semra @ sivildusunce.com
25. dönem TBMM’si, Türkiye’de yaşayan her kesimden insanın temsil edilebilmesi bakımından ayrıcalık arz ediyor. Yeni TBMM’de; Roman’ından Ermeni’sine, Kürd’ünden Türk’üne, başı açığından başörtülüsüne kadar büyük bir çeşitlilik var. Tabii ki bu çeşitlilik ‘her şeyin tesadüfen yaratıldığına’ inananların tezinin yanlış olduğunu bir kez daha kanıtlıyor; zira bugünkü meclisin özgürlük alanının geniş olması AK Parti iktidarının on yılı aşkın bir sürede her türlü baskıyı ve tehdidi göğüsleyerek verdiği mücadele ile çıkardığı reformlarda yatıyor.
TBMM’de gerçekleşen milletvekili yemin töreninde en çok dikkat çeken isimler Ravza Kavakçı ve Leyla Zana idi. Bu iki kadın: ezilmişliğin, ötekileştirilmenin, yok sayılmanın, hakarete uğramanın ve dahası ‘kadın hakları’ teranesini dilinden düşürmeyenler tarafından yerden yere vurulmanın iki önemli simgesi oldular. Leyla Zana, 6 Kasım 1991'de gerçekleşen genel seçimde milletvekili olmuş,  TBMM’de yapılan yemin töreninde, başında ‘Kürt Bayrağı’nın renkleri olan bir saç bandıyla kürsüye çıkmış,  Türkçe başladığı yemini Kürtçe devam etmiş  ‘Ez vê sondê li ser navê gelê kurd û tirk dixwîm (Meali: Bu yemini Türk ve Kürt halklarının kardeşliği adına ediyorum) cümlesiyle tamamlaması nedeniyle meclis salonunda tepki ile karşılaşmış, 1994’de ABD’de yaptığı bir konuşma tepki toplamış, TBMM Genel Kurulu'nda yapılan oylama ile diğer beş milletvekili (Orhan Doğan, Hatip Dicle, Ahmet Türk, Sırrı Sakık ve Mahmut Alınak) ile birlikte dokunulmazlığı kaldırılmış, polis tarafından tartaklanarak ve millet önünde rencide edilerek tutuklanmış ve cezaevine konmuştu. Büyük bir direnç ve başarı öyküsüne sahip olan Leyla Zana, uzun yıllar hapishanede kaldı. Tekrar 25. Dönem Milletvekili seçilen Leyla Zana, TBMM Genel Kurulu’nda yemin ederken ‘Türkiye halkı’ diyerek kapsayıcı ve bütünleştirici bir üslup kullanarak faşizmi ayaklarının altına aldı. Kim bilir yüreğinde, meclis kürsüsünde yemin ettikten sonra yaşadıklarına ait neler geldi geçti…
Ravza Kavakçı, Merve Kavakçı’nın kız kardeşi. Merve Kavakçı; Türkiye’de başörtüsü nedeniyle ezilmiş, horlanmış, ceza almış, mahkum edilmiş, ötekileştirilmiş, 90’lı yılların iktidardaki vahşi yönetimin mağduru olmuş bütün Türkiyeli kadınların simgesi olmuş dirayetli bir kadın. Toplum cahil mühendisleri tarafından, başörtülülerin ‘’gerici, yobaz, ‘örümcek kafalı’, evde oturup çocuk doğurmaktan başka bir şey bilmemesi gereken, toplumdan ve sosyal hayattan soyutlanmış, bırakın kariyer yapmayı; okumaması gereken’ bir kadın sınıfı olarak kalmasını kafalara kazımış idi. Oysa ki, başörtülüler okuyor, entelektüel bilgi birikim ve başarıları ile büyük bir İslam ve Osmanlı medeniyetinin temsilcileri olarak seküler küçük sınıfın gözüne batıyordu.
Refah Partisi kapanmış ve yerine Fazilet Partisi kurulmuş idi. Partinin kadın kollarının düzenlediği toplantılarda divanda oturan Merve Kavakçı, dilinde sürekli okuduğu sûreler ile dikkat çekiyordu. Fazilet Partisi’nde büyük emek vererek gayret gösteren kadınlara da milletvekili listesinde yer verileceği söyleniyordu fakat hangi ilden kaç kadının milletvekili adayı gösterileceği bilinmiyordu. Listelerin açıklanacağı son güne kadar isimler gizli tutulmuş ve Merve Kavakçı’nın aday olarak gösterilmesine karar verilmiş idi. Tüm baskı ve hakaretlere rağmen Merve Kavakçı Türkiye tarihinin ilk Milletvekili oldu. Oldu, fakat TBMM Genel Kurulu’nda yapılan yemin törenine çıkması engellendi. Fazilet Partisi Genel Başkanı merhum Necmettin Erbakan ve kurmaylarının korkaklığı, DSP Genel Başkanı Bülent Ecevit’in kurmayları partisindeki neredeyse tüm milletvekilleri Merve Kavakçı’nın yemin etmesini engellediler. Bununla da kalmadı; DSP Milletvekilleri tarafından en ağır hakaretlere maruz bırakıldı, kürsüler yumruklandı ‘atın bu kadını dışarı, bu hanıma haddini bildiriniz…’ gibi daha birçok hakaret sarf edilerek TBMM Genel Kurulu’ndan dışarı çıkarıldı. Fezlekesini aldığı halde yemin ettirilmemiş ve dokunulmazlığı kaldırılmış idi. Türkiye tarihinin kadınlara uygulanmış, kara listenin en başında yer alan terbiyesizliklerinden biridir bu olay. Sözde ‘kadın haklarını savunan’, ‘kadın’ denince mangalda kül bırakmayan solcular, bu olayı elleri acıyıncaya kadar alkışlamış ve Merve Kavakçı’ya sahip çıkacak tek bir söz dahi söylememişler idi. Bununla da kalmadı; Merve Kavakçı bulunduğu parti ofisinde medya tarafından sürekli rahatsız edildi, takibe alındı, akıl almaz iftira ve hakaretlerle kamuoyu önünde rencide ve küçük düşürme kampanyaları başlatıldı, vatandaşlıktan çıkarıldı… Aile hayatı, ağzından salya akan başörtü düşmanları ve DSP’li solcular tarafından ayan beyan ortaya serildi… Hülasa anlayacağınız, ahlaksızlığın, DSP ve TBMM’deki Milletvekilleri tarafından devlet eliyle kadınlara uygulandığı bir dönemi yaşadık. Kamu kurumlarında çalışan (bende o dönemde devlet görevine son verilenlerden biriyim) başörtülü kadınlar işlerinden atıldı ya da başörtülerini açmaları yönünde baskı uygulandı. Kanunda başörtülü kadınların çalışmaması gerektiği ibaresi bulunmadığı halde, bu zulmü, hükümet kendi inisiyatifine dayanarak hukukun karartılması ile yapıldı. Üniversitede okuyan başörtülü kızlar ikna odalarına alınarak psikolojileri bozulana kadar baskı yapıldı. Fethullah Gülen ve cemaati kız öğrencilerin başlarını açmaları yönünde karar aldı ve başörtülü okumak isteyen kızları yalnız bıraktı. Bu duruma zamanın Diyanet İşleri Başkanı, Fethullah Gülen ve cemaati sessiz kaldı.
Bugün TBMM’de Ravza Kavakçı, ablası Merve Kavakçı’nın ve bizlerin çektiğimiz bütün çilenin ve yaşadığımız o kötü günlerin simgesi olan 'ablasının başörtüsünü' takarak TBMM’de yemin etti. Orada yemin eden Ravza olsa da, ağzından dökülen cümlelerde, kalbinden geçenlerde bizler vardık. AK Parti kadınları özgürleştirdi. Bu başarı, AK Parti'nin reformlarındaki başarının simgesi. 
Merve Kavakçı’ya, Leyla Zana’ya ve ezilmiş bütün kadınların başarılarına bin selam olsun…