semra @ sivildusunce.com

Narin'in yaşamdan koparıldığı köyün adının Tavşantepe olduğunu ve Tavşan Tepe ile bilerek farklı yazdığımı aşağıdaki satırlarda okuyacaksınız. Süreci kısaltan uzunca bir yazı oldu lakin tüm ayrıntıları bulabilirsiniz.

Günlerdir yalnızca Diyarbakır'ı değil ülke gündemini meşgul eden 8 yaşındaki Narin Güran’ın sır ölümüyle ilgili perde aralanmış değil. Narin son olarak 21 ağustosta, saat 15.15’te camiden çıkıp evine giderken görüntüleniyor. Sonrasına dair ne bir ipucu ne de bir görgü tanığı var. Narin’in babası Arif o gün köyde olmadığını, yeğeninin düğün davetiyesini dağıtmak üzere başka bir köye gittiğini söylüyor. Oysa baba, saat 16.39’da Facebook’taki bir grupta kızının kaybolduğunu, “Kayıp aranıyor! Adı, Narin. Diyarbakır Merkez, Tavşantepe, Çulliye köyünden 7 ila 8 yaşlarında. 21 ağustos ikindi civarı Kur’an kursundan çıkarken saat 4’ten itibaren kayıp. Gören, duyan herkesten haber bekliyoruz. Babası, Arif Güran.” Bu paylaşımla duyuruyor. Yani Narin kamera kayıtlarından çıktıktan bir saat 20 dakika sonra bu paylaşım yapılıyor. Köy yerinde yaşamış ya da kısa süreliğine bile olsa gitmiş olanlar iyi bilir ki çocuklar saatlerce dışarıda oyun oynar, akraba çocuklarıyla yer, içer… ve saatlerce eve gitmezler. Akşam olmayana dek çocuklar aranmaz. Kaldı ki Tavşantepe Köyü’nün neredeyse tamamı hısım-akraba. Kayıp ilanı verilmesinin ardından baba ve amca Salim Güran, telefonlarını kapatıyorlar. Neredeyse köyün büyük bir kısmı telefonlarını ya değiştiriyor ya da hatlarını kapatarak yeni hat satın alıyor…

Arama-kurtarma görevlileri köyde arama yapmaya başlıyor. Amca Salim Güran, arama ekiplerini sürekli yanlış yerlere işaret ederek asıl arama yapmaları gereken yerleri es geçmelerini sağlıyor. Bu arada ailenin neredeyse tamamı şüpheli ifadeler vererek Narin’in bulunmaması için ağız birliği etmişçesine tavır takınmaları nedeniyle gözaltılar başlıyor. Ve nihayetinde, tüm arama çalışmalarına rağmen “bulunamayan” Narin bir anda daha önce defaten bakıldığı halde bulunamayan Eğertutmaz Deresindeki bir kuytuda bulunuyor.

Narin, kaybolmasından 19 gün sonra, köyde yaşayan biri olan Nevzat Bahtiyar adındaki köylü itirafçı oluyor ve cesedi gömdüğü yeri savcılıktaki ifadesinde itiraf ediyor. Nevzat, Narin’i amca Salim’den 200 bin TL karşılığında alarak bir çuvala yerleştirdiğini ve baş aşağı gelecek şekilde gelecek şekilde dere kenarına bıraktığını ve üzerini ağır taşlarla kapattığını itiraf ediyordu. Ancak Narin, Nevzat’ın gösterdiği yerde ayakları aşağıya gelecek şekilde bırakılmış olarak bulundu. Çekişkili ifadelerle birlikte Narin’in dere kenarına bırakılmasına dair itiraf da çelişkili. Kaldı ki hiçbir katil, cesedi ortadan kadırması için bir başkasına vermez. Ancak bir çeteleşme söz konusu ile Salim de hem çete lideri hem de muhtar ise ancak bu şekilde kendi yanında çalıştırdığı çete üyelerine cesedi ortadan kaldırmaları talimatını verebilir zira Nevzat ifadesinde, tehdit altında bu teklifi kabul ettiğini söylemişti. Gel gelelim Tavşantepe köyünde cinayet işlemek ve cesedi ortadan kaldırmak o kadar sıradanlaşmış ki tüm köy ağızbirliği ederek cinayeti örtbas ederek cesedi çarçabuk ortadan kaldırmakta mahir oldukları görülüyor.

Kuzenleri, jandarmadaki ilk ifadelerinde Narin'i saat 17.00’dan sonra gördüklerini söyledikleri halde bugünkü ifadelerinde bu şekilde konuşmalarını amca Salim’in tembihlediği yönünde ifadelerini değiştirdiler. Savcının Salim Güran’a sorduğu sorulardan biri de, Narin kaybolmadan iki gün önce ailenin erkeklerinin yüklü miktardaki borçlarını nasıl ödedikleri ile ilgili idi. Bu ödemenin Narin cinayetiyle ilişkili olduğu düşünüyorlar olmalı. Eğer öyle ise Narin, para karşılığında öldürülmesi ya da sapkın bir ayine kurban edilmesi için kim ya da kimlere verildi?!

Bu köy ile ilgili çok sayıda sır perdesi mevcut zira abla Tülin de henüz 5 yaşında iken engelli olduğu halde merdivenlerden düşerek öldüğü söylenerek amca Salim köy muhtarı olduğu için defin yetkisi nedeniyle Tülin’in defnedilmesine izin vermiş. Aynı şekilde Narin’in mezarı başında ağlayan köy kadınlarından biri “Havin’ime de böyle kıydılar!” feryat ediyordu. Köyde 3 tane kimsesiz çocuk mezarı bulunduğu, toplu mezarların olduğu da iddialar arasında.

Tavşantepe köyü ile ilgili iddialardan biri de köyde uzun namlulu silahların ve cephaneliklerin olduğu yönünde. Bu köy sınıra yakın olmadığı halde sivil vatandaşlar onca mühimmatı ve uzun namlulu silahları neden barındırıyor?

Dün oratay çıkan Abdulhakim Çelikbilek adlı bir baba, 2007 yılında (bundan 19 yıl önce!) oğlu Muhammed Çelikbilek’in  kaybolduğunu ve 19 gün sonra cesedinin Tavşantepe köyündeki Eğertutmaz Deresinde bulunduğunu basına duyurdu. Oğlunun kaybıyla ilgili olarak tıpkı Narin olayında olduğu gibi soruşturmaya gizlilik kararının getirildiğini anlatan baba, şikayet başvurusunda bulunacağını da açıkladı.

Her iki çocuğunda 19 gün sonra ortaya çıkması tesadüf mü? Hayatta tesadüfe yer yoktur…

Nevzat ilk ifadesinde, Salim Güran ile yol üzerinde karşılaştıklarını, kendi aracından çıkardığı çuvalın içerisinde Narin’i koyarak dere yatağına götürdüğünü söylemişti ancak bugün değiştirdiği ifadesinde, Narin’in cenazesinin evinin yakınında olduğunu ve ahırdan çıkardıkları bir çuvalın içerisine koyarak götürdüğünü söyledi.

Kaybolan çocuklarla ahır ile bağına birlikte bakalım isteseniz;

1945 yılında Robert Lawson’un kaleme aldığı çocuk kitabı “Tavşan Tepe”, 1954’te Amerikan Çocuk Edebitatı’nda “Mükemmellik Ödülü” alan kitabı paylaştı.  Bu kitapta “tavşan” üzerinden; şüphe, korku ve nefret konu ediliyor. (Kitap, İbranice metniyle dolaşımda)

“Tavşan Tepe” adlı kitap, yüzeysel bir hikayenin ötesinde, derin mitolojik ve sembolik anlamlar taşıyan bir anlatıya sahiptir. Bu eserde, tavşanlar (çocuklar) ahırda kitlenmiş ve bir kurtuluş mücadelesi vermektedirler. Kitap, bu tavşanların kaderlerini belirleyen bir gemiyi ve bu gemiye ulaşma mücadelesini detaylandırarak, fedakârlık ve kurtuluş temalarını işler.

Tavşanlar, bu kitapta, Yahudi mitolojisinde 19’u temsil eden, yani bir tür kutsal anlam taşıyan sembollerdir. Ayrıca, tavşan kelimesinin asıl anlamının "fedakâr tepe" olması, bu mitolojik bağlamı daha da derinleştirir. Kitap, tavşanları kız çocukları ile ilişkilendirerek, bu sembolizmi toplumsal ve kültürel bir bağlamda ele alır. Tavşanların (Narin’in kahverengi bir battaniye içerisinde, amca Salim’in aracının ön koltuğunda gördüğünü söyleyen benzinlikteki çalışanın ifadesi var) battaniyeli olanları, yani dayanıklı ve güçlü tavşanlar, su kenarına yanaşan bir geminin varlığıyla kurtuluş umudu taşır.

Kitapta, tavşanların bir ahırda kitlenmiş olması, onların zor bir durumdan kurtulma çabasını temsil eder. Bu tavşanlardan bazıları battaniyeli olarak tasvir edilir, bu da onların dayanıklılığını ve zorluklara karşı koyabilme yetilerini simgeler. Su kenarına yanaşan gemi ise, bu tavşanların kurtuluşu için bir umut kaynağıdır. Ancak, gemiye ulaşmak her zaman kolay değildir; tavşanlar, arka bacaklarından yakalanarak tepetaklak edilirler. Bu, zorlu bir mücadeleyi ve fedakarlığı temsil eder. Ve sol arka bacak kopana kadar bu devam eder. Narin'in adli tıpta yapılan incelemede sol bacağının koptuğu tespit edilmişti. Sosyal medyada paylaşılan, Narin'in annesine sarıldığı bir fotoğrafta; üstünde tavşan figürlü pembe renkli penye, sol bacağını arkaya doğru çevirerek kaldırdığını görebilirsiniz. Bu penyeyi giymesini, bu pozu vermesini kim salık verdi? Bu fotoğrafı kim, neden çekti? Bunların hepsi tesadüf olabilir mi?

Tavşanın arka bacağından yakalanması ve tepe taklak edilmesi, onun karşılaştığı engelleri ve zorlukları sembolize eder. Ancak, bu zorluklardan kurtulup bacağındaki ipten kurtulabilen tavşanlar, gemiye ulaşarak tamamen kurtulmuş olurlar. Bu süreç, kişisel mücadele ve fedakarlığın sonucunda elde edilen özgürlüğü ve kurtuluşu anlatır.

Sonuç olarak, “Tavşan Tepe” kitabı, derin mitolojik ve sembolik anlamlarla dolu bir anlatı sunar. Tavşanlar, fedakarlık ve kurtuluşun temsilcileri olarak, hem bireysel hem de toplumsal mücadelelerin sembolleri olarak karşımıza çıkar. Kitap, bu sembolleri kullanarak, zorlukların üstesinden gelme ve kurtuluş mücadelesinin önemini vurgular…

Tavşantepe köyünün Zerzevan Kalesi’ne 30 km uzaklıkta olması da akıllardaki şüpheleri daha artırıyor.

Kitapta anlatılanlarla ne kadar ilgilidir bilinmez ancak Narin de bırakıldığı çuvalda bulunduğunda bacağı kopuk bir halde çuvaldan çıkarılmıştı.

Yine Kur’an’ı Kerim’de Müddessir Sûresi 28-31 ayeti kerimelerinde şöyle der: Ben onu "Sekar"a (cehenneme) sokacağım. Sekar'ın ne olduğunu sen ne bileceksin?  Derileri kavurur. Üzerinde on dokuz (görevli melek) vardır. Biz, cehennemin görevlilerini ancak meleklerden kıldık. Onların sayısını inkâr edenler için bir imtihan vesilesi yaptık ki kendilerine kitap verilenler kesin olarak bilsinler, iman edenlerin imanı artsın, kendilerine kitap verilenler ve mü'minler şüpheye düşmesin, kalplerinde bir hastalık bulunanlar ile kâfirler, "Allah, örnek olarak bununla neyi anlatmak istedi" desinler. İşte böyle. Allah, dilediğini saptırır, dilediğini doğru yola iletir. Rabbinin ordularını ancak kendisi bilir. Bu, insanlar için ancak bir uyarıdır.”

Engin ve Dilan Polat’ın tahliyesine denk gelen Narin kaybıyla ilgili olarak, “Polatların gündemden düşürülmesi için sır perdesinin aralanması geciktiriliyor ve kamuoyu bu mesele ile meşgul ediliyor” diyenlerin sayısı da az değil.

Her ne şekilde olursa olsun 8 yaşındaki Narin hunharca katledildi. Tıpkı Münevver Karabulut gibi…

Umarım Narin’in fail ya da failleri bulunur ve en ağır şekilde cezalandırılırlar.

 

 Selam ve selametle...