semra @ sivildusunce.com

 

Tren rayları, pek çok hazin hikayenin, şiirin ve türkünün içinde kendisine yer bulmuş kara kaplı bir insanlık tarihidir. Dünya tarihinde trenlerin taşıdığı acı hatıralar anlatmakla bitmez… Bir metafor ve argüman olarak, demiryolu sadece demiryolu değildir…

Demir duvarlarıyla trenler yalnızca hüzün taşımazlar, umut da taşırlar
‘’Hicaz Demiryolu’’ projesi buna en iyi örnektir. Osmanlı payitahtının son dönemindeki en büyük projesi hiç şüphesiz Hicaz Demiryoludur. Sultan 2. Abdulhamit Han’ın Osmanlının son döneminde projesini hazırlattığı Hicaz Demiryolu, büyük umutlarla ve özverili çalışmalarla başarıya ulaştı. İstanbul’dan trene binen Müslümanlar, deve sırtında aylarca süren yolculuğun sonunda Mekke’ye ulaşabiliyorken, bu proje hayata geçtiğinde çok daha kısa bir süre içerisinde gidebilecekti. Demiryolunun maliyeti devlet bütçesinin yüzde 18’ine tekabül ediyordu ve devletin bu bütçenin altından tek başına kalkması imkansız görünüyordu. Bu noktada İslam dayanışması ve kardeşliği devreye girdi. Sultan 2.Abdulhamit projenin gerçekleşebilmesi için bağış kampanyası başlattı ve ilk bağışı da kendi şahsi malvarlığından yaptı. Memurların maaşlarından kesintiler yapıldı, kartpostallar satıldı, kurban derilerinin geliri bu projeye aktarıldı. Bu büyük kampanya kısa sürede Osmanlı topraklarını aşarak İslam dünyasında büyük ilgi gördü ve Amerika Kıtasından Avrupa’ya kadar yayıldı. Amerika, Almanya, İngiltere, Viyana…vd gibi ülkelerdeki Müslümanların yanı sıra Hristiyanlar ve Yahudiler de bu büyük projenin hayata geçirilmesi için bağışta bulundular. Hatta Fas Emiri, İran Şahı, Buhara Emiri…vd gibi devlet adamlarından da bağış yardımları Osmanlıya ulaştı.

Yardımlar tek elden toplanmak üzere ‘’Hicaz Şimendifer Hattı İanesi’’ kuruldu. İslam Dünyasının konuştuğu en önemli gündem maddesi Hicaz Demiryolu projesi olmuştu.

Resmi olarak Ekim 1903’de Şam’da yapılan törenle demiryolu çalışmasına başlandı. Demiryolunun teknik işlerini yürüten Osmanlı mühendislerin başında bir Alman mühendis bulunuyordu. Demiryolunun inşaatında 2 bin 666 kagir köprü ve menfez, 7 demi köprü, 9 tünel, 7 gölet, 37 su deposu, 2 hastane ve 3 atölye yapıldı. Büyük özverilerle ve sefil bir halde çalışan Hicaz Demiryolu inşaatında çalışan işçiler, askerler, subaylar…vd yokluk, susuzluk, eşkıya saldırıları gibi birçok sorunla da mücadele etmiş ve büyük bir fedakarlık örneği göstererek çalışmışlardı.
Demiryolu yapımında mukaddesiyata da özen gösterilmiştir. Sultan 2. Abdulhamit  İslam ferasetinin, incelik ve zarafetinin ilmek ilmek dokunduğu itikadı gereği mukaddes topraklardaki demiryolu inşaatında gürültü çıkarılmaması için azami özen göstermiş ve Peygamberimizin mukaddes ruhaniyetinin rahatsız edilmemesi için rayların altına keçe döşenerek çalışılmasını istemişti. İşçiler de bu talimata uyarak rayların altına keçe döşeyerek çalışmış ve sessiz lokomotifler kullanmışlardı.
 
"Hangi taşı kaldırsamaltından İngiliz parmağı çıkıyor"
İslam Dünyasının kardeşliğini mesafeleri kısaltarak pekiştirecek olan Hicaz Demiryolu, Osmanlı tarafından sevinçle karşılansa da, İngiltere tarafından bakıldığında büyük bir felaket olarak görülüyordu. Projeyi sabote etmek için her türlü fitneyi devreye sokan İngiltere, deyim yerindeyse elinden geleni ardına koymadı.
Hicaz Demiryolu yapımının ilk aşaması olan Şam-Der’a arasında başlanmış, 1904’te Maan’a ulaşılmıştı. Buradan Akabe Körfezine bir hat yapılarak Kızıldeniz’e çıkılmak istendi ise de sonuçsuz kaldı zira İngilizler projenin Süveyş Kanalına ulaşmasını istemiyorlardı ve bu nedenle hat iptal edildi. Gerçekte Osmanlı toprağı olarak görünen Arabistan Yarımadası ve Mısır aslında İngiltere kontrolündeydi ve İngiltere, Osmanlı’nın Hicaz Demiryolu ile tüm İslam Coğrafyasını elinin altında tutmasını istemiyordu. Bu bölgede Osmanlının belli noktalarda askeri birlikleri bulunuyordu.
1905’te yolcu ve eşya taşınmaya başlandı ve 460 km’si tamamlanarak 1906’da Medayin-i Salih’e ulaşıldı. Demiryolunun daha sonraki tüm çalışmaları Müslüman mühendis, teknik eleman ve işçiler tarafından yapıldı. 1908’de ilk tren Şam-Medine hattı arasında açıldı. Bu kadar kısa sürede bu hattın tamamlanması İslam Dünyasında sevinçle karşılanırken, Batı Dünyasında hayret uyandırdı. Demiryolunun Mekke’ye kadar ulaştırılması İngilizlerden para alan Mekke Emiri Şerif Ali Paşa, Hicaz Valisi A.Ratıp Paşa ve bedevi kabileler tarafından engellendi. İngilizlerin silahlandırdığı Arap ve Bedevi kabilelerin saldırıları sonucu çok sayıda Osmanlı askeri öldürüldü, sağ kalanlar ise Hicaz Demiryolu sayesinde geri dönebildi. Bugün Sisi'nin İngiltere ve Batı'nın emrinde olmasının nedenini daha iyi anlayabilmeniz için bu örnek tek başına yeter...

1908’de 900 km’yi aşan Hicaz Demiryolu, Mondros Mütarekesi’nin 16. Maddesi gereği Medine’yi teslim etmesiyle birlikte Osmanlı’nın kağıt üzerindeki hakimiyeti de kalmış oldu. O günden sonra tıpkı imamesi koparılmış bir tespih gibi, İslam alemi parçalara ayrıldı. Osmanlı toprağının ve İslam aleminin dağılmasının o günde bugün de asıl ve tek müsebbibi İngiltere’dir. Hilafeti kaldıran, Müslümanların kanına doymayan Batı dünyasının asıl hedefi bir daha bir araya gelmemek üzere kardeşi kardeşe kırdırmak, mezhep ayrılıklarını hayata geçirerek İslam Coğrafyasını hallaç pamuğuna çevirmektir.

İslam coğrafyası'nın iki yakasını Cumhurbaşkanı Erdoağan biraraya getirdi
13. İslam Zirvesi İstanbul’da toplandı ve dönem başkanlığı da Türkiye’ye geçti. 100 yıl önce imamesi koparılan, Hilafeti kaldırılan İslam Coğrafyası için bu çok büyük bir gelişmedir. İstanbul’un payitahtlıktan azledilmesinin üzerinden 100 yıl geçtikten sonra, Alemi İslam’ın bayrağının Cumhurbaşkan Erdoğan’ın marifetiyle dalgalanması önemli ve umut verici bir gelişmedir.
Ben, 13. İslam Zirvesinin dönem başkanlığının Türkiye’ye verilmesini fazlasıyla önemsiyorum. Kanallar, köprüler yaparak Türkiye’nin iki yakasını bir araya getiren, devrim niteliğinde yeniliklere imza atan, tüm kirliliği ve acımasızlığı ile hükmeden ‘’Eski Türkiye’’nin devrini kapatıp ‘’Yeni Türkiye’’ çağını açan Cumhurbaşkanı Erdoğan, İslam Zirvesi’nin dönem başkanlığı ile birlikte, İslam Dünyasında 2. Abdulhamit’ten sonra büyük hizmetler veren tek lider olarak, Hilafet yadigarı Hicaz Demiryolu’nu tekrar hayata geçirebilecek güce ve kudrete sahiptir. Hilafet yadigarı olan ‘’Hicaz Demiryolları’’ İslam Coğrafyasının tekrar kenetlenmesini, akan Müslüman kanının durmasını sağlayacak ve yalnızca Müslümanların değil hangi inanışta olursa olsun bu kadim topraklarda yaşayan tüm insanları feraha kavuşturacaktır.  Ben buna tüm kalbimle, imanımla, itikadımla inanıyorum!
Selam ve selametle.