızlığın neden olduğu fakirlikle baş etmeye çalışan halkımız ödüyordu.

16 Nisan referandumu ile birlikte Türkiye’de bir eşik atlandı. Günümüz çağına hiçbir şekilde cevap vermeyen parlamenter sistem yerini cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine bıraktı. Yeni sistem ile ülkede iki başlılık kalkacak, Meclis’te koalisyon yerine demokrasi hakim olacak.

15 Temmuz’da FETÖ’nün gerçekleştirdiği işgal kalkışması Türkiye’nin dönüm noktasıdır. 15 Temmuz kalkışmasının başlangıcı şer olsa da, neticesi hayırla bitmiş ve ülkede artık çekilmez duruma gelen bürokratik ve askeri vesayet sisteminin sona erdirilmesi gerektiği sonucuna varılmış ve 16 Nisan’da referanduma gidilmiş idi.

MHP lideri Devlet Bahçeli’nin grup toplantısında tarih vererek açıkladığı erken seçim kararı, dün ete kemiğe bürünerek Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın nihai kararı açıklamasıyla belli oldu; 24 Haziran 2018’de erken seçim yapılacak.

15 Temmuz kalkışmasının akabinde kurum ve kuruluşlarda FETÖ temizliği yapılıyor olsa da, hala daha kripto FETÖ’cüler cirit atıyor. Emniyet, akademi, bürokrasi gibi çevrelerde halen FETÖ elemanlarının olduğu su götürmez bir gerçektir. Bu temizliğin tam olarak yapılabilmesi için erken seçim zaruridir. Aynı zamanda Türkiye’yi kıskacına almak isteyen ekonomi kartellerinin çıkarmak istedikleri ekonomik krizin de önü kesilmiş olacak…

CHP, HDP, SP ve diğer partiler ortak bir aday çıkarabilir ve/veya CHP lideri Kılıçdaroğlu genel başkanlık koltuğun veda etmek pahasına cumhurbaşkanlığına adaylığını koyabilir. Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanlığı seçimini kazanması, güneşin batıdan doğması kadar imkansızdır ve ancak kıyamette gerçekleşebilir.  Bugüne kadar girdiği tüm seçimlerden mağlup olarak çıkan Kılıçdaroğlu’nun böyle bir riski alabileceğini ve kasetle geldiği koltuğunu kolay kolay bırakabileceğini sanmıyorum. CHP ve SP’nin eski cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e ortak adaylık teklifi götürmeleri ve az bir ihtimalle Gül’ün kabul etmesi halinde durum değişebilir. Abdullah Gül seçimlere bağımsız olarak girerse, küskünler ve muhalefetin oylarıyla birlikte sandıkta zorlu bir mücadelenin olacağı muhakkak.

İYİ Parti’nin seçime girip giremeyeceği henüz belli değil. YSK nihai kararını henüz vermiş değil. İYİ Parti’nin seçime girmesi halinde anketlerden çıkan sonuçları göz önüne alacak olursak yüzde 7’yi geçemeyecektir. Akşener’in cumhurbaşkanlığı adaylığı halinde yine çıkan anket sonuçlarına ve geçmişte bakanlığı dönemindeki faili meçhul cinayetlerin ülkede zirveye ulaşması nedeniyle bir sonuç alamayacağı muhakkak.

AK Parti'nin aday belirleme noktasında da ince eleyip sık dokuması, halkın takdirini ve sevgisini kazanan, aday olacağı ilin derdini dert edinen kişileri listeye koyması gerekiyor. Aksi taktirde yeterli oy potansiyelini yakalayamayacaktır.

AK Parti her ne kadar 16 yıldır tek başına istikrarlı bir şekilde ülkeyi yönetse de, MHP ile olan birlikteliğinin Doğu ve Güneydoğu’da çok da tasvip edilmediği yadsınamaz bir gerçektir. Her iki partinin, Kürt seçmeni ikna edecek siyasi akılla hareket etmesi gerekiyor. 
Şurası bir gerçek ki, Bahçeli, Ülkücü gençliği sokaktan toplayarak siyasal sistem içerisinde hareket etmelerini sağladı. 90’lı yılların baskıcı ve inkârcı MHP gençliğini, daha aklıselim ve kucaklayıcı bir hale büründürdü. Çözüm sürecini başlatan ve Kürk halkının büyük teveccühünü kazanan Erdoğan ile Bahçeli’nin ortak akılla 24 haziran seçimlerinden galip gelebilecektir. Cumhurbaşkanı Erdoğan, sandıktan çıkabilecek en güçlü aday ve şu an için hiçbir rakibi yok.
 
 
Selam ve selametle…