semra @ sivildusunce.com
Kanın, gözyaşının ve acının sofralarımızdan eksik olmadığı bir Kurban Bayramını daha kutlayacağız. Neredeyse bir asırdır dinmeyen gözümüzün yaşına, dilimizin ağıtlarına, yüreğimizin feryadına katlanmaya çalışırken, gün geçmiyor ki keder sayfamıza bir yenisi eklenmiş olmasın. Sabrımızın sınırlarında, barış gününe kadar yakacağımız daha çok ağıtımız olacağa benziyor...
Türkiye’de çözüm süreciyle birlikte aylardır rahat bir nefes aldık derken, yanı başımızda sınırlarımıza kadar dayanan daha büyük sorunla karşı karşıyayız. Suriye’de yıllardır süre gelen Esed zulmü ve katliamı, bu zulmün yarattığı çeteler, son olarak da bu coğrafyanın yeni baş belası olan IŞİD terör örgütü. Suriye’de nüfus cüzdanı olmayan, ötekileştirilen, en ağır ve kötü işlerde çalıştırılan Kürt halkı şimdi de IŞİD terörüyle başa çıkmaya çalışıyor.
Geçtiğimiz ay IŞİD Suriye’deki Kürt köylerine baskın yaparak Şengal’e girmiş, çok sayıda Ezdi’yi katletmiş ve kadınlara insanlık dışı muamelelerde bulunmuştu. Gerçekleştirdiği katliamları ve acımasızlığını hem sosyal medyada yayımladığı ‘kafa kesme’ görüntüleriyle hem de video paylaşımlarıyla güçlendirmeye çalışıyor. İslam ile hiçbir tutarlı yanı bulunmayan IŞİD, Amerika’da ikiz kulelere gerçekleştirilen tasarlanmış saldırıların ardından dünyada yaygınlaştırılan İslamofobiyi yaygınlaştırmaktan başka bir maksat gütmüyor. IŞİD’i bahane ederek İslam’a, Muhammed Peygambere ve dini değerlere hakaret ve küfür etmeyi elzem bir başarı addedenler şimdiye kadar içlerinde biriktirdikleri kini kusmaktan öteye gitmiyorlar.
IŞİD’in Türkiye tarafından desteklendiğini, silah ve mühimmat sevkiyatı yapıldığını iddia edenler çözüm sürecinin sekteye uğramasını ve hatta bitmesini istiyorlar. Zira yanı başımızdaki Kürt bölgesi olan Kobane’nin düşmesi Türkiye’nin sınırlarını da önemli ölçüde tehdit edecektir. Kaldı ki Kobane’nin düşmesi demek bu coğrafyanın düşmesi anlamına geliyor. Sorunlara akılcı bir yaklaşımla çözüm üreten AK Parti iktidarı IŞİD gibi bir tehtide asla prim vermeyecektir; gel gelelim bunun tek kanıtı ise Millet Meclisine sunduğu asker tezkeresidir.
***
Eski Türkiye’de barış umudu hiçbir zaman var olmadı. İktidara gelen koalisyon hükumetleri halkımızı boş avuntularla manipüle edilen kardeşlik sürecinden geçildiğine inandırmaya çalıştılar. Paradigması olmayan devlet, sürekli olarak PKK dağ kadrosunu öldürmekle bitirebileceğini savundu. Masaya oturup müzakere ve barış ortamının tesisi için hiçbir adım atmadığı gibi, Kürt halkını inkar ve yoksayışla görmezden gelip halkın çığlıklarına kulaklarını kapadı. Faşizmi yaygınlaştıran, Türk ve Kürt halkını birbirine ötekileştiren büyük bir kaos yarattı. Başa gelen her yeni Hükümet pragmatizmi, birbirini tekrarlayan söylemler eşliğinde korosunu kurdu ve iktidardan inene ve/veya indirilene kadar aynı şarkıyı usanmadan söyledi durdu. Ortaya ''kakafonik'', kulakları tırmalayan müphem açıklamalar çıktı. Bugün yine benzer kakafonik sesler IŞİD terör örgütünü desteklediği iddiasıyla AK Partiye yükselirken, Kürt halkının maruz kaldığı acımasız vahşete seyirci kalarak çözüm süreci baltalanmaya çalışılıyor.
Eski Türkiye’de ‘’öyle bir örgüt çıkacak ki hem Kürtleri hem de Türkiye’yi hedef alacak ve bu kaotik ortam hükumet ile PKK’nin ortak akılla hareket etmesini sağlayacak’’ dense kimse inanmazdı. Fakat bugün Yeni Türkiye’de Kürtlerin kazanımları ve Türkiye’nin selameti için Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve Abdullah Öcalan büyük çaba sarf ediliyor. Eski Türkiye’de devlet erkleri halkımızı ikiye bölerken, bugün yeni Türkiye’de ortak acılarımıza birliktelik bilinci yaratarak IŞİD’in önüne geçmeye çalışılıyor.
Yarın kutlayacağımız Kurban Bayramı ve Yahudi halkının Yom Kipur bayramı Ortadoğudaki katliamın sona erdiği, halkların esenliği ve barış için umut ışığı olsun.