semra @ sivildusunce.com

İsrail’in Gazze’ye yönelik kesintisiz saldırıları Ekim ayında tam bir yıl olacak. Bu süre zarfı içerisinde iki yüze yakın gazeteci ile on binlerce sivil hayatını kaybetti. Çoğunluğu çocuklardan oluşan bu katliamı Müslüman ülkelerin liderleri sadece kınamakla geçiştirdiler. Bu kınamalar Gazze’ye hiçbir şekilde fayda sağlamadığı gibi Müslümanların İsrail mallarını almalarına da tüm boykot çağrılarına rağmen engel olamadı. Ta ki İsrail’in Lübnan’da elektronik telsizlerdeki lityum-polimer pilleri patlatıncaya kadar! Dünya basınına yansıyan görüntüler çok kötü...

İsrail herhangi bir askeri operasyona gerek kalmadan tekenolojiyi silah gibi kullanarak elektronik siber saldırı ile Lübnan'da binlerce kişiye saldırı düzenledi. Ve bu saldırı dünya savaş literatüründe bir ilk olduğu için tarihe geçecek...

Eş zamanlı patlatılan çağrı cihazları 9 kişiyi canından ederken 3 binden fazla kişiyi de yaraladı. Binlerle ifade edilen yaralıların büyük çoğunluğunun elleri ve bacakları koptu... Hizbullah bu saldırının İsrail tarafından yapıldığını ve kendilerini öldürmeyi hedeflediğini duyurdu. İsrail bu saldırıda yaralı olarak hastaneye gidenlerin kimler olduğunu da tespit ederek hepsini deşifre edebilir. 

Pillerin patlamasıyla bir anda binlerle ifade edilen kişi yere yığılarak kanlar içerisinde kaldı. Lübnan yönetimi, ülke genelindeki tüm hastanelerin yüksek alarma geçmesi, tüm vatandaşlardan çağrı cihazlarını derhal atmalarını söyledi ve ülkede acil durum ilan edildi… Patlama ile sadece bu cihazları ellerinde bulunduranlar değil aynı zamanda kısa menzilli bomba gibi çevresindekileri de öldürme kabiliyetine de sahip. Saldırıda bir milletvekilinin öldüğü belirtilirken, İran Büyükelçisi Amani’nin gözleri kör olduğu bilgisi paylaşıldı.

İsrail, Gazze ile yaşadığı iç savaşın alanını Suriye’deki Golan Tepeleri’ne ve şimdi de Lübnan’a saldırarak genişletmeyi planlıyor.

Müslüman ülkeler tedirgin; İsrail’in Lübnan’a gerçekleştirdiği bu siber saldırı gün gelip onları da yakalar mıydı?

Türkiye'nin ASELSAN marka cep telefonu nasıl yok edildi?

Türkiye’nin teknolojik ve elektronik iletişim araçlarından biri olan cep telefonları, bundan tam 30 yıl önce, 1994 yılında Aselsan 1910 - 1919 markasıyla cep telefonları üretildiğinde titreşimli olması özelliği ile dünyada bir ilk idi. Aselsan yetkilisi, telefonun üretim sürecini, “Son iki sene içerisinde telekomünikasyon alanında hakikaten Avrupa’nın ileri ülkeler seviyesine erişmiştir. Bütün gayretimiz bu seviyeyi daha da ileriye götürmektir. Bununla ilgili olarak biliyorsunuz Türksat projemiz vardı. Ama maalesef istemediğimiz bir olayla Türksat’ı buraya yerleştiremedik. Bu telekomünikasyon alanında bize daha geniş imkanlar verecekti. Ama tahmin ediyorum ki Temmuz ayında ikincisini atma durumunda olacağız. Türksat 2 ile birlikte şu anda size takdim edeceğimiz bu GSM el modeli ile Türkiye’de Telekomünikasyon alanında artık ismini bütün dünyaya kabul ettirmiştir.” sözleriyle özetledi. Açıklamasını bitirdikten sonra elindeki yerli ve milli Aselsan marka cep telefonunu Süleyman Demirel’e takdim etti.

Dönemin cumhurbaşkanı merhum Süleyman Demirel, Aselsan’ın ürettiği cep telefonunu, kameraların önüne geçerek dünyaya tanıttı. Demirel konuşmasında, ”Haberleşmenin uygar dünyada ne kadar mühim olduğunuz biliyoruz. Üzerinde aylarca uğraşılmış, müzakereler yapılmış…ve dijital sisteme dayalı cep telefonu Türkiye sahip olmuştur.” dedi.

Demirel ilk telefon görüşmesini ise dönemin başbakanı Tansu Çiller ile gerçekleştirmişti. Telefona yönelik dış ülkelerden de talepler gelmeye başladı. Aselsan marka cep telefonuna yönelik ilk ihracat talebi Kıbrıs ve Azerbaycan’dan oldu. Peşi sıra birçok ülkeden talepler gelmeye başladı. Dünyada cep telefonu (GSM) üreten 9 ülkeden biri olan Türkiye, 
Aselsan 1919 marka yerli ve milli telefonu ile İngiltere Teknoloji Fuarında 1. seçilmişti.

1997’de dışarıdan yabancı bir mühendis getirildi ve bütün uğursuzluk da alışık olduğumuz üzere o zaman başladı; telefon vardı ancak patent yoktu. Yabancı marka telefon şirketleri (Nokia, Ericsson, Motorola...) peş peşe dava açtılar ve hepsini kazandılar. Aselsan 1920 - 1923 marka telefonlar piyasaya sürülmedi. Dönemin hükümeti Aselsan’a sahip çıkmadı...

O zamanlar Çukurova Holding'e bağlı KVK (Mehmet Emin Karamehmet, Murat Vargı ve Osman Kavala'nın soyadlarının baş harfleriyle oluşmuştur), telefon satış ve dağıtımında tekel idi. Asselsan 1920 - 1923 marka yerli ve milli telefonlar piyasaya sürülmedi. Nokia marka telefonlar piyasaya sürülürken, Aselsan 1920 - 1923 marka telefonlar kendi ülkesinde garip kaldı.

İstihbarat elemanları dışarıdan müdahale ile dinleme yapılamayan Aselsan’ı kullanırken, hükümet ve yerli şirketler bir olup Türkiye’nin yerli markasını piyasadan sildiler.

O günden bu güne savunma ve otomotiv sanayinde olumlu adımlar atılmış olsa da yerli ve milli cep telefonu üretimine yönelik adım atılmadı.

Gelelim 2006 yılına. Erdoğan o dönem başbakan iken aracında rahatsızlanmış,  şoförü tarafından hastaneye götürülmüş ancak aracın anahtarını içeride unutunca araç kendiliğinden kilitlenmişti. Erdoğan araçta baygın halde iken kapılar açılamayınca dışarıdan cama balyoz ile müdahale ile kırılmış ve aracın kapısı anca açılabilmişti. Alman malı olan aracın uzaktan kumanda edildiği ve bu şekilde kilitli bırakıldı da o dönem ortaya atılan iddialar arasındaydı.

İsrail’in Lübnan’da gerçekleştirdiği elektronik çağrı cihazlarındaki lityum-polimer piller hayatımızın her alanında var ve büyük bir iştahla kullanmaya devam ediyoruz. Şu anda size bu satırları yazarken kullandığım bilgisayarım, cebimizdeki telefonlar, kolumuzdaki akıllı saatler, kulağımızdaki akıllı kulaklıklar, mutfağımızdaki akıllı buzdolapları, evimizi süpüren akıllı süpürgeler, bebek odalarına bıraktığımız ses cihazları, hastanelerde kullanılan sağlık ekipmanları, elektrikli araçlarda kullanılan dev bataryalar ve daha niceleri…

Uçaklar ve elektrikli araçlar  ne kadar güvenli?

Uçaklarda ve elektrikli araçlarda bulunan lityum-polimer piller de aynı şekilde İsrail’in tehdidine davetiye çıkarıyor. Aynı şekilde elektrikli scooter,  şarj edilebilen piller, mobil cihazlar, radyo kontrollü uçaklar, şarjlı çocuk oyuncakları... Günlük yaşamımızda aklınıza gelebilecek her türlü eşya ve materyal ile aslında tehdit ve tehlike altındayız. 

İsrail ile olası küçük çaplı bir çatışmada dahi silah kullanmaya gerek kalmadan bu teknolojik cihazlar vasıtasıyla bomba etkisi oluşturan patlamalar yapabilir ve binlerce belki milyonlarca insanın aynı anda ölmesine, yaşamayı başaranların ise sakat kalmasına neden olabilir. Uluslararası mahkemelerde İsrail’in bu saldırısı ne Netanyahu’nun ne de ABD’nin umurunda olacak zira ben bu satırları yazarken ABD, Lübnan’a yönelik siber saldırıya ilişkin kınama yayınlamadı. Netanyahu, İsrail'de sivilleri sırf iktidar hırsı ile ölümle baş bala bıraktığı için Yahudilerden de büyük tepki görüyor ve sokak eylemlerinde kınanıyor.

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, İsrail’in Lübnan’a yönelik siber saldırısına ilişkin, “Bu tablo bile İsrail’in saldırganlığının bu katliam şebekesinin cinayet işlemekten hiçbir sınırı olmadığını gösteriyor. Herhangi bir şekilde hacklenerek nasıl patlayıcıya dönüşmüş? Sorgulanıyor. Elimizdeki cihazlar ne kadar güvenlidir? Bomba tesiri yapacak şekilde sonuç ortaya çıkıyor.” diyerek olayın vahametine dikkat çekti.

Sosyal ağlardan telefonlara, bilgisayardan tutun da aklınıza gelebilecek akıllı tüm cihazlarda milli teknoloji hamlelerinin ne kadar önemli olduğunu şimdi daha iyi anladığınızı ümit ediyorum. Zira bu hamleler hayata geçirilmiş olursa, yarın bir gün İsrail’in saldırısıyla karşılaşma ihtimalimiz olabildiğince aşağı çekilmiş olur.

 Selam ve selametle...