semra @ sivildusunce.com

16 Nisan’a artık sayılı günler kaldı
Sadece Türkiye’nin değil, tüm dünyanın gözü 16 Nisan’a kilitlenmiş durumda. Sistem değişikliği Türkiye’de değil, Avrupa’da yapılıyormuş gibi bir hava var.

İsviçre ve Almanya’daki basın kuruluşlarının büyük bir kısmı “Hayır” propagandasını aleni bir şekilde yaparken, “Evet” kampanyasını yürütmek üzere gurbetçilerimizle bir araya gelmek için giden bakanlarımıza bırakın izin vermeyi, tutuklamayla tehdit edece kadar alçaldılar. Geçtiğimiz günlerde eski bakanlarımızdan Mehdi Eker, Almanya’daki gurbetçilerimizle bir araya geldiği bir salon toplantısında kendisine getirilen bir zarfta yer alan mektupta belediye başkanının imzası ile “tutuklarız” tehdidinde bulunduğunu anlattı…
Almanya’da yaşayan gurbetçilerimiz de Alman hükümetinin uyguladığı baskıdan çok şikayetçi. Tüm Avrupa’da devlet terörü hüküm sürüyor demek doğru olur. Zira Alman hükümeti ve istihbaratı, gurbetçilerimize baskı uyguluyor ve fişliyor!
Almanya’da yaşayan gurbetçilerimizden, bana, uzun zamandır çok sayıda şikayet mesajı ve telefonu geliyor. Alman yönetiminden şikayetçi olan gurbetçilerimizle hem röportaj yapmak ve programa davet etmek istedim. Ancak, Alman hükümeti ve istihbaratının “Evet” yanlısı tüm gurbetçilerimizi fişlediğini ve bu nedenle ne röportaj verebileceklerini ne de televizyon programına katılabileceklerini üzülerek anlattılar.

Nazi Almanya’sı, gurbetçilerimizi denek olarak kullanıyor!
Nazi Almanya’sı Hitler döneminde insanlar üzerinde uyguladığı deneyleri bu kez Türkiyeli gurbetçilerimiz üzerinde uygulayıp denek olarak kullanıyor. Son birkaç yıldır gurbetçilerimizden bu yönde çok sayıda telefon ve mesaj alıyorum.

 Gurbetçilerimiz doktora gittiklerinde şizofren teşhisi konularak çalışmaları engelleniyor ve sosyal hayattan soyutlanıyorlar. Verilen ağır ilaçların etkisiyle hareketsiz bırakılıyorlar. Erken emekli olmaları isteniyor.Nezle şikayeti ile doktora giden çocuk yaştaki gurbetçilerimize kortizon tedavisi uygulanıyor. Ağır bir tedavi sistemi olan bu yöntem ile hastaların günlük aktivitelerini yapması zorlaşıyor, kilo alıyor sağlıklı hareket edemiyor.Mide rahatsızlığı şikayeti ile doktora giden gurbetçilerimize kemoterapi ve ağır antibiyotik tedavisi uygulanıyor. Kemoterapi ve Antibiyotik tedavisi uygulanan gurbetçilerimizin bağırsağındaki iyi bakterilerin tamamı yok ediliyor ve hayatları boyunca devam edecek ciddi sağlık problemleri ile karşı karşıya kalıyorlar. Daha sonra bu tedavi yönetiminin başarısız olduğu, yanlış teşhis koyduklarını söyledikleri hastalara bu kez başka ağır ilaç ”tedavileri” uygulanarak daha büyük sağlık problemleri yaşamalarına neden oluyorlar.Gurbetçilerimizin çocukları, okullardaki “düşük zekalılar” sınıflarında okutuluyor. Okullardaki çok az “seçkin” öğrenci -Cem Özdemir-  iyi okullarda eğitim alabiliyor.Gurbetçilerimizin çocukları “aile içi geçimsizlik, şiddet” iddialarıyla ailelerinden alınarak ya eşcinsellerin ya da Hristiyan ailelerin yanına verilerek dejenere ediliyor… 
Yukarıda sıraladıklarımı, Cüneyt Arkın’ın başrolünü oynadığı Bizans filmlerinde de sıklıkla izlemişsinizdir. Müslümanlardan alınan çocuklar, Bizans’ın asimilasyonuna maruz bırakılarak kendi nesebine düşman olarak yetiştiriliyordu. Bu yaşananların hiçbiri film sahnesi değil, bilakis gurbetçileirmize uygulanan vahşet derecesinde bir gerçektir! 
 Hülasa, Bizans oyunu hala devam ediyor!
Sağlık Bakanlığı’mız hiç vakit kaybetmeden, Almanya başta olmak üzere tüm AB’de, Türkiye kökenli gurbetçilerimize uygulanan sağlık yöntemleri hakkında soruşturma başlatmalı ve istatistik yapmalı! Hangi gurbetçimize, hangi hastalığından dolayı, nasıl bir “tedavi” yöntemi uygulandığını, hangi gurbetçimize sağlık gerekçeleri gösterilerek “iş yapamaz” engeli çıkarıldığının araştırılması, kaç gurbetçimizin çocuğunun ellerinden alınarak hangi ailelere ve eşcinsellere verildiğinin tespit edilmesi ve bu verilerin tüm kamuoyu ile paylaşılması gerekiyor.

Maskeli Avrupa Medeniyetler Balosu!
Yıllarca temcit pilavı gibi ısıtıp ısıtıp önümüze getirdikleri “Avrupa medeniyeti” aslında hiçbir zaman Nazi faşizmi gömleğini çıkarmadı. Sözde “kadın hakları” savunucusu “Avrupa medeniyeti”, Hollanda’ya giden Bakan Kaya’nın saatlerce alıkonulması, tüm insani gereksinimlerini yapmasının engellenmesiyle maskesini düşürdü ve gerçek yüzünü ortaya çıkardı. Hollanda’nın Bosna’daki binlerce Müslümanın katledilmesinde baş aktör olduğunu da unutmayalım.

Avrupa Birliği Papalığı!
Geçtiğimiz günlerde AB üyesi liderler, Vatikan’da Papa’nın huzuruna çıktılar. Görüntü tam da Roma’nın geçmişini yansıtıyordu; Papa önde, tüm AB üyesi liderlerde arkasında duruyordu. Başı sıkışan Haçlı ittifakı, çareyi yine Haçlı ordusunda ittifak etmekte bulmuştu. “Haçlıların Hilale karşı savaşı” olarak okundu bu resim. AB üyesi liderler tek tek Papa’nın huzuruna çıkarak brifing –hesap- verdiler. Hep birlikte toplantı da yaptılar. Toplantının içeriğini tam olarak bilmiyoruz ancak tahmin edebiliyoruz; Türkiye!

Halifelere Hilafet’e demediğini bırakmayanlar, AB üyelerinin Papa’nın önünde el pençe divan durmalarına gıklarını çıkarmadılar zira onların asıl derdi İslam ve Müslümanlar!
16 Nisan sadece Türkiye için değil, tüm dünyadaki Müslümanlar ve Ortadoğu’nun kaderi için de önem arz ediyor. Sandıkta mührü basacağınız her “Evet”, seküler dünya koalisyonuna atacağınız bir ok kadar etkili olacak.
 
Selam ve selametle…