semra @ sivildusunce.com

Bölge ülkelerde yaşanan savaşlar, felaketler, acılar, hepimizin içinde buruk izler, derin yaralar açar. Zira biliriz ki hemen yakınımızda yaşanan acılar her ne kadar gözlerimizin önünde gerçekleşmese de kalbimizin ve ruhumuzun derinliklerinde büyük yıkımlara neden olur. Hele bu savaşların yaşandığı yerler bizim gönül coğrafyamızın, kan ve kültür bağımızın vücut bulduğu topraklarda yaşanıyorsa kahrımız ve ızdırabımız kat be kat daha fazla artıyor. Tıpkı Karabağ’da Ermeniler tarafından yakılıp yıkılan köyler, bir gecede katledilen binlerce kadın ve çocuğun acısını iliklerimize kadar hissettiğimiz Hocalı'da olduğu gibi… Adı “Hocalı Katliamı” olarak anılan, Ermenilerin yüzünde kara bir leke olarak tarih sayfalarına işlenen bu acılar, aradan geçen onlarca yıla rağmen ilk günkü gibi.

İnsanlık tarihine kara bir leke olarak sürülen savaşların, kültür ve sanat yolu ile tüm dünyaya duyurulması ve unutturulmaması büyük önem arz ediyor. Uzun ya da kısa metrajlı filmler, şiirler, fotoğraflar, çizimler, kitaplar, şarkılarla yaşanan insanlık dramını tüm yönleriyle büyük kitlelere ulaştırmak her sanatçının amacı ve gayesidir.

Azerbaycanlı yönetmen Saida Hakverdiyeva, Hocalı katliamını beyaz perdeye taşıdığı eserini, katliamın 4. yılında Ankara’da gösterime soktu. CSO’da yapılan galaya yerli ve yabancı çok sayıda seyirci katıldı. Kadınların çoğunlukta olduğu izleyicilere hitaben Kültür ve Turizm Bakanlığı Daire Başkanı ve Uluslararası Kadın Barış Grubu (IWPG) Türkiye Tanıtım Elçisi Sanem Arıkan, Gazi Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Hasan Tezer, Türkiye Azerbaycan Dostluk İşbirliği ve Dayanışma Vakfı (TADİV) Başkanı Prof. Dr. Aygün Attar ile milletvekilleri ve dernek başkanları konuşmalarını yaptılar. Tıklım tıklım dolan salonda birçok seyirci de ayakta kaldıkları halde filmi başından sonuna kadar yorulmadan izlediler. 

Saida Hakverdiyeva’nın yönetmenliğinde hayata geçirilen “Eski Bavullar” filmi, izleyiciyi 2. Karabağ Savaşı’nın gölgesinde kalan sekiz kadının dünyasına doğru unutulmaz bir yolculuğa davet ediyor. Savaşın insani boyutunu, acımasız gerçeklerini ve yıkıcı etkilerini sekiz farklı kadının gözünden işleyen film, seyircinin zihninde derin bir iz bırakırken, izleyenlere de empati dolu bir deneyim yaşatıyor. Hakverdiyeva, gerçek hikayelerden ilham aldığı bu yapımda, savaşın soğuk yüzünü kadınların güçlü duruşlarıyla sarmalayarak, onların direniş ve dayanıklılık hikayesini tüm dünyanın duymasını hedefliyor.

Film, savaşın getirdiği yıkımın, her bir kadının iç dünyasında nasıl yankılandığını, en yalın ve etkileyici biçimde gözler önüne seriyor. Kadın karakterlerin yaşadıkları çaresizlik, umut ve direniş anları, sinematografik bir incelikle aktarılırken, filmin galasında izleyicilerin gözyaşlarına hakim olamaması da bu gerçeklik hissinin bir göstergesi oldu. Hakverdiyeva, savaşın acı yüzünü yaşamış kadınların öykülerini beyaz perdeye taşıyarak, bu sessiz kahramanların hem kendi ülkelerinde hem de küresel ölçekte birer ilham kaynağı olmasını amaçlıyor. Salonda filmi izlerken hepimiz duyulandık, gözlerimiz doldu... O günleri tekrar tekrar yaşadık.

“Eski Bavullar” ile Hakverdiyeva, savaşın yıkıcılığını anlatırken aynı zamanda kadınların iradesine ve direnişine olan güçlü inancını da seyirciye aktarıyor. Savaşın kalıntıları arasında bir direniş simgesi haline gelen bu kadınlar, aynı zamanda sinemaseverlere, hayatlarının en karanlık anlarında bile nasıl ayakta kalındığını hatırlatıyor. Bu anlamda “Eski Bavullar”, yalnızca bir savaşın hikayesini anlatmaktan çok, kadınların sesi ve gücü olarak sinema tarihindeki yerini alıyor.