1988’de Saddam Hüseyin yönetimi, Iraklı Kürtleri, Halepçe’de, Enfal düzenleyerek, uçaklardan elma zehirli gaz bombası atmış binlerce Kürt öldürülürken binlercesi de sakat kalmıştı. 2012’de gittiğim Irak Kürdistan özerk bölgesi şehirlerinden biri olan Duhok’ta Saddam Hüseyin zamanından kalma bir hapishaneye gitmiş, Kürtlerin tutulduğu bu hapishanede insanlık dışı uygulamaların olduğu odalarda ve avluda insanları asmak için kullanılan demirden darağaçlarını görmüştüm. O zamanlara tanıklık edenler yaşanan vahşeti anlatırken gözleri dolmuştu.
2003 Mart’ında kitle imha silahları sahip olduğu gerekçesiyle Irak’a giren Amerika, Baas’ı sona erdirmiş, bağımsızlık talebi olan Kürtleri özerklikle sınırlandırmış ve Kürdistan özerk yönetimi kurulmuştu. Akabinde Amerika askerleri, dar bir sığınağa ‘saklanan’ ve uzunca bir süre arandıktan sonra anca ‘bulunabilen’ Saddam Hüseyin, ailesi ve yönetimindeki kişiler de infaz edilmişlerdi...
2003’ün Mart ayında Irak’a giren Amerika, Iraklılar için ilk bakışta umut vadederken zaman içerisinde ne denli büyük acılara ve trajedilere neden olduğunu tüm dünya kamuoyu şahitlik etti. Gerçekleştirdiği işkenceler bugün bile hala tazeliğini korurken, Guantanamo cezaevinde tek tip elbiseler giydirilerek zincirlere bağlanan, üstlerine köpekler salınan ve en aşağılayıcı işkenceleri uygulayan ‘umut vadeden’ Amerika’yı ne tarih ne de insanlar affedecek.
İran’la arası bozuk bir ülke olarak bilinen lakin bilinenin aksine Irak’taki yönetimin başına Şii mezhebinden Maliki’yi getirerek, İran’a altın tepside Irak’ın anahtarını da sunmuş oldu.
Yıllar sonra Amerika, Irak’ta kitle imha silahları-kimyasal silahlar olmadığını açıklayacak fakat iş işten geçmiş, yıkık, viran ve katledilmiş bir halkı yıkıntılarının altında bırakmıştı.
***
Gelelim bugün yaşananların geçmiş uzantılarına: Hatırlayacağınız üzere geçtiğimiz Ramazan ayında Amerika’nin Adana Başkonsolosluğunca Diyarbakır'da düzenlenen iftar programının protesto HÜDA-PAR elemanlarınca protesto edilmiş ve çadırlar tahrip edilmişti. Protestonun asıl maksadına ilişkin açıklama yapan HÜDA-PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu "Bu saldırıyı konsolosa karşı bir tepki değil de çadıra karşı bir saldırıymış gibi lanse etmeye çalıştılar" demişti. Açıklamasının devamında "ABD'yi hoşnut etmek için Kürt gençleri birbirine düşürmeye çalıştılar. ABD'nin iftar programını protesto eden sivil toplum kuruluşlarını temsil eden iki derneğe bir gün arayla bomba atıldı. Ramazan ayında kardeşliğin daha fazla pekişmesi gerekirken, emperyalist olduğu herkes tarafından kabul edilen Amerika uğruna bir memleketin çocuklarını karşı karşıya getirmek akıl karı değildir."
IŞİD’in 31 tır şoförünü ve ardından Musul Konsolosluğunu basarak Konsolos dahil 49 kişiyi rehin almasıyla birlikte yeni bir sürece girilmiş oldu. Zira IŞİD varlığını iyice kanıtlamış ve bulunduğumuz coğrafyada korku estirmekle birlikte söz sahibi olduğunu hissettiriyordu.
Musul’da rehine krizi yaşanırken, IŞİD bir de elektrik santrali baskını yaparak 31 kişiyi daha ele geçirmiş ve rehine sayısını artırmıştı. Türkiye tarafında bunlar yaşanırken, Kerkük sınırlarına dayanan IŞİD’i geri püskürten Barzani yönetimindeki Kürt yönetimi Kerkük’ü ele geçirmişti. Haziran 2014’te Barzani yönetimindeki Kürt yönetimi bağımsızlık talep etmişti. Amerika’ya giden Irak Kürdistan özerk yönetiminden bir heyet bağımsızlık ilanı talebiyle "Bu defa biz kendi evimizi korumak zorundayız. Bizler 11 yıldır Irak'a yardım ediyoruz. Ancak yardım yapmamıza rağmen hiç bir şekilde rahat etmediğimiz gibi yaptığımız tüm yardımlar bize karşı kullanıldı" açıklamasında bulunmuş ve Amerika da bu talebe sıcak bakmıştı. Fakat Kürdistan tarafının bağımsızlık ilan etmesinin bölge açısından çokta tutarlı bir karar olmayacağına kanaat getiren Amerika Kürtlere verdiği olumlu sinyali bozarak bağımsızlık taraftarı olmadı. Maliki görevden alındı…
Suriye’deki iç savaş, Kürt şehri olan Rojava’yada sıçradı. Rojava’da özerk yapılanmaya giden Salih Müslim yönetimindeki PYD kontrolü ele geçirdi. Çatışmalar Rojava ile sınırlı kalmayarak Kürtlerin yoğunlukla yaşadığı Suriye’nin kuzeyinde bulunan Afrin, Kobani, Resulayn, Kamışlı, Girke Lege, Tirbesipiye, Rimelan ve Çilaxa bölgelerine de sıçrayarak Kobanê’ye kadar uzandı…
***
Geçtiğimi Eylül ayında HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş Amerika’ya giderek bir dizi görüşmelerde bulunmuş ve Center for American Progress adlı düşünce kuruluşuyla bir toplantı gerçekleştirerek HDP Washington Temsilciliği’nin organize ettiği ‘Ortadoğu’da Yeni Kürt Realitesi’ konferansına katılmıştı. Hatta Demiraş’ın IŞİD’in Kobani (Ayn El Arap) ilerleyişinden sonra yaptığı bu ziyarette ABD’den yardım isteyeceği yönünde de yorumlar yapılmıştı... Buraya kadar herşey normal lakin asıl sorun Demirtaş Türkiye’ye döndükten sonra başladı. Zira çözüm süreci aksaklıklara uğramış olsa da ülkede barış ortamı sağlanmışken Kobanê’ye ‘dikkat çekmek’ üzere açıklamada bulunan Demirtaş, Kürt halkını sokağa inmeye ve eylem yapmaya çağırdı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Gazi Antep’teki Suriyeli sığınmacılara hitaben yaptığı konuşmada ‘Kobanê ha düştü ha düşecek’ demesi de olayların büyümesine neden oldu.
Demirtaş’ın çağrısıyla sokağa inen halk ve PKK, 35 kişinin ölmesine, onlarca işyerinin tahrip ve talan edilmesine ve HÜDA-PAR’lıların öldürülmesine kadar varan olaylar silsilesi gerçekleştirdi. Bu olayların hemen akabinde Abdullah Öcalan, Demirtaş’a ilettiği mesajında sükunet çağrısı yaparak Demirtaş’ın basın açıklaması yapmasını ve olayların durulmasını sağladı.
Demirtaş’ın Amerika ziyaretinden sonra gerçekleşen olaylar, Amerika’nın ‘Türkiye’ye ders verme’, Abdullah Öcalan’ı itibarsızlaştırma ve çözüm sürecini sekteye uğratma gibi birçok başlık altında toplayabiliriz. Zira geçtiğimiz günlerde ortaya çıkan ses kaydında yukarıda sözünü ettiğim konulara değinilmiş ve Türkiye’de kaos ortamı yaratılarak itibarsızlaştırma harekatı yapılacağı konuşulmuş idi.
Bu minvalde, Türkiye ve Kürtler önemli bir sınav verdiler. Kürt halkını bu kez Kürtlerle imtihan ederek tepkilerini ölçmeye çalışan Amerika, Ramazan’da iftar sofrasını yıkan HÜDA-PAR’a da PKK ile misilleme yaptı. Çözüm ve barış sürecinin kırılma noktasına geldiği imajını da yaratmaya çalışan Amerika bir sonraki deneme süresine kadar yeni komplo teorileri ve insan kıyımı yöntemlerine yenisini de ekleyerek kurulmuş bir oyuncak gibi ortaya sürecek.
İster Kürt ister Türk, hangi milletten olursa olsun oynanan oyunu görerek aklı selim ve sabırla hareket etmek gerekiyor.
2003 Mart’ında kitle imha silahları sahip olduğu gerekçesiyle Irak’a giren Amerika, Baas’ı sona erdirmiş, bağımsızlık talebi olan Kürtleri özerklikle sınırlandırmış ve Kürdistan özerk yönetimi kurulmuştu. Akabinde Amerika askerleri, dar bir sığınağa ‘saklanan’ ve uzunca bir süre arandıktan sonra anca ‘bulunabilen’ Saddam Hüseyin, ailesi ve yönetimindeki kişiler de infaz edilmişlerdi...
2003’ün Mart ayında Irak’a giren Amerika, Iraklılar için ilk bakışta umut vadederken zaman içerisinde ne denli büyük acılara ve trajedilere neden olduğunu tüm dünya kamuoyu şahitlik etti. Gerçekleştirdiği işkenceler bugün bile hala tazeliğini korurken, Guantanamo cezaevinde tek tip elbiseler giydirilerek zincirlere bağlanan, üstlerine köpekler salınan ve en aşağılayıcı işkenceleri uygulayan ‘umut vadeden’ Amerika’yı ne tarih ne de insanlar affedecek.
İran’la arası bozuk bir ülke olarak bilinen lakin bilinenin aksine Irak’taki yönetimin başına Şii mezhebinden Maliki’yi getirerek, İran’a altın tepside Irak’ın anahtarını da sunmuş oldu.
Yıllar sonra Amerika, Irak’ta kitle imha silahları-kimyasal silahlar olmadığını açıklayacak fakat iş işten geçmiş, yıkık, viran ve katledilmiş bir halkı yıkıntılarının altında bırakmıştı.
***
Gelelim bugün yaşananların geçmiş uzantılarına: Hatırlayacağınız üzere geçtiğimiz Ramazan ayında Amerika’nin Adana Başkonsolosluğunca Diyarbakır'da düzenlenen iftar programının protesto HÜDA-PAR elemanlarınca protesto edilmiş ve çadırlar tahrip edilmişti. Protestonun asıl maksadına ilişkin açıklama yapan HÜDA-PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu "Bu saldırıyı konsolosa karşı bir tepki değil de çadıra karşı bir saldırıymış gibi lanse etmeye çalıştılar" demişti. Açıklamasının devamında "ABD'yi hoşnut etmek için Kürt gençleri birbirine düşürmeye çalıştılar. ABD'nin iftar programını protesto eden sivil toplum kuruluşlarını temsil eden iki derneğe bir gün arayla bomba atıldı. Ramazan ayında kardeşliğin daha fazla pekişmesi gerekirken, emperyalist olduğu herkes tarafından kabul edilen Amerika uğruna bir memleketin çocuklarını karşı karşıya getirmek akıl karı değildir."
IŞİD’in 31 tır şoförünü ve ardından Musul Konsolosluğunu basarak Konsolos dahil 49 kişiyi rehin almasıyla birlikte yeni bir sürece girilmiş oldu. Zira IŞİD varlığını iyice kanıtlamış ve bulunduğumuz coğrafyada korku estirmekle birlikte söz sahibi olduğunu hissettiriyordu.
Musul’da rehine krizi yaşanırken, IŞİD bir de elektrik santrali baskını yaparak 31 kişiyi daha ele geçirmiş ve rehine sayısını artırmıştı. Türkiye tarafında bunlar yaşanırken, Kerkük sınırlarına dayanan IŞİD’i geri püskürten Barzani yönetimindeki Kürt yönetimi Kerkük’ü ele geçirmişti. Haziran 2014’te Barzani yönetimindeki Kürt yönetimi bağımsızlık talep etmişti. Amerika’ya giden Irak Kürdistan özerk yönetiminden bir heyet bağımsızlık ilanı talebiyle "Bu defa biz kendi evimizi korumak zorundayız. Bizler 11 yıldır Irak'a yardım ediyoruz. Ancak yardım yapmamıza rağmen hiç bir şekilde rahat etmediğimiz gibi yaptığımız tüm yardımlar bize karşı kullanıldı" açıklamasında bulunmuş ve Amerika da bu talebe sıcak bakmıştı. Fakat Kürdistan tarafının bağımsızlık ilan etmesinin bölge açısından çokta tutarlı bir karar olmayacağına kanaat getiren Amerika Kürtlere verdiği olumlu sinyali bozarak bağımsızlık taraftarı olmadı. Maliki görevden alındı…
Suriye’deki iç savaş, Kürt şehri olan Rojava’yada sıçradı. Rojava’da özerk yapılanmaya giden Salih Müslim yönetimindeki PYD kontrolü ele geçirdi. Çatışmalar Rojava ile sınırlı kalmayarak Kürtlerin yoğunlukla yaşadığı Suriye’nin kuzeyinde bulunan Afrin, Kobani, Resulayn, Kamışlı, Girke Lege, Tirbesipiye, Rimelan ve Çilaxa bölgelerine de sıçrayarak Kobanê’ye kadar uzandı…
***
Geçtiğimi Eylül ayında HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş Amerika’ya giderek bir dizi görüşmelerde bulunmuş ve Center for American Progress adlı düşünce kuruluşuyla bir toplantı gerçekleştirerek HDP Washington Temsilciliği’nin organize ettiği ‘Ortadoğu’da Yeni Kürt Realitesi’ konferansına katılmıştı. Hatta Demiraş’ın IŞİD’in Kobani (Ayn El Arap) ilerleyişinden sonra yaptığı bu ziyarette ABD’den yardım isteyeceği yönünde de yorumlar yapılmıştı... Buraya kadar herşey normal lakin asıl sorun Demirtaş Türkiye’ye döndükten sonra başladı. Zira çözüm süreci aksaklıklara uğramış olsa da ülkede barış ortamı sağlanmışken Kobanê’ye ‘dikkat çekmek’ üzere açıklamada bulunan Demirtaş, Kürt halkını sokağa inmeye ve eylem yapmaya çağırdı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Gazi Antep’teki Suriyeli sığınmacılara hitaben yaptığı konuşmada ‘Kobanê ha düştü ha düşecek’ demesi de olayların büyümesine neden oldu.
Demirtaş’ın çağrısıyla sokağa inen halk ve PKK, 35 kişinin ölmesine, onlarca işyerinin tahrip ve talan edilmesine ve HÜDA-PAR’lıların öldürülmesine kadar varan olaylar silsilesi gerçekleştirdi. Bu olayların hemen akabinde Abdullah Öcalan, Demirtaş’a ilettiği mesajında sükunet çağrısı yaparak Demirtaş’ın basın açıklaması yapmasını ve olayların durulmasını sağladı.
Demirtaş’ın Amerika ziyaretinden sonra gerçekleşen olaylar, Amerika’nın ‘Türkiye’ye ders verme’, Abdullah Öcalan’ı itibarsızlaştırma ve çözüm sürecini sekteye uğratma gibi birçok başlık altında toplayabiliriz. Zira geçtiğimiz günlerde ortaya çıkan ses kaydında yukarıda sözünü ettiğim konulara değinilmiş ve Türkiye’de kaos ortamı yaratılarak itibarsızlaştırma harekatı yapılacağı konuşulmuş idi.
Bu minvalde, Türkiye ve Kürtler önemli bir sınav verdiler. Kürt halkını bu kez Kürtlerle imtihan ederek tepkilerini ölçmeye çalışan Amerika, Ramazan’da iftar sofrasını yıkan HÜDA-PAR’a da PKK ile misilleme yaptı. Çözüm ve barış sürecinin kırılma noktasına geldiği imajını da yaratmaya çalışan Amerika bir sonraki deneme süresine kadar yeni komplo teorileri ve insan kıyımı yöntemlerine yenisini de ekleyerek kurulmuş bir oyuncak gibi ortaya sürecek.
İster Kürt ister Türk, hangi milletten olursa olsun oynanan oyunu görerek aklı selim ve sabırla hareket etmek gerekiyor.