semra @ sivildusunce.com

Sinemanın, toplumu etkileyen güçlü bir yanı olduğu yadsınamaz bir gerçektir. Sinema sadece görsel etkileriyle değil, müziği, şiirsel anlatımı ve film repliği ile de izleyicilerin hafızalarına damga vuran yapıtlardır. Kısaca; Kitaro’nun İpekyolu Belgeseli müziği, Theodoros Angelopoulos’un Ulis’in Bakışları, Ağlayan Çayır, Sonsuzluk ve Bir Gün film müzikleri, Atıf Yılmaz’ın Selvi Boylum Al Yazmalım filminin şiirsel anlatımı, sinema müziği ve film repliklerini sayabiliriz.

Sinemanın topluma yön veren ve toplum yaşantısını beyaz perdeye taşıyan bir sosyal etkileşim alanı olduğunu düşünen sendikalar da, kısa film yarışmaları düzenleyerek sinema emekçilerine destek veriyor.

Eğitim-Bir-Sen eğitimcilerin sosyal, ekonomik hak ve taleplerini karşılamak, sorunlarını çözmek amacıyla örgütlenen bir sendika olmasının yanı sıra, kültüre, sanata ve sinemacıya da destek vermesi takdire şayan bir hizmettir.  
Eğitim-Bir-Sen’in bu yıl 4.’sünü düzenlediği kısa film yarışması gala ve ödül töreni, Kültür ve Turizm Bakanı Numan Kurtulmuş’un da katıldığı bir organizasyonla İstanbul’da gerçekleştirildi.

Bu yılki teması “eğitim” olan yarışma ile eğitimin önemli ve özel taraflarına odaklanacak hikâyeleri ortaya çıkararak sinemanın etkileyici gücüyle buluşturmak ve bu konuda toplumsal farkındalığı artırmak hedefleniyor.

Bu yılki kısa film yarışmasına tam tamına 276 film başvurusu yapıldı. Bu rakam neredeyse bir film festivaline yapılan başvuru ile aynı oranda diyebilirim. Zira geçtiğimiz yıllarda bir film festivalinde jüri üyeliği yapmış biri olarak, 276 film başvurusunun oldukça iyi bir rakam olduğunu söyleyebilirim. 276 yönetmen, oyuncu kastı, senaristi ve yapımcısıyla, Türkiye sinemasının geleceği için kısa filmleriyle “ben de varım” dedi. 5 filmin dereceye girdiği yarışmada, hak sahiplerine ödülleri takdim edildi.

Yarışmanın jüri üyeleri de, Türkiye’de hatırı sayılır sanat insanlarından oluşuyordu; jüri başkanı Semih Kaplanoğlu, sinemaya büyük eserler kazandıran, yurtdışında katıldığı hemen her festivalden ödülle dönen senarist ve yönetmen. Yazı hayatına ilk olarak kültür ve sanat yazılarıyla başlayan gazeteci-yazar Nihal Bengisu Karaca, rol aldığı sinema ve dizi filmlerde usta oyunculuğu ile izleyicilerin gönlünde taht kuran Gökhan Atalay, sinema yazılarını yıllardır takip ettiğim Enver Gülşen ve sanat tarihçisi İsmail Erdoğan jüri üyeleri idi.

Gala ve ödül töreninde jüri heyeti ve sinemacılarla röportajlar yaptım; Semih Kaplanoğlu, Türkiye sinema sektöründe ciddi bir kartelleşme ve kutuplaşma olduğunu, son filmi Buğday’ın birçok sinema salonunda gösterime sokulmadığını dile getirdi. Devletin “yerli ve milli” şuuru güçlendirmeye çalıştığına vurgu yapan Kaplanoğlu, hükümetin, çocuklara yönelik eğitimde doğanın önemini destekleyici, yerli ve milli şuurun artırılacağı dersler vermesinin önemli olduğunu kaydetti.

Oyuncu Gökhan Atalay da, Kaplanoğlu’nun düşüncelerini paylaştığını ve sinema kartelinin büyük bir sorun teşkil ettiğini, kutuplaşmaya neden olduğunu belirtti. Atalay, dizi filmlerin gereğinden fazla uzun olduğunu, televizyon kanallarının belirlediği süre uzunluğunda dizi filmlerin çekildiğini ve bunun da oyuncuları yorduğunu ve yıprattığını dile getirdi. 1980’lere kadar Türkiye sinemasının bir dili olduğunu söyleyen Atalay, bugün sinemanın bir dili olmadığını ifade etti.

Enver Gülşen ve İsmail Erdoğan, sinemanın geleceği açısından sendikaların kısa film yarışmaları düzenlemelerinin önemli olduğunu, Kültür Bakanlığı’nın sinema film ve belgesellere verdiği desteğin önemli olduğunu, genç sinemacıları teşvik eden bu yarışmaların hemen her sendikal örgütün yapması gerektiğini savunduklarını belirttiler.
Sinema yazarı ve Malatya Uluslararası Film Festivali Direktörü Suat Köçer ise, sinemada kronikleşen sorunlar bütünü olduğunu, herkesin bu sorunlardan muzdarip olduğunu ancak örgütlü bir şekilde bu sorunlara çözüm bulma noktasında bir araya gelinmediğini söyledi. Köçer, sinema sektörüne dair sorunsalın bugüne dair olmadığını, geçmişten günümüze kadar gelen, siyasal nedenlerden de kaynaklı bu sorunlardan etkilenen sinemacıların sayısının günden güne arttığını belirtti.

Sinefesto imtiyaz sahibi Muhammed Uyar ise, Türkiye sinemasının geleceğine dair ümitvar olduğunu, sinemanın genç nesiller tarafından doğru algılanması için çalışmalar yürüttüklerini söyledi. Uyar, Eğitim-Bir-Sen’in düzenlediği yarışmaya destek olduklarını, sendikanın kısa film yarışması düzenlemesinin sinemaya büyük katkısı olduğunu, dereceye giren filmlere verilen ödüllerin miktar olarak düşük görülse de, genç sinemacılar için önemli bir yekün olduğuna dikkat çekti.

***
Sinema sektöründe sorunlar olsa da, genç sinemacılar gelecek için umut vadediyor. Kısa film yarışmalarını ve sendikaların kültür, sanat ve sinemaya verdiği desteği özel ve önemli buluyorum. Eğitim-Bir-Sen’in kuruluşundan bugüne değin yürüttüğü faaliyetleri içine alan bir belgesel film çekebileceğini de ümit ediyorum.
Dilerim önümüzdeki zaman uzamında bu yarışmalar daha da perçinleşerek uzun metrajlı filmleri ve belgeselleri de içine alan festivallere evrilsin.

Selam ve selametle...